Ballıkaya: Avukatları iktidar karşısında ezdirmeyeceğiz

İstanbul Barosu Başkanlığı'na aday olan Several Ballıkaya, baroyu avukatların güvenebileceği bir kurum haline getireceklerini belirtti.

35 bine yakın üyesiyle dünyanın en büyük baroları arasında sayılan İstanbul Barosu'nun genel kurulu, 22-23 Ekim'de toplanıyor. 

Bu yıl da 5 grup yönetime aday. 

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Mehmet Durakoğlu, AKP'ye yakınlığıyla bilinen Hukukun Üstünlüğü Platformu Mehmet Sarı, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu Ali Rıza Kaplan'ı aday gösterdi. 

Avukat Ömer Kavili, bağımsız olarak başkan adayı olurken, Çağdaş Avukatlar Grubu ile Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar olarak bir araya geldi, deneyimli avukat Several Ballıkaya'yı başkan adayı olarak gösterdi.

Ballıkaya, tek kadın başkan adayı olurken, grup yönetim, denetleme ve disiplin kurullarında kadınların eşit temsiliyetini esas aldı. 

Grubun yönetim kurulu adayları şu isimlerden oluştu: Ata Yazıcıoğlu, Mehtap Aksan, Hürrem Sönmez, Züleyha Gülüm, Mehmet Ümit Erdem, Baran Doğan, Hasan Hakan Günaslan, Filiz Aydın, Ebru Timtik ve Özgür Urfa. 

Genel kurul öncesinde sorularımıza yanıt veren Ballıkaya'nın mevcut İstanbul Barosu yönetimi ve 3 dönem başkanlık yapan Ümit Kocasakal'a ilişkin eleştirilerinin odağında, baronun memleketin sorunları karşısında aldığı devletçi tutum var. 

OHAL döneminde yaşanan işkence ve işten çıkarmalar başta olmak üzere hak ihlalleri karşısında İstanbul Barosu'nun hiçbir karşı koyuş göstermediğini belirten Ballıkaya, baro yönetiminin hükümetin OHAL politikasına destek verdiği görüşünde. 

İSTANBUL BAROSU OHAL'E ONAY VERDİ

Ballıkaya bu konuda şunları söyledi: “İstanbul Barosu yönetimi 15 Temmuz gecesi darbe girişimine kısa bir bildiri ile karşı çıktı. Bu güzel. Darbeye hepimiz karşıyız, demokratik yönetimi hepimiz savunuyoruz. Ancak o günden bu yana geçen süre içinde çok şey yaşandı. Adalet yok, adalete güven yok. İşkence yaygın. Binlerce insan işsiz, binlerce insan gözaltında ya da tutuklu. Bir savcı cezaevinde öldü ya da öldürüldü. Bir öğretmen gözaltında öldü ya da öldürüldü. Bilemiyoruz. Bütün bunlar olurken bir hukuk kurumu nasıl bunları izleyebilir? Avukat ile müvekkilin görüşmesi kayıt altına alınıyor, konuşmalara müdahale ediliyor. Bunların hiçbirine İstanbul Barosu'ndan bir itiraz gelmedi. Savunma hakkı yok. İnsanlar 30 gün gözaltında tutuluyor. Bu işkence demektir. Ancak baro bunlara itiraz etmedi. Tek bir açıklama yaptı, onda da 'OHAL kapsamına çıkarsanız, meşruluğunuzu aşarsınız' dedi. OHAL meşru mu? İstanbul Barosu, OHAL'i meşru görmüştür, açıkça onaylamıştır.”

'HUKUKU ÇİĞNETMEYECEĞİZ'

İstanbul Barosu'nun çok etkili bir kurum olduğunun altını çizen Ballıkaya, Avukatlık Kanunu'nun baro yönetimlerine “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak” gibi bir sorumluluk yüklediğini hatırlattı, “Yasaların barolara verdiği görevi yerine getireceğiz. Hukukun çiğnenmesinin ayakaltına alınmasına göz yummayacağız. İnsan hakları ihlallerine, işkenceye onay vermeyeceğiz, en gür sesimizle karşı çıkacağız. Avukatları asla iktidar karşısında ezdirmeyeceğiz” dedi. 

Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar'ın İstanbul Barosu'nun yönetimine yönelik bir başka eleştirisi ise baronun memleketin temel gündemleri karşısında aldığı tutum. Cizre bodrumlarında yakılarak katledilen insanları hatırlatan Ballıkaya, baronun yaşam hakkı ihlallerine de itiraz etmediği eleştirisini yaptı. Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi'ye yönelik linç girişimi ve ardından gelen cinayet karşısındaki sessiz kalan tutumunu da eleştirdi. 

