Beştaş: Tecrit üzerinden oyun oynamayın!

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ile “yangın oyunu” oynandığını belirterek, “Tecrit kaldırılmalıdır” dedi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te bir basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi.

Beştaş, özellikle AKP’nin bir darbe fırsatçılığına dönüştürmek istediği bildiri, ekonomi ve koronavirüs salgını konuları üzerinde durdu.

Amirallerin bildirisi konusuna değinen Beştaş, 7 Haziran 2015’ten bu yana ve öncesinde yaşanan darbe süreçlerine dikkat çekti.

AKP DARBELERİ SEVİYOR

“AKP darbeleri seviyor” diyen Beştaş, “‘Darbe girişimi’ diye nitelendirebileceği bazı açıklamaları, bildirileri de çok seviyor. Çünkü onları bahane edip ülkeyi yangın yerine çeviriyor ve kendi iktidarının bekası için her türlü hukuksuzluğa başvurmakta sakınca görmüyor” şeklinde konuştu.

Beştaş, “15 Temmuz darbe teşebbüsünü hatırlarsanız, ardından hemen OHAL ilan edildi, toplamda 36 milyonun yaşadığı yerlere kayyım atandı. STK’lerin yüzde 70’i tasfiye edildi.  Toplumsal dinamikleri, demokrasi güçlerini adeta felç etmek istediler. Yine İstanbul Sözleşmesini bir gece yarısı, aslında bu ciddi bir darbeydi, yürürlükten kaldırdığını söyledi. Şunu unutmasınlar biz Montrö tartışmasının çıkmasıyla İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesinin arada kaynamasına asla izin vermeyeceğiz ve gerçek darbeleri her daim teşhir edeceğiz ve darbecilerin kim olduğunu topluma anlatacağız” diye belirtti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “darbe mekaniği” uyarılarına işaret eden Beştaş, “Bu uyarılar gerçek çıktı” dedi.

Beştaş, “Asıl meselemiz bu darbe mekaniğinin ve darbe isteğinin ortadan kaldırılmasıdır, bunun için ülkenin şeffaf bir yönetime ihtiyacı vardır. Demokratik ve adil bir yönetime ihtiyacı vardır.  Yani cumhuriyeti demokratikleştirmemiz gerekiyor, yoksa bu darbe dinamikleri, tıpkı kanser hücresi gibi teşebbüsler her zaman tartışılmaya devam edecek” şeklinde konuştu.

ASIL TARTIŞILMASI GEREKENLER

Bildiri üzerinde “ciddi bir tartışma ve tepinme halinin” olduğunu söyleyen Beştaş, “Ama asıl tartışılması gereken Türkiye’nin diğer gündemleridir” diyerek, açlık, yoksulluk ve işsizlikten intihar eden yurttaşları hatırlattı.

Yargının durumuna da dikkat çeken Beştaş,  “Vekilliklerimizin düşürülmesine sebep olan Yargıtay, en son Gergerlioğlu vekilimizin vekilliğini düşürdü, partimize mesnetsiz kapatma davası açan Yargıtay, siyasi konuşmalara o iddianamede yer veren Yargıtay nasıl bir açıklama yapıyor? Önüne gidecek dava dosyalarına ilişkin açıkça önceden iradesini beyan ediyor” dedi.

ÜÇÜNCÜ YOL

Beştaş’ın konuşmasından özetle diğer satırbaşları şöyle: “Bizler HDP olarak uzun süredir savunduğumuz Üçüncü Yol çizgimizi tam da burada savunmaya devam edeceğiz. Ne askeri ne sivil darbe. HDP darbeci zihniyetten en fazla mağduriyet yaşayan, bedel ödeyen hem askeri hem sivil darbelere karşı bütün yaşamı boyunca en net tutumu sergileyen partidir. Bu konuda sicilimiz tertemizdir, alnımız açık başımız diktir.

AKP-MHP koalisyonundan kurtulmanın yolu demokrasi barikatını kurmaktan geçiyor. Muhalefet de bu konuda olanca özeniyle dikkatli olmalı ve demokrasi barikatını genişletecek girişimlere destek vermelidir. Darbeden medet uman iktidarı her yönüyle teşhir etmelidir. Yoksa bu amiraller bildirisi de AKP’nin ülkeyi çektiği karanlık çukura inen bir merdiven olacaktır. Bu bildiri geleceğimizi karanlık iklimlere taşıyacak diye bunun üzerinde tepiniyorlar. Gelin hep beraber özgür ve aydınlık Türkiye'yi örelim.

