Buldan: Antifaşizm blokunu örgütlemeliyiz

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Antifaşizm blokunu hep birlikte örgütlemeliyiz. Bu sadece HDP’nin çağrısı ile yürüyecek bir mücadele de değildir" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Grup Toplantısı’nda gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Buldan, HDP’ye dönük siyasi soykırım saldırılarına dikkat çekerek, "Ne iktidarın siyasi komploları ne de faşizmin HDP’nin sesini kesmeyecek. Yarımız cezaevinde de olsak, HDP içeride ve dışarıda faşizmin karşısında tek vücut olmaya, halklarla, demokrasiden ve barıştan yana olan herkesle kenetlenmeye, özgürlük ve demokrasi umudunu dimdik ayakta tutmaya devam edecektir” dedi.

'DAYANIŞMAYLA BAŞARACAĞIZ'

“Kobanê soruşturması” kapsamında siyasetçilerin gözaltına alınmasıyla HDP’ye yönelik destek ve dayanışmanın arttığını ve giderek büyüdüğünü belirten Buldan, şöyle devam etti:
“İşte bu dayanışmayla hep birlikte başarıya yürüyeceğiz. HDP tarihsel, toplumsal geçmişi olan güçlü bir mücadele geleneğidir. Bu gelenek tarih boyunca kendini var etti, bundan sonra da sürdürmeye devam edecektir. Bunun altını önemle çizmek istiyorum; tek bir HDP’li de kalsak da mazlum halkların sesine ses, nefesine nefes olmaya devam edeceğiz. Çünkü HDP sadece siyasi bir hareket değildir. Eşitlik ve özgürlük fikriyatının filizlendiği bir yaşam biçimidir. Yaşamanın bir diğer adı direnmekse, direnmenin adı da HDP’dir. Bizlere her gün siyasi operasyon düzenleyenler HDP’yi halen anlayabilmiş değiller. HDP sizin gibi çıkar ve rant ortaklığına dayanan bir şirket değildir. HDP her kimlikten, her inançtan, her görüşten milyonların mücadele ortaklığıdır. Her bedeli ödemeye hazır bir mücadele ortaklığıdır."

'SİYASİ KOMPLO'

Buldan, şu hususlara da değindi:
"AKP-MHP komplo ortaklığının talimatıyla 25 Eylül sabahı partimize yönelik siyasi bir komplo operasyonu düzenlediler. 17 arkadaşımızı, yargı komplosuyla tutukladılar. Gerekçe 6 yıl önceki Kobanê’yle dayanışmak için yapılan IŞİD protestoları. Güya HDP ayaklanmayı başlatmış ve bunun üzerinden tam 6 yıl geçmiş ve 6 yıl düşünmüşler, taşınmışlar bu yalanı uydurmaya karar vermişler. Biz şu an tam bir yalan rüzgarıyla karşı karşıyayız. Nazi Propaganda Bakanı’nın Büyük Yalan Teorisi vardır. Buna göre, ‘Bir yalanı bin kez söylerseniz, yalan yalan olmaktan çıkar, gerçeğin ta kendisi olur’. Şimdi belli ki bu sözleri kendisine rehber edinmiş bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu özellikle ifade etmek isterim. Yalan, bunların diğer adı olmuş.
Bugün 6 Ekim Kobanê’nin de yıl dönümü. Kobanê halkını buradan sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. IŞİD, Şengal’de yaptığı Ezidî soykırımının ardından 15 Eylül 2014’ten itibaren Kobanê’yi işgal etti ve aynı katliamları Kobanê’de gerçekleştirmeye başladı. Kobanê halkı da IŞİD barbarlığına karşı yaşamını, evini, toprağını onurluca savundu. O süreçte mazlum Kobanê halkıyla dayanışmak için hem Türkiye’de hem de dünyanın 70 ülkesinde insanlar ayaktaydı. IŞİD protestoları 7 Ekim’den çok daha önce başlamıştı. Tek bir talep vardı, o da; IŞİD katliamlarının durdurulması, Kobanê’ye insani yardım koridorunun açılmasıydı. 7 Ekim 2014’te IŞİD protestoları sırasında Varto’da 25 yaşındaki Hakan Buksur adlı bir gencimiz güvenlik güçlerinin açtığı ateşle yaşamını yitirdi, katledildi. Bu tam bir provokasyondu.
Evet, aynı gün Erdoğan Antep’te büyük bir sevinçle, bunun da altını önemle çizmek istiyorum, büyük bir sevinçle ‘Kobanî düştü düşecek’ diyerek adeta yangına körükle gitti ve provokasyonların büyümesine neden oldu. Ardından paramiliter güçler ve ırkçı gruplar örgütlü ve organizeli bir biçimde sokaklara salındı, demokratik tepkileri kanla bastırmaya çalıştılar. Varto katliamı ve Erdoğan’ın kışkırtıcı açıklaması olmasaydı, güvenlik güçleri silah kullanmasaydı, ölümler de yaşanmayacaktı. Devletin müdahalesi olmayana kadar protestolarda hiçbir şiddet olayı yaşanmamıştı. Protestolarda hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğu partimizin taraftarları olup, güvenlik güçlerinin açtığı ateş, attığı gaz bombası ve ırkçı grupların linç saldırısı nedeniyle yaşamlarını yitirdiler. Katledilen her bir insanımızın acısını halen derinden hissediyoruz.
HDP, olayları başlatan değil, tam tersine son bulması için çaba sarf eden bir noktada durmuştur. O dönem ve ondan sonrasında. Heyetimiz özellikle olaylar sırasında 48 saat boyunca İçişleri Bakanlığındaydı. Dönemin Başbakanı, İçişleri Bakanı, Kamu Güvenliği Müsteşarı bunun canlı tanıklarıdır. Olayların durdurulmasından sonra hükümet temsilcileri tarafından bizzat partimize teşekkür edilmiştir. Dönemin İçişleri Bakanı, olayların durması için müzakere yürüten HDP heyetine  ‘Güvenlik güçleri içinde kontrol edilemeyen güçler var’ demiştir. Kendileri de olup bitenlerin işte bu kadar farkındaydılar. Dayanışma amaçlı demokratik protestoların seyrini değiştirip katliama dönüştüren bizzat devlet içi güçlerdir. Ama bilerek üzerini kapattıklarını biliyoruz ve buna tanıklık ediyoruz. Yaşanan ölümleri HDP’nin üstüne yıkmaya çalışmaları siyasi komplodan başka bir şey değil.

