BDP’den Kürt işadamlarına yönelik ‘Felaket’ tasarısına muhalefet şerhi

BDP’den Kürt işadamlarına yönelik ‘Felaket’ tasarısına muhalefet şerhi

 “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” geçtiğimiz günlerde AKP’nin isteği ile Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Tasarı önümüzdeki günlerde Türk Meclisi’nin Genel Kurulu’na gelerek görüşülecek. Komisyonun BDP’li üyesi Adana Milletvekili Murat Bozlak ise tasarıya muhalefet şerhi koydu. Bozlak, muhalefet şerhinde tasarının Kürt işadamları ve muhaliflere yönelik olduğunu belirterek, “Bu tasarı felaket tasarısıdır. Kürt işadamlarına mahkeme ve cezaevinin yolu açılmak isteniyor. Tasarı derhal geri çekilmelidir” dedi. 

AKP hükümeti tarafından hazırlanan ve Kürt işadamlarını hedef alan “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın Adalet Komisyonu’nda yapılan görüşmeleri geçtiğimiz gün sona ermişti. AKP’nin ısrarı ile tasarı komisyondan geçmişti. Komisyonun BDP’li üyesi Adana Milletvekili Murat Bozlak ise tasarıya muhalefet şerhi koydu. Bozlak muhalefet şerhinde, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilerek imzaya açılmasına önayak olan ülkeler, halk arasında kara para olarak adlandırılan ekonomik dolaşımı el altından yapılan, vergilendirilme işleminden kaçırılan paranın çok büyük boyutlara ulaşmasından büyük rahatsızlık duyan ülkelerdir. Zira bu devletler çok ciddi anlamda vergi kaybına uğramaktadırlar” dedi. 

DEVLETLER ÇEKİNCELİ YAKLAŞTI

Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilerek 10 Ocak 2000 tarihinde imzaya açıldığını hatırlatan Bozlak, sözleşmeye ilk etapta devletlerin isteksiz yaklaştığına işaret etti. Bozlak, muhalefet şerhinde, “Bu sözleşmeyi devletler imzalamakta isteksiz davranmışlardır. Zira, bu sözleşmenin devletlere getirdiği yükümlülük son derece ciddi boyuttadır. Sözleşme, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör listesine giren ve girecek olan örgütlerle herhangi bir biçimde ekonomik ilişkiye giren ülkelerin karşılaşacağı son derece önemli müeyyideleri içermektedir. Bu sözleşme uyarınca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin listesine aldığı şu anda iki örgüt bulunmaktadır. Bunlardan biri El Kaide, diğeri de Taliban’dır. Başkalarının da bu listeye alınmasının yolu açıktır. Örneğin, bugünkü iktidarın açıktan desteklediği HAMAS’ın bu listeye girmesi olasılık dahilindedir” vurgusunu yaptı.

TÜRKİYE TASARIYI KATMERLİ BİÇİMDE GÜNDEME GETİRDİ

11 Eylül’de ikiz kulelere yönelik saldırının ardından ABD’nin baskısı ile Türkiye dahil kimi devletlerin sözleşmeyi imzaladığını hatırlatan Bozdağ, ABD’nin tüm ısrarlarına rağmen bu güne kadar BM’ye üye 193 ülkeden sadece 34’ünün sözleşmeye imza attığını kaydetti. Bozdağ, Türkiye’nin sözleşmeye imza koyduğu tarihten günümüze kadar 12 yıla yakın bir zamanın geçtiğini ancak uygun mevzuat değişikliğinin yapılmadığını belirterek, “Bu sözleşmeyi takip ve yürütmekle görevli olan FAFT (BM Mali Eylem Görev Gücü)  ‘22 Şubat 2013 tarihine kadar mevzuat değişikliğine gitmezseniz sizi kara listeye alacağız’ diye Türkiye’yi tehdit edince, tasarı gündeme getirilmiştir. Hem de katmerli biçimde getirilmiştir. Öncelikle, tasarı ile Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen genel terör tanımının dışına çıkılmıştır. Sözleşme, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin terör listesine giren örgütlere yönelik uygulama içerirken, hükümet bu listenin dışına çıkarak 3713 Sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlara teşmil ederek, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin amacının dışında iç hukukta ekonomik terör estirecek, geniş çaplı bir düzenlemeye gitmiştir” dedi.

