Comte: Paris Katliamı davası Fransa’da önemli değişiklikler yarattı

Comte: Paris Katliamı davası Fransa’da önemli değişiklikler yarattı

AP’deki 11. Kürt konferansında konuşan Paris Katliamı davası avukatlarından Antoine Comte, Paris Katliamı davasının Fransa’da önemli değişiklikler yarattığını belirtti.

Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) 11. Kürt konferansı, “Ortadoğu’daki krizi çözmek sorumluluklar” başlıklı oturum ile devam ediyor. Oturumun moderatörlüğünü AP Kürt Dostluk Grubu Başkanı Jurgen Klute, gazeteci Aslı Aydıntaşbaş yaptı.

COMTE: PARİS CİNAYETİ DAVASI FRANSA’DA ÖNEMLİ GELİŞMELER YARATTI

Oturumun ilk konuşmasını Paris Katliamı davası avukatlarından Antoine Comte yaptı. Paris Katliamı gerçekleştiği zaman İçişleri Bakanı olan şimdiki Başbakan Manuel Valls’a Yeşiller milletvekillinin sözlü soru önergesi görüntülerini yayınlayarak başlayan Av. Antoine Comte, Valls’ın soru önergesini yanıtlamadığını söyledi. Valls’ın bu soru önergesini yanıtlamamasını, “Davanın Fransa’da yarattığı sorunların durumu” olarak değerlendiren Comte, “Bu davada önemli gelişmeler kaydedildi. Fransa politik cinayetlerin ülkesi. Ben Barka’nın katili hala yargılanmadı. Cezayirli avukatın katili yakalandı ama anında köken ülkesine geri gönderildi. Dönemin içişleri bakanları söz konusu kişiyi anında geri gönderdi” dedi.

Fransa’da siyasi cinayet sistemi olduğunu vurgulayan Av. Comte, Fransa’nın mülteciler, ilticacılar ülkesi olduğunu kaydetti.  Comte, dost ülkeler tarafından işlenen cinayetlerin yok sayıldığı, düşman ülkeler tarafından işlenen cinayetlerin ise yargılandığını vurguladı. Fransa Başbakanı Manuel Valls’ın soru önergesini yanıtlamamasının tek sebebinin de Türkiye’nin dost ülke olmasından kaynaklandığını ifade etti.

Dosyanın içeriği hakkında bilgi verme yetkisi olmadığını da söyleyen Comte şunlara dikkat çekti: “Türk gizli servisinin bu cinayetlere dahil olduğu belgelendi. Belgeler, haberler yayınlandı. Türk ve Fransız basınına teşekkür ediyoruz, çünkü bize çok sayıda delil sundu.”

Gazetelerde yayınlanan haberlerin MİT’in cinayetlerde oynadığı rolü çok açık bir şekilde ortaya çıkardığını vurgulayan Comte, “14 Ocak 2014’te, yer tarih ile verilen bir vurma emri basında yer aldı. Sakine Cansız’ın araç ile götürülmesi ve öldürülmesi talimatı verilmiş” dedi.

Alman gizli servisi imzacıları tanıdığını, Avrupa’da PKK işleri ile ilişkilenen bir kişi olduğunu ve onun ile ilişkilerin askıya alınması gerektiğini biçimindeki bilgilerin 14 Şubat 20014’te Der Spiegel dergisinde yayınlandığını da belirtti.

Erdoğan’ın 19 Mart’ta yaptığı uzun konuşmadan alıntı yapan Av. Comte, konuşmasında ‘Oslo görüşmelerinin askıya alınmasını sağlayanlar Paris cinayetlerini işletenlerdir’ açıklamasını hatırlattı ve şunları ekledi: “Cinayetlerin kimler tarafından işletildiği sorusuna çok net bir yanıt veriyor.”

Cinayet zanlısının bir Türkiye’ye ait bir telefon hattı kullandığı, çok sayıda sim kartı olduğunu vurgulayan Comte, “Bu telefonlardan aranan numaraların hepsi gizli servise ait. Katil zanlısını bir kişi ziyarete gidiyor, ona ‘git annemi gör, şunu bunu söyle diyor’. O kişi sorgulandığında annenin MİT olduğunu söyledi” diye konuştu.

