Cumartesi Anneleri kapatılan televizyonları sahiplendi

Cumartesi Anneleri'nin adalet arayışları 602'nci haftasında devam etti. Bu haftaki eylemde,1995 yılında Kerboran'da gözaltında kaybedilen 12 kişinin faillerinin yargılanmasını istendi. Anneler, televizyon ve radyoların kapatılmasını da protesto etti.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen veya 'faili meçhul' cinayete kurban giden yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarına devam etti. Anneler, eylemlerinin 602'nci haftasında yine Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede?" yazılı pankartı açan ve üzerine kırmızı karanfiller bırakan Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. 
Bu hafta, 29 Ekim 1995 tarihinde Mêrdîn'in Kerboran (Dargeçit) ilçesinde gözaltında kaybedilen 12 kişinin akıbeti sorularak adalet talep edildi.

'SESİMİZİ DUYURAN KANALLAR KAPATILIYOR'

Eylemde konuşan, 1993 yılında Urfa'da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın oğlu Şerif Taşkaya, kayıpların yoğun yaşandığı '90'lı yılları hatırlatarak, "Buradaki savcılara sesleniyorum. Devletin 12 yaşındaki çocuğu öldürmekteki mantığı ne" dedi. 

O yıllarda Kürdistan'da yaşanan katliam ve kayıpları duyuran Radyo Karacadağ'ın bugün kapatılmasına da tepki gösteren Taşkaya, "Devletin başındaki Tansu Çiller'in istediğini öldürttüğü zaman o radyo vardı ve bugün kapatılıyor. Sesimizi duyuran İMC TV ve Med Nuçe kanalları kapatıldı. Devlet bir halkı öldüremediği noktada asimile etmeye çalışıyor" diye konuştu. 

Gözaltında 1995 yılında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız da radyo ve televizyonların kapatılmasına tepki göstererek, "Yasak üstüne yasak, ayıp üstüne ayıp yaşatıyorlar. Bizim sesimiz kısılmaya çalışılıyor. Basın yok, haber yok. Sanki biz bu dünyanın insanları değil miyiz? Biz kimsenin yalanlarını yutmak zorunda değiliz" dedi.

Eylemde, 1995 yılında Kerboran'da gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ve 21 yıl sonra kemiklerine bir kuyuda rastlanan Davut Altunkaynak'ın kardeşi Kazım Altunkaynak da konuştu. Altunkaynak, "Ağabeyim gözaltına alındığında 12 yaşındaydı. Biz iki şey istiyoruz; kayıplarımızın bulunması ve adalet" diye belirtti.

Anne Hayat Altunkaynak ise bu hafta katılamadığı eyleme "Bütün kayıplar benim de oğlumdur. Bugün orada olmasam da yüreğim sizinle" diye mesaj gönderdi.

'YILLAR SONRA, KAFASI OLMAYAN BEDENİ BULUNDU...'

Konuşmaların ardından bu haftaki basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından Zeynep Kınalı İpek okudu.

İpek, 29 Ekim 1995 tarihinde ağır silahlı askerlerin Mardin'in Kerboran ilçesinde başlattığı ev baskınlarında 3'ü çocuk 2'si lise öğrencisi 7 kişinin gözaltına alındığını, gözaltına alınanların ağır işkence ile sorgulandığını söyledi. Akıbetlerini soran ailelerine "sorgu sonrası serbest bıraktık" denilen 12 kaybın suç duyurularının ise takipsizlikle sonuçlandığını hatırlatan İpek, "Gözaltına alınan 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön ve Mehmet Emin Aslan, Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun, Süleyman Seyhan Dargeçit Jandarma Karakolu'na götürüldü. 6 Mart 1996 tarihinde Süleyman Seyhan'ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu" dedi.

İHD Mardin Şubesi'nin çabalarıyla 2012-2015 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldığını belirten İpek, açılan davanın "güvenlik" gerekçesi ile Adıyaman'a taşındığını söyledi. İpek, son olarak "Artık yeter! Failleri aklama faaliyetine dönüşen kayıp davalarında hukuk işletilsin" tepkisinde bulundu.