Çöwêt’lik ya da Hüseyin Aygün...
Çöwêt’lik ya da Hüseyin Aygün...
Çöwêt’lik ya da Hüseyin Aygün...
“Çöwêt” ya da konuşma dili ile “Çöyt” Kürtçe’nin Zazaki lehçesinde “eğri” anlamına gelmektedir. Ancak bu “eğri”yi doğrusal biz çizginin eğrisi anlamında değil, “kişilik kırılmasını” sağlayan ve bir duruş olarak “Çöwêt/çöyt”lükğü Hüseyin Aygün üzerinden siyasal bir tip olarak ele alacağız. Çöwêt, doğası, tarihi, kültürü ve kendi gerçeği ile çelişen, toplumunun hakikatine karşıt duruma geçmesi ile ilgili bir ruh halini ifade etmektedir. Bu yazıda “Çöwêt/çöyt” kavramını siyasal sosyolojinin ekseninde ele alıp toplumunun genel ahlak ölçüleri içindeki “eğriliklerden” söz edeceğiz. Çöwt kelimesine karşılık olabilecek siyasal aktörler bir hayli var. Örneklem seçimi olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin “Tunceli” milletvekili Hüseyin Aygün’ü bu yazının konusu yapıyoruz. Çünkü günlerdir Kürt siyasal örgütlerine, onların temsilcilerine ve Dersimlilere akla hayale gelmedik laflar ediyor. PKK’nin MİT ile ortak çalıştığını iddia ediyor, Bese Hozat’ın kendisine yönelik eleştirilerine ise ahlak sınırlarının altında yaklaşarak yorum yapıyor. Böylesi bir mantık yapısına sahip Hüseyin Aygün’ün Çöwtlüğünü, onun yazıları ile ortaya koymadan önce Aygün’ü tanıyalım.
Hüseyin Aygün, 1970 yılında Dersim’de doğar. Hukuk okur. Gençliğinde “devrimciliğe” bulaşır. Avukatlık yapar. “Kitap” yazar. Kitaplarının ismi “Dersim 1938 ve Zorunlu İskân" ve "0.0.1938 Resmiyet ve Hakikat" ve “Eve Tarixê Ho Têri Amaene"dir. Aygün kendisini “Alevi ve Zaza” olarak tanımlar. Kendi profilini sosyal medyada şu sözcüklerle ifade eder “chp dersim milletvekili, ömer hayyam, sey qaji, nazım hikmet, mahsuni şerif, fazıl say, ütopik sosyalizm.”(aslında Çöwêtlik bu profildeki kelimelerin sıralanışında kendini zaten açığa vuruyor. Chp dersim milletvekili: Yani dersim’de soykırım politikaları uygulayan partinin Dersim’deki temsilcisi...)
Dersim’de 2011 Haziran seçimlerinde CHP’den milletvekili olarak seçilir. Nasıl milletvekili olduğuna dair çeşitli rivayetler olsa da esas olan CHP’nin başına Deniz Baykal’dan sonra getirilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun etkisi olduğu kesindir.
Neyse Hüseyin Aygün’ü biraz daha yakından tanımaya çalışalım. İlk gençliğindeki devrimcilik yıllarında erken bir kırılma yaşar ve hayatın serbest alanında kendini ifade eder. Buğulu sesi ile Dersim 38’in etrafında kendine kişilik yaratmaya çalışır. Birlikte mücadele ettiği devrimci geleneğin içinden ayrıldıktan sonra Kürt özgürlük hareketine sataşır. 1990’lı yıllardır. Ortalık toz dumandır. İçine girdiği ilişki biçimleri hep pusludur. Örgütlü ve istikrarlı mücadele eden devrimcilerden de sanki nefret eder gibidir. Manasız bir bireyselliği savunur.
Arada başka memleketlere seyahatlar eder. Avrupa’ya ve ABD’ye gezileri olduğu söylenir. Detaylarını bilmiyoruz ama, “Zazacılık” söyleminin tedavüle sokulduğu zamanlara denk geliyor. Hüseyin Aygün de bu kullanım alanı içinde söylemler üretir, ama vekil ve yazar olmadığı için fazla ilgi çekmez. Ancak bizim de anadilimiz olduğu için Zazaca, ilgimizi çeker. Biz yakından izlemeye çalışırız Hüseyin Aygün’ü. Ne oldu da böyle oldu diye? Çünkü duruşu istikrarlı değildir. Söylemleri ise çelişkili. Kürde karşı tepkilidir. Kendini kökleri üzerinden değil, ağacın dalları üzerinden tanımlar. Şöyle ki; Aygün Kürdistan isminden ve Kürtlerden haz duymaz. Toprağın, anavatanın acısını kendisine sermaye yapmaya niyetli bir kişi gibi durur. Toprağını ve anavatanını kökleri üzerinden savunanlardan ise kendisini uzak tutar.
