Büyükelçilik halklar arasında nifak tohumları ekmekten vazgeçmeli

Büyükelçilik halklar arasında nifak tohumları ekmekten vazgeçmeli

2009 yılının Kasım ayından bu yana Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği görevini yürüten Zergün Korutürk görevine başladığından bu yana yıllardır İsveç’te barış içinde yaşayan Türk, Kürt, Asri ve Ermeni Halklarını karşı karşıya getirmeye çalışan bir politika izliyor. Basına kapalı toplantılarda bir araya getirdiği Türk dernekleri aracılığıyla ”Terörizmi ve soykırımını protesto mitingleri” yapmaları için teşvik ediyor. İsveç tarihinde ilk kez Korutürk’ün görev yaptığı dönemde ”Terörü lanetleme” adı altında ırkçı ve şoven mitingler yapıldı. Büyükelçiliğin direktifleri doğrultusunda hareket eden bazı federasyon başkanları Kürt halkının yasal ve meşru dernek ve kurumlarını açıktan hedef gösterdi ve kapatılması için İsveç devletine çağrılar yaptı.

Korutürk’ün bu ayın başlarında Türk gazetecilerle yaptığı toplantıda söyledikleri 4 yıldan beri yaptığının bir nevi itirafı. Büyükelçinin açıklamaları İsveç’te bir diplomat gibi değil, bir lobici ve muhbir gibi görev yaptığını, ayrımcılık ve ırkçılık yaptığını ortaya koyuyor.

Cihan Haber Ajansı’nın geçtiği, bazı gazetelerde yayınlanan söyleşisinde Korutürk, İsveç’te yaşayan Türkiyelilerin karşı karşıya kaldığı işsizlik, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi tüm göçmenleri ilgilendiren sorunlara ilişkin tek bir cümle bile söylemiyor.

Onun yerine “terör örgütü mensubu” olmakla suçlayarak İsveç makamlarına ihbar ettiği devrimci ve yurtseverleri tutuklamadığı için İsveç Devletine sitem ediyor. İsveç’te çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin dağınıklığından yakınıyor ve birlikte haraket etmelerinin önemine değiniyor.

Bunu vatandaşların sorunların çözümü için değil, AKP’nin lobi örgütü gibi davranmaları için istediğini şu ifadelerle açığa vuruyor.

“Soykırım tasarısı görüşüldüğü gün Süryaniler papazıyla, öğrencisiyle, yaşlısıyla, tekerlekli arabadaki vatandaşıyla 6 saat mecliste oturdular. Bizden gelen 50-60 kişi herhalde 30’u acıktığı için ayrıldı. Şu anda bu karar uygulanmıyor ancak önümüzde 2015 seçimleri var. İsveç’te hiç kimse eli kolu bağlı oturmuyor. Türkiye’nin herhangi bir haksızlığa maruz kalmaması için buradaki soydaşlarımızın çok bilinçli, organize bir şekilde hareket etmesi lazım. İsveç toplumunun bir parçası olan STK’larımız eğer birlikte hareket edebilseler o zaman İsveç makamları nezdinde çok daha güçlü olurlar.”

BÜYÜKELÇİ AYRIMCILIK SUÇU İŞLİYOR

Büyükelçi her şeyden önce “Onlar-Bizler” anlamına gelen ifadeleri kullanarak ayrımcılık yapıyor, Anadolu ve Mezopotamya’dan gelip bu ülkede barış içinde yaşayan Süryanilerle Türkleri karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Büyükelçinin bir araya gelmesini istediği örgütler Türkiye vatandaşlarının kurduğu örgütler değil, soydaşlarının yani Türki Cumhuriyetlerden gelenlerin oluşturduğu STK’lar.

Böylelikle Korutürk soydaşların birlikteliğini savunarak, bu ülkede yaşayan toplam sayıları 150 bin civarında olan Asuri-Süryani, Ermeni ve Kürtleri dışlamakla kalmayıp, etnik kökenlerine göre sınıflandırıp ırkçılık yapıyor.

Korutürk'ün yaptığı İsveç yasalarına göre suçtur ve Ayrımcılık Ombudsmanının devreye girerek soruşturma açmasını gerektirir.

Büyükelçilik, soykırım tasarısı görüşülmeden hemen önce sivil toplum örgütleri olarak tanımladığı örgütlerden İsveç-Türk İşçi Dernekleri Federasyonu Başkanı'na Türklerin Parlamentoya gelmeleri için çağrı yaptırdı. İsveç Türkiyeliler Dayanışma ve Kültür Derneği yöneticileri bir açıklama yaparak bu girişimi halkları karşı karşıya getirmeye yönelik bir provokasyon olarak niteledi. Bu açıklamanın ardından Federasyon Başkanı böyle bir çağrı yapmadığını ve kendisinden haberi olmadan başkalarının kendi adına çağrı yaptığını iddia etti. Büyükelçilik ve Federasyonun tüm çabalarına karşın büyükelçinin de ifade ettiği gibi 50-60 kişiyi toplayabildi. Büyükelçi bunlardan 30'u için “herhalde acıktıkları için ayrıldı” diyor. Oysa oraya gelenler acıktıkları için değil inanarak ve gönüllü olarak gelmedikleri, gelmeye zorlandıkları için ayrıldı.