'ÇÖZÜMÜ ENGELLEMEK İÇİN...'

İnsanları öldüren kamu görevlileri ve yönlendirdikleri ırkçı gruplarla ilgili tek bir soruşturma dahi yürütülmemiştir şimdiye kadar. Şimdi 6 yıl aradan sonra kamuoyunun aklıyla dalga geçercesine olayları, yaşanan ölümleri HDP’nin üstüne yıkmaya çalışmaları siyasi komplodan başka bir şey değildir. Kendi suçlarını örtbas etmenin, kapatmanın telaşı içerisindeler. Bu, bunun çok açık bir göstergesidir. Kobanê’yi çözüm sürecini bitirmenin zemini olarak planladık ve kullandık diyemiyorlar işte ancak bu şekilde örtbas etmeye çalışıyorlar. Diyemedikleri bir başka şey de, bu operasyonun, aynı zamanda IŞİD’in Kobanê’yi düşürememesinin yıllardır sürdürülen intikamı olmasıdır. Bu konuda bir söz mü vermişlerdi; şimdi onun gereğini mi yerine getiriyorlar bunu gerçekten merak ediyoruz.  Eğer, Kobanê halkı direnmeseydi, dünya bunu sahiplenmeseydi, Kobanê düşseydi, IŞİD sınırın diğer tarafında bir devlet kurmuş olacaktı. Siyah bayrağıyla şimdi Türkiye’nin sınır komşusu olacaktı. Ve en büyük emirliklerini de Türkiye’de kuracaklardı. Bütün işgal ve katliam planlarını Türkiye üzerinden yöneteceklerdi ve bunu buradan yapacaklardı eğer o gün Kobanê düşmüş olsaydı.

