Dersim: Bugün Erdoğan'a engel olunmazsa yarın çok geç olacak

Erdoğan'ın DAİŞ çetelerini yeniden eğitip Avrupa'ya yolladığını söyleyen YJA Star Anakarargah Komutanı Beritan Dersim, Avrupa devletlerine, "Bugün Erdoğan'a engel olmazsanız yarın çok geç olacak" diye seslendi.

Stêrk TV'de yayımlanan programda konuşan YJA Star Anakarargah Komutanı Beritan Dersim, kaos ve savaştan beslenen hegemonik güçlerin Ortadoğu'da Erdoğan'ı kullandıklarını belirterek, şunları söyledi:

"Erdoğan bu güçlere, 'ben DAİŞ'i kontrol altında tutarım ama siz de beni iktidarda tutun' diyor. Zaten Erdoğan da hegemonik güçlerin kontrolünde. Bunlar danışıklı dövüş. Amerika da NATO da Avrupa da bunları biliyor. Bu yüzden Erdoğan her yere saldırıyor. Libya'ya gidiyor, Yunanistan'a gidiyor, belki yarın Osmanlı'daki gibi Viyana kapılarına dayanacak. Çünkü Erdoğan ve Bahçeli'nin temsil ettiği milliyetçi şovenist kesim barbar bir kesim. Orta Asya'dan gelmişler, sadece savaş, işgal ve talandan anlıyorlar.

Erdoğan faşizmine karşı çıkan tek güç PKK'dir. PKK sadece Kürtlerin değil, tüm ezilen halkların kurtuluşu ve son şansıdır. Eğer bu şans hem Kürtler hem de diğer halklar tarafından kullanılmazsa kazanımlarını kaybetmek bir yana daha büyük katliamlarla yüz yüze kalırlar. Eğer halklar özgür yaşamak istiyorsa her şeyden önce önderliğe sahip çıkmalı."

'SİSTEM KAOS VE TIKANMA HALİNDE'

Dersim, röportajın ilk bölümünde şu değerlendirmelerde bulundu:

"Hem özgürlük hareketi yönetimi hem de HPG Anakarargah Komutanlığı tarafından süreç geniş bir şekilde değerlendiriliyor. Dünyada ve Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, örgütümüz tarafından değerlendiriliyor ve kamuoyu ile paylaşılıyor. Önderlik, savunmalarında şu an yaşadığımız süreci çok geniş bir şekilde değerlendirmişti zaten. Rêber Apo'nun savunmalarında tespit ettiği her şey bir bir yaşanıyor. Kapitalist modernite çok ciddi bir tıkanma yaşıyor. Sistemin yaşadığı kaos gün geçtikçe derinleşiyor. Bu kaosun yansıması çok kötü sonuçları da beraberinde getiriyor. Önderlik de demişti, bu sistem kendisiyle birlikte hastalık, tahribat, savaş üretiyor diye.

Kapitalist sistem yok olmaya doğru gidiyor, tabii ayakta kalmak için de çabalar sarf ediyor. 3. Dünya Savaşı da bu sistemin kurtuluşu içindir. 3. Dünya Savaşında hegemonik güçler sistemlerini ayakta ve canlı tutmak istiyor. Bu yüzden her yerde savaş ve kaos çıkarıyorlar. Bu kaos ve savaştan faydalanarak, yeni bir sistem yaratıyorlarmış gibi insanları kandırmak istiyorlar. Zihniyet değişmedikçe, bu zihniyetin yönettiği sistem değişmedikçe, kapitalist modernitenin yarattığı sorunlar çözülmez. Aksine gün geçtikçe daha da derinleşir. Hegemonik güçler dünyanın neresinde bir soruna çare olmuşlar? Aksine nereye müdahale etseler orada sorunlar daha da büyüyor, yoksa bile sorun yaratılıyor.

Bu sistemin tıkandığı yer şu an Ortadoğu'dur. Tabii Ortadoğu'da yaşananlar sadece Ortadoğu'yu ilgilendirmiyor. Sistemin yaşadığı kriz Ortadoğu'ya savaş ve ölüm olarak yansıyor. Büyük acılar yaşanıyor. Bu kadar savaşın, ölümün, kaosun, kan dökülmesinin sorumlusu kim? Kapitalist Modernite sistemidir. Bu sistemi temsil edenler de hegemonik güçlerdir. Bu yüzden çıkarları için, sistemin ömrünü uzatmak için elinden ne geliyorsa yapıyorlar. Afganistan'dan tutun Kuzey Afrika'ya kadar yaşanan bu savaşlar kendiliğinden ortaya çıkmadı. Doğru Ortadoğu halkı ulus devlet sisteminden rahatsız oldu, artık tahammül edemeyecek noktaya geldikleri için başkaldırdılar, bu isyanın adına da Arap Baharı dediler.

