TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker, cezaevlerindeki doluluk oranının AKP hükümetinin savaş politikasıyla doðrudan baðlantılı olduðunu dile getirerek hükümetin siyasi tutuklulara vahşice ve intikamcı yaklaştıðını söyledi. Teker, Urfa'da yaşamını yitiren tutsakların ailelerinin dava açmaya hazırlandıklarını duyurdu.
Teker, Urfa E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 13 mahkumun yanarak ölmesi hakkında, "Cezaevleri politikasını irdelediðimizde bunu bir ihmalle açıklamamız mümkün deðil. AKP Hükümeti'nin, geçmiş hükümetlerin cezaevi politikaları olan imha ve inkârı daha sinsice uygulamaktan öteye bir cezaevi politikası yok" dedi.
Cezaevlerindeki doluluk oranının, hükümetin savaş politikasıyla ilgili olduðunu saptayan Zübeyde Teker, şu gerçeðe işaret etti: "Ülke bütçesinin büyük bir kesimini savaşa yatırırsanız ve savaş için sürekli borçlanırsanız, kalan geliri de yüzde 5'lik bir kesimle birlikte cebinize atarsanız, toplumun yarısını yoksullukla boðdurup kalan diðer yarısını açlıkla terbiye etmeye çalışırsanız cezaevleri dolup taşar."
Teker, hükümetin sosyo ekonomik politikalarının, toplumsal yozlaşma ve patlamanın temelini oluşturduðunu belirterek, "Hükümet açlık yüzünden suç olarak tanımlanan fiilleri işledikleri için cezaevinde tuttuðu ve her türlü hukuksuz uygulamayla hiçleştirmeye çalıştıðı insanların ölümlerini meşrulaştırmak için, 'adli' deyip geçiştirerek, sorumluluktan her zamanki gibi kaçtı" diye konuştu.
'ERDOÐAN GELECEK KATLÝAMLARI MEŞRULAŞTIRMAK ÝSTÝYOR'
Türk Başbakanı Erdoðan'ın Urfa'daki ölümlerle ilgili yaklaşımını da eleştiren Teker, şunları kaydetti: "Başbakanın açıklaması da bizim daha önce, 'provokasyon olacak, bu noktada kaygılıyız' açıklamamıza denk düşen bir açıklamadır. Çünkü son 3 yıldır sürdürülen soykırım operasyonlarında istediði sonucu alamayan hükümet müzakereyi de Kürt hareketini tasfiye etmek için kullanmak istedi. Buna da Sayın Öcalan izin vermeyince bütün planları tuzla buz olan AKP Hükümeti savaş kararını hayata geçirdi ve ilk saldırısını cezaevlerine yaptı."
Hükümetin, cezaevlerindeki siyasi tutsaklara yönelik de 'intikamcı' ve 'vahşice' yaklaştıðını dile getiren Teker, önümüzdeki dönemlerde cezaevlerindeki bu kişilere yönelik saldırıların olabileceði uyarısında bulundu: "Tecavüzcüleri, işkencecileri, kısaca imha ve inkâr politikalarında yanlarında yer alan tüm kamu kuruluşları yetkililerini ödüllendirerek, hukuku rafa kaldırarak cezaevine tıktıðı 12 binin üzerindeki siyasi tutsaðı teslim almaya çalışıyor. Ancak bütün bu teslim alma girişimlerine karşı siyasi tutsakların içerde gösterdikleri direnç bu planları da alt üst etti. Başbakanın siyasi tutsakları hedef gösteren bu konuşması açıkçası provokasyonda ısrarın devam ettiðini ve katliamları meşrulaştırmak için kullanılacaðının habercisi gibi."
'ADLÝ TIP KURUMU AÐIR HASTALARA ÝDEOLOJÝK DAVRANIYOR'
Cezaevlerinde şu an itibariyle acilen tedavi edilmesi gereken yüzlerce ölümü bekleyen aðır hastanın bulunduðunu açıklayan Zübeyde Teker, şunları ifade etti: "Ayrıca cezaevine girmeden önce gözaltındayken gördükleri yoðun işkence ve bu işkencenin sonucunda oluşan ciddi yaralanmaların ört bas edilmesi için tedavilerinin yapılmaması ve çoðu zaman ölüme terk edilmeleri bugünkü ölümcül hastalıklarının da temelini oluşturmaktadır. Cezaevlerindeki beslenme koşulları, fiziksel koşulları, sosyal koşulları ve tedavi koşullarının da saðlanamaması arkadaşlarımızın göz göre göre bugün içinde ölüme terk edildiklerini ortaya koyuyor. Çok sayıda hasta tutsaðın durumu aðır ve bir an önce serbest bırakılmaları, dışarıda tedavilerinin yapılması gerekiyor. Baðımsız hastane raporları da bu talepte bulunuyor ama bilim etiðini çiðnemesi ile meşhur Adli Tıp Kurumu, sırf siyasi tutsak oldukları için ret cevabı veriyor. Onlarca tutuklunun ceza evinde tedavi edilemez raporu bulunmaktadır. Hatta ve hatta ceza evi müdürü ve savcısı tarafından bu hastanın burada tedavi olma imkânları yoktur söylemlerine yetkili kurum ve kuruluşlar itibar etmemektedirler. Bütün raporların Adli Tıp Kurumu'ndan geçmeleri gerekmektedir. Adli Tıp resmi ideolojinin oluşturduðu bir kurumdur. Dolayısı ile olay ve olgulara tıbbi ve hukuki bakmaktan ziyade, ideolojik bütünlüðü esas almakta ve ceza evinde tedavi olamaz raporlarını ciddiye almamakta ve ölümcül hastaların raporlarına bu bakış açısını yansıtmaktan çekinmemektedir."
