Bozgeyik: Tehdit büyüyor, kalıcı önlemler alınmalı, şeffaf olunmalı

Her gün binlerce insanın yaşamına mal olan koronavirüs salgınının Türkiye’de de ciddi boyutlara ulaştığının altını çizen KESK Eş Başkanı Mehmet Bozgeyik, tehlikenin gittikçe büyüdüğüne dikkat çekti.

Kamu Emekçileri Sendikaları (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, giderek ciddi boyutlara ulaşan koronavirüs (Covid- 19) salgını dolayısıyla kamu idaresine ve hükümete çağrıda bulundu. KESK olarak başından beri etkin bir mücadele yöntemini dile getirdiklerinin altını çizen Bozgeyik, "Gittikçe büyüyen tehdidin önüne geçmenin tek yolunun paliyatif değil, kalıcı-gerçek önlemlerin alınmasından sürecin şeffaf yürütülmesinden geçtiğini söylüyoruz. 

Sürecin bilim insanlarının, sağlık meslek örgütlerinin, emek örgütlerinin ve yerel yönetimler olmak üzere milyonlarca çalışanı-emekçiyi, halkı temsil eden tüm kesimlerin ortak bir çalışma yürütmesinin şart olduğunun altını çiziyoruz. Ancak ne yazık ki ülkeyi yönetenler çağrılarımıza, halkı ve emekçileri gerçekten koruyacak önlemelere ilişkin taleplerimize bugüne kadar kulaklarını tıkamıştır" diye konuştu. 

Emekçilerin yaşam hakkının korunmadığını vurgulayan Bozgeyik, "Sağlık çalışanları ve özel sektör çalışanları başta olmak üzere tüm toplumu tehdit eden salgının iktidar tarafından tek yanlı olarak hazırlanan genelgelerle, yasal düzenlemelerle, paketlerle çözülmesi hedeflenmiştir. Başta salgın koşullarına rağmen yaşamını sürdürmek için çalışmak zorunda bırakılanlar, dar gelirliler, koruyucu malzeme eksikliği yaşadığı halde 24 saatlik nöbetlerle ağır çalışma koşularına itilip alkışla yetinmesi beklenen sağlık çalışanları olmak üzere milyonlarca işçinin, emekçinin en temel hakkı olan yaşam hakkını koruyucu etkin, gerçek tedbirlerden alınmadığı bu süreçte görülmüştür" ifadelerini kullandı. 

SALGINI DA FIRSATA ÇEVİRMEYE ÇALIŞIYORLAR

İktidarın aldığı tedbirlerin ciddiyetten yoksun olduğunu kaydeden Bozgeyik, devamla şunları belirtti: "İnsanlar can derdine düşmüş iken iktidar bu kaotik sürecide kendi lehine çevirecek aşımlar atmaya devam etmiştir. Milyarlarca dolara mal olacak Kanal İstanbul projesinin 8 milyar TL bedelli ilk ihalesinin yapılması, kadına şiddet suçlularını, tecavüzcüleri, tacizcileri, uyuşturucu kaçakçılarını“af” kapsamına almayı, buna karşın siyasi tutukluları, gazetecileri, aydınları, demokratları cezaevlerinde tutmayı hedefleyen bir infaz düzenlemesinin TBMM’ye getirilmesi için düğmeye basılması, bir hukuk süreci dahi işletilmeden seçilmiş belediye başkanlarının yerine apar topar kayyumların atanması gibi gelişmeler iktidarın ülkede yaşanan salgını bile politikalarına itiraz eden tüm kesimlere karşı kullandığı bir fırsata çevirdiğini göstermektedir. 

Tüm bunlara rağmen Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan, merkezine ‘Milli Dayanışma Kampanyası’ adı verilen bağış kampanyasının konulduğu ‘yeni’ tedbirler iktidar cephesinin tüm uyarılara, çağrılara rağmen her dakika büyüyen salgın tehdidine ilişkin ciddiyetten yoksun tutumunu sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Kaldı ki Cumhurbaşkanı tarafından başlatılan "Milli Dayanışma Kampanyasına" katkıda bulunanların bu bağış tutarlarını yarın ödeyecekleri vergiden düşmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Dünyanın tüm ülkeleri sokağa çıkma yasakları ilan ederek işçi ve emekçilerin en az üç aylık gelir kayıplarını karşılayacak kaynaklar ayırırken, Türkiye'de iktidar devlet kaynaklarını tükettiğinden gözünü halkın cebine dikmiştir. Bir çok kamu kurumunda kamu çalışanların iradesi dışında maaşlarından kesintiler yapılacağı söylenmektedir. Bağış gönüllülük temelinde yürütülmelidir. İktidar işsizlik sigorta fonu, deprem fonu, varlık fonu vb fonlarda bulunan milyonlarca lira ile bunları karşılayacak durumdadır. Eğer buraların da içi boşaltılmamışsa... Yine güvenlik harcamaları durdurulmalı, bütçe kaynakları sosyal devlet ilkesi çerçevesinde halkın ihtiyaçları üzerinden planlanmalıdır."

