‘Devlet kayıp yakınlarına özür borçlu’
‘Devlet kayıp yakınlarına özür borçlu’
‘Devlet kayıp yakınlarına özür borçlu’
Cumartesi Anneleri, 441’inci kez Galatasaray Meydanı’nda kayıpların akibetini sordu. Eylemde konuşan kayıp yakını Şerif Taşkaya, devletin kayıp yakınlarına özür borcu olduğunu belirterek, "Kemiklerimizi vererek, bu özrü dileyebilirler. Devlete diyoruz ki, özrün kemiklerimiz olsun" dedi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda, faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kayıpların aydınlatılması, sorumluların yargılanması talebiyle 441’inci kez bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede" pankartı açan kayıp yakınları, her hafta olduğu gibi bu haftada yine karanfiller ve kayıpların fotoğraflarıyla oturma eylemi yaptı.
Cumartesi Anneleri'nin bu haftaki eyleminde 12 Eylül 1994’te Ankara'da gözaltına alınarak kaybedilen Kenan Bilgin'in akıbeti soruldu, adalet istendi. Eylemde ilk sözü, 6 Aralık 1993 tarihinde Urfa'nın Siverek ilçesinde gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın oğlu Şerif Taşkaya aldı. Geçtiğimiz hafta Siverek'te bir inşaat kazısı sırasında 30 kişiye ait kemikler bulunmasını hatırlatan Taşkaya, "Biz artık kemik bulununca heyecanlanıyoruz. Kemikler sevinç olabilir mi? Hiç değilse bir mezarı olacak diye seviniyoruz. Mezarsız ölmek kimsenin hakkı değildir" dedi. Devletin kayıp yakınlarına özür borcu olduğunu belirten Taşkaya, "Kemiklerimizi vererek bu özrü dileyebilirler. Devlete diyoruz ki, özrün kemiklerimiz olsun" diye konuştu.
Taşkaya'nın ardından, 1994 yılında gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin söz aldı. Bilgin, gözaltında kaybedilenlerin faillerinin belli olduğunu, kayıp yakınları olarak bu faillerin isimlerini açıkladıklarını söyledi. "Benim tek derdim muhalif düşünenlere devletin nasıl düşmanca baktığıdır. Taleplerimizin üstü örtüldüğü için benim bir beklentim yoktur" diyen Bilgin, Gezi direnişindeki polis şiddetini anımsattı. Bilgin, "Yaşam hakkına sahip çıkan insanlar gaz bombaları ile öldürüldü. Benim bu diktatörlerden bir beklentim olamaz" dedi.
Cavit Naci Tarhan ise, birlikte gözaltında tutuldukları Kenan Bilgin dair tanıklıklarını anlattı. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde gözaltında tutuldukları sırada Bilgin ile karşılaşıp kısa bir sohbet ettiklerini, o esnada da hemen polislerin gelerek kendilerini diğer gözaltındakilerden ayrı birer hücreye koyduğunu aktardı. Gözaltındaki herkesin kapısında isimleri yazarken kendilerinin isimlerinin yazmadığını ifade eden Tarhan, "Resmi olarak gözaltında olmadığımızı anladık" dedi.
Türkiye'deki yargı sürecinde kendisinin tanıklığının kabul edilmediğini belirten Tarhan, "Kayıplarımızın hesabı sorulana kadar tanıklığımız devam edecek" diye konuştu.
Bilgin ailesinin avukatı Kamil Tekinsürek ise, Bilgin'in kaybedilmesi ile ilgili Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkum edilmesine rağmen yargı sürecinde birçok zorluk yaşadığını, bu güne kadar Bilgin'in gözaltında olduğu dönemde Ankara Emniyeti'nde görev yapanların listesinin dahi kendilerine verilmediğini belirterek aktarmaya çalıştı. Bilgin'in davasını haberleştirdiği için o dönem dava açılan Evrensel gazetesi çalışanlarından Nurullah Nasuhbeyoğlu da "Evrensel bu davanın haberini yaptığı içim mahkum oldu ancak biz AHİM'de bu davayı kazandık. Bu haberle gurur duyuyoruz. Bunları yazabildiysek ne mutlu bize" ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından da haftanın açıklamasını Maside Ocak yaptı. Ocak, "Bilgin Ailesi cumartesi oturmalarını başlatan ve 18 yıldır sürdüren kayıp yakınlarındandır. Anne Fincan Bilgin'in ömrü oğlunu bulmaya yetmedi. 'Kenan'a bir şey olmamıştır, bir gün çıkar gelir' umudunu hiç yitirmeden aramızdan ayrıldı. Kenan'ı bulmak, annesinin kucağına teslim etmek hepimizin insanlık borcudur" dedi.
Ocak, Bilgin'in Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın emrindeki Terörle Mücadele Şubesi'nde işkence görerek kaybedildiğini ve faillerin açıkça ortada olduğunu söyledi.
Eylem açıklamanın ardından 442'inci haftada bir araya gelmek üzere sonlandırıldı.