'ÖLÜMLERDEN AKP SORUMLUDUR'

Şiddet çağrısı aranacaksa eğer HDP’nin insani dayanışmasında değil, güvenlik güçlerinin Varto provokasyonunda ve ‘Kobanê düştü düşecek’ sözünde aranmalıdır. Çok açık söylüyorum; onlarca insanın ölümünden AKP iktidarı ve devlet içinde birlikte hareket ettiği paramiliter güçler sorumludur.  Bu operasyon dosyası bizzat Saray’da hazırlanmıştır ve bu dosyanın savcısı da Erdoğan ve damat savcıdır. Erdoğan, ‘Yargımız Kobanê eylemlerinin hesabını soruyor’ diyor. Ortada bir yargı yok ki. Hangi yargıdan söz ediyorsunuz? Ortağınızın serbest bırakın dediğini serbest bırakan, sizin tutukla dediğinizi tutuklayanlara mı yargı diyorsunuz. Sayın Erdoğan buradan gerçekten size sormak istiyoruz. Onlar yargı değil, sizin operasyon güçlerinizdir. Gerçek yargı hukuka, adalete ve hakikate bağlı olur; Saray’lara, iktidarlara bağlı olmaz.
Kaldı ki siz hesap soracak konumda değilsiniz. Siz hesap vereceksiniz.  Biz Kobanî süreciyle ilgili gerçekler açığa çıksın diye araştırma ve soru önergeleri verdik ama iktidar ve ortağı bütün bu verdiklerimizi reddederek, konunun üzerine kapattı. Şimdi buradan bir kez daha çağrı yapıyorum: Kobanî protestolarında yaşananları yargı komplosuyla karartamazsınız. Mertseniz, dürüstseniz, gelin Meclis'te bir araştırma komisyonu hep birlikte kuralım ve hakikatleri hep birlikte açığa çıkaralım. Paramiliter güçlere insanları katledilmesi emrini verenler, provokasyonu yönlendirenler, dönemin vali, kaymakam, emniyet müdürünün kaçı 15 Temmuz’da yer almıştır? Kaçı halen görevdedir? Bunlar emirleri nereden almıştır? İşte bu soruları bir kez daha soruyor ve bu sorulara acil yanıt bekliyoruz. Öyle güdümlü yargınızla, damat savcınızla saray oyunlarıyla bu işi HDP’nin üzerine yıkarak, yavuz hırsız misali hakikati karartamazsınız. Buna asla izin vermeyeceğiz.

KAYYUM GASBI

Yapılan operasyona niye siyasi komplo diyoruz? Çünkü bazı nedenleri var. Kobanî’yi bahane ederek Kars Belediyemizi gördüğünüz gibi gasp ettiler. Bunlar aynı zamanda hırsızdır. Gaspçı kayyım bir de koruma ordusuyla gasp ettikleri belediyenin önünde fetih namazı kılıyor. Bunu hepimiz gördük ve buna hepimiz şahitlik ettik. Önce hırsızlık yapıyorlar, ardından namaz kılıyorlar. Yazıklar olsun size, haram olsun size o belediye. Bunlar Kars’ı niye hedef aldılar? Çünkü Kars; Kürt, Türk, Terekeme, Laz, Azeri, Yerli, Malakan gibi pek çok halkın birlikte barış içerisinde yaşadığı bir kenttir. Partimiz ve Belediye Eşbaşkanlarımız bu barışın bizzat teminatıydı. Belediye Eşbaşkanlarımız Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca, diğer belediye eş başkanlarımız gibi Kars’taki hırsızlık, yolsuzluk ve çete düzenini bitirdiler. Bunların hortumlarını kestiler. Kars’ta kurulan karanlık düzeni bitirdi, şeffaf halkçı bir sistemi kurdular aynı zamanda. Toplumcu belediyecilik anlayışıyla belediyeyi Kars halkının hizmetine soktular. İşte tüm bunların intikamını almak için Ayhan Bilgen Başkanımızı haksız ve hukuksuz bir şekilde tutukladılar. Şevin Alaca Başkanımızı ve belediye meclis üyelerimizi, partililerimizi haksız ve hukuksuz bir biçimde gözaltına aldılar ve halen arkadaşlarımız gözaltındalar.
Belediye binasını hukuk dışı yollarla gasp etmiş olabilirsiniz. Ama Kars halkını asla teslim alamayacaksınız. Onurlu Kars halkı güce, ranta, hukuksuzluğa, haksızlığa ve gaspa amin diyen bir kayyımı asla kabul etmeyecektir. Kars halkı sizin arsızlığınızı ve hırsızlığınızı da asla unutmayacaktır. Kayyım ilk iş olarak halkın iradesi olan belediye meclisini feshetti ve belediyenin Kürtçe hesabını sildi. Merak etmeyin onurlu Kars halkı da sizi silecektir.

