Bayık: Kürtler olmadan ne savaş ne de barış mümkündür
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, KNK’nin 17’nci Olağan Kongresine gönderdiği mesajda ‘Ulusal Birlik’ vurgusundan bulundu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, KNK’nin 17’nci Olağan Kongresine gönderdiği mesajda ‘Ulusal Birlik’ vurgusundan bulundu.
KNK 17’nci Olağan Kongresine gönderdiği mesajda güncel gelişmelere dikkat çeken Cemil Bayık, KNK’nin rolüne değinerek, “Esas misyonu Kürt Ulusal Birliğini sağlamak ve Ulusal Kongreyi örgütlemek olan KNK’nin rolü, bu kritik süreçte son derece önemli ve hayatidir” dedi
Kürdistan Ulusal Kongresi’nin (KNK) 17’nci Olağan Kongresi, Hollanda’da yüzlerce delegenin katılımı ve gözlemci siyasi parti temsilerinin katılımıyla devam ediyor.
Kongreye bir mesaj gönderen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı ve aynı zamanda KNK Üyesi olan Cemil Bayık, KNK’nin ulusal birlik için önemli çalışmalar yaptığına dikkat çekerek, Kürtlerin özgürlüğü ulusal birlikten geçtiğini yineledi.
‘BÖLGENİN EN DİNAMİK GÜCÜ KÜRTLERDİR’
Cemil Bayık’ın KNK 17’nci Olağan Kongresine gönderdiği mesaj şöyle:
“Sayın Divan Üyeleri ve Değerli Delegeler!
Dört parça Kürdistan ve Ortadoğu’da olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, 17. Genel Kurulumuzu gerçekleştirmekteyiz. İçerisinde bulunduğumuz şartlardan dolayı şahsen katılamadığım Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. 17. Genel Kurulumuzun, bu hassas süreci layıkıyla değerlendireceğine, yapacağı tartışmalar ve alacağı kararlarla halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle Ortadoğu’nun demokratikleşmesine önemli katkılar sunacağına olan inancımı belirtiyorum.
Sayın Divan Üyeleri ve Değerli Delegeler!
Hepinizin çok iyi bildiği gibi Ortadoğu’da, Dünyanın ve Bölgenin belli başlı bütün güçlerinin müdahil olduğu ve merkezinde de Kürtler ve Kürdistan’ın bulunduğu 3. Dünya savaşı yaşanmaktadır. Kürtlerin ve Kürdistan’ın, bu savaşın merkezinde bulunmasının tarihsel ve güncel nedenleri bulunmaktadır. Tarihsel neden: 20. Yüzyıl statükosunun, Kürtlerin inkâr ve parçalanması üzerinde kurulmasıdır. Bu durum, statükonun parçalanmasında da Kürtlere merkezi bir rol yüklemektedir. Güncel neden ise: Kürtlerin neredeyse yüz yıl boyunca aralıksız süren direniş ve mücadeleleri neticesinde oldukça canlı ve dinamik bir güç ortaya çıkarmalarıdır. Kürtlerin ortaya çıkardığı bu güç ve dinamizm de, halkımızı bölgenin en temel demokratik değişim gücü haline getirmiştir.
‘KÜRTLERSİZ NE SAVAŞ NE DE BARIŞ MÜMKÜNDÜR’
Hiç şüphesiz Kürtlerin ve Kürdistan’ın, bu savaşın merkezinde yer alması hem halkımıza büyük özgürleşme imkanları sunmakta, hem de bağrında büyük tehlikeleri barındırmaktadır. Gerek sömürgeci güçler ile uluslararası güçler arasındaki çelişki ve çatışmalar, gerekse de Kürt gücü ve taleplerinin, çağımızın yükselen değerleri olan demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kadın özgürlüğü gibi evrensel değer ve taleplerle örtüşmesi, halkımız için büyük özgürleşme imkanlarını açığa çıkarmıştır. Özellikle DAİŞ’e karşı yürütülen mücadele, Kürtlere hem Bölge halkları nazarında, hem de Küresel düzeyde yeni rol ve misyonlar yüklemiş ve Kürtleri yükselen bir güç haline getirmiştir. Bu durum artık Kürt mücadelesinin, Kürtlerle sınırlı kalamayacağı yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Artık Kürtler, Ortadoğu’da bağımsızlığın, demokrasinin ve özgürlüğün, dolayısıyla da Ortadoğu Devriminin öncü gücü haline gelmişlerdir. Ortadoğu’da artık Kürtlersiz ne savaş ne de barış mümkündür. Önder Apo’nun felsefe ve siyaseti temelinde yükselen Kürt özgürlük mücadelesi, sadece Ortadoğu halkları için değil, bütün insanlık için bir umut haline gelmiştir. İnsanlık düşmanı olan DAİŞ’e karşı yürütülen mücadele, Önder Apo’nun öncülüğünde Kürtlüğü de evrenselleştirmiştir. Aslında bu durum, sömürgeci güçlerin, Kürtleri, Kürdistan’a hapsederek yok etme politikalarını büyük oranda parçalamıştır.
