Buldan: İktidarın bekası için tecrit uygulanıyor

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Asıl büyük denklemi HDP ve umut olduğu milyonlar kuracaktır" dedi. Buldan, "İmralı tecridi çatışmalı süreci ve hukuksuzluk rejimini ayakta tutmak içindir" diye belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Buldan'ın konuşmasının satır başları şöyle:

3 Temmuz’da gerçekleştireceğimiz büyük kongre öncesi önemli bir grup toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Evet, HDP’nin en çok konuşulduğu, tartışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Kriz siyaseti ile restore siyaseti arasına sıkıştırılmak istenen ülkeyi bu dar alandan çıkartıp, çözüm için toplumun hakikatleriyle buluşturan ve bunu umuda dönüştüren bir yerdeyiz. Özü de sözü de duruşu da olan onurlu bir siyaseti dimdik ayakta tutuyoruz. Siyasetin, hukukun, toplumsal değerlerin dibe çekildiği bir dönemde insanlık onurunu, hakça ve eşitçe bir yaşam hayalini zirvede tutmayı başaran bir siyasi mücadeleyi yürütüyoruz. HDP düşmediği ve düşürülemediği için umut da düşmüyor, düşürülemiyor. O yüzden tüm dertleri HDP’dir, HDP’yi denklem dışında tutmaktır. Çok uğraştılar uğraşmaya devam ediyorlar. Dünya diktatörlük tarihine geçecek eşi benzeri görülmemiş baskı ve hukuksuzlukları yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Darbe yaptılar, tutukladılar, yasakladılar, öldürdüler, işkence yaptılar, gözaltına aldılar, kumpas davaları açtılar; tehditlerle bizleri susturmaya çalıştılar. Şimdi son olarak Saliha Aydeniz başta olmak üzere milletvekillerimiz için jet hızıyla Meclis'e fezlekeleri gönderdiler. Bu da bir kumpas dava olarak önümüzde durmaya devam ediyor.

Daha 4 gün önce Sevgili Deniz Poyraz’ın ölüm yıl dönümüydü. Kendisini bir kez daha sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Denizlerin bir iken milyonlar olduğunu herkes görüyor. Sevgili Deniz bu ülkede senin hayallerini gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışmaya bir kez daha söz veriyoruz. Evet, karşılarında siyaset yürütemeyen, halka umut ve cesaret veremeyen yalnızlaşmış bir HDP görmek istediler. 7 Haziranların, 31 Martların yarattığı büyük değişim umudunu toprağa gömmek istediler ama fena yanıldılar. Ne yaptılarsa başaramadılar. HDP’nin siyasi cesaretini ve halkımızın umudunu kıramadılar, kıramayacaklar. Kendi toplantılarında bile artık HDP'nin konuşulduğunu duyuyoruz. “Halk HDP’yi dinliyor” dedikleri artık her tarafta duyuluyor. HDP’nin ve halklarımızın mücadele kararlılığını doğru okuyamadılar. Siyasetimizi doğru anlayamadılar. Bizleri kendileriyle karıştırdılar. Halklara olan sözümüzün gücünü ve tarihsel mücadele deneyimlerinden süzülüp gelen direniş ve mücadele kararlılığımızı asla anlayamadılar, anlayamayacaklar. 8 Martları, Newrozları, 1 Mayısları doğru okuyamadılar, okuyamayacaklar.

'YARIN BUGÜNDEN DAHA GÜÇLÜ OLACAĞIZ'

Sonuçta HDP demokratik geleceğin kurucu öznesi olma gücünü daha da büyüttü, büyütmeye de devam edecek. Dünden daha güçlüyüz ve yarın bugünden çok daha güçlü olacağız. Bunun da altını çizmek istiyorum. Evet, fırtınalar çok sert esti ama bizi yıkmayı başaramadı. Çünkü HDP, kökleri derinlerde olan bir çınardır. Bunu her yerde söylüyoruz, bugün de söylemek istiyorum. Bu çınar geleceği filizlendirdi. Ve bu filizler şimdi boy vermeye başladı ülkenin her yerinde, her karış toprağında. Hep birlikte kazanacağımız büyük finale doğru hızla ve kararlı adımlarla ilerliyoruz. Çözüm biziz, sözümüz var diyoruz.

