Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi: Sınır dışı can alıyor 

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, sınır dışı edilen göçmenlerin, zorla geri dönüş belgesi imzalatılarak savaşın sürdüğü bölgelere gönderildiğine dikkat çekti.

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi, “Sınır Dışıların İki Haftası” başlıklı raporunu İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde  açıkladı. HDP Milletvekilli Ahmet Şık,  CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu’nun katılımıyla gerçekleşen basın toplantısı, çok sayıda uluslararası basın kuruluşu tarafından takip edildi. “Sınır dışılara son” yazılı  pankartının açıldığı toplantıda ilk sözü alan İHD  İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, İstanbul Valiliği’nin açıklamasının ardından çok sayıda  göçmenin zorla sınır dışı edildiğine dikkat çekti. Bu yönde derneğe başvuruların olduğunu belirten Yoleri,  sınır dışıların  derhal son bulmasını, Meclis'in bu konuda devreye girmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uyması gerektiğinin altını çizdi. 
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi adına söz alan Eyüp Özer de, İstanbul Valisi ve İçişleri Bakanı'nın göçmenlerle ilgili yaptığı açıklamaların ardından, binlerce insanın sınır dışı edildiğine işaret etti.  “Suça karışmış olanları ve İstanbul’da kaydı olmayanları gönderiyoruz”  açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan  Özer, görüştükleri göçmenlerin  kayıtlı olduğu halde gönderildiğini aktardı. Bu keyfi sınır dışıların kabul edilemeyeceğini vurgulayan Özer, “Hamile kadınlar, çocuklar geri gönderme merkezlerinde nedensiz bir şekilde tutuluyor. Geçici kimlik kartları olan insanların geri gönderildiği tespitini yaptık. Geri gönderilen veya geri gönderme merkezlerinde olan İnsanların hikâyelerine yer verdik” dedi. 

ŞIK: TÜRKİYE'DE YAŞAYAN SURİYELİLERE BORCUMUZ VAR 

HDP Milletvekilli Ahmet Şık, Meclis'teki partilerin çoğunun Suriyeli göçmenlere  karşı faşizan ve ırkçı mutabakat halinde olduğunu belirterek, "Mevcut Türkiye medyası da bu yangına körükle gidiyor. Suriyeli sığınmacılar neden burada, diye kendimize sormamız lazım. Bu sorunun yanıtından sonra ortaya çıkacak sonuç şu olacak:  Türkiye'de yaşayan herkesin Suriyelilere bir borcu olduğu ortaya çıkacak. Suriyeliler de bu ülkede yaşayan herkes gibi insanca yaşama hakkına sahip kişilerdir. Bir yerden bir yere gönderilen nesne muamelesi yapmaktan vazgeçilmelidir" diye konuştu.  

TANRIKULU: FAŞİZAN TUTUMUNDAN VAZGEÇİN 

CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu ise "Mültecilik dünyanın en zor şeyidir. Faşizm dünyanın her tarafında yabancılık üzerinden beslenmektedir. Maalesef içinde bulunduğumuz Meclis ortamı bunu körüklüyor. Bunu siyasette bir rekabet olmaktan birlikte çıkarmalıyız. Dünyada bizim yurttaşlarımızın uğradığı  muameleye nasıl karşı çıkıyorsak, burada da ırkçı ve nefret söyleminden vazgeçmeliyiz. İstanbul Valiliği'ne sesleniyorum; büyük insani dramlara yol açan bu tutumunuzu gözden geçirin"  dedi. 

