Berkan Yeşil’in şüpheli ölümünün arkasında kim var?

Berkan Yeşil’in şüpheli ölümünün arkasında kim var?

İHD eski yöneticilerinden Hıdır Yeşil’in oğlu yüksek lisans öğrencisi Berkan Yeşil 3 haftadır tanıştığı R.Y. adlı kadının Şişli Fulya’daki evinde 5 Temmuz 2013’te küvette ölü bulundu. Üstünde kimliği olmasına rağmen Berkan’ın cenazesini alan Şişli Bomonti Emniyet Amirliğinde görevli polislerin 3 gün aileye hiç haber vermediği gibi ortada ölüm haricinde bir de hırsızlık beyanı olmasına rağmen tüm şüphelileri serbest bıraktığı anlaşıldı. ANF’ye konuşan baba Hıdır Yeşil görevini ihmal eden polisler hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklayarak, “Ben bunun bir cinayet olduğunu ve organize olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

Berkan Yeşil 26 yaşında çok başarılı bir öğrenciydi. Kanada’da 5 yıl The University Of Manitoba Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünden Şeref derecesi alarak mezun olduktan sonra İstanbul’da yaşayan ailesinin yanına döner dönmez Çapa Tıp Fakültesinde staja başlamıştı. Bilim insanı olma hayaliyle yüksek lisans için başvurduğu Barcelona’daki Pompeu Fabra üniversitesini kabul edilme sevinciyle hazırlıklarına başlayan Yeşil, 24 Temmuz’da Barcelona’ya gidecekti.

En son 4 Temmuz 2013 tarihinde yüksek lisans kaydı için tam teşekküllü sağlık raporu almak üzere Okmeydanı SSK Hastanesinde işlemlerini tamamladıktan sonra R.Y adlı bir kadınla ile Taksim’de buluşan Yeşil’den bir daha ses çıkmadı.

POLİS BANA BİR ŞEY SÖYLEME DEDİ

Oğlu Berkan’ın hiçbir zaman kendilerini habersiz bırakmadığını, ne olursa olsun mutlaka telefon açtığını belirten baba Hıdır Yeşil, sonradan yaşananları şöyle anlattı: “3 gün boyunca cep telefonu kapalıydı. Başvurmadığım karakol kalmadı. Berkan’ın arkadaşını aradığımda en son Taksim’de R.Y. isimli kadınla görmeye gittiğini ancak daha sonra kendisinin de bir daha haber alamadığını söyleyince endişelenmeye başladım. Başvurmadığım karakol kalmadı. 7 Temmuz Pazar günü saat 17.23’de cep telefonuma, 0212‘li bir numarayı aramamı bildiren bir mesaj geldi. Ben de hemen mesaj yollayanı aradım. Telefonu açanın R.Y olduğunu öğrenir öğrenmez hemen Berkan’ı sordum. Bana bu konuda haber vermek için aradığını, numaramı Almanya’da yaşayan diğer oğluma tweet atarak öğrendiğini, acilen Şişli Bomonti Emniyet Amirliğine gitmem gerektiğini söyledi. Ne olduğunu sorduğumda, “ Polis bana bir şey söylemememi söyledi” diyerek telefonu kapattı.

CENAZEYİ ALAN KARAKOLDAN BİZDE KAYDI YOK CEVABI

Hemen eşimle birlikte Bomonti Emniyet amirliğine gittik. Karakolda Berkan’ın babası olduğumu ve oğlumla ilgili buraya başvurmam gerektiğini belirttiğimde, polis memuru bu isimde herhangi bir kayıt bulunmadığını söyledi. Benim ve eşimin ısrarı üzerine bir yere telefon açan polis bize oğlumun Yeni Bosna Adli Tıp Kurumuna gönderildiğini, bir şeyi olmadığını ifade etti. Ben adli tıbbın ne anlama geldiğini bildiğim için, oraya muayene için gidilmez dediğimde ise polis rahat bir ifadeyle ‘Yok, bir şeyi yok’ diye tekrar etti. Taksiye binip Adli Tıp kurumuna gittik. Oradaki bir memur bizi morga yönlendirdi. O zaman polisin ‘Yok bir şey’ deyişinin en anlama geldiğini anladım. Morgda üstü battaniye ile örtülü bir cesedi çıkardılar. Battaniyeyi kaldırdıklarında karşımda Berkan vardı.