‘AB GÜVENLİK ESASLI POLİTİKALARI ESAS ALIYOR’

Siyasal Bilimler Vakfı’ndan Dr. Günter Seufert, Türkiye’nin Ortadoğu’daki lider rolünün tamamen bittiğini belirtti. AKP’yi destekleyen muhafazakar, iyi Müslümanların, hükümette olsa sorun çözülür diyenlerin işin böyle olmadığını anladığını kaydeden Seufert, “Aynı zamanda otokrat bir sistem var. Bilim insanlarının da değişmesi isteniyor. Avrupa Birliği’ne üye olmasını isteyen insan oranı düştü, hükümetin de dengeli bir Avrupa politikası yok. Üyeliği istemiyor. AB üyeliği sürecini isteyenler de parti içerisinde etkili olan kesimler değil. Adalet ve temel haklar müzakere başlığının açılacağı dönemde Türk devleti Kıbrıs’a savaş gemilerini yolladı. Bu da müzakerelerin bloke olmasını beraberinde getirdi” dedi.

AB’nin güvenlik konusu ile alakalı olduğu kendi içişleri ile ilgilendiğini vurgulayan Seufert, şu anda güvenlik meselelerinden dolayı Ankara’nın talep edilen konumda olduğunu belirtti.

Türkiye’nin DAİŞ karşısında daha güvenilir bir ortak olmasının istendiğini de vurgulayan Seufert, “Türkiye AB’nin rakipleri, hatta düşmanları ile işbirliği içinde. DAİŞ de bunun içinde. Türkiye ile ne yapılacağı konusu net değil. Türkiye ile diyalogun devam etmesi gerekiyor. Türkiye’nin kısa zamanda dış politika konusunda dahil olması gerekiyor. Kürtlerin durumunda ise, yeni gelişmelerle karşı karşıyayız. Kürt halkının temsiliyeti, HDP, BDP, PKK Türkiye’de daha geniş bir alanda kabul edilebilirlilik kazanıyor. Türkiye toplumu da kabul ediliyor.  Bölgede sınırları aşan bir Kürt şekillenmesi var. Politik ve askeri olarak örgütleniyor. Bölgenin yeniden analiz edilmesi, PKK ile iletişim halinde olması gerekiyor” diye konuştu.

‘BÖLGEDE ÇOK DEĞİŞKEN DENGELER VAR’

Gazeteci Şirin Payzın ise “Ortadoğu ve radikal İslam” konulu bir sunum yaptı. Ortadoğu’nun son derece karmaşık bir bölge olduğuna dikkat çeken Payzın şunları belirtti: “Dengeler her an değişiyor, şeffaflık yok, kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor bilmiyoruz. Çok değişken ve çok fazla aktör var. Ben iki gücün diplomasideki manevrasına, inceliğine her zaman hayran kalmışımdır. Biri İran devletidir, diğeri de Kürt hareketidir. Yıllardır sürdürdükleri demokrasi mücadelesinin yanı sıra diplomasi mücadelesi de yürüttü. Bugün vücut bulduğunu gördük. Kürtlerin Ortadoğu’da nasıl bir ana güç, oyun kurucu olduğunu gördük. Kobanê ile birlikte Kütlerin hem diplomasideki, hem de siyasetteki becerilerini görmüş olduk. Şu anda Ortadoğu’da yükselen iki gücün savaşı var. Her iki güç de yeterince analiz edilmiş değil. DAİŞ’in sosyal tabanının nasıl geliştiği konusuna da genel anlamda kafa yorulmuyor. Son dönemlerde hükümet kendisini DAİŞ meselesinden ayrıştırmak istedi. Aynı şekilde Kürtler Kobanê’de hükümetin onları yalnız bıraktığını söyledi. Doğrudur yardım iletme konusunda tarihin yanlış tarafında durdu. Önemli bir tarihi fırsatı da kaçırdı.”

‘KADINLAR DEMOKRATİK YAŞAMI İNŞA EDİYOR’

Kürt Kadın Hareketi’nden Gönül Kaya ise Rojava ve Şengal’de DAİŞ saldırılarına karşı kadınların büyük bir direniş sergilediğini belitti. Kadınların bu savunma duruşunun, yaşam alanlarının korunması konusu da oynadığı rolün çok dikkat çekici olduğunu vurgulayan Kaya, “Özellikle Rojava’da ortaya çıkan inşa aşamasında olan demokratik alternatif bir yaşam sistemi var” dedi.