Büyükelçilik soykırım kararının kabul edilmesinden sonra da Türk dernek ve federasyonlarını bir lobi örgütü gibi kullanmayı sürdürdü. 7 Haziran 2010 tarihinde Türk Federasyonlarının Başkanları ve bazı şahıslara bir mektup yollayarak Södertälje ve Botkyrka Belediyelerinde soykırım anıtı dikilmesine yönelik çalışmaların engellenmesi için devreye girmelerini istedi.

KORUTÜRK SOYKIRIM İÇİN KENDİSİNE GÜVENCE VERENLERİ AÇIKLAMALI

Büyükelçi İsveç'te görev yaptığı süre içinde en kötü anısının soykırım kararının parlamentodan geçmesi olduğunu belirttikten sonra “O karar tasarısı bir oy farkla geçmemeliydi. Beklemiyordum, çünkü bana geçmeyeceği yönünde güvence verilmişti” diyor.

Demokrasiyle yönetilen ülkelerde Parlamento Başkanı dahil olmak üzere hiç bir kişi veya parti hiç kimseye bir tasarı ve önerinin parlamentodan geçmesi veya geçmemesi konusunda güvence veremez. Böylesi bir güvenceyi vermek halkın iradesine saygısızlıktır. Demokrasinin en temel prensiplerinin ihlalidir. Büyükelçi tüm parlamentoyu töhmet altında bırakacak açıklamalar yapma yerine kendisine güvence verenleri açıklamalıdır.

Korutürk, görev yaptığı süre içinde onbinlerce üyesi olan Suryani-Asuri ve Kürt Federasyon ve derneklerini soydaşlık anlayışının bir sonucu olarak dışladı. Yaptığı toplantılara onları çağırmadı. Türk dernekleri ile toplantılar yaparak soykırım karşıtı platformlar örgütlemeye çalıştı. Buna alet olmak istemeyen İsveç Alevi Dernekleri Federasyonu böylesi bir örgütlenme içerisinde yer alamayacağını belirterek çekildi.

Büyükelçi bazı Türk dernekleri aracılığı ile soykırım karşıtı gösteriler ve terörü telin mitingleri düzenletse de başarılı olamadı. İsveç’te yaşayan Türkler bu gösteri ve mitinglere rağbet etmedi.

GAZETECİ ÖRGÜTLERİNE DE EL ATTI

Korutürk lobicilik çalışmalarını sadece Türk dernekleriyle sınırlı tutmadı. Değişik ülkelerden gelen gazetecilerin örgütü olan İsveç Yabancı Gazeteciler Derneğine de el attı. Bu yılın Mart ayında yapılan dernek kongeresinde Cumhuriyet Gazetesi İsveç Temsilcisi Osman İkiz'in dernek yönetimine girebilmesi için kolları sıvadı. Büyükelçilik dernek seçimine katılmaları ve İkiz'e oy vermeleri için Türk gazetecileri seferber etti.

Seçimlerin hemen ardından Büyükelçilik dernek yönetimine seçilen Osman İkiz ve o sıralar İHA Temsilcisi olan Metin Altınışık'la birlikte 14 gazetecinin katıldığı bir Türkiye gezisi düzenledi. Tüm giderlerini Türk Devletinin karşıladığı geziye katılanlar, tutuklu gazetecileri “terörist”, “katil” ve “tecavüzcü” olarak suçlayan Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve diğer yöneticilere hediyeler verdiler. Hem de bunu 26'sı tutuklu 46 gazetecinin yargılandığı günlerde, dünyanın en büyük basın davasının sürdüğü sırada yaptılar.

HANGİ YASAYA GÖRE SARI BASIN KARTI VERECEKSİNİZ?

Türkiye'ye yönelik ifade ve basın özgürlüğü ihlalleri eleştirisini yumuşatmak ve AKP Hükümetini aklamak amacıyla lobicilik faaliyetinin çalışması olarak örgütlenen gezi fiyaskoyla sonuçlandı. Geziye katılan gazeteciler Türkiye hakkında tek bir yazı yazmadıkları gibi gezinin yol açtığı tartışmalar sırasında Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğünü eleştiren onlarca makale yayınlandı ve İsveç Devlet Televizyonu'nda çalışan bir gazeteci geziye katıldığı için işten atıldı.

Büyükelçilik Türkiye'ye davet ettiği gazetecileri savunmak bir yana geziyi örgütlediğini inkar etti. Davet ettiği gazetecileri savunma cesaretini gösteremedi. Gezinin sorumluluğunu kamuoyu karşısında üstlenmekten kaçınan Büyükelçilik, gezinin örgütlenmesine yardımcı olan Türk gazetecilere hizmetlerinden dolayı sarı basın kartı verilmesi için çalışma yürütüyor.

Büyükelçi, Türkiye’de yıllardır devrimci ve özgür basında gazetecilik yapan yüzlerce gazetecinin sarı basın kartı alma talepleri reddedilirken, geziyi organize eden gazetecilere hangi gerekçeyle ve hangi yasalara dayanılarak basın kartı verileceğini kamuoyuna açıklamalıdır.