'Barış anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı'
'Barış anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı'
'Barış anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı'
Türkiye Barış Meclisi, PKK'nin silahlara veda etme iradesini beyan etmesinin hiçbir zaman kalıcı barış ve Kürt sorununun çözümü anlamına gelmediğini belirtti, "Barış sürecinin Kürt sorununda eşit, adil ve demokratik çözüme dönüşmesi, anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı bir konudur" vurgusunu yapan Barış Meclisi, barış ve çözüm sürecinde,geçmişle yüzleşme, hakikatlerin araştırılması ve sosyal sorunların giderilmesi için bir dizi komisyonun kurulmasını gerektiğini belirtti.
Türkiye Barış Meclisi, düzenlediği basın toplantısında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 21 Mart'taki çağrısıyla başlayan süreci değerlendirdi.Cezayir Restaurant'ta yapılan basın toplantısına Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz, avukat Sedat Yurttaş, akademisyen Maya Arakan, avukat Eşber Yağmurdereli, eski bakan Ziya Halis, yazar Ümit Aktaş, akademisyen Gençay Gürsoy ve yönetmen Özcan Alper katıldı.
Türkiye Barış Mecisi Dönem Sözcüsü Hakan Tahmaz, PKK'nin Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla açıkladığı "eylemsizlik" ve "sınırdışına çekilme" kararının Kürt sorununun çözümü için çok önemli bir fırsat ve başlangıç olduğunu belirtti. Tahmaz, "Ancak çekilmenin güvenlikli gerçekleşmesi, çözüm sürecini hızını ve gelişmesini belirleyecektir. Bu konu bir an önce taraflarca netleştirilmeli, çözümün önü açılmalı, gerilime dönüştürülmemelidir" dedi.
'SORUMLULUK SİYASİ İKTİDARDA'
"Gerek 1999 yılında yaşananların yarattığı güvensizlik, gerekse Oslo ve Habur süreci sonrasında yaşananların bu konuyu çok daha fazla hassas hale getirdiği görülmelidir" diyen Tahmaz, şöyle konuştu: "Bu konuda sorumluluk siyasi iktidardadır. Hükümet, TBMM'de bulunan partileri sürece ortak ederek sorunu çözüme kavuşturmalıdır. Bu noktada CHP de ciddi bir sınavla ve sorumluluk karşı karşıya. CHP, ikircikli ve süreci zora sokan tutumları terk etmelidir."
Sürecin şeffaf ilerlemesi gerektiğinin altını çizen Tahmaz, "Şeffaflık, toplumsal barışın güvencelerinden biridir" diye konuştu.
'KORUCULUK VE ÖZEL HAREKAT LAĞVEDİLMELİ'
Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz, PKK'nin silahlı güçlerini sınırdışına çekmesinin, savaş/çatışma döneminin kurumlarının lağvedilmesini beraberinde getirdiğine dikkat çekerek, "Bunların başında koruculuk sistemi ve özel harekat gelmektedir" dedi.
Tahmaz, ayrıca şu önerilerde bulundu:"Aynı biçimde barış ve çözüm süreci, geçmişle yüzleşmek, hakikatlerin araştırılması ve sosyal sorunların giderilmesi için bir dizi komisyonun kurulmasını zaruri kılmaktadır. Bu komisyonlarda toplumun yarısını oluşturan kadınların eşit özne olarak yer almaları gerekmektedir."
PKK'nin silahlara veda etme iradesini beyan etmesinin hiçbir zaman kalıcı barış ve Kürt sorununu çözümü anlamına gelmediğini belirten Tahmaz, "Barış sürecinin Kürt sorununda eşit, adil ve demokratik çözüme dönüşmesi, anayasal ve yasal düzenlemelere bağlı bir konudur. Bu konuda kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenlere ilişkin ise oldukca zengin birikime sahip bir ülkeyiz" dedi.Tahmaz, tüm halkı, barışa omuz vermeye ve zorlu barış yürüyüşüne katılmaya davet etti.
Tahmaz'ın ardından söz alan avukat Sedat Yurttaş, 2013 Newrozu'nun bir dönüm noktası olduğunu belirtti, "Stratejik bir karar verildi, çok yerinde bir karar" dedi.
'MECLİS SÜREÇTE ROL ALMALI'
"Kürt halkının hak ve özgürlüklerine kavuşma inancı bu süreci belirleyici özelliğidir" diyen Yurttaş, şöyle konuştu: "Akil İnsanlar Komisyonu, çözüm için önemli olabilir. Ancak, Meclis de bu süreçte rol almalı, yol temizliği anlamına gelen adımları atmalı. Örneğin, yerel yönetimler özerklik şartına koyduğuna çekinceyi kaldırmalı. Siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirmeli. Gerillanın çekilme koşullarını sağlanmalı."
