Dersim'de Seyit Rıza anıldı: Baş eğmemeyi miras bıraktı

Seyit Rıza ve arkadaşları, idamlarının yıl dönümünde Dersim'de anıldı. Anmada, "Bugün yas değil, direniş günü. Seyit Rıza baş eğmemeyi miras bıraktı" denildi.

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu, Dersim direnişinin öncüsü Seyit Rıza ve arkadaşlarını, idam edilişlerinin 85’inci yılında andı. Seyit Rıza Meydanı’nda düzenlenen anmaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Amed Milletvekili İmam Taşçıer ve Dersim Milletvekili Alican Önlü, birçok sivil toplum örgütü, aydın-yazar ve halk katıldı.

'YAS DEĞİL, DİRENİŞ GÜNÜ'

Ortak açıklamayı okuyan Emek Partisi (EMEP) İl Başkanı Ergin Tekin, 15 Kasım'ın yas ve matem günü olmadığına dikkat çekerek, hak ve hakikat için, kendi inancı, dili, kültürü, kimliği, toplumsal hafızasının yok edilmesi karşısında direncin, inancın sahibi olan seyitlerimizin tarihe söz ve vasiyetini yaptığı günün adı olduğunu dile getirdi. Seyît Seyit Rıza’nın dara çekilmeden söylediği “Ben sizin yalanlarınızla, hilelerinizle başa çıkamadım. Bu bana dert oldu, ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size ders olsun” sözünü hatırlatan Tekin, “Bu sözün bize söylediği ve anlamamız gerekense zulüm, baskı, asimilasyon, inkar karşısında kendi dilimizle, kültür ve inancımızla tarihsel hafızamıza öz kimliğimize ne olursa olsun sahip çıkmak, onu yaşamak ve yaşatmak için her şart ve ahval içinde mücadele etmek ve direnmek olacaktır” dedi.

Dersim’in hak, yol ve halkın önderlerinin idam edilmesinin sebebinin Dersim’de soykırımlarla ve sahipsiz bırakılmak olduğunu ifade eden Tekin, şöyle devam etti: “Kadın, çocuk, genç yaşlı demeden bir taraftan Dersim, uçaklarla bombalanırken bir taraftan İhsan Sabri Çağlayangil’in itiraf ettiği gibi ‘Mağaralarda kimyasal gazlarla toplu katliamlar gerçekleştirildi’. Yine o dönemde Dersim’de askerlik yapanların tanıklıklarıyla mermi harcanmasın diye vadi, gedik ve uçurumlarda süngülenerek hamile kadınlar dâhil çoluk çocuk uçurumlardan atılarak katliamı devam ettirdiler. Katliam sonrası bu zulüm, çocuk yaşlı demeden toprağından koparılan insanlarımız zorla göç ettirilerek hiç bilmedikleri topraklara anayı çocuğundan, kocayı eşinden, kardeşi kardeşinden ayırarak her birini ayrı yerlerde zorla ikamet ettirerek, yani topraklarından sürgün ederek büyük bir soykırım gerçekleştirdiler. Kırımda annesini, babasını kaybeden ve devlet tarafından götürülen kız ve erkek çocukların akıbeti bilinmemektedir. 15 Kasım 1937 Elazığ buğday meydanında idam edilen Seyît Rıza, Wuşéne Seydi, Fındık Ağa, Wuşéne seyrızayi (Resik Uşen) Hesene İbrahime qıji, Aliye Mırze Sıli ve Hesen Ağa, yedi cana savunma hakkı bile verilmeden bilmedikleri bir dilde, sözüm ona mahkeme edilerek, savcısı hâkimi izne gönderilip adalet duygusundan, insanlıktan uzak sözde hâkim ve savcılar, gece yarısı kurulan mahkemede, araba ışıklarıyla aydınlatılan buğday meydanı sözde mahkemesinde, insanlık vicdan ve adalet duygusu olmayan kararlar aldılar. Dersim halkının, inancını, dilini, tarihsel hafızasını kimliği ile birlikte dara çektiler. Gecenin karanlığı şafağa evrilirken, insanlık bir kez daha utandı.”

