BDP'den hükümete 'cezaevi' uyarısı

BDP'den hükümete 'cezaevi' uyarısı

BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, cezaevlerinde artan hak ihlalleri ve hasta tutukluların durumuna dikkat çekerek, "Ülkemizde yaşanacak siyasi gelişmelerde ilk dikkat edilecek yer tam da bu nedenle cezaevleridir" dedi. BDP komisyonu, hükümet ve bakanlığı öncelikle emrindeki idarecilerin cezaevlerinde insanlık onuruna yakışmayan politika ve uygulamalarına son vermesini istedi.

BDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, cezaevlerinde artan hak ihlallerine ilişkin BDP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, barış ve çözüm sürecinin devam ettiği, gerek ülkede gerekse dış kamuoyunda dikkatle izlenen bir dönem yaşandığına dikkat çekti.

KÜRT HALKI SORUMLULUK VE HASSASİYET BEKLİYOR

Açıklamada "Kökleri çok daha eskiye dayanmakla beraber esas olarak son 40 yılın tamamında çok yoğun bir şekilde yaşanan Kürt sorununun ve savaş gerçekliğinin demokrasi ve barış evirilip evirilemeyeceği tartışılmaktadır. Burada başta Kürt ve Türk halkları olmak üzere tüm halklar büyük bir umutla onurlu bir barışı gözlemektedir. Bu noktada tüm bileşenleri ile Kürt halkı tüm siyasi kurumlarıyla ve siyasi önderi ile üzerine düşen siyasi sorumluluk ve hassasiyeti ile hareket ederken aynı sorumluluk ve hassasiyeti siyasi iktidardan ve hükümetten beklemektedir" denildi.

ACILAR HALEN TAZE

Cezaevlerinin durumuna işaret eden BDP komisyonu şunları ifade etti: "Bugün temel soru baskı, inkar, imha ve asimilasyona dayalı siyasi yapı, barış içinde özgürlükçü ve demokratik bir yapıya dönüşecek midir? Başta Kürt halkı olmak üzere Anadolu ve Mezopotamya da yaşayan tüm halklar baskıya ve imhaya dayalı inkara ve asimilasyonu çok yoğun bir şekilde yaşamış ve hala bundan kurtulma mücadelesi vermektedir. Kürt Halkı da bu politikayı en canlı ve yoğun bir şekilde cezaevlerinde yaşamıştır. 12 Eylül dönemi Diyarbakır 5 Nolu cezaevi Esat Oktay Yıldıranlar hiç kimsenin unutamayacağı Tarihi birer dönemeç noktası olmuşlardır. Nitekim bugün herkesçe kabul edilen bir gerçeklik Kürt siyasi hareketinin gelişmesinde en önemli dönümlerinden birinin 12 Eylül cezaevleri ve direnişlerin bilindiği bir gerçekliktir. Acılar da tazedir, anılar da, öfkeler de… Dolayısıyla ülkemizde yaşanacak siyasi gelişmelerde ilk dikkat edilecek yer tam da bu nedenle cezaevleridir."

BDP komisyonu, "Ancak tüm olumlu siyasal gelişmelere rağmen bugün cezaevlerinde yaşananlar samimiyet noktasında bir turnusol işlevi görüp endişe verici bir durum teşkil etmektedir. Hiç şüphesiz barış sürecinin yeniden canlanmasında en önemli katkılardan biri fedakarca ortaya koydukları tarihsel duruş ile siyasi tutsaklara ait olmuştur" diye belirtti.

Neredeyse her gün cezaevlerindeki siyasi tutsaklardan gerek partileri BDP'ye, gerek İnsan Hakları Örgütlerine gerekse de kamuoyuna onlarca başvuru ve hak ihlalleri yandığını belirten komisyon, "Bu durum ne anlaşılabilir ne de kabul edilebilir bir durumdur" dedi.

Açıklamada ihlallere ilişkin şunlar sıralandı:

1-Bu dönemde cezaevlerinde tarihteki en yoğun sürgünler yaşanmaktadır. Başta bölge cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklar olmak üzere özgürlüklerinin kısıtlanması yetmezmiş gibi avukatlarına, ailelere ve görüşçülerine ulaşması engellenmek üzere en uzak ücra yerlere örneğin Karadeniz’e, Trakya’ya, Ege’ye ve diğer çeşitli cezaevlerine hiçbir hak ve hukuka sığmayacak şekilde sürgünler yaşanmaktadır. Bu şekilde sadece tutsağın kendisi değil ailesi, yakınları ve avukatları da cezalandırılmaktadır.