'BARO YAŞAM HAKKI İHLALİ KARŞISINDA SESSİZ KALDI'

Özellikle Başkanı Ümit Kocasakal'ın “Kürt sorunu yoktur” çizgisinde bulunduğunu hatırlatan Ballıkaya, şunları söyledi: “Ümit Kocasakal, sorunun da iktidarın yöntemleriyle çözülebileceğini sanan bir kişi. Ancak çok açık ki, bu sorun artık inkarla kapatılamaz ve devlet yöntemleriyle çözülemez. Ancak Kürt sorununa böyle bakmasanız bile, yaşam hakkı çok önemli bir hak. Kime yönelik olursa olsun ihlali kabul edilemez bir hak. Hele hele toplu kıyım, toplu katliam biçiminde yaşam hakkının ihlali hiç kimse açısından kabul edilemez. İstanbul Barosu, siyasal olarak Kürtleri yok sayan bir bakış açısı olsa bile, bu ölümlere, katliamlara 'Hayır' demeliydi. Ancak İstanbul Barosu bu ölüm ve katliamlara onay verdi. Dönem dönem yaptığı açıklamalar ile iktidarın yöntemlerine de onay verdi.”

Ballıkaya'nın bir başka eleştirisi ise özellikle OHAL ile birlikte yaygınlık kazanan işkence uygulamaları karşısında İstanbul Barosu'nun sessizliği. İşkencenin kime uygulanırsa uygulansın karşı çıkılması gereken bir hak ihlali olduğunun altını çizen Ballıkaya, “Darbeci, cemaatçi ya da yasadışı bir örgüt üyesi olsun, kim olursa olsun işkence meşru görülemez” dedi. 

'LAİKLİĞE DE SAHİP ÇIKMADI'

İstanbul Barosu yönetiminin propagandalarında kullandığı söylemlerden biri de laiklik oldu. Ballıkaya, baronun laikliği de sahip çıkmadığı görüşünde. Alevi kanalı olan TV 10'un kapatıldığını hatırlatan Ballıkaya, “İstanbul Barosu, bir Alevi kanalının neden cemaat operasyonu kapsamında kapatıldığını bile sormadı” dedi. Eğitim-Sen'li öğretmenlere yönelik tasfiye operasyonu karşısında da baronun sessiz kaldığını hatırlatan Ballıkaya, “Bu çocuklar şimdi kime teslim edilecek” diye sordu. 

Başkan Adalı Several Ballıkaya, İstanbul Barosu yönetiminin, kadına yönelik şiddet ve kadın avukatların uğradığı sömürü ve istismara ilişkin de bir gündeminin olmadığını belirtti, Kadın Hakları Merkezi'ndeki kadın avukatların kişisel emeğiyle bazı çalışmaların ancak yapılabildiğini belirtti. 

Baronun kadına yönelik şiddetin önlenmesi için çözüm önerileri geliştirmekle yükümlü olduğunun altını çizen Ballıkaya, “Meclis'teki partileri zorlayıcı olacak şekilde hukuksal çalışmalar yapması gerekirdi. Yapmadı” dedi. 

'BAŞKANCI BİR ANLAYIŞIMIZ OLMAYACAK'

Baroda “başkancı” bir anlayışın var olduğunun altını çizen Ballıkaya, Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu'nun adayı Mehmet Durakoğlu'nun eski başkan Kocasakal'ın fotoğrafı ile seçim çalışması yaptığına dikkat çekti, “Biz başkancı bir anlayışta olmayacağız. Yönetim kurulunun belirleyiciliğinde bir anlayış da olmayacağız. Kolektif bir anlayışı hayata geçireceğiz. Bunun için de tüm komisyon ve merkezlere işlerlik kazandıracağız” dedi. 

'AVUKATLARIN KENDİNİ YALNIZ HİSSETMEYECEĞİ BİR BARO'

Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar'ın tüm avukatlara vaadi ise, “Avukatların güvenebileceği, dayanabileceği, güç alacağı, kendini yalnız hissetmeyeceği bir kurum” yapmak. 

'ŞANSIMIZ YÜKSEK'

İstanbul Barosu yönetiminin, oyunu aldığı avukatların beklentilerinin de çok uzağında bir yerde durduğu değerlendirmesini yapan Several Ballıkaya, “Yönetime karşı yaygın bir eleştiri de söz konusu. Ayrıca enerjik bir grubuz. Arkadaşlarımız son derece enerji ve inançlı. Hem kendilerine hem inandıklarına hem de İstanbul Barosu'nun yapabileceğine inanıyorlar. Bu nedenle şansımız yüksek. Sonucunda buna uygun olmasını istiyoruz” dedi.

...