'RAHATSIZLIK VE UYANIŞ VAR'

Kapitalist modernite dünyayı yönetmek için ulus devletleri yarattı. Ama sistemin tıkanması ulus devletlerde de yansımasını buldu. Dünyanın sadece küçük bir kesimin bu sistemden faydalanması sağlandı, geri kalan kesime ise ölüm, savaş reva görüldü. Tüm dünyada bu sisteme karşı bir rahatsızlık, karşı çıkma durumu var. Kadın öncülüğünde insanlarda bir uyanışın olduğunu fark eden sistem kendini savunmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. En büyük yöntemleri de korkutma, öldürme, tutuklama, infaz etme. Yani bu konuda bütün faşizan yol ve yöntemleri insanlar üzerinde uyguluyorlar.

Amerika'da, Asya'da, Ortadoğu'da, her yerde yöntemleri aynı. İnsanları korkutmak, yıldırmak istiyorlar. Örneğin Amerika'da George Floyd'un öldürülme sebebi de budur. İnsanlar nefes alamaz duruma geldiler. Bu sadece siyahların, Arjantin halkının, Katalan halkının, Belarus'un sorunu değil. Dikkat edin, dünyanın her yerinde insanlar bu sisteme karşı ayaklanıyor. Kapitalist sistem bunu gördüğü için bir değişim yaratma peşinde. Ama bu değişim halkların ve insanlığın hizmeti ya da çıkarı için değil. Söylemde insanlık için yaptıklarını söylüyorlar ama öyle değil. Bu konuda halkın bir arayışı var. Özgürlük, demokrasi, eşit yaşamın olduğu bir sistem arayışı var. Yerine nasıl bir sistem getireceklerini biliyorlar ama bunu tam olarak nasıl örgütleyeceklerini bilmiyorlar.

'ÖNDERLİĞİN PARADİGMASI PANZEHİR'

Yaşanan sorunların sebebi olan bu sisteme karşı bir isyan da var fakat yerine ne konulacak, alternatifi nedir? Herkes kendince bir şeyler söylüyor ama gerçek olan Serok Apo'nun paradigmasıdır. Bu da Demokratik Modernite'dir. Önderliğimizin geliştirdiği paradigma ancak panzehir olabilir. Onun dışında hiçbir alternatif insanlığın sorunlarına çözüm olamaz. İnsanlığın sorununa çözüm olacak kişi Rêber Apo'dur, paradigması, felsefesi ve önerileridir. Sistem hastalıklarının ilacı Rêber Apo'nun geliştirdiği paradigmadır, bunun dışında hiçbir yol, yöntem panzehir olamaz. Herkes de bunu biliyor.

'DOĞA DA ARTIK KAPİTALİST SİSTEMİ KALDIRAMIYOR'

Önderlik herkesten önce 3. Dünya Savaşının yaşanacağını tespit etti. Kapitalist modernite sistemi savaş istiyor, çünkü ömrünü uzatmak için buna ihtiyaç duyuyor. Hegemonik güçler savaşsız duramıyor. Bir yerde savaş dursa, diğer yerde başlatıyorlar. Neden PKK'ye, demokrasi güçlerine karşı çıkıyorlar? Neden uluslararası komplo oldu? Önderlik neden esir alındı? Neden hegemonik güçler bu komploya dahil oldu? Önderlik sadece Kürt halkının sorunlarını çözmek için mi mücadele ediyordu? Hayır, sistemin yarattığı sorunları tahlil etti, buna karşı alternatif geliştirdi ve bu bir tehlike olarak görüldü.

