Çözüm anahtarı Meclis’tir-Hüseyin Ali
Çözüm anahtarı Meclis’tir-Hüseyin Ali
Çözüm anahtarı Meclis’tir-Hüseyin Ali
Türkiye demokratik çözüm ve barış sürecini tartışıyor. Devlet BDP ile Kürt Halk Önderi arasındaki görüşmelere ve mektup trafiğine izin veriyor. Kürt Özgürlük Hareketi esirleri bırakıyor, ateşkes ilan ediyor. Ancak Türk devleti bu süreçleri hukukileştirecek bir adım atmıyor. Her şeyi idari karar ve tedbirlerle yürütüyor. Bu da hala AKP hükümetinin bir çözüm politikası var mı sorularını akla getiriyor.
Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi Meclis bir karar alsın, çözüm için yapılan tartışmalar yasal bir zemin kazansın istiyor. Çözüm sürecine de böyle girileceğine inanılıyor. Bunun için Meclis’in gerillanın sınır dışına çekilmesi için alacağı karar yeterli olacak. Böylece çözüm süreci Meclis kararıyla yürüyecek. Böylece bu sürece inanç da artacak. Hükümet ise bu işi korsanca yürütmek istiyor. Bu, Kürt tarafında kuşkuları artırdığı gibi, CHP ve MHP’den haklı eleştiriler geliyor. Böylece CHP ve MHP çözüme karşı olan tutumlarını meşrulaştırmış oluyorlar. Çözüm politikası olan bir hükümet buna fırsat verir mi?
Diğer yandan ateşkes olacak, silahlı güçler geri çekilecek, ama hükümet hiçbir adım atmayacak! Buna kim inanır. Kürt hareketi bu kadar adım atacak, ama devlet bir şey yapmayacak! Buna kargalar da güler. Bu nedenle biz hiçbir söz vermedik yaklaşımı doğru değil. Bu sorulara basit cevap verilebilir. Silahlı güçler geri çekilirse biz de adımlar atacağız denir. Geri çekilme olursa süreç başlar gibi muğlak cevaplarda sürece destek verenleri de tereddüde düşürüyor. Bu açıdan çözüm isteniyorsa hükümet cesaretli adımlar atmalıdır. Böyle yaparsa bu sürece destek artar. Yoksa hükümet kendi bindiği dalı kesmiş olur. Toplumsal desteği artırmadan bu sorun nasıl çözülecek? Yoksa bu süreçle ilgili kuşkular çeşitli çevrelerde devam edecektir.
Akil İnsanlar Komisyonu diğer önemli bir konudur. Bu konuda da tutarlı olmak lazım. Akil İnsanlar hiçbir yere bağlı olamaz. Hükümetin uzantısı veya etkisinde denildiği an, bu topluluğun işi biter. Hükümet etkisinde bir Akil İnsanlar Komisyonu olamaz. Bu topluluğun tamamen bağımsız olması şarttır. Toplumsal vicdanı temsil edenlerden oluşması da beklenir. Vicdanlı, adaletli, hakkaniyetli olunacağına toplumun büyük çoğunluğu inanırsa o zaman işlevine uygun bir bileşim ve nitelik var olmuş olur. Bu açıdan Başbakan’ın “onu da biz oluşturacağız” söylemi çok itici olmuştur. Akil İnsan olacak nitelikteki hiçbir insan hükümetin etkisinde olacak bir kurumun üyesi olmak istemez. Bunda da haklı olurlar. Bağımsız olmayan bir heyet de bu sürecin sağlıklı yürütülmesini gözetemez. Hatta sürecin sabote olmasına vesile olur.
Eğer hükümet çözümde samimiyse Akil İnsanlar konusunda tarafsız konumunu ortaya koymalı. Biz bağımsız oluşmasından yanayız demeli. Zaten çözümde samimi olup olmadığı en başta da bu komisyon karşısındaki tutumuyla belli olacaktır. Yoksa Başbakan’ın her şeyi kontrol etme eğilimiyle bu işler olmaz. Başbakan her zaman hoşuna giden söylemler bekleyen bir karakterde. Biraz hoşuna gitmezse hemen aforoz ediyor. En son Hasan Cemal örneğinde bu durumu gördük. Dolayısıyla bu süreçte Başbakan da değişmeli. Zaten bu süreç Başbakan ve devleti değiştirmezse yine bir çözüm gerçekleşmez. Çünkü bu süreçte başta devlet ve hükümet olmak üzere birçok çevrenin değişmesi gerekir. Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi radikal adımlar atarak kendi üzerine düşeni yapmıştır. Sıra hükümet ve devlette!
Akil İnsanlar tabii ki tüm toplumsal kesimleri yansıtmalı. Yine haksızlığa uğramış ve baskı görmüş kesimler de bu kurulun kendi hakları konusunda da duyarlı olacağını bilmeli. Kürt Halk Önderi farklı etnik topluluktan insanlar da bu toplulukta yer alabilirler, dedi. Yine haksızlığa uğramış Aleviler, Êzidîler, Süryaniler de bu kurulda kendi seslerine duyarlı olacak insanları görmelidirler. Nitekim Kürt Halk Önderi Selahattin Demirtaş’la yapılan görüşmede Alevilerin varlığı ve özgürlüğü de anayasada güvenceye alınmalı diyerek bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur. Tabii toplumsal vicdan konusunda bir saygınlığı olan birçok kadın bu kurulda yer alabilmelidir. En azından yüzde kırk olabilir. Eğer Türkiye demokratikleşecekse artık kadın eli işin içine girmelidir. Barış için en fazla gerekli duygu ve el kadında vardır. Kadınların Akil İnsanlarda etkili yer alması da Türkiye’de büyük bir zihniyet değişikliği yaratacaktır. Başbakan samimiyse kısa bir süre önce “kadınlar isterse barışı sağlar” sözünün arkasında durur ve kadınların da içinde etkin yer alacağı böyle bir kurul bileşimini destekler. Yoksa kadınlar için söylediği sözlerin inandırıcılığı kalmaz. Kadınlar bundan sonra Başbakan’ın kadınlarla ilgili her sözüne kuşkuyla bakarlar.
Geri çekilme sürecinde Meclis karar almaz ve Akil İnsanlar çalışmalarını böyle bir ortamda yapmazlarsa toplumun demokratik çözüm ve barış özlemleri yine sekteye uğrayabilir. Hükümet ben hiçbir adım atmam, PKK mecburdur gibi bir yaklaşım gösterirse kendisi açısından kumar oynamış olur. Başka zaman ve başka çevrelere yaptığı dayatmalarda sonuç almış olabilir, ama bunun Kürt Özgürlük Hareketi’ne sökmeyeceğini bilmelidir. Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi sorumlu ve sabırlıdır. Ancak bunun da bir sınırı olduğu bilinmelidir. Sorumluluk gereği bunu hatırlatıyoruz.
Türkiye’nin en temel sorunu Kürt sorunudur. Bu konuda Meclis sorumluluk üstlenmeyecekse o zaman bu Meclisin işi nedir? En temel konuda devreye sokulmayacaksa bu Meclis’in ciddiyeti kalmaz. Böyle bir ciddi sorun da Meclis gibi bir platform devreye girmeden çözülemez. Bu açıdan Meclis bir an önce devreye girmelidir. Çözümün de anahtarı Meclisin devreye girmesi olacaktır.
Kaynak: Özgür Gündem gazetesi