'DEMOKRATİK CUMHURİYETİ İNŞA EDECEĞİZ'

Cemevlerini kültür mekanı olarak tanımlamasını da eleştiren Tekin, “İnancımızla, ibadethanelerimizle ve bir bütün olarak halkımızla bize biçtiğiniz kıyafete asla sığmayacağız. Koçgiri’de, Ağrı’da, Zilan’da Şeyh Sait isyanında ve son olarak Dersim’de bir toplumu kimliğiyle, inancıyla, yaşamıyla sonsuza kadar yok etmeye çalışan bu zihniyet amacına ulaşamadı. Bugün, bu toprakların sahipleri dili, kültürü, inancı için; asimilasyona, inkara, sürgüne ve ceza evleri dahil her türlü baskıya rağmen eşitlik ve demokrasi için direnmeye ve mücadele etmeye devam ediyor, edecektir. Demokratik halk cumhuriyetini inşa ederek, halkların ve inançların özgürlük bahçesini kurarak her kimliğin, her inancın özgür ve eşit olması için, yeni bir geleceği inşa etmek mümkündür. Sonuçta barış, kardeşlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesi kazanacaktır. Bu inanç, azim ve kararlılıkla, mücadeleye ve hakikat yürüyüşümüze devam edeceğiz. Seyitlerimizin mezar yerleri açıklansın. Kayıp kız ve erkek çocukların akıbeti açıklansın. Devlet arşivleri açılsın, hakikatle yüzleşilsin. Dersim 38, soykırım olarak kabul edilsin ve gerekleri yerine getirilsin” diye konuştu.

'BUGÜN DE ETKİSİ SÜRÜYOR'

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, toplumun hiçbir zaman Seyit Rıza’yı unutmadığını ve unutturamayacaklarını söyledi. Beştaş, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu devlet o tarihte de sözde mahkemelerle hukuk ve yasa tanımadan bu yargılamaları yapıyordu. Atanmış bir heyet hafta sonu bir idam kararı verdi. Meclis tutanaklarından aslında arşivler açılmasa da onları inceleyenler gayet iyi biliyor. Hukuk tanımamazlık aslında çok büyük bir örnekleri. Devlet Güvenlik Mahkemeleri de İstiklal Mahkemeleri de bunu peşin sıra '90’lı yıllarda da bunu yaptı. İstiklal Mahkemelerinin başka bir formatını güncel yaşamda aslında iliklerimize kadar hissediyoruz. 85 yıl sonra tarih tekerrür edilmek isteniliyor.”

'MİRASI BAŞ EĞMEMEK OLDU'

Seyit Rıza’nın bize bıraktığı en önemli ve en büyük mirasının baş eğmemek olduğunun altını çizen Beştaş, “Selam olsun o kervana ve sadece özgürlük önünde diz çökenlere. Bizler de asla bu diz çökmeyi ve boyun eğmeyi kabul etmeyeceğiz. Bugün de bize aynı durum dayatılıyor. Vekillere, siyasetçilere, siyasi tutuklularımıza baş eğdirilmeye çalışıyor ama onlara dert olsun Seyit Rıza’dan aldığımız onurlu duruşumuzu her zaman devam ettireceğiz” dedi.

İdam kararlarını onaylatan kişilerin aynı zamanda on binlerce Dersimliyi katlettiklerini vurgulayan Beştaş, sözlerini şöyle tamamladı: “1937-1938 tertelesi, soykırımı, katliamı ne dersek diyelim bu topraklar, tarihsel bir haksızlığın, adaletsizliğin, zulmün ve büyük bir acının izlerini taşıyor. Yüzleşme talep ederken bunu söylüyoruz; Birçok toplum dünyanın her yerinde geçmişiyle yüzleşti, hakikatlerin ortaya çıkması için birçok mekanizme kuruldu ama bugün hala Türkiye’de Dersim adı kabul edilmiyor. Bu onurlu direnişe öncülük eden Seyît Rıza’nın mirası, bugün her yerde görülüyor. Kürt ve Kürdistan coğrafyasında toplumlar bu mücadeleyi tanıyor ve sahip çıkıyor.”