Kadınların demokratik konfederalizmin inşasında oynadığı rolün önemine dikkat çeken Kaya şunları söyledi: “Kürdistan’daki Kürt kadın hareketinin saldırılara karşı kendini savunma duruşu var olan kadınlar, alternatif bir yaşam projesine de sahip olan kadınlardır. Özellikle Kürt sorunu genelde Ortadoğu’daki sorunlar konusunda ortak hareket eden, Asuri-Süryani, Ermeni, Türk, Türkmen kadınların da ortaklaştığı çözüm arayışları ve projeleri de söz konusudur. Çatışma süreçlerinde, savaşlarda en çok mağdur olan kadınlardır olarak görülüyor, ama 27 yıllık mücadele sonucunda biz kadının mağdur taraf değil, -artık çözüm sahibidir olduğunu kanıtladık.”

Kadının demokrasinin, özgürlük sorunlarının temel tarafı ve bu sorunların çözümünde kriz süreçlerinin aşılmasının da temel bir tarafı haline geldiğine inandıklarını söyleyen Kaya, “Özellikle PKK öncülüğündeki kadın özgürlük mücadelesinin şekillenmesi olmuştur. Kürdistan’da özgürlük mücadelesini de yürütmüştür” diye konuştu.

‘ABD PKK’NİN OYNADIĞI ROLÜ RESMEN KABUL ETMEK İSTEMİYOR’

ABD’li Düşünce Kuruluşu’ndan Michael Rubin Türkiye’de İslamiyet’in yükselmesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın problemli yaklaşımı olduğunu söyledi. Kobanê’deki çatışmaların başka bir meşguliyet konusu olduğunu vurgulayan Rubin, “ABD Kobanê’de PKK’nin oynadığı rolü kabul etmek istemiyor, resmi olmayan bir şekilde kabul etti, ama bu Türkiye’deki Kürt sorununu nasıl etkiler belli değil” diye konuştu.

Türkiye’nin NATO üyesi bir ülke olduğunu ifade eden Rubin, görüş farklılıkları ne olursa olsun, bir üye ülkeyi çıkarmak gibi bir mekanizmanın bulunmadığını da sözlerine ekledi.

PKK’nin terör örgütleri listesinden çıkarılması için çalışmak gerektiğini vurgulayan Rubin, “Bu ABD’de  olumlu bir etki yaratır. Bu konuda baskı mekanizması oluşturmak gerekiyor. Benzer deneyimler oldu, bazı örgütler çıkarıldı. PKK de çıkarılabilir.

Rojava’da bir model var ve bunu çok rahatlıkla kullanabiliriz. Rojava’daki örnek, Suriye için de kullanılabilir. Kadının olumlu bir rol oynadığını da konuşmalardan anladık” diye konuştu.

DEMİRTAŞ DOĞU KÜRDİSTANLI TUTSAKLARIN GREVİNE DİKKAT ÇEKTİ

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise Doğu Kürdistan’da 22 gündür açlık grevi yapan Kürt siyasi tutsakların durumuna dikkat çekerek konuşmasına başladı.

“Bütün kesimlerin bir arada nasıl yaşayabileceği, mücadele edileceği tartışması ardından oluşturulan bir partinin eşbaşkanıyım” diyen Demirtaş, çok zor bir meseleden bahsedildiğini de vurguladı.

Ortadoğu gibi neredeyse tüm inançların, kimliklerin, mezheplerin birbirine bu kadar düşman haline getirildiği, bu kadar derin uçurumların olduğu bir coğrafyada yeniden bir arada yaşayabilecek ruhu, duyguyu, projeyi tartışmanın, önermenin şu anda ütopik bir düşünce olarak görüldüğünü belirtti.

Ortadoğu’daki kaosun içerisinde bir tek küçük bir coğrafyada istisna yaşandığını vurgulayan Demirtaş buranın da Rojava olduğunu söyledi.

“1912-24 arası Ortadoğu Sykes Pycott Antlaşması’na göre yeniden inşa edilirken, dönemin büyük güçleri, bölge üzerinde kendi çıkarlarına göre dizayn mücadelesi yürütürken, halklar arası, inançlar arası, kimlikler arası hassas dengeyi asla gözetmediler” diyen Demirtaş, Ortadoğu coğrafyasında o kadar hoyratça yürütülen politikalar sonucunda bir enkaz kaldığını belirtti. Bölge halklarının yüzyıllardır onlarla uğraştığını söyleyen Demirtaş, “Belirlenen sınırlar, hukuk, ilişki biçimi şu anda yeniden dizayn sürecinde Ortadoğu’nun en büyük sorunu olarak önümüzde duruyor” dedi.

Kürtlerin Ortadoğu’da devletsiz bir halk olmasının yeniden şekillenmenin olduğu bir dönemde olumlu bir rol oynamadığına da Demirtaş dikkat çekti.