HELİKOPTER CİNAYETİ

Diktatör Pinoşet rejimi veya geçmişte Arjantin'deki cunta rejimi gibi yaşlı insanlara işkence ederek, helikopterden atacak kadar insanlıktan çıktılar. Tüm dünyanın da bildiği üzere Van’da iki insanımıza: Osman Şiban ve Servet Turgut’a gözaltında ağır işkence yaptılar sonra da helikopterden. Bu işkenceyi yapanları bir kez daha lanetliyorum. 1990’ların JİTEM’ini yeniden diriltmek istediğinizi, kendi JİTEM’inizi örgütlemek istediğinizi biliyoruz. Beyaz Toros’un yerine helikopteri koyduğunuzu da biliyoruz. Sanki bu gerçekler bilinmiyor gibi bir de olayın üzerini kapatmak için dosyaya gizlilik kararı getirdiler. İnsanlığınız ortadayken, yalanlarınız ortadayken, düşmanlığınız ortadayken, kimden neyi gizliyorsunuz? Gerçekler gün ışığı gibi ortada.

'GAZETECİLERİ DERHAL BIRAKIN'

Bu sabah Van’da Mezopotamya Ajansı’na baskın düzenleyerek 4 gazeteciyi gözaltına aldılar. İşkenceyi ortaya çıkarttıkları için Van’da bu yaşananları haber yaptıkları için gazetecilerden intikam alıyorlar. Bu operasyonu kınıyorum. Hukuksuzca gözaltına aldığınız gazetecileri derhal serbest bırakın. Kürde yas tutmayı dahi yasaklayan bu karanlık zihniyet bilmeli ki, bu topraklar insanlık onuruna saldıran, değer tanımaz, katliamcı, işkenceci çok kişi gördü. Ama bu topraklar, aynı zamanda tüm işkencelere, zulme karşı direnen, dilinden, kimliğinden asla vazgeçmeyen, başı dik bir halkın varlığını ve onur mücadelesini de gördü, görüyor, görmeye de devam edecektir.

'KARS'I ÇETELERE VERECEKLER!'

İçerideki faşizmlerini besleyebilmek, büyütebilmek için, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’in ardından bu kez Ermenistan-Azerbaycan hattında savaş kışkırtıcılığı yürütüyorlar. Nerede bir barış ortamı varsa bozmak için büyük bir çaba sarf ediyorlar. Bu iktidar küresel barış bozguncusudur. Niye savaş hali yaratıyorlar? Çünkü ekonomik krizin altında ezilen yoksul, emekçi halk, işsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun, israfın hesabını sormasın diye. Doğu Akdeniz’de istedikleri olmayınca bu kez Ermenistan ve Azerbaycan halklarını birbirine boğazlattırma gayreti içerisindeler. Bu iktidarın ayakta durma gerekçesi budur, ayakta kalma yöntemi. Suriye’de, Afrin’de kamplarda eğittikleri selefi-cihatçı grupları Azerbaycan’a taşıdıklarına dair çok ciddi iddialar var. Daha önce Libya’ya cihatçı taşıyan bu iktidarın, yanı başındaki Azerbaycan’a taşıması hiç kimseyi şaşırtmaz. Kars’a kayyım atamalarının bir nedeni de budur. Daha önce Ceylanpınar belediyesini de bu şekilde gasp etmişlerdi ve Serêkaniyê’yi işgal eden çete gruplarının arka bahçesi haline getirmişlerdi. Şimdi aynı tezgah Kars’ta sergileniyor.

'ANTİFAŞİZM ÖRGÜTLENME' ÇAĞRISI

AKP-MHP yıkım koalisyonu, ülkenin her tarafına korku ve umutsuzluk yayarak, demokratik mücadele alanını ortadan kaldırarak, faşizmi her yönüyle yerleştirmeye ve kalıcı hale getirmeye çalışmaktadır. Hedef elbette ki sadece HDP değildir. İktidar blokunda yer almayan herkes, tüm muhalefet faşizmin açık hedefi durumundadır. Bunun özellikle net görülmesi gerekir. O nedenle faşizme karşı hep birlikte karşı durmamız gereken kritik bir süreçten geçiyoruz. Bugün bu kürsüden tüm demokrasi güçlerine sesleniyorum: Artan saldırılara karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesini daha fazla yükseltmeliyiz. Antifaşizm blokunu hep birlikte örgütlemeliyiz. Bu sadece HDP’nin çağrısı ile yürüyecek bir mücadele de değildir. Herkes elini taşın altına koymak durumundadır, koymak zorundadır.”