SİVİL DARBECİLER

Sivil darbeciler dün ve önceki gün ve her gün boş durmadılar. Ne yaptılar Diyarbakır’da 22 kadını, kadın hakları aktivistini gözaltına aldılar. Şu anda gözaltında işkence görüyorlar. Bu kadınların savunduğu ne? Sadece kadının özgür bir yaşamda eşit haklara sahip olmasıdır. Kadın özgürlüğüdür. Kadına yönelik şiddete karşı mücadeledir. Kadın kırımına karşı sözleri ve mücadeleleridir. Bir yandan amiraller bildirilerini televizyondan tartışılırken diğer yandan Diyarbakır’da sivil darbe kesintisiz şekilde devam ediyordu.

(…) Mavi vatanı kırmızı vatana çevirdiler. Pandemi gündemi çok önemli bir yerde duruyor. 84 milyonun yaşamını doğrudan ilgilendiren bir mesele. Şu anda pandemi ile birlikte Türkiye'de diplerde olan 3 sistem çöktü. Sağlık, eğitim ve ekonomi çökmüş durumda. Salgının yayılma hızı o kadar arttı ki dünyada artık Türkiye birinci sıraya yükseldi. Bu, dehşet verici bir durum.

FİİLİ DARBE

MHP uzun süredir konuşuyor partimize karşı (…) Şu anda Bahçeli de AKP ile birlikte anayasasızlığı, hukuksuzluğu, darbeciliği fiili durum haline getirdiler. Kamuoyu şu anda Kürşatları tartışırken kendileri de Kürşat düzeniyle yollarına devam etmek istiyorlar. Kürşatgiller yine yürürlükte onlara bir şey yok ama AYM’yi kapatma temel gündem.

(…) Ekonomi gündemi yakıcılığını devam ettiriyor. Dünyada istisna olan Türkiye’de kural. Bu cümle demokrasiden sapmayı hukuku ayaklar altına almayı değil aynı zamanda işçilerin haklarının gasp edilmesini de anlatıyor. Türkiye’de resmi veriler saklansa da çalışanların en az yarısı asgari ücretle çalışıyor. Belçika’da bu oran yüzde 1. Bu ülkede emek sömürüsü ile milliyetçi hamaset arasında bir ters orantı var.

(…) Biz HDP olarak AKP-MHP ittifakının Türkiye ekonomisini yönetme ehliyeti ve yeteneğinin artık kalmadığını düşünüyoruz. Gerçi siyasi ehliyetleri de kalmadı. Bu ittifakın ortaya çıkardığı karanlık tabloya karşı Türkiye haklarını ve demokratik siyasete inanan herkesi memur ve emekli maaşlarına enflasyona karşı koruyacak şekilde zam yapılmasını, israf ve lüksün son bulmasını Kürşatlardan kurtulmak için temiz eller operasyonu yapılmasını, Saray'da lale devri sokakta açlık oyunları oynanan ülke görüntüsünden çıkarmak için birlikte ses vermeye ve çalışmaya çağırıyoruz.

TECRİT İLE BAŞLAYAN YANGIN

“İki önemli konu daha var. Biri tecrit. Ülkenin hiç değişmeyen gündemi. Türkiye’deki hukuksuzluk, darbecilik, işkence İmralı’da start alıyor. Orada başlayan işkence ve tecrit tüm topluma yayılıyor. Çünkü Kürt sorununun çözümünün anahtarı İmralı’da bulunuyor ve o anahtarın kapıyı açmaması için tecrit en ağır haliyle uygulanıyor. 27 Kasım 2020’de başlatılan ve bugün 132’nci gününe giren bir açlık grevi var. Burada binlerce tutsak açlık grevini devam ettiriyor tek taleple biri tecrit ve diğeri de cezaevindeki koşullar. Mahmurda 111 Yunanistan’da 94 gündür devam ediyor. Bu aynı zamanda Türkiye’nin siyasi fay hatlarına yapılan bir itirazdır. Tecrit insanlık suçudur dedik, demeye de devam ediyoruz. Bu tecridin hukuki ahlaki hiçbir tarafı yoktur, biz hep uyarıcı olduk. Ülkede mevcut rejimin karakterini, savaş siyasetini de maalesef tecrit belirlemeye devam ediyor. Darbe mekaniği konusunda asıl uyarıyı Sayın Öcalan yapmıştı. Darbe mekanikleri canlılığını koruyor. CPT ve uluslararası kurumlar da görevlerini yeterince yerine getirememektedir.