Önderlik kapitalist modernite sistemine karşı alternatif yarattı. Doğru bu sisteme karşı gelen birçok kişi var. Kitap yazıyorlar, ansiklopedi yazıyorlar, programlara katılıyorlar, akademilerde ders veriyorlar ama PKK dışında alternatifini uygulayan bir güç yok. Sisteme karşı gelenler çok iyi şeyler söylüyorlar, dile getiriyorlar ama uygulama güçler yok. Sadece sözde kalıyor ama önderlik aynı anda alternatifini geliştirdi. Sadece eleştirip, karşı çıkmıyor, analiz ediyor, tahlil ediyor, derinlikli bir şekilde ele alıyor ve alternatifini yaratıyor. Önderlik bu yüzden şu an İmralı'da. Hegemonik güçler bu yüzden önderliği esir aldılar.

Sistem önderliği kendisine tehlike olarak gördüğü için bertaraf etmek istedi. Uluslararası komplo da bu yüzden geliştirildi. Sistemin yarattığı bu kaos ve kargaşa hâlâ devam ediyor. Bundan sonra daha da derinleşecektir. Son süreçte koronavirüs hastalığı ortaya çıktı. Korona da bu sistem tarafından yaratıldı. Kendiliğinden olmadı. Sistem bu hastalığın ortaya çıkmasına sebep olacak bir ortam yarattı. Belki daha büyük hastalıklar da çıkacaktır. Yani doğa da artık kapitalist sistemi artık kaldıramıyor. Doğa artık kapitalist modernite sistemini bertaraf etmek istiyor. Tabi, onlar da bunu görüyor ve bunun önünü almak için de savaş ve kaos yaratıyorlar. Savaşın merkezini de Ortadoğu olarak seçmişler.

'ÖNDERLİĞİN PARADİGMASINI TÜM DÜNYAYA YAYMAK İSTİYORUZ'

Ortadoğu'nun merkezinde de Kürdistan ve Kürtler var. Kürtler de bir taraf sonuçta. Özgürlük hareketi olarak kapitalist sisteme karşıyız. Ona karşı alternatif olarak gelişiyoruz. Üstelik önderliğin geliştirdiği sistemi Kürdistan'dan Ortadoğu'ya ve tüm dünyaya yaymak istiyoruz. Kapitalist modernite sisteminin Ortadoğu'daki yürütücülerinden biri de faşist Erdoğan ve ortağı Devlet Bahçeli'dir. Bunlar hegemonik güçlerle aynı zihniyete sahipler. Bu zihniyet değişmediği sürece, kim iktidara gelirse gelsin bu sorun devam eder. Şu an mesela birçok yerde seçim var bu sistemin bir oyunu. Seçim meselesine önem vermiyor değiliz ama biri gidiyor, diğeri geliyor. Biri daha yumuşak, diğeri daha faşist. Oysaki hepsi aynı zihniyete sahip, aynı sisteme hizmet ediyorlar. Bunun dışında bir alternatif yok. Halkı da bakın seçim yapılıyor diye kandırıyorlar. İnsanlar da diyor demek ki böyle tercih ediyorlar.

Trump geliyor, kötünün iyisi diyorlar. İnsanlar bu duruma gelmiş halde. Yani kötünün iyisi veya kötü bunlardan birini tercih etmeye zorlanıyorlar. Ama toplumun alternatifi bu olmamalı. Ne vadediyorlar? Diyorlar mı, savaşı sonlandıracağız, demokrasiyi geliştireceğiz, insanların haklarını vereceğiz, diyorlar mı? Mesela Trump ve Biden Kürtler katlediliyor, Türk devletinin işgalinin önünü alacağız, Kürtleri kurbanlık koyun gibi Erdoğan'ın önüne attık, özür dileriz, diyorlar mı? Hayır. Biri şiddetle tanınıyor, diğeri farklı yöntemleriyle. Sonuçta insanlar bu ikisinden birini tercih etmeye mecbur bırakılıyor. Türkiye'de de işte erken seçim olur mu, Erdoğan giderse yerine kim gelir, Kılıçdaroğlu mu gelir... Sorun bu değil ki.

İnsanlar tercihlerini kötünün iyisine getirmemeli. İnsanlar seçime mahkum edilmemeli. İktidardan bir umut beklememeliler. Bu iktidar hangi sorunumuzu çözmek için ne vadediyor, diye sormalılar. Amerika'dan tutun en küçük devletlere kadar kimse bu soruyu sormuyor. Ama sanki seçim demokratik bir sistemmiş gibi hareket ediliyor. Bu seçimlerin neresinde demokrasi var, dünyanın her yerinde faşist iktidarlar seçimde hile yapıyor. Mesela Belarus'daki seçimler, Lukaşenko. İnsanlar sana oy vermedik diye ayaklandı. O nasıl kazandı? Hile, şiddet, terör, faşizm yöntemler ve baskıyla. Erdoğan da yıllardır öyle yapmıyor mu?