Kim hangi hesabı yaparsa yapsın, hangi denklemi kurmaya çalışırsa çalışsın, asıl büyük denklemi HDP ve umut olduğu milyonlar kuracaktır. Bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın. Büyük sorumluluk alan HDP’nin ortaya koyduğu temel hedefler ve sunduğu çözümler 86 milyonun eşit ve ortak yaşamı için en güçlü seçenektir. HDP, ülkeyi çöküşten çıkaracak en güçlü yoldur. Seçenek de yol da çözüm de biziz, bugün Türkiye’de HDP’dir ve HDP’nin yürüttüğü mücadeledir. HDP’de kalmaya devam edin diyorum. "HDP’yle daha güçlü yürümeye devam edin" çağrısını yapıyorum. HDP mutlaka kazanır ve kazandırır! Bundan da hiç kimsenin şüphesi olmasın.

'BU SİSTEMİ RESTORE EDEMEZSİNİZ'

AKP-MHP iktidar bloku istiyor ki yüzyıldır halklara büyük acılar ve yıkımlar yaşatan inkârcı, imhacı ve tekçi sistem aynen devam etsin. Amaçları cumhuriyetin güçlü demokrasiyle, büyük barışla ve gerçek adaletle buluşmasını engellemektir. Parlamentodaki bizim dışımızdaki muhalefete bakıyoruz; kriz ve çatışma üreten mevcut sistemi biraz restore etme derdindeler, dökülen yerlere sıva yapalım, bir iki dekorasyonla durumu kurtaralım diyorlar. Biz de diyoruz ki bu bina çürük, bu binanın kolonları çöküyor. Bu bina yapılırken malzemeden çalındığının herkes farkında, temeli sağlam atılmamış. Sizin neyle bu işi restore edeceğinizi anlamıyoruz. Şimdi bu inkâr ve restore siyasetleri topluma umut olabilir mi? Asla yapamaz, çünkü binayı sağlam temeller üzerinde yeniden kurmadan, eşit hak temelli yeni bir toplumsal sözleşmeyi yapmadan yeni bir gelecek olmayacağını, olamayacağını herkes biliyor. Barış olmadan ortak geleceği nasıl kuracağız? Elbette bunu muhalefete sormak isterim. Bu ülkenin en temel meselelerinden biri barışın yokluğudur. Uzun bir süredir iktidarından muhalefetine herkes bu ülkede bir Kürt meselesi yokmuş gibi davranmaya devam etmektedir. Ciddiyet ve samimiyet isteyen 100 yıllık bir meseleden, bir kördüğümden, uluslararası boyutları olan bir hakikatten söz ediyoruz. Bütün sorunlara kaynaklık eden bir sorunla yüzleşmekten kaçınanlar, çözme iradesi ve cesareti göstermeyenler yaşanan acıların da çalınan geleceğin de sorumlusudurlar, sorumlusu olmaya da devam ederler.

İMRALI TECRİDİ

Buradan bir kez daha sormak isterim; İmralı tecridi neden var? Bu soruya kimin cevap vereceğini kestirmek elbette ki zor. Buna ne iktidar ne bizim dışımızdaki muhalefet cevap veremiyor, cevap verme basiretini gösteremiyor. İktidarın bekası için tecrit uygulandığının herkes farkında olmalıdır. Çatışmalı süreci ve hukuksuzluk rejimini ayakta tutmak için İmralı tecridini hayata geçirdiklerini ve devam ettirdiklerini biliyoruz. 2015’te bitirdikleri Çözüm Sürecinin üzerine korkunç bir yolsuzluk ve hukuksuzluk düzeni kurduklarını her aşamada 2015’ten sonra bize gösterdiler, yaşattılar. İktidar bu düzenin bitmemesi için savaş, çatışma ve güvenlikçi politikalarda ısrar ediyor. Engellenen Gemlik yürüyüşümüzün de çözümsüzlüğün yarattığı tüm yıkımların ve kayıpların bir an önce son bulması için başlatıldığını herkes biliyor. Tabii özellikle biri var ki siz bu kumpasçıyı, albümlerinden, verdiği fotoğraflardan çok iyi tanıyor ve biliyorsunuz. Çok rahatsız olduğunun farkındayız. Çünkü çözüm ihtimalinden bile korkan bir kişi. Çözüm olursa talan imparatorlukları çökecek bunun farkındalar. Hemen yalanlara ve iftiralara sarıldığını gördük. Kendi konumunu HDP’ye saldırarak sağlama almak istediğini biliyor ve görüyoruz. Güya bizleri milletvekili olarak görmediğini söyleyen bir zat. Biz de kendisini bakan olarak görmüyoruz ve tanımıyoruz. Ne olacak peki? Sen istesen de istemesen de, beğensen de beğenmesen de, kabul etsen de etmesen de bu ülkede bize 10 milyon insan oy verdi, bizleri milletvekilli seçerek parlamentoya gönderdi. Bir sonraki dönem daha güçlü kalabalık geleceğiz, bu da sana dert olsun. Bizim üzerimizden siyasi hesaplar yapmayı bırak. Asıl albümlerinin, suç ortaklığının, hukuksuzluklarının hesabını nasıl vereceksin şimdiden onu düşün. Ve şimdiden bunun hazırlıklarını yap. Çünkü artık zaman daralıyor!