ZORLA GERİ DÖNÜŞ BELGESİ İMZALATIYORLAR 

Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnisiyatifi tarafından hazırlanan  raporu  Eyüp Özer okudu. 
Özer,  şunları aktardı: 
"Özellikle Suriyeli mültecilerin yoğun yaşadığı mahallelerde kolluk güçleri tarafından yapılan kimlik kontrollerinin görüntüleri  sosyal medyada yayılmaya başlandı. Görüntülerde ve onlara eşlik eden tanıklıklarda, elleri plastik kelepçe ile bağlı bir şekilde polis otobüsünde yere oturtulan kişilerin maruz kaldıkları kötü muamele açıkça görülebiliyordu. Çok sayıda kişinin zorla geri dönüş belgesi imzalatılarak Suriye’ye geri gönderildiği de yine bu haberlerde yer aldı. Oysa İstanbul Valiliği 22 Temmuz 2019 tarihli açıklamasında, İstanbul’da bulunan ama kaydı başka şehirlerde olan veya kaydı olmayan Suriyelilere şehri terk etmeleri için 20 Ağustos’a kadar zaman verildiğini duyurmuştu. Bu tarihin verilmesine rağmen kolluk güçlerinin 20 Ağustos’u beklemeden İstanbul’da kayıtlı olmayan Suriyelileri alıkoyduğuna dair birçok tanıklık mevcut. Bu durum bizi 20 Ağustos sonrası olabilecekler hakkında endişelendiriyor.”

'SURİYELİLER EVDEN ÇIKAMAZ HALE GELDİ'

Bu uygulamaların,  İstanbul’da yaşayan Suriyelileri evden çıkmaya korkar hale getirdiğini belirten Özer, göçmenlerin yaşadığı  mahallerin  sokak başlarının devlet güçleri  tarafından  tutularak,  rastgele kimlik kontrollerinin yapıldığına işaret etti. Bu ve benzeri uygulamaların halklar arasında onarılması kolay olmayan güvensizlikler yarattığını;  birlikte yaşama duygusunu zedeleyecek bir ihbar mekanizmasının işleyebileceğinin sinyallerini verdiğini ifade eden Özer, şunları kaydetti:
"Oysa biliyoruz ki eğer bir ülkede toplumun bir kesimi evinden çıkmaya çekiniyorsa, o ülkede hiç kimse kendisinin güvende olduğunu düşünmemelidir. Birlikte, güvenli bir bugün ve gelecek sürdürebilmemiz için göçmenlerin ve yerel halkın kutuplaşmasına ve genel panik ortamına sebep olan kimlik kontrolü, alıkoyma ve kötü muamele uygulamaları sonlandırılmalıdır. İnsanlar çatışmaların devam ettiği ve her gün gelen haberlerden hala savaş bölgesi olduğu açıkça bilinen Suriye’ye geri gönderilmemelidir. Bu uygulamalarla  Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ihlal etmektedir. “

GERİ DÖNÜŞLER

Özer, devamında raporda yer alan verileri şöyle paylaştı: 
“4 Nisan 2013’te Resmi Gazete’de yayımlanan 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun Geri Gönderme Yasağı başlıklı 4’üncü Maddesi açıkça şunu söylemektedir: “Hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.
Dolayısıyla, kişilerin bombardımanların devam ettiği Suriye’ye gönderilmesi hem uluslararası hukuka hem de Türkiye yasalarına aykırıdır. Bize ulaşan çok sayıda bilgi geri gönderilen herkese zorla gönüllü geri dönüş belgesi imzalatılarak sınır dışı edildiğini göstermekte. Bu raporun D ve E başlıklı bölümlerinde, Türkiye’de geçici koruma kimlik belgeleri olduğu halde zorla gönüllü geri dönüş belgesi imzalatılmış çok sayıda kişinin bilgileri, delilleriyle birlikte yer almaktadır.
Zorla Gönüllü Geri Dönüş Belgesi imzalatarak sınır dışı etme en yaygın uygulama. Raporda yer alan örneklerden birinde, Kilis Öncüpınar Geçici Barınma Merkezi’nde, görevlilerin kötü muamele uygulayarak gönüllü geri dönüş belgesi imzalatmak için şiddet kullandıkları ve kişileri “Ya bu belgeyi imzalarsın ya da 6 ay burada kalırsın” şeklinde tehdit ettikleri somut ifadelerle belgelenmiştir. Ayrıca, kişilerin suç işledikleri için geri gönderildikleri bahanesi sık kullanılmaktadır. Gerekli bir resmi belgeyi rejimden alamadığı için muhalif bölgeden almış olan ve bu sebeple sahte belgecilikle suçlanarak sınır dışı edilen bir kişi çok sayıda örnekten biri. Başka bir kişi ise bir başkasının gözlerinin önünde tepeden aşağıya dövüldüğünü ve bunun üzerine kendisinin de Geri Dönüş Belgesini imzaladığını ifade etmiştir. Genel ifadeler, Gönüllü Geri Dönüş Belgesinin, tehdit, kötü muamele ve aşağılama yolu ile imzalatıldığını ortaya koymakta. Kişilerin, sınır dışı edildikten sonra Türkiye’ye geri dönme yönündeki çabaları da Gönüllü Geri Dönüş belgelerinin gönüllü olarak imzalatılmadığının göstergesidir. Zorla imzalatılan gönüllü geri dönüş belgeleri geçersizdir ve bu kişilerin sınır dışı edilmeleri suçtur.