'PKK VE ÖNDER APO EZİLEN HALKLARIN SON ŞANSIDIR'

Erdoğan çete lideri bir faşisttir. Herkes Bağdadi DAİŞ'in lideri diyor ama öyle değil. Müslüman Kardeşlerin lideri Mursi diyorlar iddia ediyoruz, Müslüman Kardeşlerin de El Nusra'nın da DAİŞ'in de lideri yüzde yüz Erdoğan'dır. Bütün dünya bunu biliyor, ispatlandı, buna ilişkin raporlar da yazıldı. Erdoğan İslam adı altında radikal İslam'ı geliştiriyor, dünyayı tehdit etmek için örgütlüyor, DAİŞ'in yarım kalan hayallerini gerçekleştirmek istiyor. Türkiye DAİŞ çeteleri ile dolmuş durumda. Özellikle Erdoğan tarafından eğitiliyorlar.

Kaos ve savaştan beslenen hegemonik güçler Erdoğan'ı kullanıyor. Erdoğan bu güçlere ben DAİŞ'i kontrol altında tutarım ama siz de beni iktidarda tutun diyor. Zaten Erdoğan da hegemonik güçlerin kontrolünde. Bunlar danışıklı dövüş. Amerika da NATO da, Avrupa da bunları biliyor. Bu yüzden Erdoğan her yere saldırıyor. Libya'ya gidiyor, Yunanistan'a gidiyor, belki yarın Osmanlı'daki gibi Viyana kapılarına dayanacak. Çünkü Erdoğan ve Bahçeli'nin temsil ettiği milliyetçi şovenist kesim barbar bir kesim. Orta Asya'dan gelmişler sadece savaş, işgal ve talandan anlıyorlar. Erdoğan ve Bahçeli de 'biz Orta Asya'dan geldik, elimizde kılıçlar insanları katlederek, katliam yaparak buralara geldik' diyor. Tarihlerine sahip çıkıyorlar. Barbarlar, faşistler, işgalciler. Nereye giderlerse oraya el koyuyorlar. Ganimet olarak görüyorlar.

Gittiği her yeri gasp etmiş, tarihi silmiş ve tarihin kendileri ile başladığını iddia etmişlerdir. İşgal ettiği yerlerde demografiyi değiştiriyor, herkes Türk diyor. Kim ben Ermeniyim, Kürdüm, Yahudiyim, Çerkesim diyebiliyordu ki? PKK çıktıktan sonra bu özgürlük elde edildi. Bu anlamda PKK'nin hakkı teslim edilmeli. Hatta PKK'den önce kimliğini inkâr edenler bir Türkten daha fazla Türkleşiyordu, kraldan daha kralcı oluyordu yani. O yüzden PKK sadece Kürtler için değil; bütün ezilen halkların kurtuluşu ve son şansıdır. PKK ve önderlik ezilen halkların son şansıdır. Eğer bu şans hem Kürtler hem de diğer halklar tarafından kullanılmazsa kazanımlarını kaybetmek bir yana daha büyük katliamlarla yüz yüze kalırlar. Eğer önderliğe sahip çıkılmazsa özgürlüğü kimse rüyasında bile göremez artık. Bu kadar net. Çünkü hegemonik güçler kimseye hakkını vermez. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere eğer halklar özgür yaşamak istiyorsa her şeyden önce önderliğe sahip çıkmalılar.

