Duran Kalkan: Rojava'da destan yazıldı

Duran Kalkan: Rojava'da destan yazıldı

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Rojava’da destan yazıldığını söyledi. Kalkan, Rojava devrimin demokratik modernite çizgisinin pratikleşebilir ve zafer kazanabilir olduğunu kanıtladığını kaydetti. 

Kalkan, “Kürt tarafı kendisini süreçle daha uyumlu ve hazır kıldı. Elbette KONGRA GEL ile sınırlı değildir. Konferanslar yapıldı/yapılacak. Diğer örgütlenmeleri, hazırlandı/hazırlanıyor. Her alanda sürece yansıyacak” dedi.

Kalkan, yansımaları şöyle özetledi: “Serhildan, buna dayalı diplomasiyi geliştireceğiz. Özsavunma sağlam olacak. Parçalardaki çalışmaları daha uyumlu/destekler kılacağız. İç ve dışı ittifaklar demokratik devrimin gelişmesi için kurulacak.”

Öcalan’ın, şimdiye kadar ayrılanların yeniden faaliyetlere katılması gerektiği yönündeki önerisinin KONGRA GEL’in kararı haline getirildiğini belirten Duran Kalkan, herkesi bu sürecin ruhuna uygun olarak yeniden katılmaya çağırdıklarını söyledi. 

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Demokratik Kurtuluş Ve Özgür Yaşamı İnşa Süreci için Kuzey’de, Doğu’da, Güney’de izlenmesi gereken doğru politikaların belirlenip karar altına alındığını vurguladı. Hamle sürecini yeni planlama ve işbölümü temelinde geliştirirken daha çok kesimleri katmayı da öngördüklerini kaydeden Kalkan, bütün dostları, komşu halkların örgütlerini, Kürt örgütlerini, demokratik çevreleri, tüm farklı etnik ve inançsal toplulukları birlik-ittifak içinde bu süreci götürmeye, daha fazla katılımcı olmaya çağırdı. 

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Yeni Özgür Politika gazetesinden Nurdoğan Aydoğan’ın KONGRA GEL 9. Genel Kurulu’nun zamanlaması, kararları, değişimler ve yansımaları ile birinci yıldönümü vesilesiyle Rojava devrimi konusundaki sorularını yanıtladı.

KONGRA GEL 9. Genel Kurulu yapıldı. Çeşitli anlamlar atfedildi, öncelikle biraz teknik bilgi verebilir misiniz?

KONGRA GEL’in Genel Kurul bileşimi, seçimle belirlenen 301 üyeden oluşuyor. Seçim, iki yılda bir yapılıyor. Her zaman kapalı oy, açık sayıma riayet ediliyor. Kesinlikle ilkesi bu. Seçimle belirlenen Genel Kurul bileşimi iki yıllığına görev yürütüyor. İki yıl içerisinde de en az her yıl bir sefer toplantı; daha az bir bileşimle ara dönem toplantıları da yapıyor. Gündemleri de sınırlı olan bu toplantılara katılacaklar sözleşmeyle belirlenmiş durumda. Mekanizma böyle.
Şimdi bu çerçevede mevcut 9. Genel Kurul 6. Dönem bileşiminin ilk Genel Kurulu’ydu. 