Sayın Divan Üyeleri ve Değerli Delegeler!
Kürtlerin, Kürdistan’ın her parçasında önemli kazanımlar elde etmesi, Ortadoğu’da Demokratik Devrimin öncüsü haline gelmesi ve uluslararası toplumla güçlü ilişkiler kurması, sömürgeci güçlerde büyük bir korkuya neden olmuştur. Bu durum da, bu güçleri Kürt karşıtı ittifaklar kurma arayışına götürmüştür. Bu temelde faşist-soykırımcı Türk devleti, İran, Irak ve Suriye’yi yeniden eski klasik Kürt politikasına çekmeye çalışmaktadır. Erdoğan-Bahçeli faşizmi, bu biçimde hem Kürt kazanımlarını yok etmeye, hem de çöken Türk ulus devletini yeniden ve Türk-İslam sentezine dayalı olarak kurmaya çalışmaktadır. Buna kesinlikle müsaade edilmemeli ve bunun karşısında her düzeyde bilinçli ve örgütlü bir mücadele geliştirilmelidir. Zira bu ittifaklar hem Kürt halkının kazanımları, hem de Ortadoğu’nun demokratikleşmesi karşısında büyük bir tehlike arzetmektedir.
Mevcut durumda elimize geçmiş özgürleşme imkan ve fırsatlarının mı büyüyüp gelişeceği, yoksa tehlikelerin mi baskın hale geleceğini tamamen halkımızın siyasal ve toplumsal güçlerinin izleyeceği Ulusal ve Bölgesel politikalar belirleyecektir. Eğer Ulusal düzeyde temel politikamız Ulusal Birlik ve Ulusal Kongre; Bölgesel düzeyde de Demokratik Birliklerin inşası olursa, Halkımız Özgürleşecek ve Ortadoğu Demokratikleşecektir. Fakat eğer politikalar ulusal düzey kazanmaz dar, parçalı ve parçacı kalırsa; Keza Bölgesel ve Evrensel düzey kazanmaz, Kürdistan’la sınırlı kalırsa o zaman tehlike daha da büyür.
‘BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK VE ÖZGÜRLÜKÇÜ ÇİZGİMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ’
Bu noktada, birçok Kürdistani siyasi ve toplumsal güç ve dostlarımızın eleştiri, uyarı ve önerilerine rağmen, Başur Kürdistan’ında ‘bağımsızlık referandumunun’ yapılması, hem Güney Kürdistan hem de tüm halkımız açısından son derece riskli bir durumu ortaya çıkarmıştır. Her şeyden önce bu adım, Irak ve Başûr’da, çelişki ve çatışmaların artacağı bir ortam ortaya çıkmıştır. Yine bu durum sömürgeci güçleri, Kürt karşıtlığında bir araya getiren katalizatör rolünü oynamıştır. Şimdiye kadar, Ortadoğu çapında oynadıkları rolden dolayı Kürtlere çok yönlü destek veren uluslararası güçleri, Kürtlerle ilişkilerinde daha ihtiyatlı olmaya zorlamıştır. Kısaca bu adım Kürtlerin bölgesel ve evrensel düzeyde oynayabileceği büyük rolleri zora sokmuştur. Hiç kuşkusuz, bu durumda duygusal ya da tepkisel tutumlara girmemeli, Halkımızın ve Ortadoğu halklarının özgür ve demokratik geleceklerinin inşası için en doğru tutumu ortaya koymalı ve bunda ısrar etmeliyiz. Bu tutum, her türlü milliyetçi, dinci ve mezhepçi zihniyet ve politikalardan uzak durmak, sorunlara Demokratik Ulus zihniyeti ve siyaseti temelinde çözümler üretmektir. Başur referandumuyla ilgili olarak ortaya çıkan sorunlar, bir kez daha Önder Apo’nun Demokratik Ulus paradigmasının ve Kürt sorununun çözümü için geliştirdiği stratejinin ne kadar doğru olduğunu ortaya çıkarmıştır. Onun için biz bu sorun konusunda da Önder Apo’nun ortaya koyduğu üçüncü çizgi temelinde hareket edeceğiz. Milliyetçilik ya da mezhepçilik temelinde hareket eden Başur veya Irak Hükümetlerinden herhangi birinin yanında ve aralarındaki çatışmalarda yer alamayız. Çünkü ortada iki yanlış politika vardır. Biz, iki yanlıştan birini tercih edemeyiz. Bağımsız, demokratik ve Özgürlükçü çizgimizi sürdürecek ve Halklarımızı bu çelişki ve çatışmadan uzak tutacak bir yaklaşımı esas alacağız. Tüm etnik, dini, mezhebi ve kültürel sorunları, demokratik özerklik, federasyon ve konfederasyonlar kurmak ve demokratik toplumu inşa etmek suretiyle çözmeyi esas alacağız.
