Demir: AK, Türkiye’ye göz yumuyor

AİHM’in HDP’li vekillerle ilgili son kararına dikkat çeken avukat Ramazan Demir, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin tavrından faydalanarak kararlı uygulamadığını söyledi.

Avukat Ramazan Demir, AİHM’in HDP’li vekillerle ilgili son kararının, 4 Kasım 2016 darbesini ifşa eden ve çökerten bir karar olduğunu belirtti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ile 13 milletvekili hakkındaki başvuruyu karara bağladı. AİHM, Yüksekdağ ve milletvekillerinin 4 Kasım 2016’da tutuklanmasıyla ifade özgürlüğü, seçme ve seçilme haklarının engellendiğine hükmetti. Selahattin Demirtaş kararındaki gibi, tutuklanmalarının siyasi saikle olduğuna ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi; Türkiye’yi 184 bin 600 euro tazminat ödemeye mahkum etti. Başvuruda haklarında karar alınan siyasetçiler şöyle: Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Besime Konca, Abdullah Zeydan, Nihat Akdoğan, Selma Irmak, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, Nursel Aydoğan, Çağlar Demirel, Burcu Çelik, Leyla Birlik ve tutuklanınca HDP'den kopup istifa eden Ayhan Bilgen. Kararı ANF’ye değerlendiren davanın avukatlarından Ramazan Demir, uygulamanın bağlayıcılığı hakkında şunları söyledi: “Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla bağlı olduğunu 1988-89’da kabul etti zaten. Bununla ilgili bir tartışma yok. Türkiye her hafta, her gün kendi aleyhine verilen kararları uyguluyor zaten.”

KARAR, DİĞER VEKİLLER İÇİN DE

Avukat Ramazan Demir, AİHM kararındaki 18. madde, yani siyasi saiklerle tutuklanma kararı verildiğinin teyidinin çok önemli olduğunu belirterek, “Bu, aslında 4 Kasım 2016 operasyonunu tamamen hem ifşa eden hem de çökerten bir karar. AİHM daha önce Selahattin Demirtaş kararı için zaten esaslarını belirlemişti. Bu konuyla ilgili görüşünü şimdi diğer vekillere de uyguladı” dedi.

BAĞLAYICI AMA UYGULANMIYOR

Demir, Türkiye’nin bu alamda şimdiye kadar üç AİHM kararını siyasi sebeplerden dolayı uygulamadığının da hatırlatarak, şöyle devam etti: “Türkiye’nin bugüne kadar özellikle uygulamadığı üç tane karar var. Biri Xenides-Arestis Kararı, o Kıbrıs Rumlarıyla ilgili dava. Diğerleri Selahattin Demirtaş, bir de Osman Kavala. Üçü de siyasi davalar. Türkiye bu insanların tahliye olmamaları için Avrupa Konseyi (AK) nezdinde sahip olduğu o rahatlıktan faydalanıyor. Daha doğrusu Konsey’in ağır aksak işleyen mekanizmasından faydalanıyor bir şekilde. Yoksa eninde sonunda o kararları uygulayacak. Bugün yayınlanan kararın da Demirtaş kararının da Kavala kararının da şöyle bir niteliği var; bir ihlal kararı verildikten sonra devlet olarak, ihlalden önceki durumu tesis etme yükümlülüğünüz var. Yani AİHS’nin 46. maddesi uyarınca yapmalı bunu. Burada bağlayıcı olup olmadığı konusunda bir tartışma yok. Esas tartışma uygulanıp uygulamama meselesinde kitleniyor. Türkiye, şu an kendisi açısından Demirtaş ya da Kavala kararını uyguladığını, ilk dosya kapsamında zaten tahliye ettiğini, dolayısıyla mahkeme kararını yerine getirdiğini iddia ediyor. AİHM de Demirtaş kararında olduğu gibi ‘hayır sen aynı delillerle ikinci defa tutukladın’ diyor.”

KONSEY DE GÖZ YUMUYOR

Avukat Demir, Türkiye’nin aynı şeyi söyleyip durduğunu Avrupa Konseyi’nin ise bu anlamda bir şey yapmadığına dikkat çekerek, şunları ekledi: “Hükümet burada top çeviriyor. Hala aynı şeyi söylüyor. Konsey nezdinde Türkiye'nin sahip olduğu statüyü de hakları da kaybedebileceği bir noktaya götürebilir süreci. Sürekli aynı şeyi söylüyoruz, o yüzden çok fazla tekrara kaçtı ama Türkiye'nin Konsey üyeliğinin askıya alınması dahil, oradaki sahip olduğu statü ve haklarını kaybetmesi anlamına gelebilir bu durum. Çünkü Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi. AİHM, Konsey’in bir organı. Onun kararlarına uymuyorsunuz, uymayacağınızı da söylüyorsunuz. O zaman Konsey’de yeriniz yok ama maalesef Avrupa Konseyi de çok zayıf kalıyor bu konuda. Bir türlü elini sağlam bir şekilde masaya vuramıyor, çünkü o da sonuçta politik bir yapı.”