6. Dönem’e kadarki işleyişi, önemli oranda yaşanan zorluklarla birlikte hatırlatır mısınız?

KONGRA GEL, 2003 baharında oluştu; 
1. Dönem, 2003-2004’tü. O kongreye tasfiyecilik dayatıldı, tam rolünü oynayamadı. 
2. Dönem bileşimi, 2005 başında seçildi; 2005 Mayıs’ında ilk toplantısını yaptı. Sözleşme o zaman hazırlandı. İkinci Genel Kurul bileşimi kendini Kurucu Meclis olarak tanımladı, ilan etti. Sözleşmeyi kabul etti, Meclis çalışmalarını, iç tüzüğünü oluşturdu. Böylece örgütsel sistemini ve işleyişini ortaya çıkardı, örgütsel yeniden yapılanmayı gerçekleştirdi. 
3. Dönem, 2007-2008’de oldu. 
4. Dönem, 2009-2010 dönemiydi. 
5. Dönem, 2011-2012 dönemiydi. Bu dönemin 2011 Mayıs’ında bir Genel Kurul yapılabildi. 2012’de olağanüstü savaş koşullarından dolayı Genel Kurul toplanamadı. Bundan doğan boşluk ara dönem toplantılarıyla karşılandı. Sözleşmenin böyle yapmaya imkan veren maddeleri var, onlara dayanılarak yapıldı. 
6. Dönem bileşiminin ilk Genel Kurulu da KONGRA GEL Genel Kurulu’nun 9’uncusu oldu. Bundan önceki bir yılda da Genel Kurul toplanamayınca ara dönem toplantısı yapılmıştı. Böylece Genel Kurul toplantısı iki sefer ertelenmiş bulunuyor. 

6. Dönemin ilk toplantısı yani KONGRA GEL 9. Genel Kurulu’nun gündeminin süreçle bağlantısı neydi?

Gündemini yeni sürecin gereklerine göre oluşturdu. Zaten olağandı. Aynı zamanda bu yeni süreçle de bağlantılı oldu. Yeni süreci hem tartışan, değerlendiren, şimdiye kadar yapılanları onaylayan, bundan sonra yapılması gerekenleri planlayan, kararlaştıran bir sonuç hem de bu süreci yürütecek örgütsel yapıyı, sistemi, görev bileşimini, iş bölümünü ortaya çıkardı. 

Aslında zor iki yılın ardından toplanan bir Genel Kurul’du. Bu anlamda ciddi değerlendirmelerin olduğu muhakkak. İstenilen sonuca ulaşıldı mı?

Tam bir başarıyla geçmiştir. 6 gün boyunca tartışmalar sürmüştür. İki yılın raporları sunulmuştur. Dediğiniz gibi bu iki yıl gerçekten de mücadele tarihimizin en sert, en kapsamlı savaş dönemiydi. AKP saldırıları karşısında topyekun bir direniş yaşandı ve başarıldı. Tabii bedeli ağır bir dönemdi; yüzlerce şehit verdik. Büyük kahramanlıklar, fedai militanlıklar bu dönemde ortaya çıktı. Bu büyük direnişlerin yarattığı birikimler üzerinde yeni süreci geliştiriyoruz. Dolayısıyla zengin dersler içeren, büyük tecrübe yaratmış olan geçmiş mücadele sürecini değerlendirme, tahlil etme, eleştirel-özeleştirel bir sorgulamayla ele alıp tartışarak sonuca bağlama gerçekleşti. Büyük ölçüde o büyük mücadele yılının derslerini çıkardık. Önümüzdeki dönemde mücadeleye taşıyabilirsek zafer için en büyük hazinemizdir. 

Hareket, yeni süreci bu dersler ışığında nasıl yürüteceğinin karar ve planlamasını netleştirdi mi?

 

Demokratik siyasi çözüm süreci, onun aşamaları, sürecin doğru anlaşılması, şimdiye kadar süreç temelinde yapılanlar, başarıları, eksik kalan yönler, eksikliklerin nedenleri, özeleştiriyle bunların giderilmesine yoğunlaşıldı. Demokratik Kurtuluş Ve Özgür Yaşamı İnşa Süreci için Kuzey’de, Doğu’da, Güney’de izlenmesi gereken doğru politikalar belirlendi, karar altına alındı. Rojava devrimini gerçekleştiren halkın ve bu devrim yönetiminin alacağı kararların desteklenmesi kararına varıldı. Yani süreçte hem yapılanlar onaylandı, şimdiye kadar yapılanların eksikliklerin özeleştirisinin verilmesi temelinde hem de bundan sonra izlenmesi gereken politikalar tartışılarak belirlendi, kararlaştırıldı. Yeni dönem görevleri karar, plan, proje halinde ortaya konuldu. Hareket olarak bu yeni süreci yürütmeye hazırız. 

