Demirtaş: Erdoğan barıştan korktuğu için İmralı'nın kapılarını kapattı

İskandinavya Kürt Kültür Festivali’nde bir konuşma yapan Demirtaş, Erdoğan'ın barıştan korktuğu için İmralı'nın kapılarını kapattığını söyledi.

İsveç'in başkenti Stockholm'de dün aşkam düzenlenen İskandinavya Kürt Kültür Festivali'nde bir konuşma yapan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, barışa giden yolun İmralı'dan geçtiğini, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın sağlığı ve güvenliği ile ilgili bilgi alındıktan sonra barışın kapısını aralayacak bir cümlenin duyulabileceğini ancak Erdoğan'ın barıştan korktuğu için İmralı'nın kapılarını kapattığını söyledi.

Kürt halkının Öcalan'ın sağlığı ve güvenliği konusunda oldukça kaygılı olduğunu hatırlatan Demirtaş'ın “Bizim o kapıyı açmamız lazım. Barışa doğru giden yolun kapısını, kilidini açmamız lazım. O'nun etrafında direnişin örgütlenmesinin nedeni budur. Biz barış konusunda gerçekçiysek, samimiysek İmralı'da bu kadar ciddi bir durum yaşanırken sonuç alınamayacağını bilmemiz lazım. Siyaset ve mücadele sonuç alma işidir. Sonuç almak için de mutlaka İmralı'nın kapılarının açılması lazım.” şeklinde sözleri alkış, zılgıt ve Biji Serok Apo sloganlarıyla karşılık buldu.

Demirtaş, konuşmasının önemli bir bölümünü Bakur ve Rojava'daki gelişmeler, Kürtlerin ulusal birliklerini sağlamalarının ve diasporada yaşayan Kürtlerin dayanışmayı ve mücadeleyi yükseltmelerinin önemi üzerinde yoğunlaştırdı.

MÜCADELE ARTIK SONUCA DOĞRU ADIM ADIM İLERLİYOR

Kürt Halkının 1916 yılında imzalanan Skyes-Picot Anlaşması'yla dört parçaya bölündüğünü, her parçada yaşayan Kürtlerin katliamlar, sürgünler ve yok olmayla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Demirtaş, “Kürt halkı 100 yıl sonra özgürlüğünü ele alma fırsatını bir kez daha elbette heba edemez. Onun için sadece ülkede değil, diasporada; Avrupa'da, Amerika'da, Kanada'da, Çin'de, Rusya'da ta Avustralya'da nereden olursa olsun yaşadığımız her yerde büyük bir atılım mücadelesi, atılım kampanyasının ta da zamanıdır. Bu mücadele artık daha fazla uzamayacak. Bu mücadele artık sonuca doğru adım adım ilerliyor. Rojava'da, Bakur'da, Başur'da kısa zaman içerisinde göreceksiniz büyük değişimler olacak ve tüm dünya, Kürt halkı kendi birliğini, ittifakını sağlamış mı sağlamamış mı buna bakacak. Kendi içinde parçalanmış bir halk, ulusal birliğini kuramamış bir halk tarihi fırsatı kaçırma tehlikesiyle karşı karşıyadır” şeklinde konuştu.

ERDOĞAN'I GERİLETMENİN YOLU DİRENİŞ VE MÜCADELEYİ YÜKSELTMEKTEN GEÇER

Erdoğan rejimini, Türk faşizmi ve ırkçılığını geriletmenin yolunun ittifakları genişletmekten, direniş ve dayanışmayı yükseltmekten geçtiğine vurgu yapan Demirtaş, şunları kaydetti:

“Bugün Türkiye'de Erdoğan rejimi, Türk ırkçılığı, faşizmi ve aynı zamanda bir kez daha diğer halkları, inançları yok etme anlayışına dayanan tekçiliği ortadan kaldırmanın ve geriletmenin yolu da ittifaklarımızı genişletmektir. Kürt halkı bulunduğu her yerde direnişini ortaya koyuyor. Bundan hiç şüphem yok. Bunu büyük bir fedakarlıkla yapıyor. İnanın Erdoğan rejimi ve hükümetinin bizlere, halka yönelik saldırıları başka bir partiye, başka bir harekete yapılsaydı darmadağın olurdu. Fakat biz hala ayaktayız. Kürt halkının, gençlerinin fedakarlıkları sayesinde ayaktayız. Bu halkın en değerli evlatları kendilerini feda ettiler. Bütün dünyanın gözü önünde IŞİD gibi barbarları, tecavüz ordusunu durdurmayı başaran yine aynı kahramanlardır.