'CHP ERDOĞAN'A CAN SİMİDİ OLUYOR'

Erdoğan faşizmine karşı muhalefet parti olduğunu iddia eden CHP sadece eleştiri yapıyor. CHP alternatif değil, bir güç değil, sadece konuşuyor hatta bazen konuşmalarına bile sahip çıkmıyorlar. Tutarsızlar. Erdoğan'a karşı çıkacak toplumsal bir güç var, toplum buna hazır ama CHP provoke ediyor. CHP demokrasinin gelişmesini engelliyor. CHP Erdoğan'a can simidi oluyor. Erdoğan'ın iktidarda kalmasına vesile olanlardan biri de CHP'dir. Bütün CHP'lileri töhmet altında bırakmak istemiyoruz ama başta Kılıçdaroğlu ve onun zihniyetinde olanlar iktidara can simidi oluyor. Kısacası Erdoğan en zayıf dönemini yaşıyor bu yüzden başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarına karşı faşizmi uyguluyor. Türkiye toplumu da Erdoğan'dan rahatsız ama muhalefet örgütlü değil. Bir araya gelmiyorlar, birlik olmuyorlar. Erdoğan seçimle gitmez. Türkiye'de yaşayan halklar birlik olursa, aralarındaki örgütlülüğü kalıcılaştırırlarsa ve birlikte çalışırlarsa Erdoğan'ı yenilgiye uğratabilirler. Başarının yolu budur.

CHP bir ara elinde belgelerle, 'Man adasında Erdoğan'ın kara paraları var' diyordu. Erdoğan çıktı, Kılıçdaroğlu'na 'Man kafa' dedi. Kılıçdaroğlu gerçekten man kafa olmasaydı, Erdoğan'a karşı çıkardı, ya da ona karşı bir sistem geliştirirdi. Tam tersi halkın kurmak istediği birlik ve demokrasi sistemine dahi izin vermiyor. Bu faşist sistemi parçalamak isteyen bir kesim aydın, yazar, demokrat var onların öncülüğünü de HDP yapıyor. Birlik ve demokrasi sistemini ancak HDP inşa edebilir o yüzden HDP'yi de hedef haline getirmişler. Bütün HDP'li belediyelere kayyum atadılar. Faşist Türk devleti eskiden fiziki soykırım yapıyordu. Faili meçhul cinayetler, karanlık güçlerin katliamları vardı. Şimdi Erdoğan bunları açık bir şekilde yapıyor. Açıkça söylüyor da yaptığını. Halkın bütün kurumlarına saldırıyorlar. Şimdi de doktorların, avukatların kurumlarını hedef yapıyor. Bana karşı çıkan herkes hedeftir diyor.

'ERDOĞAN GÜÇLÜ DEĞİL, HALK ÖRGÜTSÜZ'

Erdoğan çok mu güçlü? Hayır. Halk örgütlü olmadığı için böyle. Erdoğan şu an etrafındakilere 'eğer bu gemi batarsa, hepimiz boğuluruz, o yüzden gelin bu iktidarı, bu rejimi savunalım, beni göklere çıkarın, peygamber yerine koyun' diyor. Düşünün ki 83 milyon insandan 1 milyonu iktidar olmuş peki o 82 milyon neden bu iktidara karşı gelmiyor, neden ayaklanmıyorlar? O zaman Erdoğan da 'alem buysa kral da benim' diyor. Erdoğan beceriksiz ve güçsüz biri. Faşizan saldırılarla insanları baskı altına almak istiyor, iktidarda kalmak için Rojava'dan, Akdeniz'e, Irak'a, Libya'ya kadar her yere saldırıyor. Bir diğer sebep ise Osmanlı'yı yeniden diriltmek istiyor. Kendini Abdülhamit olarak görüyor, her yere saldırmak için de 'ben yeni Abdülhamit'im, oy yüzden iktidarımı genişletmeliyim" diyor.

Erdoğan sadece Kürtler için değil herkes için büyük bir tehdit. Ona karşı mücadele eden güç ise PKK'dir. Madem öyle nasıl 'PKK bir terör örgütüdür' diyorsunuz? Neden PKK yasak? Viyana'dan Berlin'e Erdoğan her yere saldırıyor. Ama Merkel sonuna kadar Erdoğan'a destek veriyor. İnsan Merkel'e kadın demeye utanıyor çünkü erkek zihniyetini temsil ediyor. Alman toplumuna da üzülür insan. Türkiye'ye tank, top, keşif uçağını kim veriyor? İngiltere, Kanada, Amerika, başta da Almanya veriyor. Halkımızın bunları teşhir etmesi lazım. Türkiye ile anlaşma yapan fabrikalara gitmeliler, sadece sözle karşıyız deme zamanı değil. Kısacası Merkel de sonuna kadar Türkiye'yi kullanıyor. Almanya'nın PKK'ye karşı olmasının sebebi de Türkiye ile aralarının çok iyi olmasıdır.

