ELDH: Abdullah Öcalan'a tecridi kabul etmiyoruz

İmralı tecridine karşı düzenlenen toplantıda konuşan ELDH Genel Sekreter Yardımcısı Thomas Schmidt, tecridi kabul etmediklerini belirtti, "Dünya halkları Abdullah Öcalan'ın paradigmasını biliyor" dedi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tutsaklar Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar ile görüşme talebiyle Türkiye ve Kurdistan'dan 775 hukukçu, 10-17 Haziran tarihleri arasında görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuştu. Sonrasında 22 ülkeden 350 avukat 14 Eylül'de; Kuzey ve Doğu Suriye ile Suriye’nin farklı bölgelerinden 691 avukat ise 19 Eylül'de benzer başvurularda bulunmuştu.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen çok sayıda avukat ile birlikte görüş başvurularına dair Beyoğlu’nda bulunan dernek binasında basın toplantısı düzenledi. İtalya’dan gelen imzacı Fabio Marcelly, Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avukatlar Birliği (ELDH) Genel Sekreter Yardımcısı Thomas Schmidt, Asrın Hukuk Bürosu avukatları ve ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan’ın yanı sıra çok sayıda avukat toplantıya katıldı.

'TECRİT İÇİNDE TECRİT UYGULANIYOR'

ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, İmralı'da mutlak tecrit uygulandığını belirterek, istisnalar dışında 2011 yılından bu yana aile ve avukat görüşü yaptırılmadığını hatırlattı. Alcan, "Uygulanan tecridi artık tecrit olarak değerlendirmiyoruz, tecrit içinde tecrit, yani mutlak tecrit olarak değerlendiriyoruz. İmralı Adası’nda tutulan mahpuslar hiçbir haktan yararlandırılmıyor” dedi.

2 BİN AVUKATTAN BAŞVURU

Asrın Hukuk Bürosu’nun ÖHD’ye başvuru yaparak hukuki girişimlerde bulunmasını talep ettiğini aktaran Alcan, yaptıkları başvuruya dair Adalet Bakanlığı’ndan henüz dönüş yapılmadığını söyledi. Alcan, "Diğer ülkelerdeki meslektaşlarımızın da dikkatini çekti. Yaklaşık 2 bin avukat da Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Başvuruda bulunanların birçoğu bugün burada” dedi.

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, 23 yıldır İmralı’da "hukuksuzluğa" karşı mücadele ettiklerini vurguladı. Bilmez, "Düşünün ki Avrupa Konseyi sisteminde bir hapishane var ve bu hapishaneye 27 Temmuz 2011’den beridir avukatlar hiçbir şekilde gidemiyor. İstisna olarak 2009’da 5 avukat görüşü yapıldı. Bugün hiçbir avukat Sayın Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklarla görüşemiyor. Normalde tutsakların Avrupa sisteminde ve dünyanın birçok yerinde telefon görüşmesi vardır ancak en sonuncusu 2021 Mart ayında gerçekleşmiş. O hapishaneden bugüne dek hiçbir haber dahi alınamıyor. Böyle bir hapishanenin Lonra’da, Paris’te olması mümkün değil. Ama bu hapishane İmralı’da var. Bütün Avrupa hukuk kurumları ne yazık ki bu büyük hukuksuzluğa göz yumuyor. Bizim için en üzücü tarafı da bu hukuksuzluğun görünmemesi" diye konuştu.

'TÜM ÜLKEYİ İLGİLENDİRİYOR'

İmralı'daki hukuksuzluğun tüm ülkeyi ilgilendirdiğine dikkat çeken Bilmez, "Bu mesele sadece Kürtleri, Sayın Öcalan’ın ailesini kapsamıyor artık. Yıllardır bütün ülkeye hızla yayılıyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası da Sayın Öcalan’la hayata geçirildi. Türkiye’nin bu konuda düzenleme yapması gerekiyor ve ne yazık ki Avrupa kurumları bunu da görmezden geliyor” dedi.

Bilmez, Kürt sorununa işaret ederek, şunları söyledi: "En yapısal sorunlarından birisi bu. Devleti yönetenler her zaman güvenlik politikalarını öncelediler. Barış için elinden geleni her zaman yaptı Sayın Öcalan. Devlet de bunu çok iyi biliyor. Sayın Öcalan’ın bu konuda çok samimi çabası var ama sonuçlanamadı. 2011’den beri kimseyle hapishanede görüşemiyor. 2011 yılından beridir Kürt meselesi devam ediyor, PKK hala var askerler de ölüyor. Sayın Öcalan’ın mutlak tecride alınması Kürt meselesinin çözümüne bir çözüm yaratmıyor. 5-6 yıl önce Sayın Öcalan’ın mesajı Türkiye’nin tüm medya kurumlarında canlı veriliyordu ve ülkede çok pozitif bir atmosfer oluşmuştu. Bir de bugünkü tabloya bakalım; kimse mutlu değil, ülke açık bir cezaevine dönüşmüş durumda, ekonomi yerle bir olmak üzere. Dolayısıyla bu tecride son verilmesi gerekiyor. Bunun için yabancı meslektaşlarımızın bu tecridi görmesini çok önemsiyoruz. 22 farklı ülkeden 350 arkadaşımız görüş başvurusu yaptı. Ortadoğu’da da benzer bir kampanya yapıldı, 750 avukat imza vermişti orda da. İmralı’daki hukuksuzluğun görülmesi yabancı meslektaşlarımızın bizimle dayanışması çok değerli, bu dayanışmayı birlikte büyütmek istiyoruz."