Belki birileri Rojava'daki kahramanlığı anlamıyor olabilir. Rojava'da yazılan destanı birileri kendince terörizm gibi görebilir. Ama bütün dünya kimin ne terörü uyguladığını bizden daha iyi görüyor. Kimin orada barbar IŞİD terörizmini nasıl fedakarlıkla durdurduğunu daha iyi görüyor.”

Geçmiş hükümetlerin, Demirel'iyle, Çiller'iyle, Ecevit Koalisyon Hükümeti'yle Kürt halkının iradesini tanıma yerine son ferdine kadar öldürme ve yok etme politikasını uyguladıklarını hatırlatan Demirtaş, yakın dönemde eski Başbakan Davutoğlu'nun da 'bitirdik, bitireceğiz' naraları attığını, bu yılın ocak ayında 'kökünü kazıdık, bitişini yakında ilan edeceğiz' gibi laflar ettiğini hatırlattı.

ÖĞRETMENLER HALKIMIZIN ONURUDUR, SAHİP ÇIKACAĞIZ

Davutoğlu’nun nerede olduğunu soran Demirtaş, “Bu direniş Davutoğlu'nu götürdü. Şimdi sırada bunlar var. Bunlar da gidecek. Bedeli ağır oluyor. Fedakarlık ağır oluyor. Tabii ki bunların farkındayız. Daha üç gün önce 11 bin Kürt öğretmen açığa alındı. İşten atıldı. Bunun tek bir gerekçesi var. Cizre yakılıp yıkılırken grev yaptı bu öğretmenler. Cizre'deki yıkımı, katliamı durdurmak ve orada bodrumlarda gençlerin diri diri yakılmalarını engellemek için öğretmenler bir günlük grev yaptılar. Bunların hepsi işten atıldı. Ben buradan bir kez daha o öğretmenlere şunu söylüyorum. Karşı karşıya olduğunuz durum zor bir durum. Bunu biliyoruz. Sizlere yakışan şey kendi ana dilinizde Kürt çocuklarına eğitim yaptırmaktır. Siz bizim onurumuzsunuz. Bu halkın onurusunuz. Sizlere sahip çıkacağız. Sahip çıkmak zorundayız” dedi.

İşten atılma dalgalarının yaygınlaşabileceği, sağlıkçıları ve diğer meslek gruplarını da kapsayabileceği uyarısında bulunan Demirtaş, “Erdoğan şunu diyor. Bana boyun eğmeyen, benim önümde düğmesini iliklemeyenlerin bu devlette yeri yok” dedi.

Kürt halkının çaresiz olmadığını söyleyen Demirtaş şunları söyledi: “Herkes bunu göze almalıdır. Faşizm baskı ve zulmünü arttırabilir. Çok daha büyük çılgınlıklar da yapabilir fakat zulüm arttı diye gerileyecek halimiz yok. Bir halkın özgürlük davası başka türlü kazanılır mı? Bütün Ortadoğu’da tüm uluslararası güçler kendi hesaplarını kendi hesaplarını bizim anavatanımızda, bizim topraklarımızda görmeye çalışıyor.”

HALKI OLAN BİZİZ, MEŞRU OLAN BİZİZ, BİZ KAZANACAĞIZ

Her devletin farklı çıkarları olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Her devlet şu ya da bu şekilde Kürtleri ya tetikçi olarak kullanmak istiyor, ya Kürtleri bu mücadelede öncü olarak kullanmak istiyor ama kendi işgaliyle bunu yapmaya çalışıyor. Kürtler de 100 yıl önceki Kürtler değil artık. Örgütlüdür, bilinçlidir, fedakardır. Ordusu da var. Siyasetçisi de var. Rojava'daki kahramanlıklar bunun örneğidir. Türkiye'de Kürt halkının öncülüğünde yürüttüğü mücadeledeki başarılar bunun örneğidir. Bir şey var. Biz kazanacağız. Böylesine zorlu bir mücadeleden biz kazançlı çıkacağız. Çünkü haklı olan biziz, meşru olan biziz ve gücü olan da biziz. Bugün sırtını halka dayamayan, sokağa dayalı mücadeleye dayanmayan hiç bir güç ayakta kalamaz. Öyle masa başında kazanılacak bir mücadele değil. Kürt Halkı da her yerde, yaşamın her alanında kahramanca bir mücadele yürütüyor. Öylesine büyük fedakarlıklar yapılıyor ki, insanlar canından, malından, evladından, köyünden, evinden, işyerinden her şeyden vaz geçiyorlar. Sadece özgürlük davasından ve onurlarından vazgeçmiyorlar” ifadelerini kullandı.

