Şendoğan Yazıcı, 2010 yılından beri vicdani reddini açıkladığı için Türkiye Cumhuriyeti’nin normalde tanıması gereken sözleşmeler olmasına rağmen asker kaçağı olarak muamele görüyor.
Yazıcı’nın bu hikayesi ilk kez basına yansımıyor. Defalarca kendisine gelen dava celpleri, aramalar, karakola götürülmesi Şendoğan Yazıcı’nın neredeyse 12 yıldır yaşadığı bir rutine dönüşmüş durumda.
Dahası; bunlar yüzünden SGK’lı olamadığı gibi SGK yapan kuruma da para cezası kesiliyor. Oysa Yazıcı’nın da üstüne basa basa belirttiği bir şey var; o da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne göre vicdani ret beyanının Türkiye tarafından kabul edilme zorunluluğu.
Yazıcı’nın yaşadığı başka bir rutin ise, eğer başvuran kişi o ise davaların uzaması.
ANF’ye son durumunu anlatan Şendoğan Yazıcı, bu defa devletin istinaf ve Anayasa Mahkemesi’nde yaptığı keyfi süre uygulamasına dikkat çekiyor. Zira Yazıcı kendi aleyhine başvurulan istinafın hemen sonuçlandığını söylerken tersi bir durumda yıllardır sonuç beklediğinin ise altını çiziyor.
AYM’DE DÖRT YILDIR BEKLEYEN BAŞVURUM VAR
26 Haziran 2010 tarihinde vicdani ret açıklamasını Harbiye Orduevi önünde yapan Şendoğan Yazıcı, o günden bugüne gelen süreci şöyle anlatıyor: “O açıklamadan sonra üç dört yıl kadar herhangi bir engelleme veya fiili bir devletle karşılaşma durumum pek olmadı. İstanbul'dan Artvin'e taşındıktan sonra, Artvin'deki tek vicdan retçi olmamdan kaynaklı ardı ardına asker kaçaklığı bahane edilerek ya da başka birtakım bahaneler ileri sürülerek davalar açılmaya başlandı.
Bu davalar önce Asli Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sonra Asli Ceza Mahkemesi’nde kesinleştikten sonra da bunun değişik aşamaları oluyor. Araya tampon istinaf mahkemesi ve yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilmemesi için Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) koydular. Buraların muhaliflerin ya da devletle sıkıntılı kesimlerin davaları kaybolsun ve sonuca ulaşmasın niyetiyle yapıldığını düşünüyorum. Bunlar sonuca ulaşmadığı gibi vicdan retçi olmamdan kaynaklı sivil ölüme mahkum ediliyorum. ‘Bu sivil ölümün geriye dönülmez sonuçları olacaktır ve bu sonuçlardan dolayı da birçok vatandaşın yaptığı, gündelik hayatın içinde kullandığı haktan mahrum durumdayım’ diye AYM’ye de bir başvurum var. Bu başvurum dört yıl önce yapılmıştı ve dört yıldır görüşülmeyi bekliyor Anayasa Mahkemesi’nde. Daha hakimlerin önüne bile düşmedi. Başka bir başvurum daha vardı. Yine vicdani ret hakkının tanınması ile ilgili... Bu başvurum da üç ya da dört yıldır bekliyor. Bir de Asli Ceza Mahkemesi’nde devletin yoklama kaçağı bahanesiyle açtığı davalar var.”
BİRÇOK HAKTAN MAHRUMUM
Yazıcı, açılan bu davalar nedeniyle birçok haktan mahrum. Sonuçlanmayan mahkeme başvuruları ise bu mahrumiyetin kalıcılaşmasına yol açıyor: “Tüm arama noktalarında ya da otellerde veya herhangi bir şekilde yolda bir kimlik kontrolü olduğunda, asker kaçağı diye algılandığım için orada bir tutanak tutuluyor. Bu tutulan tutanaklar askerlik şubesi başkanlığına gönderiliyor. Vicdan retçi olduğum için tutanağa imza atmaktan imtina ediyorum. Çünkü vicdani retçi olduğum için bu tutanaklarda yazan maddeler ve şartlar beni bağlamıyor diye imza atıyorum. Askerlik şubesi başkanlığı da savcılığa suç duyurusunda bulunuyor tutanaklarla. Böyle 11 tane davam var. Bunların üç tanesi istinafta görülüyor. Yani aslında ceza mahkemesinde ceza aldım. İstinaf mahkemesine gitti. Sekiz tanesi de Asli cezada devam ediyor. Bir de hakkımda halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek diye bir konudan daha dava açıldı.”
DEVLET YAKIN TAKİBE ALDI
Şendoğan Yazıcı’ya açılan halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek davası ise onun vicdani ret ile medyada görünür olmasından sonra başlıyor. Yazıcı görünür olmasıyla birlikte sanal medya hesabının didik didik edildiğini söylüyor:
“Bu vicdani ret meselesiyle basında konu olmaya başlayınca bir şekilde devletin de dikkatini çekmeyi başladım. Bunu üzerine benim sanal medya hesaplarım ya da gündelik hayat içindeki durumlara dair her türlü faaliyetim didiklenmeye ve göz önünde tutulmaya başlandı. Sanal medyada paylaştığım bazı içeriklerden de ekstradan davalar oldu. Bir tanesi halkı kin ve düşmanlığa tahrikten ceza almamla sonuçlandı. Bu cezaya itiraz ettim. Ama ceza istinaf mahkemesinde de onaylandı. Şimdi biz Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacağız. İstinaf mahkemesinde hem ben hem de tüm muhalifler için böyle bir şey vardır: Ceza almamız muhtemel olan herhangi bir konu öncelikli olarak görüşülebiliyor. Örneğin bu dava altı ay önce açılmıştı. Altı ay içinde hemen sonuçlandı ve ceza aldım. Yani daha istinafta bozulan bir cezam olmadı.”