Demir: Şehitler en önemli cesaret kaynağımızdır

Tüm halklara umut kaynağı olan Rojava Devrimi’nin şehitlerin kanıyla güçlendiğini ifade eden Kobanê Saziya Malbaten Şehidan Kurumu Eş Başkanı Kelime Demir, 'şehitler en önemli cesaret kaynağımızdır' dedi.

Dördüncü yılını tamamlayan Rojava devrimi emin adımlarla hedeflerini de genişleterek büyümeye, bölge ve dünya insanlığına umut olma ve direnebilme kaynağı olmaya devam ediyor. 19 Temmuz Devrimi’nin devam edebilmesi için başta Kürt kızları ve erkekleri olmak üzere değişik halklardan insanlar burada hayatlarını kaybetti. Devrimin dördüncü yılını Kobanê Saziya Malbaten Şehidan Kurumu’nun Eş Başkanı Kelime Demir ile konuştuk.

Devrim aşamasına gelmeden önce hem tüm Rojava Kürdistan’ını hem de Kobanê’yi anlatabilir misiniz? Devrim nasıl bir ortamda doğdu?

19 Temmuz Devrimi öncesinde Rojava halkımız oldukça zorlanmalar ve zahmetler yaşadı. Dil yasaktı, Kürt kültürü yasaktı. Okullarda Kürtçe eğitim olmamasını bırakın, Kürtçe konuşmak yasaktı. Kürtler üzerinde fiziki ve manevi işkence vardı. Devrim öncesinde Kürt halkı kendi haklarını savunamaz bir durumdaydı. Halkımızın büyük bir bölümü burada kimliksiz yaşadı, kimliksiz olunca bir hak sahibi de olamıyorlardı. Kimliksizlik tanınmazlığı da beraberinde getiriyordu. Arap okulunda okuyan bir Kürt çocuğu okuduktan sonra bir meslek sahibi olmada diğer halklara göre çok az haklara sahip oluyordu. Rejim zamanında Kürt bölgelerini kalkındırma amaçlı hiçbir yatırım yapılmıyordu. Yatırımlar daha çok Arap nüfusunun olduğu yerlere yapılıyordu. Kürdistan’a yerleştirilmiş Araplar Kürtlerden daha varlıklı bir hayat sürüyorlardı.

Biz Kobanêlilerin en belirgin özelliğimizden birisi ‘sert kafalı’ olmamızdır. Şartlandığı bir şeyi başkaları başka bir biçimde ikna edemez. Bağlılığı da böyle bir şeye bağlandığında onu bırakması çok zordur. O yüzden Suriye rejimi Kobanê halkına tedbirli yaklaşıyor, hatta Kobanê’den çekiniyordu. Bunu kapatmak için de Kobanê halkına çok sert davranmıştır. Küçük bir şehir olmasına rağmen rejim Kobanê’de çok güçlü kurumlarıyla yer aldı. Siyasi, askeri, ekonomik ve asayiş konularında çok güçlü kurumlaşmasını burada kurmuştu. Bu sistem altında yaşayan Kobanê halkı haklarından uzaklaştırılmış bir şekilde toprağına , suyuna sahip kılınamaz bir hale getirilmek istenmişti. Rejim bu baskıcı haliyle kısmen de başarılı oldu.

19 Temmuz devrimi başlamadan Suriye’de bir kriz başlamıştı. Bu krizin Rojava’ya bir etkisi oldu mu? Olduysa nelerdir?

Arap Baharı diye başlayan süreç Arap dünyasında önemli alt üst oluşları yaşadı. Suriye’ye sıçradığında da beklentiler diğer Arap ülkelerinin yaşadığı durumun yaşanacağı sanılıyordu. Esad rejiminin gideceğine inanan karşıtları bir süre rejime muhalefet ettikten sonra yönünü Kürt bölgelerine, yani Rojava’ya döndüler. Buraların önemini anlamalarının yanında asıl önemli neden, bu güçlerin de Kürtleri, Rojava Kürdistan’ını denetimlerine almak istemeleriydi. Bu sadece siyasi bir yönelim değil, Kürt inkarı zihniyetinin bu güçlerde de hakim olmasının bir sonucudur. Rejim buradan uzaklaştı, ama hem Özgür Suriye Ordusu hem de El Nusra aynı zihniyetle Kürt bölgelerine saldırdılar.

Rojava Kürtleri ve özellikle de Kobanê halkı devrim için kalkabilme temelini cesaretini nereden aldı?

Bu cesaretin en belli başlı kaynağı, Kürt halkının önderi Abdullah Öcalan’ın fikir ve felsefesiydi. Bunun yanında bu felsefeden etkilenen yüzlerce Kobanêli Kürt kızı ve erkeği dağda verilen mücadeleye katılmıştı. Şehitler olmuştu. Buna bağlı olarak Kuzey’deki Kürt halkının yıllardır verdiği mücadele Rojava’daki bizlere büyük bir moral ve direnebilme düşüncesi aşılamıştı. Kobene’nin yine tarihsel bir önemi var; Önder Öcalan Orta Doğu’ya geçerken Kobanê’den geçmiş ve burada bir süre kalmıştı. Bunun da Kobanê halkı üzerinde büyük bir etkisi oldu. Ve yine PKK mücadelesindeki şehitlerin çok büyük direnme katkısı olmuştu. PKK mücadelesi içerisinde şehit düşen Kobanêli kızlar ve erkeklerdi. Şehit Dicle ve Şehit Firaz Kobanê’liydiler. Bu ve daha sonraki şehitler bu halkın direnmesinde, mücadele için ayağa kalkmasında moral kaynağı oldular. Şehitler en önemli cesaret kaynağımızdır. Ölüme bu anlamda, yani ‘anlamlı ölüme’ mana verildi. Zaten rejimin denetiminde her gün bin defa ölüyorduk. Yaşamın bir anlamı kalmamıştı. ‘Şerefli ve onurlu bir ölüm, boş yaşamaktan daha anlamlıdır’ denildi.

