Davutoğlu’nun Master planı: Kürtleri diri diri yakın…-Cahit Mervan

Davutoğlu’nun çok merak edilen, kendisi tarafından da allanarak-pullanarak piyasaya sürülmek istenen planın özü budur: Kürtleri diri diri yakın.

Günlerdir bahsediliyordu. Türk başbakanı Ahmet Davutoğlu Kürdistan ve halkların kadim kenti Mardin’de ne açıklayacak diye!

Havuz medyası eliyle kamuoyu barış ve çözümden yana bir beklenti içine sokulmaya çalışıldı.

Ancak Davutoğlu Master planını ilk önce konuşma yaptığı Artuklu Üniversitesi’nde 'Kardeşlik Buluşmaları Konferansı'nda değil de Cizre’de açıkladı:  37 Kürt insanının mahsur kaldığı binayı talimatla bombalattı. Diri diri 9 Kürdü yakarak katletti.

Davutoğlu’nun çok merak edilen, kendisi tarafından da allanarak-pullanarak piyasaya sürülmek istenen planın özü budur: Kürtleri diri diri yakın.

Gerisi boş laf, demagoji ve psikolojik savaştır.

Davutoğlu’nun konuşmasında ciddiye alınacak, üzerinde konuşulacak hiçbir şey yoktur.

Konuşmasında ‘’acaba’’ burada ne demek istedi, ‘’çözüme kapımı aralıyor’’, ‘’yeni bir barış süreci mi’’ başlıyor denilebilecek hiç bir şey yoktur.  Bu konuşmadan, açıklamadan keramet beklemek boş bir çabadır. Saflıktır.

Davutoğlu Kürtlere karşı yürütülen soykırımının malum ilamını yapmaktadır. Kaldı ki bu adamların ne söylediği değil, ne yaptığı önemlidir.

Günlerdir bir binanın bodrum katında göz göre göre insanları işkence ederek katleden, bu katliamı bütün bir Kürdistan halkına karşı ‘’Çin işkencesine’’ dönüştüren, daha konuşmaya başlamadan önce 37 kişinin sığındığı binayı bombalattırarak 9 Kürdü diri diri yaktırtan bir başbakan ne diyebilir ki?

Ancak bunlarda ar ve utanma kalmamıştır.

Hem Kürtleri yakarlar, hem de Kürtlerin evinde ‘’kardeşlikten’’, ‘’huzurdan’’  bilmem neden bahsederler.  Elbette ki bu bayat psikolojik savaş nutuklarının da alıcısı vardır.

İktidarın havuzundan şerbetlenenler, kendi halkına ihanet edenler, çıkar çevreleri, işbirlikçiler, dalkavuklar her zaman olmuştur. Şimdide olacaktır. Bundan garipsenecek bir yan yoktur.

Enteresan olan Davutoğlu’nun ve AKP’nin çırpınışıdır. Davutoğlu’nun son konuşması da gösteriyor ki, TC Kürdistan’ı tekrardan işgal ve Kürt halkını soykırımdan geçirmek için bütün güçlerini cepheye sürmüştür. Kürdistan’daki korucudan, Perinçek’e, Burkay’dan, medyadaki şaklabanlara kadar herkesi seferber etmiştir. Çünkü bu aynı zamanda Erdoğan-Davutoğlu ikilisi için ölüm-kalım savaşıdır.  

Ve bu nedenle korku büyüktür. Kürdistan’da çıktığı seferinin mağlubiyetle sonuçlanması 17-25 Aralık operasyonlarına benzemez. Bu savaştaki başarısızlık son demektir.

Bunu en iyi şimdi Davutoğlu-Erdoğan ikilisini mayın tarlasına süren ordu ve Ergenekoncu güçler bilmektedir. Bu edenle savaşı kazanmak, son Kürt soykırımını tamamlamak ve Kürdistan’ı işgal etmek için çıktıkları seferden zaferle dönmenin telaşı içindeler. 

Ancak bu seferden zaferle dönmeleri artık mümkün değil. Saplandılar ve çıkamayacaklar. Daha çok insan öldürerek, insanları diri diri yakarak, şehirleri, kasabaları yerle bir ederek Kürdistan’da zafer kazanmak, Kürtleri köleliğe mahkûm etmek imkansızdan öteye boş bir haldir. Aklı olan bunu görür. Göremeyenin sonunun ne olacağını ise çok yakında göreceğiz.

Hangi güç, tank, top, uçak, silah, dalkavuk, baharın gelişini önleyebilir ki?

Bu nedenle Davutoğlu’nun konuşmasındaki en boş cümlede zaten ‘’şurada değil burada masa kurarım’’ demesidir.  Daha dün KCK Yürütüme Konseyi Üyesi Duran Kalkan MEDNUÇE TV’de ‘bu ekiple masa filan kurmayacaklarını’ açıkladı.  Davutoğlu öyle bir konuşuyor ki, sanki gidişatın İnisiyatifi kendisindeymiş, gelişmeleri onlar belirliyorlarmış gibi. Böyle bir şey yok.  Gidişatı direniş belirliyor. Zaten Davutoğlu ve Erdoğan’ın telaşı da buradan kaynaklanıyor.

Geçmişte de, şimdide masa kurulması için yalvaranda, yakaranda iktidardı. Erdoğan’dı.

Mademki öyle Davutoğlu masa kurmak için neden şatafatlı konferanslara ihtiyaç duyuyor, bir kamyon dolusu, kendilerinden başka kimseyi temsil etmeyen adamlarla masa kurmaya çalışıyor? Masayı kur ve çöz bakalım. Elini, tutan mı var?

Açıkçası dertleri masa kurmak, barış ve çözüm değil. Dert Ergenekon ile yolu çıktıkları arkadaşlıkta aldıkları Kürdistan’ı tekrardan işgal ve Kürt soykırımını tamamla görevini yerine getirmektir. ‘’Master planı’  denilen şey budur. Adının İngilizce olması da tümüyle özel savaş amaçlıdır.

Elbette Davutoğlu ve ekibi Cizre başta olmak üzere Kürdistan’da uyguladıkları soykırım Master Planı’nın hesabını verecekler. Bundan hiç kimse kuşku duymuyor. Yüreği özgürlük ve insanlık için çarpan her Kürt, bu hesabı sormanın sabırsızlığı içindedir. Öfke Davutoğlu’nu da, Saray’dakini de yıkacak kadar birikmiştir. Hiçbir sahte, yalancı ve özel savaş amaçlı Master planı bunu önlemeye yetmez.   

Hatırlatmakta yarar var: Bugün Davutoğlu’nun Artuklu’da devletin kılıcıyla kurduğu soykırım sofrasına oturanlar en az onun kadar Kürdistan’daki soykırımdan sorumlu ve suçludurlar.  Devletin soykırımını aklayan, onu maruz gösteren ‘ama’, ’acaba’ diyerek bir takım gerekçeler gösterenler de ’diri diri yakın Master planının’ ortaklarıdır.

Yarın tarih şunu soracaktır: Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin talimatıyla TC asker ve polisleri Cizre’de insanları diri diri yakarken sen nerede duruyordun?