Son Dakika: PKK sonuç bildirisi açıklandı: PKK adıyla yürütülen çalışmalar sonlandırıldı

Batı Kürdistan devriminin jeopolitiği - Rahmi YAĞMUR

Batı Kürdistan devriminin jeopolitiği - Rahmi YAĞMUR

Kürtler Suriye iç savaşında giderek daha önemli bir rol oynamaya ve dikkat çekici bir unsur haline gelmeye başladı.  Çatışmanın sebebi veya tetikleyici olmamasına rağmen çatışmaları taktik ve stratejik olarak değerlendirmeyi bildiler. Merkezi hükümetin iç savaşta zayıflaması,  zaten eklektik ve parçalı olan muhalefetin güven kaybı, savaştaki taktik ve stratejik yetersizliği Kürtler için önemli bir şans yarattı. Daha da önemlisi Kürtlerin kendi ulusal varlıklarını yeniden uluslararası platforma taşıma konusunda da önemli bir katkı sundu. Ama en önemlisi Stratfor’un belirttiği gibi Zagroslardan Toroslara uzanan bir Kürt özerk bölgesinin jeopolitik etkileri oldu.

Uluslararası güçler Kürtlerin aldığı pozisyonu çok yönlü hesaplamaya çalışıyor. Şimdiki pozisyonlarıyla bile ülkedeki askeri ve siyasi durumda kalıcı değişikliğe yol açacağının farkındalar. İlk endişeleri rejimi devirmeye çalışan isyancıların çabalarını nasıl etkileyeceği. Elbette acele etmiyorlar. Bunun birkaç sebebi var; biri Kürtlerin territorial (ülkesel) hedeflerinin tamamlanmadığını biliyorlar. İkincisi, Kürtlerin iç savaşta zayıflayan muhalefet ile rejim arasında hangi davranışları sergileyeceğini kestirmeye çalışıyor.

Kuşkusuz Kürtlerin mücadele yöntemleri dünya için çok şaşırtıcı, çünkü onlar ne Washington ve Bürüksel’den silah yardımı beklediler ne de İran ve Rusya’nın desteğini istediler. Onlar 21. yy’da halkların kendi öz gücüyle yaratabileceği mucizeleri göstermesi açısından son derce çarpıcı toplamsal davranışlar gösteriyorlar. Bu aynı zamanda Kürtlerin batı Asya’daki doğuşunun romantik hikâyesini özetliyor.

TÜRKİYE’NİN DAVRANIŞLARI

Kürtler zaten parçalanan ve istikrarsız bloklar haline dönüşen Suriye muhalefetinin aksine, iç savaşın kanlı provokasyonlarına girmemeye çalışarak kendi alanında otonom bir duruşu sergiliyordu. Türkiye bundan büyük ürküntü duydu, zira Kürt jeopolitiğinin en ölümcül etkiyi kendisine yapacağını düşünüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Kürt politikaları için kötü bir zaman.

Şimdi Türkiye Suriye ile içine girdiği kapalı sıcak savaşa ve stratejik rekabete rağmen, Sünni isyancılar ile Kürt bölgesindeki çatışmayı artırarak PYD’nin hareket olanaklarını sınırlandırmaya çalışıyor. Şüphesiz bunun kendi içindeki Kürt direniş duygusunun artmasını ve gelecekte kendisine karşı verilecek olası bir savaşın stratejik dayanaklarından biri haline gelmesini önlemeye çalışıyor.

Ancak tüm korkularına rağmen Kürtlerin kendi demografik ve doğal coğrafik sınırlarına doğru genişlemesini (konjonktürel gerekçelerle) önleyecek araç ve yeteneklere sahip değil. Buna karşın az olan şansını diplomaside denemek istiyor. Böylece üzerlerinde hissettikleri “Kürt tehdidini” yönetebileceklerini düşünüyorlar. ABD de bu diplomatik girişimlerin içinde. Onun temel hedefi Kürtler ile Suriye muhalefetinin çatışarak Şam’ın güçlenmesini önlemek.

Şam, Kürtlerin otonomisine hemen karşı çıkmayacaktır. Her ne kadar Rusya’nın aktif desteğiyle silahlı muhalefeti önemli oranda geriletmeyi başarsa da kısa vadede tüm ülkeyi kontrol edemeyeceğini biliyor. Bu yüzden Kürtlerin kuracağı bir otonomiye orta vadede saldırmayacaktır. 

KÜRTLERİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI

Kürdistan’ın her bir parçasındaki politik kazanımların diğer parçalara yönelik ciddi etkisi tarihsel bir gerçektir. Bu parçalanmışlığa rağmen ayakta duran, ortak ulusal ruhun kalp atışlarına işaret ediyor.

Batı Kürdistan’ın Kürtler açısından en stratejik kazanımları kontrol ettiği teritoryal alan değil. Devrimin jeopolitiği şu anda iki parçayı direk etkiliyor. Biri güney Kürdistan’ı Suriye iç savaşından koruması,  diğeri ve en önemlisi kendisine ideolojik öncülük eden Kuzey Kürdistan devrimine kattığı ilham ve moral desteği ve bunun maddi karşılığıdır.  Şüphesiz ekonomik ve politik destek açısından Güney Kürdistan’ın sahip olduğu avantajlara sahip değil ancak modern bir davranışla politik örgütlenme konusundaki yetenekleri daha güçlü.

Sürdürülebilirlik açısından duyulan kuşkular üzerinde düşünmek yanlış değil elbette. Cizre ovası askeri savunma için elverişsiz olduğu doğrudur. Kürt güçlerinin düzenli ordulara karşı cephe savaşı verecek cephaneye sahip değil. Onları koruyacak uluslararası destek ise yok denecek kadar. Bu onların da kendilerine itiraf edecekleri en azından askeri kalkışmayı yönetenlerin düşünmesi gereken konulardır. Ama bu aynı zamanda onları modern çağda Doğu devrimci demokrat hareketlerinin için düştüğü zafiyetlerden koruyabilir. Kuzey Kürdistan devrimi bu avantaj ve dezavantajlar kanosunda kendini Filistin hareketiyle ölçtü. Kuzey Kürdistan mücadelesi Filistin hareketinin sahip olduğu tüm avantajlardan yoksun olduğu için özgücüne dayandı ve sürdürülebilirlik sınırlarını mucizevi bir şekilde zorladı ve kalıcılaştı. Güney Kürdistan için bunlar bir bire bir emsal değil ancak direniş ruhu açısından ilham kaynağıdır.