ALELACELE OTOPSİ

Bize ‘Alıp götürebilirsiniz’ dediler. Meğer otopsisini çoktan yapıp bitirmişler. Hemen avukatımı aradım. Durumu anlattım ve otopsinin çoktan yapıldığını söyleyerek bunu kabul etmeyeceğimi söyledim. Bize bir haber bile vermeden alelacele bunları yapmaları beni şüphelendirmişti. Sonuçta, Cenazeyi Ataşehir Cemevine götürüp 1 gün beklettikten sonra, ertesi gün yani ayın 8’inde defnettik.”

Adli Tıp kurumunun Morg İhtisas Dairesi başkanlığından verilen evrakta, Berkan’ın 05.07.2013 tarihinde, yani 2 gün önce evinde ölü bulunduğu yazılıydı. Halbuki Berkan kendi evinde ölmemiş, R.Y.’nin Şişli Fulya mahallesindeki evinde 05.07.2013’te ölü bulunmuştu. R.Y. aynı gün evinden Berkan’ın ölüsünü gelip alan Bomonti Emniyet Amirliğine verdiği ifadede de bunu doğruluyordu. R.Y. ifadesinde 3 haftadır tanıştığı Berkan ile Taksim’de buluştuklarını, orada ayrıca Ankara’dan gelen C.A. adında başka bir şahısla tanıştığını, o adamla eve gittiğini, Berkan’ı da Taksim’de bıraktığını söyledi. 40 dakika sonra Berkan’ın kendisini aradığını ve evin adresini sorarak gelmek istediğini söylediğini belirten R.Y., kendisinin daha önceden hiç görmediği S.T. ve U.K. isimli erkek şahıslarla birlikte geldiğini açıkladı. Bir müddet topluca sohbet ettikten sonra oturduğu dubleks evde yukarıdaki katta bulunan odasına C.A. ile birlikte çıktığını, Berkan’ın ise diğer 2 şahısla beraber aşağıda kaldığını belirtti. Sabah kalktıklarında C.A. ile birlikte aşağı indiklerini, Berkan’ı çıplak vaziyette, sadece iç çamaşırıyla küvette ölü bulduklarını, diğer 2 şahsın evde olmadığını ve Berkan’ın cep telefonunun, kendi cep telefonunun kayıp olduğunu belirten R.Y., ayrıca Berkan’ın cüzdanını bulduğunu ama cüzdanın boş olduğunu da polise verdiği ifadesinde belirtmişti.

POLİS HEM ÖLÜMÜ BİLDİRMEDİ HEM DE ŞÜPHELİLERİ SERBEST BIRAKTI

Berkan’ın ölümünü aileye hiç haber vermeyen polisin R.Y.’nin ifadesinde belirttiği S.T. ve U.K.’yi  ise 2 gün geçtikten sonra, 7 Temmuz’da gözaltına alıp 2 saat sonra serbest bırakması ise dikkat çekici bir olaydı. Olayla ilgili karanlık noktalar bununla da sınırlı değildi. Berkan’ın kardeşi  ise cenaze için Almanya’dan Türkiye’ye geldikten iki gün sonra, R.Y.’yi telefonla bulup kendisiyle görüşmek istemişti. R.Y.’nin kendisine buluşmaya polisle geleceğini söylediğini belirten kardeşi, “Ancak Kadıköy’de buluştuğumuzda yanında sadece bir kadın vardı. Konuşurken cenazeyi evden almaya gelen polisleri de tanıdığını ağzından kaçırdı” diye konuştu. Berkan’ın 5 Temmuz günü sabaha karşı 03.54’te birisine mesaj atmaya çalıştığını da ekleyen kardeşi, “Whatsapp kullandığı için, bu işlem  kendisini takip edenler tarafından görüldü, ama cep telefonu kayıp olduğu için kime mesaj attığını tespit edemedik” diye konuştu. Bu buluşmadan sonra baba Hıdır Yeşil, adli tutanaklardan R.Y.’nin ev adresini tespit edip, oğlunun evinde ölü bulunduğu bu kişiyle konuşmak üzere oraya gittiğinde evde kimse olmadığını görmüş, çevredeki esnaf ise evdekilerin bir kamyon getirip apar topar taşındıklarını söylemişti.

Olayda ihmali bulunan Bomonti Emniyet Amirliğinde görevli polisler ve yetkili merciler hakkında suç duyurusunda bulunacağını aktaran baba Yeşil, “Oğlumun kimliği yanında olmasına rağmen bize 3 gün boyunca hiçbir haber vermedikleri gibi, ortada hem bir ölüm hem de hırsızlık beyanı olmasına rağmen evdeki bütün şahısları da sorgulayıp serbest bıraktılar. Ben bunun bir cinayet olduğunu ve organize olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.