Bayram Küçükpazar’a uğramadı

Bayram Küçükpazar’a uğramadı

Türkiye destekli, El Kaide bağlantılı El Nusra çeteleri Rojava’da Kürt halkını katlederken, çetelerin talan ve tehditleri sonucunda Suriye’deki Humus kentinden Türkiye’ye kaçmak zorunda kalan Kürt aileler ise kötü koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor. Bayramda herkes çocuklarını sevindirirken, çocuklarına bir dilim ekmek dahi bulamayan aileler, İstanbul Eminönü Küçükpazar semtinde kaldıkları penceresiz ve kapısız, harabeye dönmüş ahşap evlerde yardım eli bekliyor. Çetelerin tehditleri sonucunda 1 ay önce İstanbul’a sığınmak zorunda kalan Ömer ve İbrahim Hasan aileleri, Humus’taki zulümden İstanbul’daki sefalete uzanan yolu ANF’ye anlattı.

Eminönü Küçükpazar’a girince, insan kendini Suriye’nin bir semtindeymiş gibi hissediyor. Bayramın uğramadığı Küçükpazar’da, daha iyi bir yaşam umuduyla İstanbul’a sığınan aileler bir savaştan kaçıp bir diğerine yakalanmış gibi. Merdivenli bir girişten geçerek girdiğimiz kapısız ve tek katlı ahşap binada Ömer ve İbrahim Hasan aileleri bizi çok sıcak bir şekilde karşılıyor. Her biri 9 metrekarelik üç odada 21 kişinin kaldığı evde yere serilmiş bir halıdan başka eşya yok. Eminönü’nde biri 9 aylık, diğeri 6 aylık hamile eşleri ve çocuklarıyla 7 gün sokakta kalan Ömer ve İbrahim Hasan ailelerinden, harabeye dönmüş bu tek katlı ev için aylık 1.500 TL kira isteniyor. Rantın mağduriyet tanımadığı İstanbul’da yardımsever Ermeni bir kadın olan Filor Uluk Benli’nin desteğiyle ayakta duran ailenin tek istediği insan gibi yaşamak.

ÇETELER KAFAMIZA SİLAH DAYAYIP EVLERİMİZE EL KOYDULAR

Bir ay öncesine kadar ailece Suriye’de, Humus kentinin Sara köyünde oturduklarını belirten biri yolda iki çocuk babası 25 yaşındaki Samir Ömer yaşadıkları dramı şöyle anlatıyor: “Köyde zeytinliklerimiz vardı. Kimimiz hayvancılıkla, kimimiz ise ekimle uğraşıyorduk. Savaş patlak vermişti ancak yine de yaşamımızı sürdürmeye çalışıyorduk. Ta ki çeteler kapımıza dayanana dek... Bir gün sabaha karşı çeteler köyümüzü basıp, kafamıza keleşleri dayadı. Gecenin bir yarısıydı. Mallarımızı talan etmeye başladılar. Bize sabaha kadar müddet vererek, evlerimizden çıkmadığımız takdirde bizi öldürecekleri tehdidinde bulundular. Onların zulmü zaten tüm bölgelerde nam saldığı için kiminle karşı karşıya olduğumuzu çok iyi biliyorduk. Tek çaremiz köyümüzü terk etmekti ve bazı akrabalarımız Lübnan’a sığınırken, biz de üç aile, toplam 21 kişi Türkiye’ye sığınmaya karar verdik.

KAMPLARDA ARAPLAR KÜRTLERE ZULMEDİYOR

Eşim Azize 8 aylık hamileydi. Savaştan kaçtığımız için sınırı kolay geçtik. İlk etapta otobüsle Ceylanpınar’a geldik. Daha önce oraya sığınmış Kürtlerle tanıştık. Bir müddet onlarda kaldık. Bize Rojava’daki savaş nedeniyle kamplarda Arapların Suriye Kürtlerine büyük bir ayrımcılık yaptığını, çok kötü davrandığını, orada perişan olacağımızı, hiçbir yardımın bize ulaşamayacağını söylediler. Bu söylemlere daha önce de tanık olmuştuk, ancak bire bir kampta yaşamış insanlardan duyunca daha da endişelendik. O zaman İstanbul’a sığınmaya karar verdik. En çok turistin ve mültecinin bulunduğu Eminönü semtine geldik. Burada çoluk çocuk bir hafta parkta, sokakta kaldık. Dilenmek zorunda kaldık. Sonra Filor geldi ve hepimize annelik yaptı.”

TEK KATLI HARABE EVE 1.500 TL KİRA

Savaştan kaçan birçok Suriyeli mültecinin yaşadığı Küçükpazar’da bu ahşap evi bulduklarını belirten Samir, buraya da ev sahibinin ayda 1.500 TL istediğini, su satarak bu parayı ödemelerinin imkansız olduğunu, karnı burnunda eşinin her an doğum yapabileceğini, çok büyük bir sıkıntı içerisinde olduklarını aktardı.

BAYRAMDA KARDEŞİMİN MEZARINA BİR ÇİÇEK KOYAMAMAK…

Samir’in amca oğlu İdris de aynı dramı paylaşıyor. 21 kişinin barındığı evin odalarından birinde, üç çocuğu ve 8 aylık hamile eşi Şeyma ile birlikte kalıyor. Şeyma ise suskun ve şaşkın gözlerle olup bitene bakıyor. Henüz 21 yaşında ama dünyanın tüm yükü omuzlarına binmiş gibi. Humus’tan kaçmadan önce savaşta 8 yaşındaki kardeşi Muhammed’i kaybetmiş. Muhammed fırından ekmek almaya giderken, Esad rejiminin savaş uçaklarından attığı bombaların hedefi olmuş. Yerde kanlar içinde ölü bulunan Muhammed, küçük bedeninden bomba parçaları çıkartılmadığı için o şekilde toprağa verilmiş. Bu bayramın kara bayram olduğunu belirten Şeyma, “Kardeşimin mezarını bile ziyaret edemedim. Çiçek koyamadım. Toprağını sulayamadım ” diyor.

KIZIMDAN, ÜLKEMDEN UZAK BAYRAMI NEYLEYİM?

9 çocuk annesi Hatice İbrahim Hasan’ın ise tek düşündüğü Suriye’de bıraktığı hamile kızı Zeyneb. 60 yaşındaki annesi ve 7 çocuğuyla İstanbul’a sığınan Hatice, eşi Esad rejimi tarafından zorla askere alınan kızı Zeyneb’in bu nedenle Suriye’yi terk etmeyi reddettiğini anlatıyor. Hatice, en kısa zamanda kızının yanına gitmeyi umuyor. Eşinin daha önce Urfa’da çalıştığını, kampların Kürtler için cehennemden farksız olduğunu da belirten Hatice, “Suriye’ye dönsek de, kampa gitsek de, İstanbul’da kalsak da bizim için her yer zulüm kapısı. Benim kızım savaşın ortasındayken, ülkemden uzakken, çocuklarımızı sevindiremedikten sonra bayramı neyleyim” dedi.

Ailelerden ayrıldıktan bir gün sonra 9 aylık hamile Azize’nin doğum yaptığını öğrendim. Bir oğlu oldu. Azize, savaşa karşı yaşam umuduyla Kürtçe Jiyan (yaşam) ismini koyduğu oğluna merhaba derken, savaş ve sefalet arasında sıkışmış Yaşam’ı nasıl besleyeceğini düşünüyor.