'O SİLAHLARINIZ SONUNUZ OLACAK'

Dün yine Van’ın Başkale ilçesine bağlı Xaşkan mahallesinde bir insanın gözaltına alınması sırasındaki görüntüleri tüm dünya ibretle izledi. Biz de büyük bir hayretle izledik. Peki, şaşırdık mı şaşırmadık. İktidar bu yöntemle seçim kampanyasını başlattı. Halka silah doğrultan, dakikalarca havaya silah sıkan, kadınları darp eden bu vahşeti şiddetle kınıyoruz. Amaçlarının halkı korkutmak ve sindirmek olduğunu gayet iyi biliyoruz. Ama asıl bildiğimiz ve gördüğümüz şudur; bu iktidar ve onun şürekâsı tir tir titriyor ve korkuyor. Karşısına çıkamadığı halkın üzerine silahlı kolluk güçlerini salanlar bilmelidir ki kimse bu halka diz çöktüremedi, boyun eğdiremedi. Hele Van halkı asla diz çökmedi. Siz onlara diz çöktüremeyeceksiniz. Silahlarla yürüttüğünüz seçim kampanyanız iktidarınızın da siyasetinizin de sonu olacaktır.

'MİLLİYETÇİLİK YARIŞINA GİREN KAYBEDER'

Halkın ve demokratik siyasetin, demokratik kamuoyunun durduğu yer çözüm noktası iken muhalefet ise halkın durduğu ve gösterdiği yerden meseleye yaklaşmamakta ısrar etmektedir. Diyalog ve müzakere ekseninde bir çözüm siyaseti üretmemek, her hukuksuzluğu dile getirirken mutlak tecrit hukuksuzluğuna ses çıkarmamak iktidarın değirmenine su taşımaktan öteye gitmez. Buradan seslenmek istiyorum; üç beş milliyetçi oy için Türkiye’nin bir yüzyılını daha mı heba etmek istiyorsunuz? Şunu açık ve net olarak söylüyorum. Her kim bu meseleye ciddiyetle yaklaşmaz, demokratik çözüm üretmez ya da bu konu üzerinden milliyetçilik yarışına girerse çok büyük kaybeder. Her kim bu meseleyi siyaseten araçsallaştırır, Kürt halkına seçmen gözüyle bakar ve halkın taleplerini tanımaz ise büyük kaybeder. Geçmişte de aynı yöntemler denendi. Kürt halkına sadece seçmen gözüyle bakıldı, sadece seçimlerde hatırladılar. Geçmişte denenen bu yöntemler tutmadı bugün de bu yöntemler tutmayacak. 

ALEVİLERE DÖNÜK AYRIMCILIK

Sözümüz var dedik. Halklara ve inançlara eşit yurttaşlık sözümüz var dedik. Hafta sonu İstanbul’da Alevi canlarla, Alevi kurumlarının temsilcileriyle bir araya geldim, onları dinledim. 4 saatlik bir çalıştayın sonunda Alevi toplumunun yaşadığı sorunları ve sıkıntıları; Kürtler gibi, Ermeniler gibi, Süryaniler gibi, bu toprakların kadim haklarının yaşadığı sorunlar gibi Alevi halkının da sorunlarını masaya yatırdık. Birlikte yol yürüme ve birlikte mücadele konusundaki ortak kararlılığımızı bir kez daha teyit ettik. Alevi toplumunun aynı şekilde bu ülkedeki diğer halklar ve inançlar gibi her gün ayrımcılığa ve adaletsizliğe maruz kaldığının tespitini yaptık. Bununla sınırlı kalmayan halklardan ve topluluklardan bahsediyoruz. Ama şunu da söyleyeyim; kimlik ve inançları inkâr eden sistem tam bir kırılma aşamasındadır. Çünkü farklılıkları tekleştirmeyi başaramadılar, başaramayacaklar. Bedrettinler, Pir Sultanlar, Pir Seyit Rızalar ve niceleri dimdik ayakta durdu ve bedel ödemeyi göze aldı. Darağaçlarında teslim alamadıkları bu irade, bugün halkların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin en önemli ilham kaynağı olmaya da devam ediyor.