‘ROJAVA HER KESİN UM UDU OLMUŞTUR’
Rojava Devrimi, Önder Apo’nun bu anlayış ve siyaseti temelinde gelişmiş ve bütün demokrasi ve özgürlük isteyen güçlerin umudu haline gelmiştir. Bu anlayış, siyaset ve örgütlenme temelinde hem tüm insanlık adına DAİŞ’e karşı savaşılmış, hem de halkların demokratik ve özgür yaşamına kasteden her güce karşılık verilmiştir. Onun için Suriye’de altı yıldır süren savaşta büyüyerek ayakta kalan tek güç DSG olmuştur. Şimdi Suriye’de savaşın sonuna doğru giderken yeni bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu da, ya Suriye’deki savaşın yeni bir boyut kazanması, ya da rejim ile DKSF arasında diyalog ve müzakerelerin olmasıdır. Demokratik Ulus zihniyeti ve siyaseti temelinde hareket eden güçler her ikisinden de çekinmemeli ve her ikisine de hazır olmalıdır. Rojhelat Kürdistan’ında yaşayan halkımız da kendisini Demokratik Ulus zihniyet ve siyaseti temelinde hazırlamalı ve her taraftaki mücadeleye aktif olarak katılmalıdır. Şu husus çok iyi bilinmelidir; Kürdistan’ın herhangi bir parçasındaki mücadele diğer parçalardan yalıtılamaz. Onun için Rojhelat halkımız kendisine güvenmeli, kendi gücüne dayanarak ve demokratik temelde ittifaklarını geliştirerek, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltmelidir.
‘KNK’NİN ROLÜ ÖNEMLİDİR’
Esas misyonu Kürt Ulusal Birliğini sağlamak ve Ulusal Kongreyi örgütlemek olan KNK’nin rolü, bu kritik süreçte son derece önemli ve hayatidir. Şimdiye kadar bu yönde yürüttüğü çabalar ve verdiği hizmetler tarihi, kutsal ve takdire şayandır. Hiç kuşkusuz bu çabalar yoğunlaştırılarak devam ettirilmelidir. Ancak geçmiş tecrübelerimiz ve yaşadığımız gelişmeler de gösteriyor ki KNK, Ulusal Birlik ve Ulusal Kongre çalışmalarını yeni bir anlayış temelinde yapmalıdır. Bu, Kürt Ulusal Birliği ile Ortadoğu Birliği, Kürt Ulusal Birliğinin Demokratik temelde kurulmasıyla, Demokratik Ortadoğu’nun inşası arasındaki bağın iyi görülmesi ve anlatılmasıdır. Zira 20. Yüzyılın başında sadece Kürtler ve Kürdistan parçalanmadı. Aslında eskiden coğrafi ve kültürel olarak iç içe yaşayan Türk, Arap ve Fars halkları da ulus devletler temelinde ayrıştırılarak karşı karşıya konumlandırıldı. Dolayısıyla özünde hem tüm Ortadoğu parçalandı, hem de Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin önü alındı. Onun için bu parçalanmanın temelinde yatan Kürt Ulusal Birliği, aynı zamanda Ortadoğu birliğinin ve demokrasisinin de temelini oluşturacaktır.
Ulusal Birlik meselesine, Bölgesel düzeyde ve böyle yaklaşmak daha çözümleyici olurken, ulusal düzeyde de, birlik sorununu partilerin birliğine indirgemeyi aşmamız gerekmektedir. Zira ulus, sadece siyasi partilerden oluşmamaktadır. Toplumu oluşturan tüm siyasi, sosyal, etnik, dini-mezhebi kesimler ve hatta şahsiyetler, ulusu oluşturan unsurlardır. Onun için ulusal birlik çalışması da tüm bu kesimleri kapsamalı ve herkesi ortak bazı ilke ve değerler etrafında bir araya getirmeyi hedeflemelidir. Bu anlayış temelindeki bir yaklaşım hem gerçek anlamda ulusal birliği sağlayacak, hem de siyasi güçlerin daha kolay bir araya gelmesine yol açacaktır.
Bu düşünce değerlendirme ve önerilerim temelinde tekrardan KNK’in 17. Genel Kurulunu selamlıyor, başarılı olacağına dair inancımı belirtiyorum. Bir KNK üyesi olarak üstüme düşen görevleri yerine getireceğime dair daha önce verdiğim sözü yineliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”