Basın özgürlüğü konferansında Türkiye’ye sert eleştiriler

Basın özgürlüğü konferansında Türkiye’ye sert eleştiriler

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, (OSCE) Stockholm’de şeffaflık ve basın özgürlüğüyle barış ve istikrar arasındaki ilişki, basın özgürlüğünün barışın sağlanmasına  katkısı ile özgür ve bağımsız gazeteciliğe yönelik tehditlerin tartışıldığı bir konferansa ev sahipliği yaptı.

“Basın özgürlüğü ve şeffaflık-Barışa giden yöntem” adlı konferansa OSCE Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EJF) eski Başkanı Arne König, İsveç Sınır Tanımıyan Gazeteciler Başkanı Jonathan Lundkqvist, Fransa Sınır Tanımayan Gazeteciler Yönetiminden Gregoire Pouget, Etiyopya cezaevlerinde 15 ay kalan Sebest Gazeteci Martin Schibbye ve Yazar ve eski Basın Ombudsmanı Yrsa Stenius konuşmacı olarak katıldı.

Konferansın sabahki oturumunda bir konuşma yapan Arne König,  9 yıl EJF’nin başkanlık görevini yürütmüş bir gazeteci olarak Avrupa ve dünyada basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı ve saldırıların arttığını gözlemlediğini, sadece diktatörlükle yönetilen ülkelerde değil, kendilerini demokratik olarak tanımlayan ülkelerde de devleti  yönetenlerin medya ve gazetecilere yönelik baskıları arttığını söyledi.

Avrupa’da oto sansürün yaygınlaşmakta olduğunu, işlerini kaybetme kaygısı taşayan gazetecilerin gerçekleri yansıtmaya cesaret edemediklerini belirten König, Avrupa’daki medya özgürlüğü açısından en büyük tehlikenin oto sansür olduğuna dikkat çekti.

TÜRKİYE’DE DURUM HER GEÇEN GÜN DAHA DA KÖTÜLEŞİYOR

Avrupa ülkeleri arasında  basın ve ifade özgürlüğünün en fazla ihlal edildiği ülkenin Türkiye olduğuna işaret eden König, “Türkiye’de durum her geçen gün daha da kötüleşiyor. Türkiye dünyada en fazla gazetecinin cezaevlerinde bulunduğu ülke. Gazeteciler kanıt olmaksızın temelsiz suçlamalarla ağır hapis cezalarına çarptırılıyor. Geçtiğimiz günlerde 4 gazeteciye toplam 3 bin yıl hapis cezası verildi” dedi.

Politikacıların hedef gösterdikleri gazetecilerin medya patronları tarafından işten atıldıklarını belirtiktikten sonra, AKP iktidarının ifade ve basın özgürlüğünü eleştiren sendikalar ve örgütlere karşı saldırgan bir tutum içinde olduğunu dile getirdi.

EJF’nin şimdiki başkanı Mogen Blicher-Bjerregård geçtiğimiz günlerde konuyu Brüksel’de gündeme getirinde AKP’li bir bakanın sözlü saldırılarıyla karşılaştığını aktaran König, Türk Hükümetinin ifade ve basın özgürlüğüne yönelik ihlalleri durduracağı yönünde her hangi bir belirti olmadığını ifade etti.

GAZETECİLERİN SERBEST BIRAKILMALARI İÇİN İSVEÇ TÜRKİYE’YE BASKI YAPMALI

Gazeteci Martin Schibbye, Etiyopya’da askerlerin kendisine ve Fotoğraf Johan Persson’a ateş ederek yaralamalarından sonra uzun süre tedavilerini yapılmadığını, rejimi eleştiren onlarca gazetecinin cezaevlerinde yattıklarına tanıklık ettiğini söyledi.

Afrika ülkelerinde gazetecilere yönelik saldırıları örnekler vererek anlattıktan sonra bu saldırıların kendini demokratik olarak niteleyen ve Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen Türkiye’de sürdüğüne dikkat çekti.

Dünyada en fazla gazetecinin cezaevinde bulunduğu ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Schibbye, İsveç Hükümetinin gazetecilerin serbest bırakılmaları için Türk yetkililere baskı yapmasını istedi.

AFRİKA’DAN KÖTÜ, LATİN AMERİKA’DAN İYİ HABERLER

OSCE Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç, son dönemde basın özgürlüğü açısından Afrika’dan kötü, Latin Amerika ülkelerinden iyi haberler geldiğini, Afrika ülkelerinde gazetecilere yönelik baskılar artarken, Latin Amerika’da basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarının genişletildiğini söyledi.

İnternetin ortaya çıkmasının ve yaygın bir biçimde kullanılmasının basın ve ifade özgürlüğünü olumlu yönde etkilediğini söyleyen Mitjatoviç  “Şu anda internet sayesinde fazla masraf yapılmadan farklı sesler yükseliyor. Bunun gazetecilik olup olmadığı tartışılabilir. Ama yeni gelişen teknoloji sayesinde ilk defa okuyucular pasif olmaktan çıktı. İnsanlar geçmişe kıyasla bugün daha fazla seyahat ediyorlar. Tüm bunlar insanları birbirine daha da yakınlaştırıyor ve dünyada olan bitenlerden haberdar olmalarını sağlıyor. Değişik ulus, din ve kültürden insanlar bir birleriyle daha kolay ilişki kurabiliyor” şeklinde konuştu.

DEVLET YÖNETİCİLERİ ELEKTRONİK DUVARLAR ÖREREK FARKLI SESLERİ SUSTURMAYA ÇALIŞIYOR

Devletleri yönetenlerin olanlardan dolayı sevinmeleri gerekirken, insanlar arasında, gazeteciler ve okuyucular arasında elektronik duvarlar örerek farklı sesleri susturmak istediklerini söyledi.

