Cumartesi Anneleri: Adalete kadar mücadele!

Cumartesi Anneleri, Kenan Bilgin’in akıbetini sorarak, “Adalet bulana kadar mücadele edeceğiz” dedi.

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 858. haftasında koronavirüs sebebiyle sanal medya hesapları üzerinden açıklama yaptı. Açıklamada, 12 Eylül 1994 tarihinde gözaltında kaybettirilen Kenan Bilgin’in akıbetine dikkat çekildi.

Bilgin'in gözaltında olduğuna tanıklık eden Sair Çoban, kendisinin de o süreçte gözaltında olduğunu ve havalandırmaya çıktığında karşı hücrede birinin kendini göstermeye çalıştığını aktararak, “Hücrenin mazgallarından birisini elini çıkarda kendini göstermeye çalışıyordu sonra haykırdı, ‘adım Kenan Bilgin. Kaydımı yapmadılar beni öldürecekler’ diye. Bunun birebir tanığı oldum. Ben işkenceden dönerken yine aynı sesi duydum. Kenan’ın sesinin tanığı oldum. Birkaç gün geçtikçe sonra hücreden hiç ses çıkmadı.  Büyük olasılık MİT’in Ankara bölgesinde ki bir tesise götürdüler ve Kenan yoldaşı katlettiler” dedi.

TANIK AKDEMİR: İŞKENCE YAPILDI

Ardından ikinci tanık olan Özer Akdemir, gözaltında olduğu hücresinin işkence yapılan yere yakın olduğunu belirterek, “Arkadaş işkenceye götürüldüğünde işkencenin sesini duyuyordum. Bir gün bu arkadaş mazgaldan bağırdı ‘adım Kenan Bilgin. Kaydım yapılmadı’ şeklinde sözler söyledi. Bir iki gün sonra da oradan aldılar Kenan'ı" diye belirtti.
Daha sonra söz alan Kardeş Naciye Bilgin Ökdemir ise 27 yıldır abisini aradıklarını ifade ederek, “12 Eylül deyince aklıma kaos, acı, kayıp geliyor. Annem oğlunun adını sayıklayarak hayata gözlerini yumdu. Bu kadar vahşice bir şey olamaz. Biz bu davanın peşini bırakmayacağız. Adalet yerini bulana kadar mücadele edeceğiz. Evde oturup gözaltında kaybettirmeleri sineye çekmeyeceğiz” diye belirtti.

Basın metnini de Cumartesi İnsanlarından Ümmühan Kaya okudu.
Kaya, Bilgin'in Ankara’nın Dikmen ilçesinde otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüğünü bilgisini paylaşarak, “Ailesi, avukatları ve İnsan Hakları Derneği Kenan Bilgin’e ulaşmak için girişimlerde bulundu ancak Ankara Emniyeti, onun gözaltına alındığını inkar etti. Bunun üzerine 11 tanık Kenan Bilgin’i şubede işkencede gördüklerini kamuoyuna açıkladı” dedi. Kaya, ailesinin Bilgin'in bulunması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduğunu ancak faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Selahattin Kemaloğlu’nun görevini yapmasının engellendiğine ve başka bir yere sürgün edildiğine dikkat çekti.

TÜRKİYE SUÇLU BULUNDU

Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük’ün ailenin ve tanıkların başvuruları ile ilgili gerekli girişimlerde bulunmadığını vurgulayan Kaya, savcının, tanıkların, polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğunu içeren 3 sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattığını ifade etti. İç hukukta sonuç alınamaması üzerine ailenin dosyayı AİHM’e taşıdığını ve AİHM yargıçlarının Ankara’ya gelerek incelemelerde bulunduğunu belirterek, “Mahkeme, Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti” ifadelerini kullandı.
Kaya, AİHM’in tanıkları dinlemesi ve beyanları doğrulamasına rağmen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Kenan Bilgin’in Ankara Emniyeti’ne bağlı nezarethanelerden birine alındığına dair hiçbir veriye ulaşılamadığını belirterek, zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdiğini ve karara yapılan tüm itirazların reddedildiğini belirtti.
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf bir ülke olarak hem de Anayasa’nın 90. maddesi gereği AİHM kararlarını tam olarak yerine getirmekle yükümlü olduğunu hatırlatan Ümmühan Kaya, “Yargı makamları AİHM kararlarını dikkate almak zorundadır” dedi.