Bu temeller üzerinden 18 Temmuz’a gelindi. O gün şehirde genel Halk Meclisi toplantısı yapıldı. Bu toplantı sonrasında gece saat 01’de şehirde rejime ait bulunan merkezi üç noktaya baskın düzenlenmesi kararı alındı. Bu karar aşamasına gelene kadar da hem öz savunma hem de halk örgütlülüğü anlamında önemli bir düzey yakalanmıştı. Gece yapılacak baskında herhangi bir karşı koyuş için öz savunma birlikleri de hazırdı. Zaten bu hazırlığın olması gerektiği düşüncesi, henüz Suriye’deki karışıklıklar ilk başladığı dönemde fark edildi. Bu karışıklığın bir gün gelip Kürtlerin de kapısını çalacağı fark edildiği için halk ve öz savunma örgütlülüğü çalışmaları yapılmıştı. Bu konuda, özellikle 2004 yılında Qamışlo’da yapılan katliamdan önemli tecrübeler de çıkarılmıştı. Bu temeller üzerinden gece 01’de yapılan bu eylem karşısında kararlılığımızı anlayan rejim güçleri, bir direniş göstermeden teslim oldular. Bir yıl kadar bu biçimde rejim güçleri Kobanê’de kaldı, sonrasında kendi birliklerine gittiler.

Halk 19 Temmuz’u nasıl karşıladı? Nasıl katıldı?

Halk tabii ki bir şaşkınlık içerisindeydi. İnanamadıkları bir şey gerçek olmuştu. Bir taraftan sevinç yaşanırken diğer yandan eski korku ve endişeler vardı yani hala rejimin geri geleceği düşüncesi vardı. Ama sevinç daha fazlaydı. Köylerden şehre doğru şehirden köye doğru sürekli bir akış vardı. Herkes sevincini nasıl göstereceğini bilemiyor, şenlikler düzenliyordu. Kobanê’de başlayan bu devrimi daha sonra Rojava’daki diğer yerler, yani Qamışlo ve Afrin takip etti. Bunun da ayrı yaşanmasının en önemli nedeni; Rojava Kürdistanı’nın rejim tarafından parçalanmış olması ve her üç bölge arasına Arap nüfusunun yerleştirilmesiydi. Fakat bir ayrıntıyı unutmuşlardı; o da bedenen ayrı olabilirler ama Önder Apo’nun fikri her üç kantonda da aynı düzeyde yaşanıyordu.

Devrimin başlangıcından sonraki gelişmeleri anlatabilir misiniz? Şehit Aileleri Kurumu Eş başkanısınız. Kansız başlayan bir devrimde ilk kan nasıl döküldü? bundan dolayı şehitlerin devriminizdeki yeri nedir?

Kobanê’de başlayan bu devrim 1 yıl boyunca sorunsuz devam etti. 1 yıl sonrasında kutlama yıl dönümleri yapıldı. Bu kutlama töreninden bir gün sonra 20 Temmuz 2013’de Gire Sipi tarafından El Nusra çeteleri Kobanê köylerine saldırıya geçti. Devrimden sonra Kobanê bir çember altındaydı. İlk önce Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından daha sonra hem ÖSO hem de El Nusra çeteleri tarafından bir kuşatmayı yaşıyorduk. 20 Temmuz’da başlayan bu saldırıda bir çocuk babası Mahmut arkadaş şehit düştü.

Devrimden sonra da halkımız hem şehirde hem de köylerde kendi öz savunmasını yapmak için örgütlenmiş ve kendini savunmak için silahlanmıştı. Mahmut arkadaş da onlardan birisiydi. Diyebiliriz ki devrimin ilk şehidi Mahmut arkadaştır. Ondan sonra şehitler verilmeye başlandı. Bu şehitler devrimin daha kalıcılaşmasını sağlarken, bugün yaşadığımız gelişmeleri de onların bu fedakarlığı sayasende yaşıyoruz. Kürt rengiyle başlayan devrim şehitler sayesinde Kuzey Suriye federasyonlaşmasına giderken, bu devrimin daha da kalıcılaşması için bu topraklarda yaşayan tüm halklardan devrimin şehitleri oldu ve oluyor. Kobanê direnişinde gördük ki, Avrupa’dan Avusturalya’ya, Amerika’dan Kanada’ya ve oradan Türk halkına kadar tüm halklara umut kaynağı olan Rojava devrimi başka halklardan şehitlerin kanıyla da güçlendi.

Mahmut arkadaşın şehadeti halka büyük bir güç kaynağı oldu. Onun şehadetiyle birlikte halk bu mücadelede daha güçlü yer aldı. Yaşayabilmek için mücadele etmek gerektiğini daha iyi anladı. Mahmut arkadaş evli ve çocuk babasıydı ama özgür yaşayabilmek için şehadetin gerekliliğini halka aşıladı. Bununla da kalmadı, bu topraklarda yaşayan diğer halklar da bu şehitlerin kanlarıyla kardeşliklerini daha da güçlendirip birleştirdiler. Kobanê savaşında yaşanan bu durum şimdi Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’nda daha da belirgin hale gelmiştir. 

...