'ERDOĞAN TÜM DÜNYAYA BELA OLDU'

Erdoğan artık sadece Kürtlerin sorunu değil, sadece Kürtlere bela değil, tüm dünyaya bela olmuş durumda. Merkel, 'Erdoğan'a destek veriyorum, DAİŞ Almanya'ya gelmeyecek' demesin. DAİŞ Merkel'in burnunun dibine kadar gelmiş. Merkel bunu bildiği halde sesini çıkarmıyor çünkü korkuyor. Viyana'da birçok MİT elemanı yakalandı, bunlar zaten DAİŞ'in bir parçası. Mesela Heftanin işgaline gelenlerin arasında DAİŞ'liler de var. Orada savaşan arkadaşlarımız, gelenlerden bazılarının konuştuğu dili anlamıyoruz diyorlar. Bunlar İdlip'ten, Suriye'den, Rojava'dan getirilen çeteler. PKK ve Kürt halkına karşı bu çeteleri kullanıyorlar.

Merkel ve bütün Avrupa şunu çok iyi bilsin ki DAİŞ Avrupa'da örgütleniyor. Onları finanse eden, eğiten, Avrupa'ya yollayan da Erdoğan'dır. Eğer şimdi Erdoğan'ın önünü almazsanız yarın çok geç olacaktır. Avrupa'da Türk devleti ve MHP tarafından örgütlenen camiler ve bazı kurumlar kesinlikle DAİŞ'in elindedir, Erdoğan'ın faaliyetlerinden biri de budur. O yüzden Avrupa aklını başına almalı ve faşist Erdoğan'a karşı durmalıdır.

Erdoğan şu an Ermenilere de saldırıyor. Ermenilerin de tarihi Kürtlerinki gibi katliamlarla dolu. Kürtlerin, Ermenilerin ve diğer halkların geleceği aynıdır. Birlikte DAİŞ çetelerine sadece Kürtler için savaşmadık. Neden dünyanın her yerinden insanlar gelip DAİŞ'e karşı savaştı çünkü DAİŞ tüm dünya için büyük bir tehlikeydi. Yine söylüyoruz, DAİŞ, Arap, Kürt, Ermeni, Ortadoğu hatta tüm dünya halkları için tehlikelidir, tehdittir. Bu yüzden herkes özgürlük hareketi ve önderlik etrafında kenetlenmeli, birlik olmalı, faşist Erdoğan'a karşı çıkmalı. Bu sorun sadece Kürtlerin sorunu değil. Yarın sıra herkese gelecek.

'PKK İNSANLIK ONURUNU SAVUNUYOR'

Hâlâ AKP'nin yanında yer alan ve kendilerine Kürt diyenler ki onlar Kürt değil, onursuz, şerefsiz, aşağılık insanlar. Kim olursa olsun, Başur'dan, Bakur'dan nereden olursa olsun, Kürtlerin, halkların celladının yanında yer alanlar, ondan beterdir, ondan namussuzdur, ondan şerefsizdir. Neden? Agit İpek Dersim'de şehit düştükten sonra parçalayıp kargoya verip annesine posta ile yolladılar. Van'da yaşlı 2 insanımızı helikopterden attılar. Şırnak'ta 7 yaşındaki çocuğa Erdoğan'ın askerleri tecavüz etti. Bundan öte faşizm mi var. Erdoğan, Hitler, Mussolini'den bile daha diktatör, daha zalim. Erdoğan'a karşı çıkmak için başka daha ne olacak? Herkese mi tecavüz edilecek, herkesi mi uçaktan atacaklar, herkesin cenazesini mi kaldırımlara gömecekler? Bunlar sadece Kürtlerin sorunu değil. Doğru Kürtlere bu zulmü reva görüyorlar. Ama kendine insanım diyen herkes bu faşizme karşı çıkmalı.

Gerillaya o kadar saldırı oluyor, diyorlar ki Erdoğan ile PKK arasında yaşanan sorunlardır. PKK insanlık onurunu savunuyor. Bu yüzden Erdoğan ve kapitalist sistem bizden rahatsız oluyor. Önderlik insanlığın kurtuluşu, umudu olduğu için komplo gerçekleşti. Mısır'da bazı aydınların, yazarların, tarihçilerin önderliğe ilişkin yazılarını, değerlendirmelerini takip ettik insan çok mutlu oluyor. Bizim için en büyük başarılardan biri Kürt ve Arap halkının birliğidir. Rojava devriminde demokratik ulus paradigması hayata geçirildi. Halklar birlikte yaşıyor.

