Cumartesi Anneleri barış için 'çocuklarının kemiklerini' istedi
Cumartesi Anneleri barış için 'çocuklarının kemiklerini' istedi
Cumartesi Anneleri barış için 'çocuklarının kemiklerini' istedi
Cumartesi Anneleri, oturma eylemlerinin 421. haftasında "Çocuklarımızın gerçek bayramı barışla gelecek" diyerek gözaltında kayıp çocukların akıbetini sordu. Oturma eyleminde konuşan kayıp annesi Hanife Yıldız, barış sürecine değinerek, "Bizim çocuklarımızın kemikleri verilmeden barışa inanmıyoruz" dedi.
Cumartesi Annelerinin oturma eyleminde ilk olarak 1995'te gözaltında kaybedilen Davut Altunkaynak'ın dayısı Ramazan Turan söz aldı. Turan şöyle konuştu: "18 yıldan beri kayıplarımızın akıbetini arıyoruz. Ablamların köyü boşaltıldığı için bizim köye yerleştiler. Davut kendi küçük baş hayvanlarıyla birlikte benim keçilerime de çobanlık yapıyordu. Bir gece saat 03.30'da evleri basıldı ve Davut'u gözaltına alarak tabura götürdüler. Davut'la birlikte 6 kişi daha gözaltına alındı. O günden beridir haber alınamadı. Davut'la birlikte gözaltına alınanlardan birinin kemiği kuyudan çıktı ama ama diğer 6 kişinin kemikleri hala kayıp."
'ÇOCUKLARIMIZIN KEMİKLERİ VERİLMEDEN BARIŞA İNANMIYORUZ'
Cumartesi Anneleri'nden Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak ise 18 yıldır adalet aradıklarını belirterek, "Oğlumu gözaltına aldıklarında elimde fotoğrafıyla gezmedik yer, çalmadık kapı bırakmadım. Her gittiğim kapıdan kovuldum" dedi. Ocak, "Ankara'ya gittim. oradan da kovuldum. Polis 'Gel sana oğlunun yerini söyleyeyim' diyerek beni çağırdı, kafama silahla vurdu" şeklinde konuştu.
Cumartesi Anneleri'nden Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız ise, "18 yıldır burada kanayan yaralarımızla bekliyoruz" dedi. Yıldız barış sürecine değinerek, "Bir barış sürecidir sürüyor. Barış mıdır, yarışmı dır bilinmiyor. Bizim çocuklarımızın kemikleri verilmeden barışa inanmıyoruz" şeklinde konuştu.
'HACCIN KABUL OLMAZ'
1994'te gözaltında kaybedilen Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan, "O gün evimize karakol komutanıyla birlikte gelen 'Sarhoş Kemal' lakaplı korucubaşı eşimi evde dövdü ve karakol komutanıyla birlikte alıp götürdüler. Sarhoş Kemal bugün hacca gitmiş. Buradan ona sesleniyorum, bin defa da gitsen haccın kabul olmaz. Kocamın kemiklerinin yerini söylemeden sana hakkımı helal etmeyeceğim" diye kaydetti.
'CHP'LİLER BURAYA NEYE GELİYOR'
Dargeçit'te 1995'te 13 yaşındayken jandarma taburunda işkenceyle katledilen Seyhan Doğan'ın kardeşi Kadri Doğan, CHP milletvekillerinin oturma eylemine katılmasına tepki göstererek, şunları ifade etti: "Benim kardeşimi 95'te işkenceyle katleden komutan bugün Sivas'ta CHP'den Belediye Başkanı olmuş. CHP'liler hangi yüzle geliyorlar buraya. Kardeşimin katilinden hesap sormadan nasıl gelebiliyorlar buraya? Barış sürecinde bir şey yapmıyorlar, katillerimizi belediye başkanı yapıyorlar, bir de utanmadan buraya geliyorlar."
'MERHABA EY GÜZEL ÇİÇEK DEMEK İSTİYORUZ'
12 Eylül döneminde kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren, Akil İnsanlar Heyeti'ne dikkat çekerek, "Biz kayıplarımızın kemiklerini istiyoruz. Mezarlarına çiçek bırakıp her gün 'Merhaba ey güzel çiçek' demek istiyoruz. Akil insanlar bize bunu verebilecekler mi? Eğer barış için birşey yapacaklarsa önce kayıplarımızı bulsunlar" dedi.
'KAYIPLARINDAN VAZGEÇTİLER KEMİKLERİNİ ARIYORLAR'
Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç, "İnsanlar 18 yıldır burada kayıplarından vazgeçmiş kemiklerini arıyor. Bu insanların kemiklerini vermeyenlere sesleniyorum. Yer yarıldı, okyanuşlar yarıldı da içine mi girdi bu insanların kemikleri. Yeter artık verin bu insanların kemiklerini" diye seslendi.
Karakoç "Barışı selamlıyorum, ama barışın olması için bizimle helalleşmeleri lazım. Bunu yapmadan barışı nasıl sağlayacaksınız? Ben kayıbımın kemiklerini buldum ama binlerce insan kemiklerini bulamadı" şeklinde konuştu.
'GERÇEĞİ BUGÜNE TAŞIYACAĞIZ'
Bu haftaki oturumda basın açıklamasını Gülbahar Bozkurt okudu. 23 Nisan Çocuk Bayramı'na dikkat çeken Bozkurt, "Bu 23 Nisan'da da devleti yönetenler şenlikli kutlamalar düzenleyerek dünyanın ilk ve tek çocuk bayramına sahip olmakla övünecekler. Bizler de savaşın hüküm sürdüğü 90'lı yıllarda ilköğretim çağındaki onlarca çocuğun, devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınıp işkenceli sorgulardan geçirilerek kaybedildiği gerçeğini bugüne taşıyacağız" diye kaydetti.
Bozkurt, şöyle devam etti: "3 yaşındaki Dilek Serin, 23 Eylül 1994 tarihinde, Dersim Gökçek köyü Mirik Mezrası civarında gerçekleştirilen askeri operasyon sırasında kaybedildi. Davut Altınkaynak (12), Seyhan Doğan (13) ve Nedim Akyön'ün (14), Dargeçit Jandarma Taburu'nda işkencede öldürülüp kuyulara atıldığı, savcılık fezlekesinde yazıldı. Türkiye İlyas Diril (14), Münir Sarıtaş (13), İkram İpek (14), Orhan Yakar'ı (15), gözaltında kaybetmekten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkum oldu. Buna rağmen çocuklarımızın minicik bedenlerine en vahşi işkence yöntemlerini uygulayanlar, oyun çağındaki çocuklarımızı kuyulara gömenler, helikopterle uçurumlara atanlar yargı önüne çıkarılmadı. Silahların susmasının barış anlamına gelmediğini biliyoruz. Demokratik hak ve özgürlükleri hedeflemeyen girişimlerden barış çıkmayacağını biliyoruz. Ancak gerçek barışın bizi kayıplarımıza, hakikate, adalate ulaştıracağını biliyoruz. Kayıplarımız için, Hakikat için, Adalet için, Barış istiyoruz. bu sürecin barışa evrilmesi için demokrasi güçlerini göreve çağırıyoruz. Çocuklarımızın gerçek bayramı barışla gelecek."