Eski bakan Ziya Halis, AKP Hükümeti'nden gelen "Silahları bıraksınlar, siyaset yapsınlar" açıklamasını hatırlattı, "İktidar bunun alt yapısını, koşullarını hazırlamalı" dedi.
'PKK SINIRDIŞINA ÇEKİLİNCE İŞ BİTMEYECEK'
Akademisyen Maya Arakan ise, barışın uzun bir süreç olduğunun altını çizerek, şöyle konuştu: "PKK sınırdışınaçekilince bu iş bitecek, barış gelecek gibi bir hava var. BU algı yanlıştır. Barış uzun ve zorlu bir süreçtir.Siyasal uzlaşlma aşaması olmalı. Silahların bırakılmasının koşulları yaratıldıktan sonra siyasallaşmanın önü açılmalı. Sosyal ve ekonomik entegrasyon sağlanmalı. Tabi ki, umutluyuz. Ancak aşırı hayalcilik de, en ufak bir çıkmazda, toplumsal infial yaratabilir."Arakan, Akil İnsanlar Komisyonu tartışmalarıyla ilgili olarak da, "İşin uzmanlarına söz verilmeli. Duygusal ve sanatsal boyuttan ziyade, uzmanları yer almalı. Çünkü, bu iş aynı zamanda teknik bir iştir" dedi.
Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri ve Asker Aileleri'nin bu süreçte görüşlerinin alınması gerektiğinin altını çizen Arakan, "Onların görüşleri alınmadan gerçek barış sağlanamaz. Bugüne kadar erkekler savaştı, bırakın barışı kadınlar yapsın" dedi.
Barış sürecinin sadece Kürt sorununun demokratik çözümü değil Türkiye'nin yeniden inşaası anlamına geldiğini belirten Arakan, CHP'ye de "Bu sürece dahil ol" çağrısı yaptı.
'HUKUKİ ALTYAPI OLUŞTURULMALI'
Avukat Eşber Yağmurdereli, savaşın sona ermesinin barış ortamının oluştuğu anlamına gelmediğini belirtti, "Barış,savaş güçleri dıştalandığı zaman yeni bir toplumun, yeni insan ilişkilerinin koşullarının yaratılmasına gerektirir" dedi.Yeni durumun hukuki altyapısının da hazırlanması gerektiğini söyleyen Yağmurdereli, "12 Eylül rejiminin ortaya koyduğu savaş koşulları ortadan kaldırılmalı. 12 Eylül'ün bütün kurumları ve yarattığı hayat tarzı değiştirilmeli,bunun fikri altyapısı hazırlanmalı" diye konuştu.
"Bu süreçte en ürkütücüsü ana muhalefet partisinin sessiz kalmasıdır" diyerek CHP'yi eleştiren Yağmurdereli, "MHP geleneksel rolünü oynuyor. Ancak CHP, bu anlayışıyla gelecekteki yeni toplumda yerinin olmayacağını bilmelidir" dedi.
'İKTİDAR KİBİR DİLİNİ TERK ETMELİ'
Akademisyen Gençay Gürsoy da, siyasi iktidara, "kibir dilini terk et" çağrısında bulundu, "Her şeye ben karar veririm, üslubunu terk etmeliler. Çünkü, karşılarında koskoca bir halkın kitlesel talebi var" dedi. "Bu sürecin bütün yükünü Kürt halkının üzerine yıkmanın kimsenin hakkı yok" diyen Gürsoy, şöyle konuştu: "Geri çekilmeyle ilgili kötü senaryoları da gündeme getirmeliyiz. 1999'daki durumun bir benzeri, daha büyük yıkımlara yol açar. Uluslararası gözlemciler devreye sokulmalı. Hukuki altyapı oluşturulmalı. Koruculuk sistemi kaldırılmalı. Siyasi iktidar güven verici adımlar atmalı.
Yönetmen Özcan Alper de, gençlerin süreci büyük bir umutla takip ettiğini belirtti, "Askere gitmemek için 2-3 üniversite bitirmek zorunda kalan bir kuşağın ferdiyim. Bu nedenle, süreç nereye giderse gitsin, tek bir gencin bile ölmemesi için, bu süreci çok kıymetli görüyorum" dedi. Kürt sorununun Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından çok büyük bir fırsat doğurduğunu kaydeden Alper, "Bütün halklar açısından gerçek bir özgürlük getirebilir. Bu süreç iki liderin inisiyatifine bırakılmamalı. Biz ne kadar katılırsak, gerçek bir barış ancak o zaman mümkün olur" diye konuştu.