Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin genel merkezinde gündemdeki gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi.
'DARBENİN TESCİLİ'
"Demokratik halk buluşmaları" başta olmak üzere düzenlemek istedikleri etkinlik ve mitinglerin valiliklerce yasaklanmasına tepki gösteren Bilgen, şunları ifade etti: "Özellikle darbeye karşı demokrasi buluşmalarının keyfi şekilde engellenmesine şahit olduk. Bu yasağın kendisi darbeyi tescillemektir. Darbe ortamında bir hukukun işletildiğini bu engellemelerle tescillemektedirler. Bu ülkede darbe ortamı söz konusu değilse bir partinin bir etkinliği bir hak olarak değerlendirilmesi gerekirken, her türlü basın toplantısı dahi yasaklanıyor. Bizim muhatabımız değil. Birileri tıpkı partili Cumhurbaşkanlığı gibi partili vali, partili emniyet müdürü, partili yargı moduna girmiş olabilirler. Bazı vali ve emniyet müdürleri kendilerini iktidar partisinin il başkanları gibi görebilirler. İktidar partisinin çıkarlarını korumak için de bir muhalefet partisinin etkinliklerini engellemeyi kendilerine görev olarak biçmiş olabilirler."
'DİKKATE ALMAYACAĞIZ!'
Bilgen, "Partimizin etkinliklerimizi yasaklayan zihniyetle partimize dönük bombalı saldırılar ve diğer saldırılar da aynı zihniyetin ürünüdür" diyerek, keyfi yasaklamaları asla dikkate almayacaklarını belirtti. Bilgen, Adana, Amed, İstanbul ve İzmir'de engellemelere rağmen mitingleri yapacaklarını aktardı.
ALMANYA'NIN 'ERMENİ SOYKIRIMI' KARARI
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Bilgen, Almanya'nın Ermeni Soykırımı'nı tanıması kararına ilişkin yöneltilen soruya şu yanıtı verdi:
"Aslında tarih bir kez daha gösteriyor ki yaptığınız yanlışların bedelini yüz yıl sonra bir halk ödemek zorunda kalıyor. Seçilmiş milletvekilini dışlayanlar, ya da tehcir kararını alan zihniyet bugün bizim geleceğimizi ipotek altına sokmuş oldular. Tehciri kimsenin savunmasının hakkı yok. Tehcir bir insanlık suçudur. Tehcir ceza hukukunda da bir insanlık suçu olarak tanımlanmaktadır. Milyonlarca insanı zorla yerinden ettirmenin kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Bugün Başbakan havaalanında açıklama yaparken, konuyu Ermeni lobilerine bağlıyor. Evet kimi ülkelerde Ermeni lobilerinin ciddi bir gücü var ama otuza yakın ülkenin parlamentosundan bu karar geçmiş ise Türkiye'nin kendi pozisyonu tartışmaya açmalıdır. Türkiye hükümeti neyi savunduğunu, nasıl bir siyaset yaptığını masaya yatırmalıdır. Ben bunu biraz Başbakan'ın bir konuya hakimiyetine bağlıyorum. Çünkü Başbakan sabahki açıklamasında hızını alamadı, diplomatların öldürülmesinden de Ermenistan'ın payından bahsetti. Sayın Başbakan eğer bilseydi, 70'li yıllarda Ermenistan diye bir devlet yoktu. Sovyetler vardı ve bunun içerisindeki kimi ülkelerin böyle fiiller gerçekleştirmesinden bir Başbakanın söz etmemesi gerekir."
Bilgen, Türkiye'nin "tarihçilerin işi" gibi gerekçelerin arkasına sığınamayacağını kaydederken, şöyle devam etti: "Meclis'lerin bunu bir siyasi araç olarak kullanmasını doğru bulmuyoruz. Ama bununla ilgili mekanizma tarihçiler değil, BM'nin mekanizmalarıdır. Tarihteki bir takım olaylarla ilgili olarak da bu mekanizmaların kullanılması isteniyorsa Türkiye de dahil olmak üzere bu mekanizmalar üzerinde ciddi ve adil bir yüzleşme için girişimde bulunulur. İttihatçılar asla savunulacak bir durumda değillerdir."
Bilgen, siyasi partilerin yüzleşmeyi esas alan toplumsal barışı kalıcı kılacak bir tarihi yüzleşmeyle konuyu ele almak gerektiğini de söyledi.
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, açıklamalarının sonunda şunları da ifade etti: "Her ülke bu konuyu gündeme aldığında bu sancıyı atlatmaya çalışan bir ülke sorunların üzerine kuluçkaya yatma yaklaşımıyla konuyu ele alıyor demektir. Yarın da başka bir ülke konuyu gündeme alacak, gerilimler artacak. Siyasi partilerde mesaj yayınlayarak, görevini yerine getirmiş olacaklar. Biz böyle bir yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Biz hiçbir baskı altına kalmadan kendi iyiliğimiz için ciddi bir siyasi irade ortaya koyarak, topu tarihçilere atmadan meseleyi bir arşiv meselesine indirgemeden bir irade ortaya konulması gerekir. Burada siyasi sorumluluktan kaçış vardır."