POLİS ARAÇLARINDA KELEPÇELEME VE KÖTÜ MUAMELE

Kayıtlı olduğu şehirden başka bir şehirde bulunmak suç değildir ancak buna rağmen kimlik kontrolleri sırasında başka şehirlerde kaydı olduğu halde İstanbul’da bulunan kişilere, kelepçe takıldığı, polis tarafından suçlu muamelesi yapıldığı, fotoğraflarda açıkça görülmektedir.
İl Göç İdaresi, kaydı İstanbul’da olmadığı halde İstanbul’da bulunan kişilerin sadece uyarıldığını iddia etse de uygulamanın bu yönde olmadığına dair çok sayıda fotoğraf ve video görüntüsü bulunmaktadır.
Aktarılan hikayelerin hemen hepsinde uzun süre aç bırakma, kötü muamele ve hakaretten söz edilmekte. Güvenlik güçlerinin “Benim arkadaşım Afrin’de sizin ülkenizi savunurken yaşamını yitirdi, sizler korkaksınız” sözleriyle saldırarak, şiddet uyguladığı, aktarılan tanıklıklar arasında.

'GEÇİCİ KORUMA KİMLİĞİ OLDUĞU HALDE SINIR DIŞI EDİLİYORLAR'

Elimize ulaşan çok sayıda tanıklık, farklı illere kayıtlı Geçici Koruma kimlikleri bulunan kişilerin sınır dışı edildiğini gösterme. Bununla birlikte, bilgilendirmeme, sebebini açıklamama, hukuki desteğe erişim imkanı verilmemesi gibi keyfi uygulamalara maruz kalan çok sayıda kişi bulunmakta.
Ankara’da kayıtlı olan bu kişi geçici koruma kimliği olduğu halde sınır dışı edilmiş. Hatay’da geçici koruma kaydı olmasına rağmen, 10.07.2019 tarihinde Bab Al – Salameh’den sınır dışı edilmiş.
Kocası ve çocuğuyla beraber bir okulda bir gün tutulmalarının ardından, zorla imzaları alınarak 20.06.2019 tarihinde sınır dışı edildiler.Kaydı İstanbul’da olmasına rağmen, geçtiğimiz ay içinde sınır dışı edildi.

'GÖÇMENLER El- NUSRA /HTŞ'NİN KONTROLÜNDEKİ BÖLGELERE TESLİM EDİLİYOR'

1.   Kimliği olmayan bir Suriyeli Hıristiyan 15 Temmuz 2019’da sınır dışı edildi. Nusra/HTŞ kontrolündeki bölgeye teslim edilmesi bir can güvenliği riski oluşturmaktadır.

2.  Yukarıdakiler dışında 6 kişi daha Bab al Hawa kapısından geçen ay sınır dışı edildi. Bu kişilerin isimleri elimizde mevcut, ilgili makamlarla paylaşılabilir.

