Cumartesi Anneleri: Yedigöl’ün akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri, 733’üncü buluşmalarında, 10 Nisan 1981 tarihinde gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin cezalandırılması için yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri’nin 733’üncü buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilmesi yine engellendi. 700 hafta etkinliğinden bu yana süren İstanbul Valisi’nin bu keyfi yasağını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube binası önünde her hafta yaptıkları açıklamalarla protesto eden kayıp kayınları, 12 Eylül askeri darbesinin ardından gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl’ün akıbetini sordu. Polis ablukası altında gerçekleşen eyleme, HDP Milletvekili Hüda Kaya, CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu'nun yanı sıra çok sayıda siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi katıldı. 

'HUKUKUN BİTTİĞİ YERDE ZULÜM EGEMENLİĞİ...'

Bu haftaki açıklamayı okuyan gözaltında kaybedilenlerin simge ismi Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, 

insan haklarının, herkes için onurlu bir yaşamın güvencesi olduğu gibi barış ve adaletin de temeli olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Ocak, “Hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmak için devletin gücünü kullanan iktidarlar meşruiyetlerini kaybederler. Yaşadık, biliyoruz; hakkın, hukukun bittiği yerde keyfiliğin ve zulmün egemenliği başlar. 733 haftadır bizi umutsuzluğa sürükleyerek keyfiliği ve zulmü sessizce kabullenmemizi isteyenlere karşı; insan olarak, zulmü görme ve gösterme sorumluluğumuz olduğunu hatırlatmak için buluşuyoruz” dedi.

EN SON GÖRÜNDÜĞÜNDE KANLAR İÇİNDEYDİ

Bu hafta 38 yıl önce gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl için adalet isteyen Ocak, Yedigöl’ün kaybedilme hikâyesini şöyle anlattı: 

“Nurettin Yedigöl, '70'li yıllarda üniversite eğitimi için İstanbul'a geldi. İstanbul Üniversitesi İşletme

Fakültesi'nden mezun oldu. Öğrenciliği dönemi ve sonrasında sosyalist gençlik hareketinin içinde yer aldı. 12 Eylül Askeri Darbesi'nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/İdealtepe'de bir eve yapılan baskında gözaltına alındı.

Dönemin ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Tayyar Sever yönetimindeki

Birinci Şube'de Honduras'ta işkence eğitimi alan K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan'ın başında bulunduğu İşkence Timi’nin en ağır İşkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra Nurettin'i gören olmadı.”

10 TANIĞA RAĞMEN SAVCI İŞKENCEYİ ÖRTBAS ETTİ 

Oğlunun akıbetini öğrenmek için tüm mercilere başvuran Nurettin Yedigöl’ün babası İsmail Yedigöl’ün cuntanın başı Kenan Evren'e kadar ulaştığını belirten Ocak, ancak babanın tüm başvurularına “Nurettin'in hiç gözaltına alınmadığı” cevabı verildiğine dikkat çekti. Birinci Şube’de gözaltında olan 10 kişinin Nurettin'i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık ettiğine işaret eden Ocak, "Şahidiz, işkencede öldürüldü” diye ifade verdiklerini ancak savcılığın, "Böyle şey olmaz, devlete iftira atmayın” dediğini belirtti. 

'YEDİGÖL’Ü KAYBEDENLER CEZASIZLIK ZIRHIYLA KORUNDU'

Nurettin Yedigöl'ün gözaltında kaybedilmesine ilişkin yapılan başvurular sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen üç ayrı soruşturmanın “zaman aşımı” gerekçesiyle kapatıldığına dikkat çeken Ocak, yaşanan süreci şöyle anlattı: 

"Anne Zeycan Yedigöl, 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir biçimde başvuruyu diğer kabul edilebilirlik şartlan yönünden incelemedi ve zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. (Başvuru Numarası: 2013/1566) Dava AİHM'e taşındı.

Nurettin Yedigöl, polis tarafından gözaltına alındıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, devletin himayesi altındayken kaybedildi. Bugüne kadar adli makamlarca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için etkili bir yargı faaliyeti yürütülmedi. Nurettin Yedigöl'ü kaybedenler cezasızlık zırhıyla korundu.”

YEDİGÖL: ANNEM HAKKINI HELAL ETMİYOR 

Açıklamanın ardından söz alan Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl, 99 yaşındaki annesi Zeycan Yedigöl'ün "Biz çok seslendik, çok üzüldük ama bir çare bulamadık. Çarelerimizi tedavi ettiremedik" şeklindeki mesajını aktardı. Annesinin hakkını cumhurbaşkanına helal etmediğini vurgulayan Yedigöl, "Ağabeyim kaybolduğundan beri onun adını sayıklıyor. Sürekli 'Nurettin ne zaman gelecek?' diye sesleniyor" diyerek şöyle devam etti: "Annem başta cumhurbaşkanı olmak üzere kimseye hakkını helal etmiyor. Diyor ki; öbür dünyaya inanıyorlarsa eğer öbür dünyada Nurettin'in hesabı sorulsun."

EFE: ELLERİ VE GÖZLERİ BAĞLI İŞKENCE GÖRDÜ

Nurettin Yedigöl'ün gözaltında tutulduğuna tanık olan 10 kişiden biri olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Nurettin'in Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'nde gözleri ve elleri bağlı bir şekilde işkence gördüğünü vurguladı. Efe, bu işkencelerin 4 gün sürdüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:

"Gerçeklerin üstü örtülemez. 38 yıl boyunca Nurettin'in Gayrettepe'de işkenceyle katledildiğini, yok edildiğini, kaybedildiğini söyledik. Savcılıklara, mahkeme başkanlıklarına, tüm hukuki mercilere gerekli başvurularda bulunuldu. Fakat suç duyurularıyla ilgili sürekli takipsizlikler çıkarıldı ve dava bir türlü ilerlemedi. Kaybedilme vakası, bu ülkede hakikat ve adalet arayışımızdan hiçbir zaman vazgeçmediğimiz, bu ülkenin en karanlık acılarından biridir. Nurettin devrimci bir insan olduğu için böyle acımasızca katledildi. O acımasız işkenceler bu ülkede onlarca yüzlerce insana yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Biz de tanıklığımızı her dem anlatmaya, Nurettin ve onlarca kaybedilen insanların akıbetini bulmaya devam edeceğiz."

ASKERİ DARBEDEN SİVİL DARBEYE… 

12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren ise, askeri darbelerle başlayıp sivil darbelerle yönetilen bir ülkede yaşadıklarını kaydetti. 12 Eylül'ün yasakçı zihniyetinin devam ettiğini aktaran Eren, şöyle devam etti:

"Sevdiklerimizi kaybedenler bizimle yüzleşmedikçe, hesap vermedikçe bu dava kapanmayacak. Çünkü bizim bitmeyen bir yasımız var. Devletin dili unutmaya ve unutturmaya yöneliktir fakat yasaklarla hiçbir şeyi unutturamazsınız. Kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray'ı önce bize açın, sonra yasakçı zihniyetinizden vazgeçin. Daha sonrasında da sevdiklerimizle ilgili hukuku işleyin, faillerinin bizimle yüzleşmesini sağlayın. Devletin görevi budur. Yasaklarla bizi oyalamayın artık."