Şimdi daha basit bir yöntemle Çöwête Dersim Hüseyin Aygün’ü anlamaya ve tanımaya çalışalım. Hem de kendisini CHP’ye vekil yapan Kemal Kılıçdaroğlu üzerine yazdığı bir yazı üzerinden...
Tarih 19 Mayıs 2010’dur. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına getirilmiş, popüler bir gündemdir. Çöwête Dersim Hüseyin Aygün “Gandi’ye Tebrikler, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na sorular” başlıklı bir yazı kaleme alır. Bianet’te yayınlanır yazı...
Enterasan bir yazıdır... İnsana “ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” sözünün değerini kavratacak bir niteliktedir. Şöyle diyor Aygün yazısında “Sene 1994b Dersim köyleri ateş içinde. Murat Karayalçın adlı bir başbakan yardımcısı "dumanların en çok tüttüğü" bölge olan Ovacık'a giremiyor. S(C)HP iktidarda, ama sözü bir özel time bile hükümsüz. Tarih yaprakları 15 Ağustos 1996. Dersim merkez Teşnik Köyü. Mazlum Mansuroğlu adlı 24 yaşındaki bir gence Emniyet Özel Harekat timlerince işkence yapılmakta; ardından kurşun. Mazlum, Seyitlerden. Ocak sahibi. Pir. Cesedi şehirde "terörist" diye teşhir edilir. Bu satırların yazarının babası "CHP üyesi kimlik kartını" çıkarır atar. Bir daha da taşımaz. Mazlum'un ana-babası sadece CHP'ye değil, hayata da küser.”
Bakın dikkatinizi çekerim; o dönem Hüseyin Aygün CHP’ye acayip öfkeli. Devam ediyor Hüseyin Aygün: “Onur Öymen adlı bir diplomat adam (yine CHP'li) "1938'de Dersim'de analar ağlamadı mı?" der. Kıyamet kopar. 1938 katliamında "ölü ana-baba-kardeşlerinin altından sağ çıkanlar" öfkelenir. Gandi Kemal Tunceli'de Onur'a "istifa et" der. Ankara'ya döner. Dili bağlanır. Siyaset.”
Kemal Kılıçdaroğlu’na laf atan Aygün sonra şu sorularla devam ediyor: “1938 felaketinde ailesini kurşun ve sürgünlere veren Nazmiyeli Karabulut ailesinin oğlu Kemal Kılıçdaroğlu, Dersimlilere ne söyleyecek? Devlet adına -hadi devlet değil!-, CHP adına bir özür dileyecek mi? Ruhsuz ve buzdan adam Öymen CHP vitrininde bir ad olacak mı?”
Soru süper bir soru. Yazının tarihini yine hatırlatalım: 19 Mayıs 2010’dur. Hüseyin Aygün hala CHP milletvekili değildir. Başka sorular daha sorar:
“Yıllarca "Ben Elazığlıyım", "Ben Erzincanlıyım" diyen Dersimliler "Ben Dersimliyim" diyebilecek mi? Ana dilleri olan Zazaca ve Kürtçe'de isterlerse eğitim alabilecekler mi? Cemlerini-cemaatlerini "devlet korkusu" olmadan yapacaklar mı? Yüzyıllardır "Biz de İslamız, biz de Müslümanız" diyen Kızılbaşlar "Biz Kızılbaşız" diyerek dolaşabilecek mi? Yazarın babası kimlik kartını yeniden cebine koyacak mı?”
Yazarın babası CHP’nin kimlik kartını cebine koydu mu bilmiyoruz ama CHP kontenjanından milletvekili mazbatası olan bir Hüseyin Aygün sözkonusu... Peki ‘Gandi Kemal’ Aygün’ün bu sorularına yanıt verdi mi? Yoksa bu sorunları giderdi mi?
