Devletin kaybettiği ve katlettiği kişilerin hesabı soruldu

Devletin kaybettiği ve katlettiği kişilerin hesabı soruldu

Amed, Cizre, Yüksekova ve Batman'da 'faili meçhul' cinayete uğrayan ve devlet tarafından kaybedilenlerin hesabı soruldu. Eylemlerde AKP hükümetinin 'cezasızlık politikası' uyguladığına dikkat çekilerek, 'İç Güvenlik Paketi'ne de tepki gösterildi.

AMED

İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 313’üncüsü Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme, İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Mezopotamya'da Yakınlarını Kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Dayanışma Derneği (Diyar TUHAD-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, insan hakları aktivistleri ile kayıp yakınları katıldı. 1994 yılında Dersim iline bağlı Gökçek Köyü Mirik Mezrası’nda düzenlenen askeri baskında kaybedilen Işık ve Serin ailelerinden biri 3 yaşında çocuk olan 7 kişinin akıbetinin sorulduğu eylemde, olaydan sonra köye gelen ve köy dışında bulunan karakolun yakınlarında ölü olarak bulunan Ali Işık’ın faillerinin bulunması istendi.

'AKP KAYIP VE KATLEDİLENLERLE İLGİLİ SORUMLULUK ÜSTLENMİYOR'

İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Amed Şube Başkanı Raci Bilici, Kürdistan’da kaybedilen ve katledilen insanların akıbetini sormaya 313 haftadır oturma eylemleri ile devam ettiklerini söyleyerek, AKP hükümetinin ve devletin bu konuda sorumluluk üstlenmediğini belirtti.

Cizre’de polis kurşunu ile katledilen Nihat Kazanhan’ın vurulma görüntülerinin yayımlanmasından sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı’ndan tek bir açıklama bile gelmediğine dikkat çeken Bilici, "Şunu bekliyoruz. Diyeceksiniz ki, ‘devlet içersindeki gizli ve karanlık yapılanmalar tarafından binlerce insanınız, insanlık dışı bir şekilde kaybedildi, katledildi. Şimdi de yapılıyor. Biz bunun üzerine gideceğiz, hesabını soracağız’. Toplumsal barışı ancak bu şekilde sağlayabilirsiniz. Biz sizden bu açıklamayı beklerken, 'kamu düzeni' safsatası ile özgürlükleri askıya alacak yasalardan bahsediyorsunuz” dedi. Bilici, 'İç Güvenlik Paketi' ile hak ve özgürlüklerin hedef alındığı da ifade ederken, yasanın geri çekilmesi için mücadeleye çağırdı.

'KOBANÊ'DE İNSANLIK ONURU DİMDİK AYAKTA'

Bilici, dün Kobanê'de incelemelerde bulundukları bilgisini verirken, izlenimlerini, Kobanê'deki insanlık direnişini yerinde gördük. Yaktınız, yıktınız, talan ettiniz. Ama Kobanê'de insanlık onuru, dimdik ayakta duruyor. Kendi hukukuna, hakkına, kimliğine sahip çıkıyorlar. O barbar çeteler, vahşiler orada yok. Gittiler. Çünkü, onların yeri orası değil. Orası kutsal topraklardır ve sahip oradadır” diye aktardı.

İHD Amed Şubesi Kayıplar ve Faili Meçhul Cinayleri Araştırma Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, Işık ve Serin ailelerinden 7 kişinin kaybedilmesi hakkında şunları anlattı:

7 KİŞİ KAYBEDİLDİ, 1 KİŞİ KATLEDİLDİ

“Emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Komando Tugayı’na bağlı askerler, 23 ve 24 Eylül 1994 tarihinde Dersim iline bağlı Gökçek Köyü Mirik Mezrası’na baskın düzenledi. Baskında 31 yaşındaki Hatun Serin, 22 yaşındaki Yeter Işık, 63 yaşındaki Hıdır Işık, 29 yaşındaki Elif Serin, 37 yaşındaki Düzali Serin, 34 yaşındaki Gülizar Serin ve üç yaşındaki bebekleri Dilek Serin kaybedildi. Ailesinin başına gelenleri sonradan duyan ve Mirik mezrasında giden Ali Işık’ın cesedi ise, 8 Ekim 1994 tarihinde çıplak ve başı ezilmiş şekilde köy dışında bulundu. Cesedin bulunduğu yer, Gökçek Karakolu’nun hemen altındaydı. Aileler her türlü yasal girişimde bulundu. Hatta yıllar sonra Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e mektup yazdı. Ancak Özkök, mektuba cevap vermeye gerek duymadı. Gökçek Jandarma Karakolu’ndan aldıkları yanıt ise “onları biz de görmedik” şeklinde oldu. Konu ile ilgili Cumhuriyet savcısı, dilekçelerini işleme koysa da, olay yerine gitme gereği duymadı. Aile, TBMM Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na da başvuruda bulundu. Komisyon olayl ile ilgili ‘Ağır kayıplar veren örgütün, bu iki hane efradını rehin aldıkları ya da ihbar ettikleri düşüncesiyle yanlarında götürdüğü’ değerlendirilmesinde bulundu."

CİZRE

Şırnak'ın Cizre ilçesinde Dayıkên Şemiyê (Cumartesi Anneleri), 320'nci haftada adalet arayışlarını Sanat Sokağı'nda bir araya gelerek sürdürdü. MEYA-DER, HDP, DBP, KURDİ-DER yöneticileri ve Barış Anneleri Meclisi üyelerinin de katıldığı eylemde, kayıplarla birlikte ilçede son dönemde yaşanan olaylarda polisler tarafından katledilen Zeki Alar, Yasin Özer, Barış Dalmış, Ümit Kurt ve Nihat Kazanhan'ın fotoğrafları taşındı.