BAKANLIĞA MEKTUP

ELDH Genel Sekreter Yardımcısı Thomas Schmidt ise girişimlerine değinerek, "Sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde avukatların erişimi için çalışıyoruz. Ama Türkiye’de Abdullah Öcalan için çalışıyoruz. Bu durumdan siyasi olarak yetkili olan Adalet Bakanlığı’na yazdığımız bizzat bir mektup var” dedi. Schmidt, ardından Adalet Bakanlığı’na yazılan mektubu okudu.

Mektup şu şekilde: "Sayın Bakan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'nda tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'ın avukatlarıyla görüşmeleri hukuka aykırı bir şekilde engellenmektedir. Abdullah Öcalan 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukatıyla görüştürülmezken, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar’ın İmralı Adası'na nakledildikleri 2015 yılından bu yana bir kez bile avukatlarıyla görüşmelerine izin verilmemiştir. İmralı Cezaevi'nde 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana özel ve ayrımcı bir tecrit uygulanmaktadır. Avukat görüş yasağı 27 Temmuz 2011 tarihinden 2 Mayıs 2019 tarihine kadar 8 yıl boyunca kesintisiz olarak devam etmiştir. 2019 yılında 5 avukat görüşü gerçekleşebilmiş, 7 Ağustos 2019 tarihinde gerçekleşen son avukat görüşünün ardından ise kesintisiz yasak yeniden başlamıştır. En son 25 Mart 2021 tarihinde gerçekleşen kısa bir telefon görüşmesinden bu yana Öcalan'dan haber alınamamasının ailesinde ve meslektaşlarımızda yarattığı endişeye tanıklık etmekteyiz. Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip eden avukatlar olarak, bu durumun siyasi ve toplumsal etkilerinin de farkındayız.

CPT (AİÖK - Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi), 2019 yılında İmralı Cezaevi'ne yaptığı ziyarete ilişkin 5 Ağustos 2020 tarihinde yayınladığı raporda, Öcalan'ın ve diğer üç mahkumun dış dünya ile temaslarının tamamen yasaklanmasını bir tür hücre hapsi olarak değerlendirmiştir. CPT, böyle bir durumun kabul edilemez olduğunu ve ilgili uluslararası insan hakları belgeleri ve standartlarına aykırı olduğunu belirtmiştir. Savunma hakkına sürekli müdahale edilmesi ve Öcalan ile diğer mahkumlara uygulanan tecrit halinin ELDH  (European Association of Lawyers for Democracy & World Human Rights), AED (Avocats Européens Démocrates) ve Lawyer for Lawyers gibi uluslararası hukuk örgütlerinin açıklamalarına ve geniş bir avukat ağının farklı vesilelerle eleştirel tepkilerine yol açması, konunun ne kadar önemli olduğunu ve yaygın bir şekilde takip edildiğini göstermektedir.

Aralarında kurum temsilcileri ve baro başkanlarının da bulunduğu 29 farklı baroya kayıtlı 775 avukatın, 10 Haziran 2022 tarihinde Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak İmralı Cezaevi'ndeki avukat görüş yasağına son verilerek Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş ile avukat görüşünün gerçekleştirilmesi talebinde bulunduklarını hatırlatmak isteriz. İmralı Cezaevi'ne avukat ziyareti yasağı, 2015 yılında güncellenen Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Nelson Mandela Kuralları), CPT'nin tavsiyeleri ve Türkiye Ceza İnfaz Kanunu'nu (5275 sayılı Kanun) açıkça ihlal etmektedir. Devletler, tutuklu ve hükümlülerin kimliklerine ve aldıkları cezanın niteliğine bakılmaksızın haklarını kullanabilmelerini sağlamakla yükümlüdür. Bu aynı zamanda Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne Dair Temel Prensiplerine, özellikle de Temel Prensipler 8 ve 16'da belirtilen, avukatların hak ve ayrıcalıklarının da ihlalidir.

Temel Prensip çok açıktır: ‘Gözaltına alınan veya hapsedilen herkesin, bir avukat tarafından vakit geçirilmeden ziyaret edilmesi, kesintisiz biçimde iletişim kurabilmesi ve sansüre uğramadan tam bir gizlilik içinde görüşebilmesi için yeterli imkanlar, zaman ve kolaylık sağlanır. Kanun adamları, görüşmeleri gözle izleyebilir fakat dinleyemez.’ Benzer şekilde, Temel İlke 16'da da hükümetlerin, avukatların korkutma, engelleme, taciz veya uygunsuz müdahale olmaksızın tüm mesleki işlevlerini yerine getirebilmelerini ve hem kendi ülkelerinde hem de yurtdışında serbestçe seyahat edebilmelerini ve müvekkillerine danışabilmelerini sağlamakla yükümlü oldukları belirtilmektedir. Bilindiği üzere, Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in 25. maddesi uyarınca, yabancı avukatlar, vekâletnameleri olmasa dahi, Türkiye Cumhuriyeti'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve mütekabiliyet ilkesine uygun olmak kaydıyla, Türkiye'de hükümlü bulunan bir kişiyle görüşme hakkına sahiptir.

Türkiye'deki meslektaşlarımızın tecride ve savunma hakkının ihlaline karşı sürdürdükleri mücadelenin esasen başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde korunan hakların hayata geçirilmesi için verilen bir mücadele olduğunu göz önünde bulundurarak, ilgili Yönetmeliğin 25. maddesi kapsamında Abdullah Öcalan ve İmralı'da tutulan diğer mahkumlarla görüşmek için yaptığımız başvuruyu bilgilerinize sunarız. Gerekli izni vereceğinizi umuyoruz.”

Schmidt, ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Schmidt, Avrupa ülkelerinin Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılmasına dair bir çalışma yürütmediğini ancak Avrupa halklarının bu tecridin farkında olduğunu dile getirdi. Schmidt, Abdullah Öcalan’ın paradigmasının tüm dünya halkları tarafından bilindiğini ifade etti.