'HALKLARIN YÜZYILI YAPALIM'

İşte partimiz HDP de bu topraklarda inkâr edilen tüm halkların kendi inanç ve kültürlerini, kimliklerini özgürce ve eşitçe yaşayabileceği yeni bir yaşam hedefiyle mücadelesine başladı. Ve bu mücadeleyi önemli bir noktaya, final aşamasına taşıdı. HDP ve onun sağlam fikri zemini, yükselen mücadelesi oldukça hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Bu ülkede kendisine Kürdüm, Aleviyim, Ermeniyim, Süryaniyim Romanım, kadınım diyen herkes HDP’ye güvensin, çünkü arkasında büyük bir halk kitlesi var. Kürdün de Alevinin de Ermenin de Romanın da bu kadim toprakların bağrında yaşayan her inancın ve kimliğin eşit yurttaşlığını teminat altına alacak belki de yüzyılın mücadelesi HDP’nin bugün temsil ve öncülük ettiği büyük insanlık yürüyüşüyle sürmektedir. Bu yürüyüş mutlaka ama mutlaka başarıya ulaşacaktır. O yüzden diyoruz ki ortaya çıkan tarihsel fırsatları büyük dönüşümlere kazandırma zamanıdır, gelin canlar bir olalım! Gelin mücadelede de direnişte de bir olalım birlik olalım. Özgür ve aydınlık yarınlar için bugünleri birlikte yürüyelim. Yollarımız da kazanımlarımız da bir olsun. Yeni yüzyılı halkların ve inançların yüzyılı yapalım!

Kobanê Kumpas Davası, Gezi Davası, HDP Kapatma Davası, Özgür Basın Davası… Bu iktidar tüm ülkeyle mahkemelik, davalıktır! En son Diyarbakır’da gazetecileri tutukladılar. Hakikatin sesinden korktukları için o insanları gazetecilik yaptıkları için cezaevine attılar. Buradan hepsine özel selam ve sevgilerimi yolluyorum. İktidar bilsin ki hakikatin kalemini susturabilecek bir güç bu yerkürede henüz icat edilmedi, siz de başaramayacaksınız!

'SAVAŞ POLİTİKASI AÇLIK VE YOKSULLUĞU GETİRİYOR'

Bu ülkede çocuklar yırtık ayakkabıyla dolaşıyorsa, insanlar pazar yerlerinden yiyecek topluyorsa kaynaklar biri ve birileri tarafından mutlaka çalınıyor demektir. Her 10 kişiden 9’u büyük geçim sıkıntısı çekiyorsa, o 10 kişiden birini haksız zenginleşmeyle ihya eden talan düzeni olduğundandır. Resmi rakamla yüzde 76’lık enflasyon ile Türkiye’nin hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında 117’inci sırada olması aslında bununla doğrudan ilintilidir. Açlık ve yoksulluk sınırı ile bir gün Federal Kürdistan, diğer gün Kuzey Suriye ve Ege’de sınır tanımayan savaş politikaları arasında doğrudan bir bağ vardır. İktidarın bekası için sürdürülen güvenlikçi politikalar ile büyük yolsuzluklar arasında güçlü bir bağ vardır. İşte tüm bunun Türkiye kamuoyu, halkları tarafından iyi görülmesi gerekir. Görülmesi gereken bir başka hakikat ise yerli ve milli olduğunu söyleyen iktidar ve Saray rejiminin körfezden, körfez sermayesi aracılığıyla yönetiliyor olmasıdır.

'MÜCADELELERİMİZİ BİRLEŞTİRELİM'

Dün Meclis'e ek bir bütçe getirdiler. Bu bütçe aynı zamanda iflas bütçesidir, bu ilkenin iflas ettiğinin kanıtıdır. Bütçeleri 6 ayda çöktü. 6 ayda çöken bütçeyi ek bütçe ile gündeme getirdiler, bu da iflas ettiklerinin göstergesidir. Çünkü savaşa, talana, Saray'a ve yandaşlara para yetiremedikleri için, talanı sürdürmek için ek bütçe getirdiklerinin farkındayız. Yoksa emekçiye, işçiye ve halka ek bütçe getirdiklerine dair bir şey yok. Şimdi bu gidişata hep birlikte “êdî bese” deme zamanı değil midir? Bu gidişata “artık yeter” diyoruz. Emekçiler, üreticiler, işçiler, işsizler, emekliler ve ezilenler olarak hep birlikte yan yana durursak ve mücadelelerimizi birleştirirsek bu harami düzeni değiştirebiliriz.