Teker, hasta tutsaklarla ilgili hazırlamış oldukları raporu Adalet Bakanlıðı'na teslim ettiklerini ancak aylar geçmesine raðmen olumlu bir adım atılmadıðını bildirdi.
DÝSÝPLÝN CEZALARINA KARŞI AÝHM'E 305 BAŞVURU
AKP Hükümeti'nin 1 Haziran 2005 tarihinde yaptıðı yasal deðişiklikle cezaevinde yapılan her şeyin disiplin konusu haline getirildiðini belirten TUHAD-FED Genel Başkanı, tutuklu ve hükümlülerin suç teşkil etmeyen meşru ve yasal davranışları nedeniyle çok aðır disiplin cezaları verildiðini; bazı cezaevlerinde kapalı görüş, açık görüş, sosyal faaliyetler, mektup göndermeler, telefon görüşmeleri yapılamadıðını açıkladı.
TUHAD-FED Genel Başkanı Teker, Türkiye'deki cezaevlerinde uluslararası hukuka da aykırı davranıldıðına vurgu yaparak, "Yoðun disiplin cezaları nedeniyle, AÝHMe başvurularını yaptıðımız 305 bireysel başvuru bulunmaktadır. Çok sayıda başvuru da henüz yapılmamıştır. Yapılan başvurular, Avrupa Ýnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının ihlali, 8 maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliði, 9. maddesinde düzenlenen düşence özgürlüðü ve 10. maddesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüðünün ihlal edildiði gerekçesiyle yapılmıştır" bilgisini verdi.
'HAFTADA BÝR-ÝKÝ KEZ, BÝR-ÝKÝ SAAT BANYO VAKTÝ!'
Tutukluların temizlik sorunlarının da giderilmediðini belirten Zübeyde Teker, banyo ihtiyaçları için haftalık bir veya iki kez, bir-iki saat sıcak su verildiðini; her odada tek bir duş kabinin bulunduðunu ve böylece kişi başına çok kısa bir sürenin düştüðünü, bu durumun da temizlik ihtiyacının karşılamaktan uzak olduðunu, ayrıca böylesine sıkıştırılmış zamanlarda temizlik ihtiyaçlarının giderilmeye zorlanmalarının insan onurunu zedeleyecek nitelikte olduðunu söyledi. Temizlik malzemelerinin yasaya göre cezaevi idarelerince karşılanmasının gerektiðini belirten Teker, "Bunun karşılanmadıðı ve kantinlerde pahalıya satıldıðını tespit ettik. Ekonomik açıdan yoksul olan tutuklu ve hükümlülerin bu konuda ciddi sorunlar yaşadıðını biliyoruz. Yine F Tiplerindeki bütün sular kuyulardan karşılanmakta, hiçbirinde şebeke suyu bulunmamaktadır" dedi.
AÝLELER DAVA AÇACAK
Urfa Cezaevi'nde yaşamını yitirenlerin aileleriyle görüştüklerini söyleyen TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker, şu bilgileri verdi: "Ailelerle görüşmeler yaptık; büyük bir acı içerisindeler. Daha cezaları, suç işleyip işlemedikleri bile kesinleşmemişken sırf kaçma ihtimali üzerinden içeride tutulmaları yetmezmiş gibi, güvenliðinden sorumlu devletin kurumunda her türlü kötü muamele ve hukuksuzluðun yaşatılmasının çocuklarını bunalttıðını, bu isyanın temel sebebinin de bu uygulamalar olduðunu dile getirdiler. Hiçbir mazereti ve özrü de kabul etmeyeceklerini, sorumluların derhal cezalandırılması gerektiðini ifade ettiler. Bu serzenişe ve taleplere bizler de katılıyoruz. Aileler dava açacaklar, bizler avukat temini, dava masraflarının karşılanması ve davanın sonuna kadar takibini üstleneceðiz. Ailelere çözüm olarak yeni cezaevi yapılacaðı müjdesini vermek, sorunu sürgünlerle çözmek, az önce belirttiðim politikalarda ısrar etmek anlamına geliyor."
Teker, TUHAD-DEF olarak, bu hukuksuz uygulamaları yapanları, imha ve inkâr politikalarında ısrar eden cezaevlerini ve çalışanlarını teşhir edeceklerini kaydetti.