Görev değişimi üzerine de epey spekülasyon yapıldı…

Sistem ve görev değişiklikleri de bu bağlamda gündeme geldi. Bir süredir zaten gündemimizdeydi. KONGRA GEL temelinde KCK sistemi geliştirilirken çeşitli organlarda belli sürelerle değişiklik yapma iradesi ve kararı vardı. Başta iki yıldı, sonra iki yıl az olduğunda dört yıla uzatıldı. Sonra bu savaş durumu gündeme gelince görev süreleri uzadı. Newroz’da ilan edilen ateşkes temelinde biraz bunun önü açıldı, koşulları, ortamı oluştu, biz da geçmişten kalan değişiklikleri bu temelde yaptık. Önderlik, yönetimimiz, GENEL KURUL bileşimi hemfikir olarak yaptık. Açık tartışmalarla, serbest biçimde kapalı oy ve açık sayımla yaptık. Yönetim işbölümünde değişiklikler oldu. Daha çok katılımcılığı sağlamak için yönetimimizi sayı olarak da çoğalttık. Tecrübeli olan, yeni olan arkadaşlarımız var. Bu biçimde yönetimimiz daha da güçlenmiş oldu. Zaten tecrübe sahibi olan, çalışmalara hakim olan arkadaşlarımızdır. Bütün arkadaşlar da görev başında, görevin gerisine düşen yoktur. Sadece görev değişiklikleri yanında yeni görevlendirilen arkadaşlarımız da oldu. Yönetim bileşimiz daha zenginleşmiş ve genişlemiş bulunuyor. Bu bizi böyle bir süreci yürütmede daha da güçlendirdi, yenilenmiş olduk. Herkes kısmen yeni bir görev alanına gitti. Dolayısıyla daha dinamik, daha etkin bir çalışma yürüteceğiz. İnancımız bu. 

Kürt tarafı bütün bileşenleriyle yeni dönemin ruhuna uygun yapılanmaya gitti denilebilir mi?

Sürecin görevlerini başarıyla yürütmeye Hareket ve halk olarak hazırız. Kürt tarafı kendisini bu anlamda süreçle daha uyumlu kıldı, daha hazır kıldı. Elbette KONGRA GEL ile sınırlı değildir. Ankara, Amed ve Brüksel’de üç tane konferans oldu; dördüncüsü Hewlêr’de olacak. Diğer örgütler kongre, konferans benzeri toplantılarını yaptılar/yapıyorlar. Tüm bu çalışmaların sonuçları, her alanda bu sürecin yürütülüşüne yansıyacak. Eksikliklerimizi gidereceğiz, hatalarımızı düzelteceğiz; daha çok çalışacağız, daha az hata yapacağız. 

Her alana yansımaları olacağını ifade ettiniz, burayı biraz daha açabilir misiniz?

Demokratik siyasi mücadele hamlesini her alanda daha etkili yapacağacağız. Serhıldan, buna dayalı diplomasiyi geliştireceğiz. Özsavunma duruşumuz sağlam olacak. Bütün parçalardaki çalışmaları/mücadeleleri birbiriyle daha uyumlu, birbirini daha çok destekler kılacağız. Dolayısıyla Kürt örgütleri arasındaki ilişkiler demokratik birlik, ittifak temelinde daha çok gelişecek. Kürtler komşu halklarla, hareketlerle demokratik ittifaklarını geliştirerek, demokratik çözümler yaratmaya yönelecek. Bu da Kürdistan etrafında Ortadoğu’da demokratik devrimin gelişmesi anlamına gelecek. Tüm bölge için, insanlık için çalışıyoruz. 

Bu çerçevede yeni süreci tanımlayıp kendinizi hazır hale getirmeniz kadar tarihsel kırılmalara yönelik atıflar da var, neden? 