2-Bu sürgünler ile birlikte özellikle yeni gelen tutsaklara yönelik başta çıplak arama olmak üzere her tülü cinsel ve fiziksel saldırı içeren onur kırıcı muameleler yapılmaktadır. Özellikle kadın tutsakların üstelik erkek gardiyan ve askerlerin görevlilerin önünde zorla soyulması işkencenin fiziksel ve cinsel saldırı içeren halidir. Bu açıdan Şakran, Tekirdağ, Karataş, Çankırı, Hacılar, …vd. cezaevlerinden bize ve kamuoyuna yansıyan durumlar endişe vericidir.

3-Yine neredeyse tüm cezaevlerinde cezaevi idaresinin keyfine bırakılmış bir şekilde kitaplar sınırlanmakta, olur olmadık her sorunda iletişim ve görüş yasakları gibi disiplin cezaları verilmektedir. Bu günlerde Şakran ve Tekirdağ Cezaevlerindeki açlık grevleri artık bu uygulamalara tahammül imkanının kalmadığının en somut göstergesidir.

4-Tutsaklara yönelik Keyfi uygulamalar ve saldırılar yetmezmiş gibi siyasi tutsaklara yönelik disiplin cezalarının yanında uğradıkları saldırılardan sonra ceza davaları açılıp ek cezalar verilmekte, hücre cezaları ile birlikte infazları yakılmaktadır.

5-Son olarak yapılan yasal değişikliğe rağmen cezaevlerinde hala siyasi tutsaklar hayatını kaybedebilmektedir. İHD’nin verilerine göre Cezaevlerinde şu anda 230 u ağır 411 hasta mahkum bulunmaktadır. Ağır hasta olan tutsaklar adeta ölüme terk edilmektedir. En son ağır kanser hastası Şahabettin Yüceer yargının ve hükümetin en yakınında, tüm girişimlerimize rağmen sonuç alınamamış, Ankara’da tutuklu olarak hayatını kaybetmiştir. Ağır hasta olan tutukluların artı devlet kurumlarının böylesi bir“intikam” kıskacından çıkarılması gerekmektedir. Ağır –kanser hastası tutsaklar yoğun bakımda ve bitkisel hayatta iken dahi insanlık dışı şekilde kelepçeli olarak tedavi edilmektedir. Bu durum dahi anlaşılmaz şekilde bir krize dönüştürülmektedir. Adli tıp kurumu gerek bilimsel işleyişe aykırılığı –gerekse uzun süren incelemeleri aylarca hatta yıllarca verilmeyen raporlar- mahkemeler üzerinde bir yerde görünmektedir. Bu kurum bizce bilimsel saygınlığı tartışılır haldedir. Alternatif bilimsel inceleme –üniversiteler- araştırma hastaneleri- raporlarına olanak tanınmalıdır.  Yargı bürokrasisi değişen yasalara rağmen bu konuda geri adım atmamaktadır. Cezaevleri hasta tutuklular için birer tabuta dönüştürmekte ısrar eden iktidar AİHM kararını dahi görmemektedir. AİHM, Türkiye’yi, tutuklu iken yakalandığı kanser sonucu cezaevinde yaşamını yitiren Gülay Çetin’in hükümlülerin ağır hastalık nedeniyle serbest bırakabileceğine ilişkin hükümlerden, tutuklu olduğu için yararlandırılmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. (işkence yasağı) ve 14. (ayrımcılık yasağı) maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle mahkûm etmiştir. Hasta tutuklu ve hükümlü tablosu Türkiye’de ağır bir tutuklama rejimi yani kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ihlali olduğunu teyit etmiştir. Bu durumun kendisi bile uygulamanın yasa tanımaz bir noktada olduğu ve çok açık bir şekilde ilgili bakanlıktan güç alarak hareket edildiğini göstermektedir.

BDP komisyonu "Bu nedenle hükümetin ve bakanlığın öncelikle kendi emri altındaki idarecilerinin cezaevlerindeki insan onuruna yakışmayan politikasına ve uygulamalarına son vermesi gerekmektedir" vurgusunu yaptı.

"Tekrar hatırlatmak üzere Kürt halkının cezaevleri hatıraları tazedir" diyen komisyon,  "Kürt halkı için cezaevleri her şeyden önce bir vicdan ve ahlak meselesidir. Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak da bu vicdan ve ahlakın taşıyıcısı olacağımızı ve tüm bu yapılanların takipçisi olup her türlü hukuki ve siyasi yolu kullanacağımızı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz" diye noktaladı.