Onur Öymen yerli yerinde CHP’de hem de CHP’nin tam göbeğinde Hüseyin Aygün’le birlikte duruyor. Hatta Hüseyin Aygün’ün CHP’ye girmesinden sonra Dersim’e, Kürde, Seyit Rıza’ya hakaret eden başkaları oldu. Akif Hamzaçebi, Meclis kürsüsünden “Seyit Rızanın olmayan itibarının iadesi olmaz” dedi. Birgün Ayman Güler Neonazileri aratmayan bir söylemle “Kürt Türk eşit olamaz” demişti. Bu iki zat da CHP’de Aygün’ün mesai arkadaşları ve partili yoldaşlarıdır.
Gelelim Dersim 38 meselesine ilişkin Hüseyin Aygün’ün sorduğu sorulara.. Gandi Kemal hala kendisine Dersimli, Kürt, Alevi’yim demiyor. Dese de utangaç ve kimsenin duymadığı bir zamanda söylüyor... CHP’nin Dersim’le ilgili tutumu ise çoğu zaman 1938’deki CHP’nin tavrı ile aynı. Hüseyin Aygün ise CHP’de aktif siyaset yapıyor... Bırakalım 1938 soykırımına tutum almayı, daha 1990’larda köyleri yakan, faili meçhul cinayetleri işleyen JİTEM, Ergenekoncu katilleri savunan bir pozisyonda... Yani CHP aynı CHP iken, Hüseyin Aygün’ün sorduğu soruların da yanıtları verilmezken Aygün’ün CHP’de yer alması Çöwêt bir durum değil midir?
Hüseyin Aygün’deki Çöwêtlik bugünler de giderek daha da artmış bir durumda. Geçtiğimiz günlerde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat sabah gazetesine verdiği bir söyleşide “Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başında olması, Dersim'e hakarettir. Hüseyin Aygün, yeni Kamer Genç'tir ve derin devletin adamıdır” demişti. Aygün bu sözlere çok alınmış ve PKK’ye karşı saldırıya geçmiş, “PKK ile MİT’in ortak” olduğunu yazmıştı. Daha önceden de 21 Mart 2013’teki Öcalan’ın çağrısının ise “İslam Bayrağı altına girmek” olarak tanımlamıştı. Şimdi de kalkmış “PKK sahte Alevi açılımı içinde” diyor ve “Acaba PKK ve MİT ortak mı çalışıyor? Biliyorsunuz Hakan Fidan İmralı adasını adeta ‘su yoluna’ çevirdi, talimatlar Öcalan’dan mı? Erdoğan’dan mı? ‘Ortaklar’ bir açıklama yapsın!” diyerek başka noktalara çekmektedir. Ama Çöwêtlik zaten böyle bir şey… Rojava’da Suriye kentlerinde Alevileri, Kürtleri El Kaide çetelerine karşı savunan gücün Kürt Özgürlük Hareketi olduğunu gizlemeye çalışıyor Hüseyin Aygün.
Kürt özgürlük hareketinin “PKK’nin zikir ve Semah hareketi” olduğu tanımını gözden ırak tutan Hüseyin Aygün, Orhan Miroğlu ve Mehmet Metiner’in konumuna girişmiştir. Yani devletin Kürdü, devletin Tuncelilisi ve Dersim pazarlamacısı konumundadır. Dersim katliamını gerçekleştiren bir partide siyaset yapmanın ne anlama geldiğini fark etmeyen bir Çöwêtlik içindedir.
Biz Hüseyin Aygün’e basit ve sade sorular soralım: Dersim Soykırımından sorumlu CHP’de hala ne işiniz ve devletle ne ilişkiniz var? Köyleri yakan, insanları öldüren JİTEM’cileri sahiplenen, Ergenekon’un avukatlığını yapan bir partide durup, Dersim’e ve Kürtlere hakaretiniz devam edecek mi? Her fırsatta neden Kürtleri, onların siyasal örgütleri hakkında manipülatif mesajlar atarak kara propaganda yapıyorsunuz? Kürtlerin siyasal örgütlerinin Alevi haklarına sahip çıkması sizi neden rahatsız ediyor? Bu cahilliğinizden mi kaynaklı, devletin verdiği özel bir görev mi, yoksa bu Çöwêtliğinizden mi kaynaklanıyor?