Bu çok önemli. Kürtlere dayatılan soykırımın ne olduğunu, nasıl olduğunu, ne zaman başladığını, nasıl yürütüldüğünü daha çok anlamaya, bilince çıkartmaya çalıştık. 15 Şubat’ı Kürt Soykırımı günü olarak kararlaştırdık ve bundan böyle soykırım günü olarak anılacak. 15 Şubat Şêx Sait direnişi, O’nun ve arkadaşlarının idam edilmesiyle başlayan, Şark Islahat Planı’yla sistemli hale getirilen soykırım temelli hazırlanmış kanunları, belgeleri, Kürt Soykırımı belgeleri olarak kabul ettik. KONGRA GEL herkesin de kabul etmesi için çalışacak. Tarihi düzeltme yapıyoruz ki bugünü doğruya çekelim. Tarihsel tutum düzeltilmezse mücadele doğru ve başarılı yürütülemez. 

Şimdiye kadar çeşitli gerekçelerle Kürdistan Özgürlük Hareketi’nde ayrılanlar, kopanlar var. Onlara yönelik bir girişim olacak mı?

Şöyle bir girişim. Örgüt olarak şimdiye kadar çeşitli biçimlerde kaçmış, kopmuş herkesi bu sürecin ruhuna uygun olarak gelip yeniden katılmaya, kendilerini harekete, halka affettirerek -artık kadro mu oluyor, sempatizan mı oluyor, dost-yurtsever mi oluyor- hangi statüde katılabiliyorsa yeniden katılıp bu süreci elbirliğiyle yürütmeye çağırdık. Bu çağrıyı yaptık. Sürecin değişim-dönüşümcü, demokratik ruhuna uygun olan buydu. Önder Apo’nun çağrısı ve düşüncesi bu temeldeydi. KONGRA GEL de kararlaştırarak, hamle sürecini yeni planlama ve işbölümü temelinde geliştirirken daha çok kesimleri katmayı da öngördü. Bütün dostları, komşu halkların örgütlerini, Kürt örgütlerini, demokratik çevreleri, tüm farklı etnik ve inançsal toplulukları birlik-ittifak içinde bu süreci götürmeye, onları daha fazla katılımcı olmaya çağırırken, aynı zamanda çeşitli biçimlerde kopmuş olanları da gelip tekrar PKK etrafında birleşerek bu büyük adımı şimdiye kadar yürüttüğümüz çalışmalara, harcadığımız emeğe denk bir biçimde birlikte başarıya götürmeye çağırdı. 

Bu çağrının etkili olacağına inanıyor musunuz?

Etkili olacağına inanıyoruz. Kürdistan’ın dört parçasında ve yurtdışında bu dönemde değişik biçimlerde hizmet etmeyi düşünen, fakat çeşitli nedenlerle bu imkanı bulamamış olanlar bu temelde fırsat, imkan bulmuş bir biçimde kendilerini yeniden katmış olacaklar ki, tabii bunların hepsi de bu sürecin başarısına katkı sunacak. Böylece topyekun bir demokratikleşme hamlesini yürütebileceğiz. 

ROJAVA DEVRİMİ

19 Temmuz Rojava devriminin birinci yıldönümü. Ne değişti?

Gerçekten küçük bir coğrafyada, hem de savaş olmaz denen bir alanda destan yazıldı. Rojava’da her şey değişiyor. İnsanlar, ruhları, düşünceleri, davranışları, yaşam tarzları, ölçüleri değişiyor. Kadın, erkek, genç, çocuk, yaşlı değişiyor. Bir yıldır sadece Kürtler değil, insanlık Rojava halkından moral aldı. Hem direnme hem de dünyada var olmayan yeni demokratik sistemi yaratmadaki cesaret, cüret ve ısrarlarıyla halklara moral oldular. Bu büyük devrimi sanata, ezgileriyle müziğe döken çalışmaları insanlığa moral verdi, ruh kazandırdı. 
Bu büyük devrimin birinci yıldönümünü görmek, ulaşmak, yaşamak ayrı bir heyecan/coşku kaynağı.

Bu bir yıllık süreçten Kürtler, bölge ülkeleri ve uluslararası güçler hangi sonuçları çıkarmalıdır?

