Gözaltında kayıplarla ilgili hukuki süreci takip eden avukat Gülseren Yoleri, devletin hala gerçekleri gizleme ve karartma amacında olduðu görüşünde. Avukat Yoleri, devletin gerçeklerle yüzleşmemesi nedeniyle kayıplarla ilgili dosyaların yeniden açılıp bir ilerleme saðlanabilmesi için hukuki mücadelenin yanı sıra sokak mücadelesinin de önemli olduðuna dikkat çekiyor.
Gözaltında öldürülen Hasan Ocak ile gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman, Maksut Tepeli, Hasan Gülünay ve Nihat Aydoðan'ın aileleri adına hukuki süreci takip eden avukat Gülseren Yoleri, kayıplarla ilgili olarak yeniden savcılıklara yapılan başvurulara ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.
Ergenekon iddianamelerinde gözaltında kayıplar ve faili meçhuller ile ilgili olarak çeşitli iddiaların gündeme gelmesi üzerine yeniden harekete geçme kararı aldıklarını hatırlatan Av. Yoleri, şöyle konuştu: "Özellikle 2. Ergenekon iddianamesinde gözaltında kayıplar ve faili meçhul cinayetlere ilişkin bazı bilgiler yer aldı. O bilgilerde bazı suçların faillerine işaret ediliyordu. Aynı zamanda iddianame, Ergenekon örgütünü 'terör örgütü' diye tarif ediyordu ve faili meçhul cinayetler ile kayıpların da sorumlusu bir organize suç örgütü olarak tanımlıyordu. Biz de bu bilgilerden hareketle, Ergenekon sanıklarının sadece darbe girişiminden deðil, kayıplar ve cinayetler ile ilgili de ifadelerinin alınmasını istedik. Ýstanbul bölgesindeki kayıplarla ilgili yaptıðımız başvuru dilekçesini, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılık, 'Yargılamada bu konular yok' diyerek almak istemedi. Ancak biz ısrar edince kabul etmek zorunda kaldı."
Söz konusu savcılıðın başvuruyu, kayıp olaylarının yaşandıðı yerlerin savcılıklarına gönderdiðini hatırlatan Avukat Yoleri, "Aradan epey zaman geçti ancak bu konuda elle tutulur bir gelişme olmadı" dedi.
ERGENEKON DAVASINA MÜDAHÝLLÝK KABUL EDÝLMEDÝ
Ergenekon davasında Hasan Ocak'la ilgili bazı iddiaların gündeme geldiðini kaydeden Avukat Yoleri, bu gelişme üzerine Ocak ailesi adına iki kez müdahillik başvurusunda bulunduklarını ancak müdahilliklerinin kabul edilmediðini söyledi.
DOSYA AYLARDIR SAVCILIKTA BEKLÝYOR
Ocak ailesinin avukatı Gülseren Yoleri, Hasan Ocak dosyasının yeniden açılması için geçen yıl Şubat ayında Beykoz Savcılıðı'na da başvuruda bulunduklarını söyledi, "Beykoz Savcılıðı, 'Ergenekon terör örgütü kapsamında ortada bir suç varsa, özel yetkili savcılık bakmalı' diyerek, dosyayı Ýstanbul Cumhuriyet Başsavcılıðı'na gönderdi. Oradan da Beşiktaş'taki özel yetkili Cumhuriyet Başsavcılıðı'na geldi. Dosya orada aylardır bekliyor. Her sorduðumda, 'Ýşlemler devam ediyor, yazışmalar yapılıyor' deniliyor" şeklinde konuştu.
'DEVLET SORUMLULUKTAN KURTULMAK ÝSTÝYOR'
Avukat Yoleri, geçtiðimiz günlerde Ergenekon davasında "Gurbet" kod adını kullanan bir gizli tanıðın "Hasan Ocak örgüt tarafından öldürüldü" şeklindeki iddiasına dikkat çekerek, şunları söyledi: "Ocak ailesi, Hasan Ocak'ın katillerini ortaya çıkartmaya çalıştıkça, bu tip iddialar devam edecek. Devlet, bu şekilde üzerindeki sorumluluðu atmaya çalışıyor. 17 yıl önce de böyle iddiaları gündeme getirmişler, sorumluluktan kurtulmaya çalışmışlardı. Ancak işe yaramaz bilgilerdi ve delillendirilemedi. AÝHM'deki yargılama sonunda devletin bu noktada sorumlu olduðuna karar verildi. Ancak buna raðmen ısıtıp ısıtıp gündeme getirme gayreti biraz da bugüne özel. Örneðin 1977 1 Mayıs Katliamı ile ilgili söylenenler ortada. Katliamla ilgili bu kadar gerçek varken, ortaya yalanların dökülmesini, devrimci ve sosyalistlere yönelik bir karalama hareketinin parçası olarak görüyorum. Hasan Ocak ile ilgili iddialar da aynı planın parçası."