Sefaleti refaha, açlığı insanca yaşama dönüştürmenin yolu birlikte mücadeledir. Yozlaşmış, çürümüş sistemin çarklarını hep birlikte kırma gücüne sahibiz. Vergilerimizle ülke bütçesini oluşturuyorsak itirazlarımızla ülke yönetimini de değiştirebiliriz. Güç bizdedir, yani halkın bizzat kendisindedir. İşte HDP’nin emek ve alınteri mücadelesi birlikte yürümek için önemli bir seçenektir. Emeğimizin hakkı için bir olalım, soframızdaki ekmeğimiz, çocuklarımızın geleceği için gelin bir olalım, birlik olalım. 15-16 Haziranların 7 Haziranlarla birleşen ruhunu, yeni başlangıçların ve onurlu yaşamın mücadele gücüne hep birlikte dönüştürelim.

PINAR GÜLTEKİN'İN KATİLİNE İNDİRİM!

Dün kadın düşmanı erkek yargı, Pınar Gültekin’i işkenceyle katleden erkeğe verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını “haksız tahrik”le 23 yıla indirdi. Babanın isyanını, çığlığını gördünüz. Kadınların ortak çığlığını da isyanını da gördünüz, görmeye devam edeceksiniz. Elbette şaşırmadık, kadını katleden ile hukuku ve adaleti katledenin işbirliği yaptığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu kadın düşmanı kararı, tüm kadınlar adına en güçlü sesle lanetliyorum ve kınıyorum. Pınar Gültekin’in katiline böyle bir indirim yapılmasını asla kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz.

Sevgili gençler, genç yoldaşlarım, arkadaşlarım. Sizlere sadece borç ve geleceksiz yarınlar bırakan bu düzende genç olmak yasak, müzik dinlemek yasak, gülmek yasak, bağırmak yasak, itiraz etmek yasak, karşı çıkmak yasak, eleştirmek yasak. Yasak demenin bile yasak olduğu bir düzen yarattılar. Gençliğin dilini ve ruhunu anlamayan, çağın gerisinde kalmış bu köhnemiş düzeni ait olduğu siyasetin çöplüğüne gönderme zamanıdır. Bu çürümüşlükten kurtulmak için ülkeyi, siyaseti ve yaşamı değiştirme, gençleştirme iradesi siz gençlerin elindedir. Sizin bir itirazınızın yeterli olacağını biliyoruz. Bir haykırışınız bu iktidarı fazlasıyla titretir. Hikâyesi kalmayan bu iktidara karşı genç hikâyeyi, başarı hikâyesini yazmanızın şimdi tam da zamanıdır. Genç zamanı, genç değişimle başarma zamanıdır! Sizden çalınan geleceği zaman kaybetmeden bu iktidardan geri almanın yolunu ve yöntemlerini özellikle genç seçmenlerin doğru tercihler yaparak seçimlerde yerine getireceğine yürekten inanıyoruz. Sizin itirazlarınızda saklı olan gücü ve öfkeyi en büyük değişim ve dönüşüme dönüştürelim. 'Genç başladık, genç başaracağız' diyerek hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

HDP KONGRESİ

3 Temmuz’a sayılı günler kaldı. Kongremiz büyük hakikat yürüyüşünün, demokrasi yürüyüşünün kongresi olacaktır. Kongremiz umudun ve cesaretin, ortak geleceğin kongresi olacaktır. Her dilden, her inançtan, her kimlikten renklerin buluşacağı halkların kongresi olacaktır. Gelin 8 Mart’ın, Newroz’un, 1 Mayıs’ın coşkusunu ve iradesini kongremizde buluşturalım. Kongremizi demokrasi ittifakının, kadın ve gençlik ittifakının en güçlü çıkışına dönüştürelim. Kongremizi, hep birlikte kazanacağımız o güzel ve aydınlık günlerin kapısını açan bir milada dönüştürelim. HDP’siz bir Türkiye’nin, HDP’siz bir yaşamın, HDP’siz bir siyasetin olmayacağı hakikatini herkese hep birlikte gösterelim. Demokrasiyle, barışla, adaletle, özgürlükle örülü bir geleceğin HDP’yle mümkün olduğunu herkese gösterelim. Ortak başarı hikâyemizi ve tarihi hep birlikte bu kongrede bir kez daha yazalım. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. Hızır hepimizin yardımcısı olsun."