Hem bu bir yılın tecrübesi, hem de daha öncesinin tarihi dersleri daha fazla anlaşılmaya, bilince çıkartılmaya çalışılacak. Bunu en başta Rojava devrimci güçleri yapacaklar. Bu başarı onların emeğinin sonucudur. Dolayısıyla hem görev, hem hak olarak bu büyük devrimci hamlenin tarihi derslerini çıkartma, özümseme ve bunu Kürt halkına ve insanlığa mal etmeyi, yararlandırmayı sağlatacaklar. Bu önemli olacak. Herkes buradan bir şeyler öğrenecek. Bu mücadeleyi yürütmüş yoldaşların bu devrimin sonuçlarını da temel dersler biçiminde ortaya koyarak düşüncemizi, devrimci bilincimizi daha fazla geliştireceklerine inanıyoruz. Çok değişik biçimlerde bunu yaparak devrim teorimizi, tarz ve taktik gelişimimizi sağlatacaklar. Bu görev en başta onlarındır.

Bunu en fazla onlar yapabilecekler, fakat sadece onlarla sınırlı kalmalı mı?

Hayır. Bu devrimi herkes değerlendirmeli ve bundan sonuçlar çıkarmalıdır. Çünkü bir devrimdir ve açık yaşandı. Başta da kadrolarımız bilincini ve davranışını, örgüt çalışmasını, tarzını, üslubunu ve temposunu buna göre daha da geliştirmeli, yenilemelidir. Bir de bu derslerden herkesin yararlanması için katkı sunmalıdır. Daha çok anlayanlar, bilince ulaşanlar, herkesin yararlanabileceği bir bilgi haline bu dersleri getirmeliler. Bu da hepimizin görevidir. Bu temelde önemli sonuçların çıkartılacağını düşünüyoruz. 

Söyledikleriniz ışığında bir yıla baktığınızda neler belirtebilirsiniz?

Her şeyden önce şunu belirteyim: Bu devrimi değil bir yıl bazıları bir gün, bir hafta, bir ay bile yaşanır görmüyorlardı. Bu kadar ömür bile biçmiyorlardı. Böyle bir devrimin küçük bir coğrafyada bu kadar yaşaması başlı başına değerlendirilmeyi gerektiren bir sonuçtur. Diğer yandan biz de dahil Kürtlerde, Kürtlerin dostlarında, çevresinde hep söylenirdi; Kürdistan’ın büyük parçalarında devrim olacak, sonuç elde edilecek, küçük parça Rojava’da buna bağlı haklarını alacak. Bu bir anlayıştı. Bir yıllık 19 Temmuz devrimi bu anlayışı yerle bir etti, yıktı. Açığa çıktı ki, artık devrim çalışmasının yürütülmesi, devrimci mücadelenin geliştirilmesi, devrim yapma konusu öyle güçle olmuyor, küçüklüğe büyüklüğe bağlı değil. Düşüncemizde bu anlamda değişiklikler oldu. 

Devrimin tanımı, anlamı konusunda da Rojava devriminin katkıları yok mu?

Olmaz olur mu! İki eğilim vardı:
* Devrimi devrimciler yapar (Zoru, öncülüğü öne çıkartır, çok abartırdı) 
* Devrim kitlelerin ürünüdür ( Kendiliğindenliği ortaya çıkartır, devrimci çalışmanın rolünü azaltırdı)
İşte Rojava devrimi, aslında bu iki uç anlayışa da darbe vurdu. Devrim gerçeğini daha iyi ortaya çıkardı. Devrim mücadelesinde öncünün, öncü çalışmanın, devrimci çalışmanın yeri, rolü, sorumluluğu, misyonu ne; konjonktürün yeri ne; kitlesel gelişmenin rolü, yeri ne? Bunları ortaya çıkardı. Şunu gösterdi ki, devrimcilerin zoruyla devrim olmaz. Sadece konjonktür gelir, halk ayaklanır, devrim olur demek, bunu beklemekle de devrim olmaz. Her ikisi de doğru değil. 

Neyin doğru olduğunu gösterdi, nedir doğru olan?