Kayıplarla ilgili soruşturmalar için "siyasi sürecin yürüttüðü soruşturma süreçleri" deðerlendirmesini yapan Avukat Yoleri, "Hasan Gülünay ile ilgili yaptıðımız başvuru zamanaşımı gerekçesiyle reddedildi. Ýtiraz ettim. Çünkü kayıp olayında zamanaşının işletilmesi olayın mantıðına aykırı. Ne zaman öldürüldüðünü nasıl bileceðiz? Çünkü ortada bir ceset yok. Ayrıca gözaltında kaybetme, insanlıða karşı suç kategorisindedir. Bunu savcılıklar, adli bir öldürme olayı gibi ele alıyorlar ve ona göre zaman aşımı savunması oluşturup dosyaları kapatma yoluna gidiyorlar" diye konuştu.
'TCK'DA ÝNSANLIÐA KARŞI SUÇ TANIMI EKSÝK'
Avukat Gülseren Yoleri, TCK'da yer alan "insanlıða karşı suç" tanımının eksik olduðuna dikkat çekerek, "Yasada siyasi cinayetler ve gözaltında kayıpların bu kategoriye girdiðine dair bir saptama söz konusu deðil. Savcılıklar da siyasi cinayetleri adli bir cinayet gibi deðerlendirme eðilimine giriyorlar. Uluslararası sözleşmelerde ise gözaltında kaybetme ve faili meçhul cinayetler de insanlıða karşı suç kapsamında yer alıyor. Bu noktalara dikkat çekerek, Gülanay davasındaki takipsizlik kararına itiraz ettik. Ýtirazımız kabul edildi ancak dosya iki yıldır savcılıkta bekliyor, hiçbir ilerleme yok" dedi.
'DEVLET ONLARIN KEMÝKLERÝNDEN KORKUYOR'
Avukat Yoleri, devletin kayıplar ve faili meçhuller ile ilgili olarak hala gerçekleri gizleme ve karartma döneminde olduðuna dikkat çekerek şunları söyledi: "Henüz daha devlet gerçeklerin ortaya çıkmasına hazır deðil. Diðer kayıpların akıbetlerinde olduðu gibi Hasan Ocak açısından da devlet mecbur kalmadıðı hiçbir şeyi açıklamama ya da her şeyi gizleme tavrını sürdürüyor. Cemil Kırbayır tipik bir örnek. Kırbayır'ı öldürdüðünü kabul etti ancak mezar yerini açıklamıyor. Maksut Tepeli'nin öldürüldüðü belli çünkü ölüm kaydı düşülmüş. Ama mezarı belli deðil. Gözaltında kaybettiklerinin, öldürdüklerinin kemiklerinden bile korkuyorlar.Çünkü o gerçekler ortaya çıktıðında o dönemlerin cumhurbaşkanlarından genelkurmay başkanlarına, polis müdürlerine kadar herkesin sorumluluðu ortaya çıkacak. Dolayısıyla bunu istemiyorlar. Bu konuda direnç kırılmadıðı sürece gerçeklerin ortaya çıkmasını beklemek gerçekçi olmaz."
Sürdürülen mücadele sonucunda kayıplar konusunda bir ilerleme saðlanabileceðini vurgulayan Avukat Gülseren Yoleri, "Örneðin Cemil Kırbayır'ın öldürüldüðü 30 yıl sonra kabul edildi. Hala zamanaşımı tartışmaları sürüyor ama Hasan Gülünay dosyasında zamanışımını işletemiyor. Sürdürülen hukuki ve sokak mücadelesinin bir sonucu. Dolayısıyla bu mücadele devam ettiði ve devletin direncini kırma ölçüsüne vardıðı noktada gerçeklerin ortaya çıkabileceðine inanıyoruz. Hem hukuksal girişimlerin hem de sokak eylemlerinin sonuna kadar sürdürülmesi gerektiðini düşünüyorum."
ANF NEWS AGENCY