Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak amacıyla nöbetçi yayın yönetmenliği yaptığı için hakkında dava açılan kapatılan Özgür Radyo'nun Genel Yayın Koordinatörü Derya Okatan ile sorumlu yazı işleri müdürü İnan Kızılkaya'nın yargılanmasına başlandı.
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü temsilcileri Lucie Morillon, Johann Bihr, Rubina Möhring ve Anne Renzenbiring ve Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile çok sayıda gazeteci izledi.
Silivri 9 No'lu Cezaevi'nde tutulan Kızılkaya, savunmasının başında cezaevindeki tutulma şartlarını anlatmak istedi. Mahkeme Başkanı, "Her duruşmada anlatıyorsun, ancak muhatabı biz değiliz" yanıtını verdi. Tecrit altında tutulduğunu bu nedenle kapsamlı savunma hazırlayamadığını belirten Kızılkaya, iddianamede suç delili olarak gösterilen haberlerin, basın ve ifade özgürlüğü ile halkın haber alma hakkı için yayınlandığını belirtti.
Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni Derya Okatan, 10 yıldır sürdürdüğü gazetecilik faaliyetinde en temel ilkesinin gerçeklerin halka ulaştırılması olduğunu belirtti, "Bu süre zarfında sadece sosyalist basında çalıştım. Ve çok şükür ki, çalıştığım basın kuruluşlarının güvenilirliğine dair bugüne kadar tek cümle eleştiri duymadım. Aksine, okurlarımız, dinleyenlerimiz bizim verdiğimiz haberlere duydukları güveni sıklıkla ifade etmişlerdir" dedi.
Ana akım medyanın hükümet ve sermaye grupları ile girdiği ilişkilere dikkat çeken Okatan, muhalif basının susturulduğunu anlattı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kanun hükmünde kararnameler ile çalıştığı Özgür Radyo'nun da içinde olduğu çok sayıda basın kuruluşunun kapatıldığını belirten Okatan, tutuklu gazetecilere dikkat çekti.
'BUGÜN HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK GERÇEĞE İHTİYACIMIZ VAR'
İktidarın baskı yöntemiyle politikalarına rıza oluşturmaya çalıştığını belirten Okatan, "Bugün gerçeklere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Türkiye'de biran önce halkın gerçek, güvenilir haber almasının koşulları yaratılmak zorundadır. Bu, demokrasinin önkoşuludur. İşte Özgür Gündem gazetesinde nöbetçi genel yayın yönetmenliği yapmamın nedeni budur" dedi.
Türkiye'de hiçbir zaman tam olarak basın özgürlüğünün olmadığının altını çizen Derya Okatan, çözüm sürecinin sona ermesiyle birlikte özgür basın üzerindeki baskıların arttığını belirtti.
Okatan, iddianamede suç delili olarak gösterilen haberlere ilişkin de şunları söyledi: "Suçlamaya ilişkin olarak ise, her ne kadar künyedeki ismim sembolik olsa da, yani haber ve yazıların içeriğine müdahale yetkim olmasa da, iddianameye konu olan iki haberin de haber değeri taşıdığını düşünüyorum. İddianamede 'yaşam hakkının önüne diğer hiçbir hakkın geçemeyeceğine itibar etmediğimiz' söyleniyor. Burada savcının çok büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu ifade etmek isterim. Yaşam hakkını savunduğum için havuz medyası gibi savaş çığırtkanlığı değil, barış gazeteciliği yapıyorum. Yaşam hakkını savunduğum için halkların gerçekleri görmesini istiyorum. Ve anlatmaya çalıştığım gerçek şudur: Mevcut iktidar Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmek yerine yeniden savaş politikalarını hayata geçirmiştir. Yaşam hakkı üstünlüğüne itibar etmeyen ben ve yargılanan diğer meslektaşlarım değil, siyasi iktidarın kendisidir. Mesela Gezi direnişinde taleplerini dile getiren insanların yaşam hakkı yok muydu? Ya da Cizre bodrumlarına sığınan sivillerin yaşam hakkı yok muydu?"
Okatan'ın savunmasının ardından dosya mütalaa için savcılığa gönderilirken, duruşma 9 Aralık 2016 tarihine ertelendi.