DTK: Coğrafyamızın hoyratça kullanılmasına izin vermeyeceğiz
DTK: Coğrafyamızın hoyratça kullanılmasına izin vermeyeceğiz
DTK: Coğrafyamızın hoyratça kullanılmasına izin vermeyeceğiz
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonu, Türkiye'de yapımı tamamlanan, devam eden ve yapılması planlanan 2500 dolayındaki Hidroelektrik Santralleri (HES) hakkında Amed'in (Diyarbakır) Kulp (Pasûr) ilçesinde bir basın açıklaması yaptı. DTK, “Bu toprakların kadim bilgi birikimi; tarihi ve kültürel değerleriyle birlikte sulara gömülmesi hedefleniyor” dedi.
Yıllardır Kürt coğrafyasında yaşanan savaşa; köylerin yakılıp yıkılmasına; insanların göçertilmesine, verimli topraklara mayın döşenmesine dikkat çekilen açıklamada, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın başlattığı çözüm süreciyle birlikte geleceğin yeniden inşa edileceğine vurgu yapıldı.
DTK Ekoloji ve Yerel Yönetimler Komisyonu basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Bu toprakların doğasını, suyunu talan ederek insanlarını iş ile aş ile kapitalizmin konfor diyerek pompaladığı tüketim araçları ile sömürü çarklarına esir etmeye çalışacaktır. Güneşimiz, rüzgârımız bize yeterken enerji politikaları adına bize dayatılan HES'ler, barajlar bu köleleştirme araçlarının başında gelmektedir.
Bu toprakların kadim bilgi birikimi; tarihi ve kültürel değerleriyle birlikte sulara gömülmesi hedeflenmektedir. Kulp, Silvan ve Munzur başta olmak üzere Kürdistan'da halkın tepkilerine rağmen yürütülen Hidroelektrik santralleri ve barajlarla güvenlikçi zihniyet ve politikaların hayat bulması amaçlanmaktadır."
YAPILAN SANTRALLER ENERJİNİN YÜZDE 5’Nİ KARŞILIYOR
DTK, yapılması planlanan yaklaşık 2500 HES projesinin tümünün işlemesi halinde bile Türkiye’nin enerji ihtiyacının % 5'ni karşılayacağına işaret ederek, bunun için bu kadar büyük bir doğa katliamına gerek olmadığının altını çizdi.
DTK şöyle dedi: "Özgürlük talebimiz sadece kendimiz için değil, canlı/cansız tüm doğamız içindir. İnsan faaliyetleri nedeniyle yok edilen tüm var oluş bizim evrensel bütünlüğümüzdür. Biz, ancak doğamızla birlikte özgür olabileceğimizi biliyoruz.
Türkiye' de yapımı biterek üretime geçen, yapımı devam eden ve yapılması planlanan yaklaşık 2500 HES projesi mevcuttur. Bu HES projelerin tamamının 2023 de tamamlanması öngörülmektedir. Bu santrallerin tamamı tamamlanıp üretime geçtiğinde bile ülkemizdeki enerjinin sadece % 5'ni karşılayacaktır. Üstelik sadece 25-35 yıl için. Derelerin getireceği alüvyonlara bağlı olarak ömrü biten her bir HES'e yeniden işlev kazandırabilmek için, derelerin yönü tekrar değiştirilecek ve eğer şimdiden dur demezsek, bu doğa katliamı, bu ölüm oyunu kurumayan tek bir dere kalmayıncaya kadar sürecektir. Oysa güneş/rüzgâr gibi doğa dostu yenilenebilir enerji kaynakları konusunu burada açmadan, mevcut durumdan devam edersek; bugün üretilen elektrik enerjisinin %15'i dağıtım sırasında kaybedilmektedir. Sadece mevcut iletim hatlarına gerekli bakımı yaparak bile üretilecek toplam enerjinin üç katı tasarruf edilebilir, kat be katı kullanıma sunulabilir. HES'lerin üreteceği bunca küçük bir oran için doğamızın ve canlıların yaşam alanının geri dönülmez biçimde tahrip edilmesi nasıl açıklanabilir?"
"Coğrafyamızın hoyratça kullanılmasına izin vermeyeceğiz" denilen açıklama şu ifadelerle son buldu:
"Pasur'dan yükselen bu ses, Karadeniz ile Ege ile Türkiye'nin, Mezopotamya'nın, paranın esareti yerine, dayanışmanın gücünü; talancı enerjinin yerine yenilenebilir enerjiyi seçen, tüketimi değil, emeği yücelterek doğasıyla bütünleşerek üreten toplumu inşa eden bütün dünya sesleri ile buluşuyor. Bu sesler bütün HES ve baraj yapımları, maden işletmeleri, tüm doğa talanları durdurulana kadar ve tüm özgürlüklerimizi elde edene kadar yükselerek direnmeye devam edecek."