Erdoðan'ın Diyarbakır'da söyleyecek neyi kaldı? -Mehdi Atay

Erdoðan'ın Diyarbakır'da söyleyecek neyi kaldı? -Mehdi Atay

Erdoðan ve partisi AKP'nin Kürt sorunu konusunda geldiði nokta, meseleyi çözümsüzlüðe kilitleyerek zamana yayma politikası olarak orta yerde duruyor. Geleneksel Türk devlet politikaları içinde, özellikle Kıbrıs sorunu konusunda kendini gösteren çözümsüzlüðe iterek zamana yayma, AKP eli ile Kürt sorununda devreye sokuldu.

Bir yandan da, kendi çevresinde topladıðı farklı kategorideki taraftarları ile kendi ”Kürt muhatabını” oluşturma çabasındaki Erdoðan, sorunu bir söylem düzeyinde tutmayı da ihmal etmiyor. Bu yolla, hem konunun gündeminde olduðu izlenimini pekiştiriyor hem de etrafında öbeklenen çevrelere, ”Başbakan Kürt sorunu konusunda ciddi” savunması yapmaları için malzeme sunuyor.

AKP Diyarbakır Ýl Başkanı Halit Advan Erdoðan'ın, 2 Haziran'da yapılacak Diyarbakır il kongresine katılacaðını duyurdu. Advar'a göre Erdoðan bu gezisi sırasında, "önemli açıklamalar" yapacak ve hatta "müjdeler" verecek. Bir adım daha ileri giden Advan, "Kürt sorunu silahlı yöntemlerle çözülmeyeceði apaçıktır. Bu gelişinde (Erdoðan'ı kast ediyor) Kürt sorunun çözümüyle ilgili müjde vermesini bekliyoruz" diyor.

Erdoðan'ın bugüne kadar Kürdistan'da verdiði en somut ”müjdenin” 3 Eylül 2010'da Diyarbakır'da yaptıðı konuşmada söylediði ”yeni cezaevleri inşa edeceði” müjdesi olduðu düşünülürse Advan'ın beklentisinin nafile olduðu ortada.

Ýktidarının, ”ustalık” olarak adlandırdıðı döneminde Kürt sorununda en küçük bir somut adım atmayan Edoðan'ın, 2 Haziran ziyaretinde de bir beklentiye girmek yanıltıcı olur. Kürt sorununda ”çözüm dendiðinde Kürt Özgür Hareketi'ni tasfiyeyi” anlayan Erdoðan'ın şiddete dayalı bu saldırgan tutumunu gizlemek ve çözüm yanlısı görünmek üzere sorunun, ”yeni anayasa” baðlamında ”çözüleceði” vaadinde bulunacaðı açık. Şişirilmiş açılış törenleri ile süslenecek gezisinde Erdoðan'ın, Kuzey Kürdistan'dan çok Güney Kürdistan'la geliştirecekleri ”yeni” bir süreçten söz etmesi beklenebilir.

Bu yüzden, Kürt sorunu konusundaki mevcut tutumu Kürdistan'da hiç bir biçimde itibar görmeyen Erdoðan'ın, sorunu özünden uzaklaştıran, zamana yaymacı tutumunu pekiştirecek olası açıklamaları da muhatap olarak ancak kapalı kepenkleri bulacaktır Diyarbakır'da.

Kürt Halkı'nın somut beklentisi, Kürt sorunun anayasal çözümü için somut adımlardır. Vaat olmanın ötesine geçeceðine inanılacak bir politik süreçtir. 2 Haziran'da Kürt Halkı'nın bu beklentilerini karşılamayan Erdoðan'ın 2014'e ilişkin hesapları Kürdistan'da şimdiden boşa çıkacaktır. Öcalan'a uygulanan tecrit sürerken, KCK operasyonları adı altında örgütlü Kürt muhalefetine yönelik insan avı, tutuklu Kürt milletvekillerinin durumu devam ederken Erdoðan'ın Kürdistan'a yapacaðı gezinin ciddi bir boykotla karşılaşacaðı açık. Kürt halkı geçmişte karşılaştıðı Erdoðan'ı dinlemeyecektir. Roboski katliamını kimlerin gerçekleştirdiðini açıkla-ya-mayacak bir Erdoðan'ın, Diyarbakır'da eski söyleminden farklı bir içerik beklemek yersiz olur.

Erdoðan, 2005, 2008 ve 2010'da Diyarbakır'da üç ayrı konuşma yaptı. Üç konuşması da Erdoðan'ın Kürt sorununda kullandıðı söylemleri bakımından son derece ciddi ip uçları veriyordu.