Diasporada yaşayan Kürtlerin bu fedakarlıkları görmeleri ve dayanışmayı sürdürmeleri gerektiğini söyleyen ve yakında Kurban Bayramı'nın olduğunu hatırlatan Demirtaş, katılımcılarından kurban ve yardımlarını Kürdistan'da evleri yıkılan ve talan edilen Kürtlere göndermeleri çağrısı yaptı.

DEVLET AYLARDIR ŞIRNAK'TA HIRSIZLIK YAPIYOR

Türk devletinin soykırım operasyonları sırasında Kürdistan'da büyük yıkım ve katliamlar gerçekleştirdiğini hatırlatan Demirtaş, “Şırnak diye bir şehir yok artık. Koskoca bir şehri yağmaladılar, talan ettiler, yıktılar. İşyerlerindeki tüm eşyaları yağmaladılar. Korucularla birlikte özel harekat tek tek evlere girip değerli eşyaları yağmaladılar. TIR’larla, kamyonlarla insanların beyaz eşyalarını çaldılar. Bir devlet düşünün ki aylardır Şırnak'ta hırsızlık yapıyor” şeklinde konuştu.

‘BU KADAR BEDELİ ÇOCUKLARIMIZ, TORUNLARIMIZ ÖZGÜR OLSUN DİYE ÖDEDİK’

Demirtaş, Kürt halkının geçmişi ve yakın tarihinin katliam ve acılarla dolu olduğunu hatırlattıktan sonra da “Önümüzdeki yüz yılda bunların yaşanmayacağını ve bu kadar bedeli çocuklarımızın ve torunlarımızın özgür olsun diye ödedik, ödemeye de devam edeceğiz. Buna değiyor, değdiğini de görüyoruz. Ortadoğu, Mezopotamya'nın en değerli topraklarında, orada altın ilan edilen Dicle Fırat Havzasında özgürlük kazanmak bedel ödemeden olmuyor. Gerçi biz kutuplarda yaşasaydık, orada Kürtler kendilerine buzdan bir kulübe yapsaydı Erdoğan'ın zoruna giderdi ve orayı yıkmaya çalışırdı. Biz kutuplarda yaşayan bir halk değiliz. Dünyanın en değerli topraklarında ve merkezinde yaşayan bir halkız” dedi.

Bu yıl 20'incisi düzenlenen İskandinavya Kültür Festivali'inde coşku ve kararlılık hakimdi. 15 Kürt kadın derneğinin Uppsala ilinden cuma günü Kürt Halk Önderi Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması talebiyle başlattıkları uzun yürüyüş, festivale katılımla son buldu.

Ellerinde Öcalan'ın portresi, KCK; PKK; PYD; YPG/YPJ ve KJAR bayraklarını taşıyan çoğunluğu kadın eylemcilerin festival salonuna girişleri, alkış, zılgıt ve “Biji Apo” sloganlarıyla karşılık buldu.

Nasır Rezazi, Rojda, Aram Serhad, Kova Heval'ın söyledikleri Kürtçe türküler eşliğinde Kürdistanlılar, büyük gruplar halinde hep birlikte halaya durdular. Çocuklar ve yetişkinlerden oluşan folklor grupları da Kürt halk oyunlarından örnekler sunarak geceye renk kattı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık'ın sinevizyonla katılımcılara hitap ettiği festivalde Rojava Komiteleri, KNK, PJAK ve diğer örgütler adına yapılan konuşmalarda Türk devletinin Cerablus'u işgali, Kuzey Kürdistan'da süren katliamları kınandı ve dayanışma mesajları verildi. 

...