22 yıldır İmralı’da tutulan Öcalan tarafından yangın oyunu olarak ifade edilmişti. Tecrit üzerinden oyun oynamayın diye uyarmıştı. Bu yangını söndürmek hepimizin elinde. Bu yangın sadece içinde bulunanı değil hepimizi yakıyor. Canlar toprağa düşmeye devam ediyor. Bu hukuksuzluk zemininde barış isteyenler hedef gösteriliyor, suçlu kabul ediliyor ama savaş isteyenler el üstünde tutuluyor. Buna toplumun hep birlikte itiraz etmesi lazım. Çünkü bunun bedelini 84 milyon olarak ödüyoruz.

En son geçen hafta ‘görüş’ adı altında 4 dakikalık bir telefon konuşması oldu. Bu asla bir telefon görüşmesi ve iletişim hakkı değildir, kabul etmiyoruz. Bu telefon görüşmesinin Sayın Öcalan’ın “Devlet yanlış yapıyor, avukatlar gelmelidir” dedikten sonra kesilmesi aslında nasıl bir aklın işlediğini gösteriyor. Bu yöntemi kabul etmek mümkün değildir. Bu siyasetten vazgeçilmelidir. 4 dakika telefon görüşmesine bile izin vermeyen akıl, tecridi uçsuz bucaksız derinleştirmektedir. Biz HDP olarak demokratik uzlaşı, özgür bir siyaset ve evrensel bir hukukun çözüm olduğunu ifade etmekten vazgeçmeyeceğiz.

Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurum ve kişiler, görüşmenin önünü açmalı ve engeller kaldırılmalıdır. Böyle 4 dakika 3 dakika ile yılda bir kere büyük bedeller ödendiğinde yapılacak görüşmenin adı yasak savma günü, günü kurtarma yaklaşımıdır. Bunun kabulü mümkün değildir. Türkiye’nin en önemli meselesinin çözümünün bulunduğu bir adadır. Bunun deneyimlendiği bir siyasal iklimden geldik. Bu nedenle Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır.

KAMUYU AKP VE MHP’LİLERE AÇMA YASASI

Güvenlik soruşturması görüşmeleri devam ediyor. Bu bir toplumla mücadele kanunudur. Güvenlik soruşturması AKP’nin kendisini aklama kanunudur. Saadet zincirlerini devam ettirme kanunudur. Kamuyu 84 milyonun ortak hakkı olmaktan çıkarıp sadece AKP’lilere ve MHP’lilere açma kanunudur. Orayı babalarının çiftliği gibi görüyorlar. Bu aynı zamanda ülkeyi  bölme yasasıdır. AKP’lilerin her biri bu güvenlik soruşturmalarına girmiş olsaydı15 Temmuz’un ayağı, topuğu, parmağı olarak cezaevinde olurdu. Bu güvenlik soruşturmasıyla AKP’lileri aklayıp kamu kurumlarına yerleştirip geleceklerini garanti altına almaya çalışıyorlar.

Ama onları anlıyoruz, bu güvenlik soruşturması aklını cemaatle birlikte uyguluyorlardı. Bu esasen cemaatin fikriydi. Geçmişte beraber yürümüşlerdi, şimdi yürümüyoruz diyorlar ama aslında yürüyüşleri devam ediyor. O dönemde, cemaat döneminde, kebapçılar bile fişlenmişti. Şimdi kendileri ileride yargılanacakları yasaları çıkardıklarının farkında değiller. Onlara naçizane bir görüş; bu yasalarla sizler yargılanacaksınız.

HDP’nin seçim ittifakına ya da hiçbir partiye ihtiyacı yok: Önerdiğimiz demokrasi ittifakıdır

BİR SEÇİM İTTİFAKI GÜNDEMİMİZ YOK

Bizim bir seçim ittifakı gündemimiz söz konusu değil. HDP’nin hiçbir partiye ihtiyacı yok. Tek başına barajın üzerinde ve giderek oyunu arttırıyor. Sayın Selahattin Demirtaş tabii ki bu ülkede bilinen, tanınan çok sevilen bir siyasetçidir. Görüşlerini kamuoyu ile paylaşıyor. Biz de özellikle demokrasi güçlerinin ve toplumsal dinamiklerin bu baskı rejimi karşısında ittifaklarının, seçim ittifakı demiyorum, önemli olduğunu ve bu karanlıktan çıkmanın, toplumu düzlüğe çıkarmanın en önemli araçlarından olduğunu söylüyoruz. Bunun üzerinde her akşam yandaş kanallarda günlerce saatlerce tartışmalar yapılıyor. Bu da AKP ve MHP’nin kendi bulundukları konumdan duydukları kaygıdan başka bir şey değil.”