BDP ‘ötekilerin’ fişlemesine ilişkin meclis araştırması talep etti
BDP ‘ötekilerin’ fişlemesine ilişkin meclis araştırması talep etti
BDP ‘ötekilerin’ fişlemesine ilişkin meclis araştırması talep etti
BDP, sistemin ötekilerine yönelik geçmişten günümüze kadar tüm fişlemelerin, istihbarati çalışmaların açığa çıkarılması ve toplumun, insan, düşünce üzerindeki hegemonik-tekçi anlayışının anlaşılmasının yol haritasının çıkarılması amacıyla meclis araştırması açılmasını talep etti.
Cumhuriyet tarihinde kurucu ideolojilerin redd-i miras temelinde kurulumu, öteki olarak kodlananların sürekli bir tehdit olarak algılanmasını doğurduğunu belirten BDP önergesinde “Geç Osmanlı yıllarında başlayan bu raporlamalar yakın tarihimizde de devam etmektedir. 1980 Askeri Darbesi öncesinde cunta rejiminin hazırladığı raporda Kürtlerin coğrafik, aşiretsel ve ideolojik fişlemelere tabi tutulduğu gündemde yer almıştır. Ayrıca söz konusu istihbari fişlemeler, raporlar günümüzde de devam etmektedir. Bunun en bariz örneği Dersim-Hozat’taki fişlemelerdir” dedi.
Osmanlı bakiyesinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişte yaşanan rejim değişikliğinin birçok toplumsal, siyasal ve ekonomik yıkımı da beraberinde getirdiği vurgulanan önergede Osmanlı İmparatorluğu’nun adem-i merkeziyeçi anlayışının heterojen toplumsal yapısı, etnik, milliyetçi, anti demokratik, teklik üzerine kurulmak istenen cumhuriyet politikalarının torna tezgahından geçirilmeye çalışıldığı vurgulandı. Dönemin modernleşme örneklerinden olan Alman idealizmi ve Fransız pozitivizminden etkilenen Türk modernleşmesinin, sosyal mühendislik projesi çerçevesinde toplum, düşünce ve birey üzerinde etkili olmaya çalışıldığı da kaydedildi.
“Türkiye’deki çok çeşitli toplumsal yapı; laik, Sünni, Türk olmak üzere tek tip yapı içerisinde belirlenmeye çalışılmıştır” diye devam eden önergede şunlar belirtildi: “Bunun yanı sıra bireylerin homojenleştirilmesi çabasına ek olarak toplumsal yapı solidarist mantıkta inşa edilmeye çalışılarak toplumdaki sınıfsal ve kimliksel farklılıkların üstü örtülmeye çalışılmıştır. Düşüncede ise devlet için toplum anlayışı çerçevesinde netleştirilmek istenen bir devlet kutsayıcılığı başat hale getirilmeye çalışılmıştır.
Toplum, düşünce ve birey üzerinde uygulanmaya konan homojenleştirici politikaları ihlal eden farklı kimliklere yönelik uygulamalar ise uzlaşmacı siyaset tarzı yerine çatışmacı siyaset tarzı ile yok edilmeye çalışılmıştır. Müzakere, farklılıkların kabulü ve çoğulcu toplum inşası yerine, ret, asimilasyon ve inkâr temelli politikalar esas alınmıştır. Bu politikaların uygulamaları da kendinden menkul bir şekilde zor ile rıza üretecek araçları öncülüne almıştır.”
Türkiye’de kurulmak istenen tekçi, pozitivist, determinist toplumun, birey ve düşünce anlayışını varoluşsal şekilde en net olarak ihlal eden halkın Kürt halkı olduğu da belirtilen önergede, “Kurgulanan tek ulus anlayışı, farklı kimliklerin reddi Kürt halkının ve diğer ötekilerin bariyerine çarparak geri dönmüştür. Buna karşılık resmi ideoloji aklı da zor ile rıza üretme ve asimilasyona hız veren çalışmalar içerisine girmiştir. Bu çabaların birçok yöntemle, yaşanmışlıkla örneklendirilmesi mümkündür.
Bu yöntemlerden biri Cumhuriyet boyunca Kürtler hakkında hazırlanan raporlar ve istihbari çalışmalardır. Şeyh Said İsyanı’ndan, Dersim 38’e, oradan 1950’lere ve 1980 Askeri Darbesine kadar sistemin muktediri kurumları Kürtler üzerinde sürekli olarak istihbari çalışmalarla fişlemeler yapmış, raporlar hazırlayarak çeşitli planlar ortaya koymuştur.
Geç Osmanlı yıllarında başlayan bu raporlamalar yakın tarihimizde de devam etmektedir. 1980 Askeri Darbesi öncesinde cunta rejiminin hazırladığı raporda Kürtlerin coğrafik, aşiretsel ve ideolojik fişlemelere tabi tutulduğu gündemde yer almıştır. Ayrıca söz konusu istihbari fişlemeler, raporlar günümüzde de devam etmektedir. Bunun en bariz örneği Dersim-Hozat’taki fişlemelerdir.
21. yüzyıl gerçekliği, Kürtlerin bir halk olarak tüm küresel kamuoyunca tanınması, Kürtlerin direniş ile ortaya koyduğu varlıkları, tanınma durumlarının netleşmesi, politik bilinç olarak ortaya konan evrensel söylemleri reddi miras politikalarının, inkâr ve asimilasyonun işlevsizliğinin kanıtıdır. Yeni bir dünya ve bölgesel dengeler inşa edilmeye çalışılırken Kürtlerin varlığı, geçmişle yüzleşmeyi, geçmişten miras alınan politikaların ortaya konulması, teşhir edilmesi ve sorumlularının açığa çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır” dendi.
Çoğulcu demokrasinin, müzakere anlayışının esas alınmasının geleceğin inşasında önemli bir moment olacağı da vurgulanan önerge şöyle sona erdi: “Bu kapsamda, ‘sistemin ötekilerine’ yönelik geçmişten günümüze kadar tüm fişlemelerin, istihbari çalışmaların açığa çıkarılması ve toplum, insan, düşünce üzerindeki hegemonik-tekçi anlayışın aşılmasının yol haritasının çıkarılması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.”