3. Bir diğer kişi ise, Kilis kimliği olmasına rağmen 20.07.2019 tarihinde, Antalya’dan Bab al Hawa kapısına getirilerek polis tarafından iddiasına göre temelsiz bir şekilde suç isnat edildikten sonra zorla Gönüllü Geri Dönüş belgesi imzalatılarak sınır dışı edildi. Tutuldukları yerin Suriyeli ve Afganlarla dolu olduğunu, bir katın kadınlar ve çocuklarla dolu olduğunu, kendisinin sınır dışı edildiği otobüste bulunan iki kadının da sınır dışı edildiğini belirtti.

4. Esenyurt’da yaşayan, evli ve iki kız çocuğu bir olan kişi, işten çıkarken sivil kıyafetli iki polis tarafından İstanbul’da geçici koruma kaydı ve kimliği olduğu halde Esenyurt karakoluna ve oradan Anadolu yakasındaki Yabancılar şubesine götürüldü; 19 Temmuz 2019’da ise sınır dışı edildi.

5. Bize ulaşan ve İstanbul dışında bir ilden kimliği olan bir başka kimse ise kendisinin doktor raporu bulunmasına ve eşinin de hasta olmasına rağmen sınır dışı edildiğini aktardı. 

6. Kimliği olmayan bir kişi, 26 Temmuz’da Zeytinburnu’nda berberdeyken iki sivil giyimli polis tarafından kimlik kontrolü yapılarak emniyete götürüldü; iki günü karakolda geçirdi ve Tuzla Geri gönderme Merkezine götürüldü. Daha sonra iki gün Kilis’de spor salonunda tutuldu ve sınır dışı edildi. Hiçbir şeye itiraz etmemesine rağmen, dayak ve aşağılamaya maruz kaldı. Yemek olarak, 24 saatte sadece bir kez yarım litre su, yarım somun ekmek, küçük bir tabak pilav verildi.

11. Esenyurt’ta ev baskını sonucu polis tarafından emniyete götürülmek istenen Mardin kimlikli bir kişinin “Ya ailemle birlikte gönderin ya hepimiz burada kalalım” demesi üzerine tüm aile sınır dışı edildi.
 Hisham Mustafa isimli göçmenin, ölümünden 25 gün önce İstanbul’dan sınır dışı edilmişti. Eşi ve çocukları Türkiye’de kalmıştı. Bu raporun hazırlanması sırasında Hisham Mustafa’ın ölüm haberini aldık. 5 Ağustos 2019 tarihinde Türkiye’ye geri girmeye çalışırken, jandarma tarafından vuruldu ve yaşamını yitirdi."

TALEPLER

Raporda yer alan talepler ise şöyle:

"-Kolluk kuvvetlerinin, göçmenlere yönelik, ev baskınları, kimlik kontrolü, alıkoyma, zorla “Gönüllü Geri Dönüş Belgesi” imzalatma uygulamaları ve kötü muamele sonlandırılmalıdır.

-Göçmenleri kriminalize eden, suçlayıcı, damgalayıcı ve ötekileştirici her türlü söylem ve uygulamaya son verilmelidir.

-Sınır dışı edilenlerin hızla Türkiye’ye tekrar yasal yollardan girişleri sağlanmalıdır.

-Göçmenlere seçtikleri şehirlerde kayıt yaptırma hakkı ve koşulsuz seyahat özgürlüğü sağlanmalıdır.

-Farklı illerde ikamet eden aile fertlerinin istedikleri illerde birleşimi sağlanmalıdır.

-İdari gözetim uygulamasına son verilmelidir.

-Geri gönderme merkezlerindeki insan hakları ihlalleri derhal son bulmalıdır, geri gönderme merkezlerinin kapatılması için çalışmalara başlanmalıdır.

-Türkiye, Cenevre Mülteci Sözleşmesi'ne koyduğu sınırlamayı kaldırmalı, zulümden kaçan herkese mültecilik statüsü tanınmalıdır.

-Mültecileri Türkiye’ye hapseden AB-Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması iptal edilmelidir. Kimse nedensiz göçmez, bütün sınırlar açılmalıdır."