FELAKET TASARISI

“İktidar partisi ve hükümet bu tasarıyla genelde muhaliflerine özelde de Kürt halkına yönelik yürüttüğü baskı ve sindirme politikasını en üst düzeye çıkarmak istemektedir” diyen Bozlak, tasarının felaket tasarısı olduğunu kaydetti.  Tasarının ekonomik alanda da faşizmin alt yapısını oluşturacak kadar tehlikeli bir düzenleme olduğuna işaret eden Bozlak muhalefet şerhinde şunları kaydetti: “Tasarı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtahatlarına aykırı olup, mülkiyet hakkını ortadan kaldırıcı, gaspçı anlayışı içermektedir. Hiç kimse bu tasarıyı ‘uluslararası bir sözleşmenin gereğini yerine getiriyoruz’ diye savunamaz. Zira, tasarı, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin amacının dışında, iç hukukta  geniş uygulama alanı yaratmaktadır. Bu tasarı kabul edilirse, hükümet, bireyler, şirketler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, belediyeler, basın kuruluşları, dernekler, kısacası toplumun her kesimi üzerinde dilediği gibi baskı ve sindirme politikalarını rahatlıkla uygulayabilecektir.” 

‘TASARI KÜRT İŞADAMLARINI CEZAEVİNİN YOLUNU AÇACAK’

“Tasarı, mal varlıklarının dondurulmasını mahkeme kararı aranmaksızın, idari bir kurulun kararına bağlamakta, idari kurula da, istihbarati bilgilerle karar verme imkanı tanımaktadır” vurgusunu yapan Bozlak, “İstihbarat birimleri ve oluşacak idari kurulun direk bakanlıklara ve başbakana bağlı olması nedeniyle, hükümet istediğini yapabilecek demektir. Bu anlamda, hükümet, korumak istediği şirketlerin önünü açma, bitirmek istediği şirketlerin ölüm fermanını yazma, nüfuz kullandı diye dilediği belediyelerin hesabına el koyma, yukarıda belirttiğimiz gibi tüm muhalif kişi ve kuruluşların ekonomik kaynaklarını kurutma yetkisine ve keyfiyetine sahip hale gelecektir. Tasarı, on bin Kürt siyasetçisinden sonra on bin Kürt iş adamına da mahkeme ve cezaevi yolunu açacaktır” dedi. 

‘TASARI GERİ ÇEKİLMELİ’

Bozlak, tasarının tamamen Kürt işadamları ile muhalif kesimlere yönelik olduğunu ve kendilerinin tasarının tamamına karşı olduklarını belirterek, “Yasalar, iktidarlar için değil, halk için yapılır. Geniş halk kesimlerinin olumsuz biçimde etkileneceği, hükümetlere halka karşı kullanılacak baskı araçlarını oluşturan bu tasarıyı kabullenmemiz asla mümkün değildir. Hükümetin muhaliflere karşı baskı aracı olarak hazırladığı bu düzenlemenin, ileride muhaliflerinin iktidara gelmesi halinde tersine dönüşebileceğini unutmaması gerekir. ‘Birleşmiş Milletler Sözleşmesine imza attık, gereğini yerine getirmemiz gerekir’ deniyor ise, Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin çizdiği sınırlar içerisinde kalan bir tasarının hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmesi gerekir.Birleşmiş Milletler’in çizdiği sınırları aşan, iç hukukta terör estirecek bu tasarı geri çekilmelidir. Tasarı, mevcut haliyle kabul edilemez içeriktedir” diye kaydetti.