Şudur: Her yerde, her zaman devrimci çalışma, öncü çalışma yapılabilir. Devrimcilerin görevi, öncü çalışmayı yapmak; devrimin bilincini ve öncü örgütünü yaratmak; öncülüğünü hazırlamaktır. Devrimcilerin bu hazırladığı, uygun bir konjonktürle birleştiği an büyük devrim olur. En küçük parçada en büyük özgürlük devrimi böyle oldu. 19 Temmuz 2012’de devrime gidiş böyle gerçekleşti. Gerçekten de devrim içinde yer alanlar da gelişmelerin bu kadar olacağını beklemiyorlardı. 

Sadece o parçayı soyutlayarak değerlendirmek, Kuzey düşünüldüğünde bütünlüğü gözardı etmek anlamına gelmez mi? 
Kuşkusuz 19 Temmuz devrimi kendi başına olmadı. Tekil değildir. Bilinçsiz, örgütsüz, öncüsüz gerçekleşmedi. Konjonktür uygun olduğunda hızla devrime gitmeyi sağlayan büyük bir çalışma, hazırlık vardı. Bu noktada Rojava devriminin 2011-2012 Kürdistan çapındaki Devrimci Halk Savaşı stratejik hamlesinin bir parçası olduğunu kesinlikle gözardı etmemek lazım. Bu devrim kendi özgünlüğünü de yaşadı. Onu da bağrında taşıdı, ama böyle bir bütünlüklü Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne bağlıydı. Bütünlüklü bir mücadelenin ve devrimin planlaması ve örgütlemesi dahilinde gelişti, gerçekleşti. Ona güç verdi, ondan güç aldı. Kendiliğinden kesinlikle olmadı. Diğer yandan bu bütünlükten güç aldığı gibi, tabii etkiledi. Güç de verdi, bir aydınlatma, öncülük etme konumunu içerdi, ifade etti. 

Üçüncü çizgi ile bağını da…

Küresel kapitalist modernite sistemi ile ulus-devlet statükoculuğu arasındaki çatışmada taraf olmayan, bunlara karşı halkların demokrasisini ifade eden üçüncü taraf biçiminde çıkan çizginin, demokratik modernite çizgisinin zaferini içerdi, doğruluğunu gösterdi. Bu çizginin ilk büyük başarı kazanan devrimci hamlesi oldu. Dolayısıyla bu çizginin pratikleşebilir, hayata geçebilir, zafer kazanabilir olduğunu kanıtladı. Önder Apo’nun ortaya koyduğu bu çizgi ile bağını da kesinlikle görmek lazım.

Askeri açıdan değerlendirilmesi gereken boyutları nelerdir?

Özsavunma güçleri, YPG pratiği/direniş gerçeği de önemli dersler içeriyor. Şimdiye kadar Kürdistan’da biz hep dağa dayalı savaş yürüttük. Gerilla denince dağla birlikte anıldı. Dağ akla geldi. Dağsız bu iş olmaz düşüncesinde olduk. Kürdistan’ın her tarafından gerilla olmak isteyenler dağa yürüdüler. Yanlış değildi, doğruydu, önemli bir şey ortaya çıkardı. O zor koşullarda dağ gibi bir güce dayanılmazsa devrimci gelişme yaratmak, direnmek imkansızdı. Fakat Rojava devrimi ile şunu da gördük ki; dağ rolünü oynadı, oynamaya devam ediyor, ancak etkisini sürdürdüğü müddetçe o etkiden yararlanılarak ovada ve şehirde de gerilla gelişebilir. Her türlü saldırıya karşı direnebilir. Devrim yapabilir. Halkı ve devrimi koruyabilir. Ova ve şehir gerillacılığının gelişmesinde; onun tarz, taktik kazanmasında; örgütsel sistem oluşturmasında Rojava devrimi ve burada gerçekleşen Meşru Savunma büyük bir birikimi, tecrübeyi ortaya çıkardı.
Çok daha ayrıntılı ele almak, kapsamlı üzerinde durmak, derince yoğunlaşmak ve bu zengin dersleri açığa çıkartmak gerekiyor. Bunları hepimiz tartışmalıyız, üzerinde daha çok yoğunlaşmalıyız. Bu bizim hem hakkımız hem de görevimiz.