Eylemde bu hafta ise Şırnak'ın Güçlükonak (Basa) ilçesine bağlı Hêtma köyünde, 1994 yılının Nisan ayında askerlerce alıkonulduktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan 10 çocuk babası Fettah Erden'in hikayesi anlatıldı.

'ÇOCUKLARIM BÜYÜDÜ; ARTIK KATİLİN DEVLET OLDUĞUNU BİLİYORLAR'

Fettah Erden'in eşi Taybet Erden, eşinin tarlada çalışırken askerler tarafından zorla alıkonulduğunu ve kendisinden bir daha haber alamadıklarını söyledi. Karakola eşini sormak için gittiğinde askerler tarafından sopalı saldırıya uğradıklarını belirten Erden, karakolda Ertaş Teğmen ve "Kara Bela" olarak adlandırılan Mehmet isimli iki komutanın olduğunu ifade ederken, "Eşim kaybedildikten sonra bunlar bizi de ölümle tehdit edip, köyü terk etmemizi istediler. Bunun üzerine Güçlükonak'a taşındık ancak bu iki komutan buraya da yerleşmemize izin vermeyince daha sonra İdil'e (Hezex) taşınmak zorunda kaldık. Yaşadığımız açıların tarifi yok. Taş atan çocukları bulup yargılayan devlet, neden 10 çocuk babası eşimin faillerini bulamıyor? Eşimi devlet katletti. Hesap soruluncaya kadar alanlarda olacağız" diye konuştu. Erden, "Bugün çocuklarım birer yetişkin. Babalarının devlet tarafından katledildiğini biliyorlar ve kanımızın son damlasına kadar katillerin peşinde olacağız" diye ekledi.

YÜKSEKOVA

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde İHD ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle düzenlenen 45'inci haftada Sanat Sokağı'nda bir araya geldi.

İHD Yüksekova Temsilcisi Muhyettin Ünal, "faili meçhul" cinayet dosyalarının zaman aşımına uğramaya devam ettiğini, 'zaman aşımı' politikasının insanlık suçu olduğunu kaydederken, "Faili meçhullerin sorumlusunun devlet olduğunu bizzat Mehmet Emin Yurdakul söyledi" diye ekledi.

Eylemde, 13 Mayıs 1993 tarihinde Yüksekova'nın Vezirli (Vezirava) köyünde hayvanlarını almaya giderken Kamışlı (Sineva) Karakolu askerlerince gözaltına alınan ve Nehil sazlığında cansız bedeni bulunan Resul Ercan'ın hikayesi anlatıldı.

'BABAM HAYVANLARI OTLATIRKEN ASKERLER TARAFINADN GÖTÜRÜLDÜ'

Resul Ercan'ın oğlu Abidin Ercan, babasının 13 Mayıs 1993 tarihinde Vezirli (Vezirava) köyü yakınlarında akşamüzeri otlatılan hayvanlarını getirmek için evden çıktığını, ancak Kamışlı (Sinava) Karakolu'ndan gelen askeri konvoydakilerin yol üzerinde hayvanlarını bekleyen babasını alıp götürdüklerini söyledi. Ercan, devamla şunları anlattı:

"O günden itibaren ailem babamın izine rastlamak için defalarca askeriye ve emniyetin kapısını çaldılar, ancak bir sonuç alınmadı. 7 Haziran 1993 tarihinde Yüksekova yol üzerinde bulunan Şakitan Köprüsü altından Nehil deresinin içerisinde bir çoban tarafından cansız bedeni suyun içinde gömülmüş bir vaziyette bulundu. Çobanın haber vermesi üzerine cesedin babama ait olduğu ortaya çıktı. Babamın ölmüş bedenini bulduğumuzu askere söyledik. Bunun üzerine İlçe Jandarma Karakolu'nda bulunan askerlerin gözetiminde yapılan otopsiden sonra toprağa verdik. Biz o yıllarda tehditlerden ve korkudan dolayı davayı açamadık. Çünkü o dönemler çok kolay bir şekilde insanlar tehdit edilip uluorta yok edilebiliyordu."

'BENİM GİBİ NİCE İNSANI BABA HASRETİYLE YAŞATTINIZ!'

Ercan, cinayetin sorumlularına şu ifadelerle seslendi: "Ey katiller! Onca cinayet işlediniz, benim gibi nice insanları yetim bırakıp, baba hasretiyle yaşattınız. Şimdi soruyorum size; ey vicdansızlar! Siz babamdan ne istediniz! Babam size ne yapmıştı? Babamın tek suçu akşamüstü hayvanlarını dışarıda beklemek miydi?"

BATMAN

Batman'da da kayıp yakınları ve İHD Şube üyeleri, Yılmaz Güney Parkı önünde 313'üncü kez kayıpların akıbetini ve katledilenlerin faillerini sordu.

İHD Şube Başkanı Mehmet Bağatır, zorla kaybedilmelerin üzerinden çeyrek asır geçmesine rağmen bu konuda etkin bir soruşturma yürütülmediğine tepki göstererek, 'cezasızlık politikası'nın devletin bir geleneği haline geldiğini belitti.

Bağatır, kalıcı bir barışın sağlanması için devletin geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğine işaret ederek, AKP hükümetinin hazırladığı 'İç Güvenlik Paketi'nin ağır insan hakları ihlallerine yol açacağını kaydetti. Bağatır, yasa tasarısının geri çekilmesini ve demokratik anayasa yapılmasını talep etti.