ETKİLİ, AKILCI, GERÇEK ÇÖZÜME GİDEN YOL

"Alınan tedbirlerin yetersiz olduğuna dikkat çekenleri hedef haline getiren tehditkar dile derhal son verilmelidir" diyen Bozgeyik, şöyle devam etti: "Öncelikle ülkemizde yapılan test sayısının hala çok yetersiz olduğunu görmezden gelerek diğer ülkelerle, hele de salgının ilk girdiği ülkelerle, vaka sayısı, ölüm sayısı üzerinden kıyaslama yapılarak 'bizim durumuz iyi tespitlerinden, 'her yıl trafik kazalarında ölen sayısı daha fazla, bir bardak suda fırtına koparılıyor' benzeri sürecin ciddiyetinden yoksun açıklamalara son verilmelidir.

Test sayısı hızla artırılmalı, yaygın test uygulamasına geçilmelidir. Ülkemizde son günlerde kısmen artmasına rağmen Covid-19 testi sayısı hala çok yetersizdir. Salgının yayılmasını önlemek için hiç vakit kaybetmeksizin solunum yolları enfeksiyonu belirtisi olan herkesi, , tanı testi pozitif olan kişilerin temas ettiklerini, Covid-19 tanısı konmuş hastayla teması ve hastalık şüphesi olan sağlık çalışanlarını kapsayan yaygın test uygulamasına geçilmelidir. 

Salgın süresince vatandaşların sağlığa erişimi ücretsiz olmalıdır. İşçilerin temel talepleri karşılanmalıdır. Bu kriz sürecinde kapanan iş yerleri nedeniyle yüz binlerce kişi işsiz kalacaktır. Doğal olarak iktidar hiç bir koşul aramaksızın işsiz kalan çalışanların gelir kayıplarını karşılamalıdır. İşten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Tüm dünya ülkeleri bunun için kaynak ayırmaktadır. İşsizlik fonunda 131 milyon TL bulunduğu söylenmektedir. Buradan bu karşılanabilecek durumdadır."

TEMEL TALEPLER KARŞILANMALIDIR

Sadece  işçileri değil, tüm toplumu salgına karşı korumayı hedefleyen söz konusu temel taleplerin vakit kaybetmeksizin karşılanması gerektiğini sözlerine ekleyen Bozgeyik, şu ifadeleri kullandı: "Kamuda sürekli ve asli görevler dışında kurumların iş ve işlemleri ve bunları yerine getiren personel sayıları asgari seviyeye çekilmelidir. Sürekli ve asli görevleri yerine getirilmesi haftanın iki çalışma veya saat 10.00-14.00 arası çalışma gibi kısmi çalışma ile sınırlanmalıdır.

Risk grubundaki tüm kamu personeli (kronik hastalık, hamile, engelli, organ nakli ve kanser hastaları, 60 yaş üstü, süt izinde olanlar vb) amirlerinin inisiyatifine bırakılmadan idari izinli sayılmalıdır. Sürekli ve asli görevleri yerine getiren asgari seviyedeki tüm personelin dönüşümlü çalışma ve uzaktan çalışma imkanlarından, idari izin hakkından ayrımsız bir şekilde yararlanması sağlanmalıdır. Hizmet alanındaki tüm sağlık çalışanlarının koruyucu ekipmanlara ulaşımı sağlanmalı, kontrolleri ve tanı testleri düzenli periyotlarla yapılmalı, bulundukları ortam güvenli hale getirilmelidir." 

TUTUKLULARIN TAHLİYESİ SAĞLANMALIDIR

Tüm kamu kaynaklarının halkın sağlığına aktarılmasının gerektiğini vurgulayan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik,konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Cezaevlerinde öncelikle tutukluların hızla tahliyesi sağlanmalı; yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü esas alınarak siyasi tutuklular, gazeteciler, yaşlılar, hasta mahkumlar, çocuklar tahliye edilmeli, infazlar ertelenmelidir. 

Salgın sürecinde, özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmeli, pandemi hastanesine çevrilen özel hastanelerin vatandaşa vermek zorunda olduğu hizmetleri faturalandırması engellenmelidir. Sıraladığımız tedbirler salgına karşı mücadelede Etkili-Akılcı-Gerçek Çözümü kapısını aralayacak tedbirlerdir. Bütün bu tedbirler için kaynak vardır. Yeter ki tüm vatandaşların sağlığını, işini, gelirini korumakla yükümlü sosyal devlet olmanın gerekleri yerine getirilsin.

Her geçen gün aramızdan daha fazla can koparan bir salgın karşısında sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmenin yolu ise kar, zarar, maliyet hesapları yapmaktan, tüm kamu kaynaklarının patronlar ve sermayeye değil halkın sağlığını işini, gelirini korumaya seferber edilmesinden geçmektedir."