Erdoðan, 12 Aðustos 2005'te Diyarbakır'da şunları söyledi;

“Türkiye ne kadar Ankara, Ýstanbul, Samsun, Erzurum ise, o kadar da Diyarbakır'dır… Türkiye gibi büyük bir devlet ve güçlü ülke, pek çok zorluðun harmanından geçti. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak, büyük devletlere asla yakışmaz. Büyük devlet, güçlü millet, kendisiyle yüzleşip hata ve günahlarını masaya yatırarak geleceðe yürüme güvenine sahiptir. Ben milletimin ve devletimin öz güvenine, tarih bilincine ve coðrafya şuuruna inanan bir kadronun başbakanı olarak huzurunuzdayım… Her soruna bir ad koymak da gerekmez. Sorunlar hepimizindir. Ýlla 'ad koyalım' diyorsanız, Kürt sorunu bu milletin bir parçasının deðil, hepsinin sorunudur. Bu sebeple 'Kürt sorunu ne olacak?' diyenlere diyorum ki, bu ülkenin başbakanı olarak, o sorun, herkesten önce benim sorunumdur. Biz büyük bir devletiz ve her sorunu daha çok demokrasi daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceðiz, bu anlayışla çözüyoruz. Ülkenin hiçbir sorununu yok saymıyor, her sorununu gerçek kabul ediyoruz ve yüzleşmeye hazırız…”

Erdoðan'ın bu konuşması, partisi ve kendisinin etrafında öbekleşen, ”Kürt kökenli” taraftarları ve AKP politikalarını destekleyen liberal çevreler tarafından büyük bir coşku ile karşılandı. Bir TC Başbakanı'nın sarf ettiði düşünüldüðünde kulak kabartılabilecek bu sözler alt yapısı oluşturulmadan hiç bir anlam ifade etmeyen aksine çok geçmeden hamasete dönüşebilecek ”yeni” bir retorikti. Öyle de oldu.

Erdoðan 21 Ekim 2008'de bu kez Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde şunları söylüyordu;

“Havaalanından buraya gelirken şu yolların halini gördüm. Modern bir şehre bu yakışır mı? Diyarbakır'ı yönetenlerin çöp arabaları, temizlik işçileri yok mu? Ýşte halkım gereken dersi vermeli. Medeniyet dediðiniz şey yoldur, temizliktir, sevgidir, saygıdır… Demokratikleşme, insan hakları bakımından Türkiye'de yeni bir dönemin adımını attık. Ocak ayından itibaren TRT Kürtçe yayına da başlıyor. Ýlk etapta 12 saat planladıðımız bu yayınları arttırmak söz konusu olacak.”

Nitekim altyapısı olmayan bu dönemin de tek ”ürünü” Kürt kimliðinden arındırılmış yasal bir dayanaðı dahi olmayan TRT 6 oldu. Erdoðan'ın oyalayarak zamana yayma eylemlerinin ”ustalık” döneminin başlangıcı olarak görülebilecek bu televizyon kanalı bu konuşmadan kısa süre sonra başlayacak insan avının perdeleyicisi olarak kullanıldı Erdoðan ve ”Kürt kökenli” taraftarları tarafından.

Zira 2009 yılında Erdoðan Bakanlar Kurulu'nda planlanan, ”KCK operasyonlarını” devreye soktu. Erdoðan referandum mitingi için geldiði Diyarbakır'da 3 Eylül 2010 günü yaptıðı konuşmada ”müjde” olarak yeni cezaevi yapma sözü vermişti. Böylece, örgütlü Kürt muhalefetine yönelik insan avı başladı. Bu süreçte, 32 belediye başkanı, 13 belediye başkanvekili ve belediye başkan yardımcısı, 13 il genel meclis üyesi, 93 belediye ve meclis üyesi ile 41 belediye çalışanı tutuklandı.

2011 genel seçimlerinde seçilen 7 Kürt milletvekilinden birinin vekilliði gasp edilirken, 6 vekil cezaevlerinde rehin tutulmaya başlandı.

2005'teki konuşmasından bu yana Kürt sorunu konusunda sistematik bir biçimde şiddeti tek seçenek olarak dayatan Erdoðan'ın, 2 Haziran ziyaretinden bir beklenti içinde olmak saf dillilik olur. Ancak Erdoðan da şunu unutmamalı ki mevcut durumda ısrar, Kürdistan'ın Ankara iktidarı ile ortaklaşabileceði paydaların günden güne daha da azalması zeminine yeni bir ekleme olmanın ötesine geçmeyecektir.

ANF NEWS AGENCY