Önder Apo’nun tarihi çağrısının ardından Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti üyeleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder ile AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir görüşme gerçekleşti.
Yapılan görüşmeye dair ANF’ye konuşan DEM Parti Riha Milletvekili Dilan Kunt Ayan, “Sürecin başarılı ilerlemesi açısından elbetteki önemli bir adım. Şimdiye kadar maalesef kamuoyuna yansıyan net bir tutum yoktu. Cumhurbaşkanının doğrudan heyetimizle bir araya gelmesi önemli bir gelişme. Aslında bunu gecikmiş bir adım olarak yorumlayabiliriz.
Cumhurbaşkanının doğrudan sürece müdahil olmasının, sürecin daha hızlı ilerlemesinde etkili olmasını umuyoruz. Bu konuda iyimserlik artmış olsa da hâlâ kaygılar mevcut. Görüşme sonrası pratik adımların hızlıca atılması beklentisi yükseldi. İyimserliğin önümüzdeki kısa sürede pratik adımlarla toplumsal destek ve güvene evrilmesini bekliyoruz” dedi.
‘SAYIN ÖCALAN’IN FİZİKİ KOŞULLARI SAĞLANMALI’
Halkın yaşadığı kaygıları gidermek adına yoğun bir çalışma içinde olunması gerektiğine vurgu yapan Dilan Kunt Ayan, şunları akardı:
“Öncelikle bu şüphelerin çok olağan olduğunu görmek lazım. Devletin yüzyıllık inkâr aklına karşı Kürt halkı çok acı çekti, çok bedel ödedi. Şimdiye kadar ateşkes süreçlerinin devlet tarafından bozulmuş olması, yapılan görüşmelerden sonra savaş ve saldırı konseptinin artarak devam etmesi, özellikle 2013-2015 çözüm süreci sonrası artan savaş ve baskı koşulları, halkı tedbirli davranma noktasına getirdi. Bizlere de gittiğimiz yerlerde bu kaygılar sıkça iletildi.
Ama artık bu kaygıları mücadeleyle başarıya ulaştırma zamanıdır. Bu noktada halkın, başta Sayın Öcalan olmak üzere kendi mücadele gücüne inanması ve kendi öz gücüyle süreci ileri bir noktaya taşıması gerekmektedir. Bekleyerek barış hiçbir yerde gelmedi. Büyük mücadele etmek gerekti hep. Bu durum, halktan ve muhalefetten yana olanlar için de geçerli.
Tabii karşılıklı yürüyen bir süreç söz konusu. Bunun için de en temel talebimiz, en başından söylediğimiz gibi Sayın Öcalan’ın özgür çalışma koşullarının oluşturulmasıdır. Halk da bu adımı bir samimiyet testi olarak görmektedir. Milyonların talebi bu yöndedir. Bu sürecin akıbeti ve sağlıklı ilerleyebilmesi için bu adımın bir an önce atılması gerekmektedir.
PKK kongresinin toplanabilmesi ve kendi tartışmalarını yürütebilmesi için gerekli zeminlerin oluşturulması, ilk beklenen adımlardan biridir. Bununla birlikte savaş süreci birçok saldırının normalleşmesine sebep oldu; haksız gözaltılar, tutuklamalar, hasta tutsakların adeta intikam alınırcasına serbest bırakılmaması gibi.
Başta hasta tutsakların serbest bırakılması olmak üzere, siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşabilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin vakit geçmeden meclise iletilmesi gerekir. Toplum, gerçekten değişen bir paradigmanın olduğunu görebilmeli. İhraçların işe iadesi, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, kayyum uygulamalarına son verilmesi, özgürlükçü, eşit, kapsayıcı yasal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekir.
Kürtler başta olmak üzere, bu ülkede kendini öteki olarak gören ve yıllardır baskı altında tutulan kimlik ve inançların kendisini güvende hissedebileceği, özgürce inancını-kimliğini yaşayabileceği bir yasal güvence sisteminin oturtulması lazım.”
‘TARİHSEL SORUMLULUĞU BİLMEK VE ÜSTLENMEK GEREKİYOR’
Kalıcı bir barış için tüm kesimlerin sorumluluk üstlenmesinin elzem olduğuna dikkat çeken Dilan Kunt Ayan, “Hepimiz çok daha fazla çalışmalıyız. Zaten hem ‘Asrın Çağrısı’ öncesi hem sonrasında çok kapsamlı halk toplantıları alıp bu çağrının içeriği, kapsamı, kaygıları ve gelecekte yapmamız gerekenler halkla beraber tartışıldı. Elbetteki yeterli görmemek lazım. Bugün parti bünyesindeki birçok komisyonumuz, bu çağrının önemini farklı gruplara anlatmaya devam ediyor. Kadın meclisimiz farklı illerdeki kadınlarla bir araya geliyor, İnanç komisyonumuz inanç gruplarıyla bir araya geliyor, akademisyenler, sanatçılar ve aydınlarla görüşmeler alınıyor.
Buralarda temelde anlattığımız mesele, süreci her kesimin sahiplenmesi ve kendi öz gücü ile bu süreci inşa ederek büyütmemiz gerektiğidir. Bekleyen değil örgütleyen olmak zorundayız. Kimse ‘ben ne yapabilirim?’ dememeli, herkes evde, sokakta, iş yerinde bu çağrının önemini anlatmalı. İkna olmayanları ikna etmeye çalışmalıyız. Türkiye halklarının özgür ve eşit geleceği için elbette hepimizin yapacağı şeyler vardır.
Bundan sonraki süreçte de herkese, farklı kimlik ve görüşten her gruba bu sürecin önemini anlatmaya devam edeceğiz. 21’inci yüzyılın en tarihi dönemeçlerinden birindeyiz. Gidilmedik ev, değmedik insan bırakmadan, bu sürece herkesi katabilecek şekilde örgütlenme alanımızı genişletmeli, toplumsal örgütlülüğü yaratacak mekanizmaları inşa etmeliyiz.
‘Süreci nasıl olsa politikacılar yürütüyor, bizim bir şey yapmamıza gerek yok’ yaklaşımı doğru değil. Amacımız demokratik bir Türkiye inşa etmek. Burada rol ve misyon toplumdadır, muhalefettedir, bu ülkede yaşayan her bir bireydedir. Bu tarihsel sorumluluk ve bilinçle sürece yaklaşmak, gittiğimiz her yeri örgütlemek zorundayız” diye kaydetti.