Son on yıl içinde bir çok devletin terörle mücadeleyi bahane ederek çıkardıkları yasalarla basın ve ifade özgürlüğünü sınırladıklarını hatırlatan Mitjatoviç, başında olduğu birimin tüm olanaklarını kullanarak gazetecilere yönelik tehdit oluşturan bu yasalara karşı mücadele ettiğini ve etmeyi sürdüreceğini vurguladı.

Basın ve ifade özgürlüğünü ihlal eden ülkelerin Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve OSCE’nin üyeleri olduğunu belirterek kendisinin OSCE’nin Medya sorumlusu olarak bu devletleri eleştirme veya eleştirmeme gibi bir ikirciliğe girmeye hakkı olmadığını söyledikten sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:

GAZETECİLİK TEHLİKELİ BİR MESLEK HALİNE GELDİ

“Ben gerçekleri söylemek zorundayım.  Bir gazeteci tutuklandığında o ülkenin yöneticileriyle ilişkiye geçiyorum ve gazetecinin serbest bırakılmasını istiyorum. Hepsinden aynı cevabı alıyorum. Gazeteci olduğu için değil terörist olduğu, bazen de uyuşturucu ticareti yaptığı veya başka bir suç işlediği için tutuklandığını ve kendilerinin gazetecilerle bir sorunları olmadığını söylüyorlar. Biz onların dediklerine inanmıyoruz. Bizim için gazetecilerin güvenlikleri çok önemli. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar tüm gazetecilerin güvenlik içinde yaşamaları ve çalışmaları bizim görevimiz. Ama ne yazk ki günümüzde gazetecilik çok tehlikeli bir meslek haline geldi. Bazı ülkelerde gazeteciler ve aileleri tehdit ediliyor ve saldırılara uğruyor. Devlet gazetecileri korumuyor. Ülkeyi yönetenler buna tavır almadıklarında gazetecilere saldırılar ve hapsedilmeleri toplum tarafından da kanıksanıyor. Normal bir şeymiş gibi görülüyor.”

Türkiye’de 64 gazetecinin cezaevlerinde tutulduğunu, durumu hükümetle görüştüklerinde bu gazetecilerin terör suçu işledikleri cevabını aldıklarını belirten Mitjatoviç, “Toplumda çoğunluk eğer ifade özgürlüğünü bilmiyorsa  terörle mücadele kanunlarının gazetecilere karşı kullanılması normal olarak görülüyor. Gazetecileri terörist olarak damgalayanlar bizleri kandıramazlar. Medya seçimler ve demokrasi için de çok önemli işlevler görmektedir. İfade özgürlüğünün sağlanabilmesi için önümüzde katetmemiz gereken uzun bir yol olduğunu bilmemiz gerekir” şeklinde konuştu.

GAZETECİLERİN TUTUKLANMALARINI PROTESTO ETMEK ÖLDÜRÜLMELERİNİ PROTESTO ETMEKTEN DAHA MI ZOR?

Daha sonra söz alan Gazeteci Martin Schibbye, “Bir gazeteci öldürüldüğü zaman neredeyse tüm devletlerin temsilcileri bunu protesto ediyor. Ancak Türkiye’deki tutuklu gazeteciler için bunu yapmıyorlar” dedikten sonra Mitjatoviç’e “Gazetecilerin tutuklanmalarını protesto etmek öldürülmelerini protesto etmekten daha mı zor?” sorusunu sordu.

Mıtjatoviç, İsveç gibi ülkelerin gazetecilerin tutuklanmalarını protesto etmesi ve ölmelerini beklememesi gerektiği söyledikten sonra, gazeteci ölümlerinin ardında da genellikle devletlerin bulunduğunu belirtti. Bundan bir kaç önce Ukrayna’da öldürülen bir gazetecinin durumunu buna örnek olarak gösterdi.

Aynı şeylerin Sırbistan’da da olduğunu, eski Devlet Başkanı Milosoviç’e yakın üç gazetecinin öldürüldüğünü, hükümetin cinayeti aydınlatmak için bir komisyon kurduğunu ve OSCE olarak hükümetin girişimini takdirle karşıladıklarını söyledi.

Ancak bir çok ülkenin inkarı tercih ettiğini, cinayetlerin açıklığa kavuşturulması taleplerini duymazdan geldiklerini belirten Mitjatoviç, “Bu devletlerin temsilcileri konuşmasını çok iyi biliyor. Cezaevlerinde kimse yok, ırkçılık yok, ifade ve basın özgürlüğü var diyorlar. Bazen ben başka bir gezegende yaşıyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum. Bu inkarcı politikalar hem ülke hem de ülkede yaşayan insanlar için tehlikelidir” şeklinde konuştu.

TUTUKLU GAZETECİLERİN SERBEST BIRAKILMALARI İÇİN STÖ’LER VE AYDINLARA BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR

Bu tür durumlarla karşılaşan İsveç gibi ülkelerin bu devletlerin yöneticilerine gerçekleri anlatmaları gerektiğini söyleyen Mitjatoviç, gazetecilerin tutuklu bulunduğu ülkelerdeki sivil toplum örgütleri ve aydınlara da büyük görevler düştüğünü, konuyu sürekli olarak gündemde tutmaları gerektiğini de vurguladı.

Mitjatoviç, iyimser bir insan olmasına rağmen gazeteciliğin bu günkü durumunu iyi görmediğini, basın ve ifade özgürlüğünün dünyanın pek çok ülkesinde tehdit altında bulunduğunu, gazetecilik mesleğine eski itibarını kazandırma gibi bir sorumlulukları olduğunu belirttikten sonra  sonra konu ile ilgili hazırladıkları raporu 28 Kasım’da kamuoyuna açıklayacaklarını söyledi.