Erdoğan Arap ve Kürt halkının bu birliğinden de rahatsız oluyor. O yüzden parçala, böl, yönet politikası ile hareket ederek Arap aşiretlerine yönelik birtakım saldırılar da yaptı. Rojava devriminin en büyük kazancı Arap ve Kürt halklarının birliğidir. Tabi Süryani, Ermeni ve diğer halkların da bir arada yaşaması büyük bir kazanımdır. Halkların birliği çok önemli. Halklar birlik olursa faşizmi yenebilir. Kürtler neden hedefteler, önderlik neden İmralı'da? Bu durumun çok iyi anlaşılması lazım.

'HALK TALİMAT BEKLEMEMELİ'

KCK'nin başlattığı hamle tarihi bir hamledir. Hatta çok geç kalınmış bir hamle ama yerinde bir hamle, tarihi bir atılımdır. Hamleye sahip çıkılmalı. Sadece Kürt halkı değil tüm halklar bu hamleye sahip çıkmalıdır. Dediğim gibi önderlik son şansımızdır. Bu şans bir daha ele geçmeyecektir. Bu süreçte barış için mücadele ediyoruz sözü anlamını yitirmiştir. Neyin barışından bahsediyorlar. Her gün katliam, zulüm, işkence yapılıyor bazı siyasetçiler çıkıyor biz barış için mücadele ediyoruz diyor. Barıştan bahsetmeyin, kimle barış sağlanacak, barıştan anlayan var mı? Karşındaki gücün anlayışında barış var mı? Yok.

Artık her alanda, her yerde mücadele edilmeli. Bize saldırırlarsa direniriz denilmemeli. Bu tür yöntemlerin zamanı geçti. Büyük başarının eşiğine gelmiş durumdayız. Kürt halkı büyük bir başarıya doğru yürüyor, barış lafları ile halkı geriye çekmeyin. Vakit özgürlük vakti ama özgürlük de barış lafları ile olmaz. Radikal mücadele ile olur. Düşman ne kadar saldırırsa saldırsın pasifize olunmamalı. Köle olarak yaşayacağımıza, her gün katledileceğimize, tutuklama ile, tecavüz ile yüz yüze kalınacağına mücadele edelim, bedeller ödeyelim ama özgür yaşayalım. Halk aralarından öncü çıkarmalı ve yürümelidir, talimat beklememeli.

Şehit Agit'in cenazesini kargo ile annesine gönderilmesi sadece o ailenin sorunu, o ailenin acısı değildir. Agit İpek'in annesinin yaşadığı acıyı bütün Kürt annelerinin hissetmesi lazım. Eğer 2 yurtseverimiz helikopterden atılıyorsa, biri şehit düştü saygı ve hürmetle anıyoruz. Şehitler kervanına katıldı, ailesi şehidi ile gurur duymalı. Bu olaydan sonra tepkiler gelişti inkar etmemek lazım ama kıyamet kopartılmalıydı. Kopartılmadı çünkü bize bir şey olmasın diyorlar. Zaten sistem özgür bir Kürt olarak yaşamana izin vermiyor. Tutuklanan insanlardan bazılarının bizimle hiç alakası bile yok. Kürtçe müzik dinleyeni dahi PKK'li diye alıp tutukluyorlar.

Artık AKP şunu yaptı, bunu yaptı eleştirisi yapılmamalı. CHP gibi muhalefet edilmemeli. CHP'nin muhalefeti iflas etmiş durumda. CHP'nin yaptığı muhalefet Erdoğan'a cesaret veriyor. O yüzden artık halk kendini örgütlemeli ve bu rejime karşı çıkmalı. Erdoğan faşisttir, katildir, tecavüzcüdür, dünyadaki en büyük teröristtir. Saray'da yaşayıp halka yoksulluğa karşı sabredin diyor. İnsanlar açlıktan ölüyor, küçük çocuklar çöpten ekmek topluyor, o çıkmış itibardan tasarruf olmaz diyor. Sen kimsin, senin itibarın mı var. Yerin dibine batsın itibarın. Bu halka yaptıkların yanına kalmayacak."