'Erdoğan bugünün Bonapart'ı'

'Erdoğan bugünün Bonapart'ı'

Harita Mühendisleri Odası Eski Başkanı Celal Beşiktepe, hükümetin kentsel dönüşüm projesini, 1850'li yıllarda Napolyon Bonapart'ın kapitalizmin krizinden çıkmak için Paris'i yeniden inşa etmesine benzetti. Hükümetin uyguladığı Taksim yasağının kentsel dönüşüm projesiyle ilişkili olduğunu söyleyen Beşiktepe, “Mekan üzerindeki hakimiyet, toplum üzerindeki hakimiyetle eş anlamlıdır. Taksim üzerinde hegemonya emekçiler ile yoksullar üzerinde hegemonya olarak algılanmalıdır” dedi.

AKP Hükümeti, 1 Mayıs'la başlattığı Taksim yasağının kapsamını genişletti, İstiklal Caddesi'ni de tüm yürüyüşlere kapattı. Kadınlardan işçilere, gençlerden eczacılara kadar tüm muhalif kesimlerin İstiklal Caddesi'nde yapmak istediği yürüyüşler polis şiddeti engellendi.

AKP hükümetinin bir yandan müzakere sürecini yürütürken, diğer yandan Taksim'de muhaliflere karşı uyguladığı şiddet ne anlama geliyor? Bu soruyu yanıtlayan Harita Mühendisleri Odası Eski Başkanı Celal Beşiktepe, yasağın, AKP'nin kentsel dönüşüm projesiyle olan ilişkisine dikkat çekti.

KENT MEKANI TOPLUMSAL İLİŞKİDİR

Kapitalizmin devrevi krizlerini aşmak için kent merkezlerini de birer meta haline getirdiğini anlatan Beşiktepe, kent mekanını “insanı biçimlendiren ve insanın da mekanı biçimlendirdiği bir toplumsal ilişki” olarak tanımladı. Beşiktepe, “Dolayısıyla siz mekanla olan ilişkinizi, nasıl bir kent tahayyülünüzü getirdiğiniz an, kent bir otoriter ve hegemonya alanı haline gelir kapitalizmde. Kapitalist kentleşmenin özünde de sürekli düşük gelir grupları, yoksulları yerinden etme eylemi vardır” dedi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM KARANLIK BİR YÜZE SAHİP

Bu nedenle kentsel dönüşümün insanlık açısından karanlık bir yüze sahip olduğunun altını çizen Beşiktepe, “İnsanı dışlar, insanı, kültürleri ve dayanışmayı yok sayar” dedi.

Beşiktepe, “kentsel dönüşüm” kavramının ilk olarak 1840'lı yıllarda Fransa'da kullanıldığını hatırlattı, Napolyon Bonaparte ile Tayyip Erdoğan arasında kentsel dönüşüm politikalarını uygulamak açısından benzerlik olduğuna dikkat çekti.

Harita Mühendisleri Odası Eski Başkanı Celal Beşiktepe, tarihten şu örneği verdi: “1848'li yıllarda ikinci imparatorluk Fransası'nda kullanılmayan artı sermaye ve artı işgücünün Avrupa çapındaki ilk açık krizlerinden biri yaşanıyordu. Burjuvazi devrimcileri şiddetle bastırdı ancak krize çözüm getiremedi. 1851'de Bonaparte darbe yapıp iktidarı ele geçirdikten krize kentleşme ile çözüm bulmak için Haussmann'ı bayındırlık işlerinden sorumlu olmak üzere görevlendirdi. Paris'i yeniden inşa etmek muazzam miktarda emek ve sermaye istiyordu. Paris'i yıkıp yeniden inşa etmeye başladılar. Sermayenin büyüme sorununu çözmek için kredi, finans örgütleri kuruldu. Bugün konut sektöründe kredi kaynaklarının oluşturuması gibi. Sistem Fransa'da 10 yıl iyi işledi. Paris 'ışıklar kenti', büyük tüketim, turizm ve keyif merkezi haline geldi. Büyük mağazalar, moda endüstrisi ve büyük sergilerin hepsi kent yaşamını tüketime özendirdi. Yeni mali kurumlar ve borçlanma araçları geliştirildi. Ancak bunun ardından aşırı genişlemiş olan kredi alanı battı. Ardından da 3. Napolyan, Bismark Almanyası'na savaş açtı. Arkasından da 1871 Paris Komünü geldi. Aktörleri değiştirelim. Napolyon yerine Tayyip Erdoğan'ı, Haussmann'ın yerine de Erdoğan Bayraktar'ı koyalım. Bismark'a savaşı da Suriye savaşı ile karşılaştıralım. Yıkım senaryoları tekerrür ediyor. Paris Komünü'nün yenilgiye uğramasından sonra da komüncüler, Paris'in dar sokaklarında barikatlar kurup savaştıkları için, barikat savaşlarını engellemek amacıyla kentin bütün dar sokakları yıkılıyor ve geniş bulvarlar açılıyor. Yoksulların Paris sokaklarında barikatlar kurup direnme haklarını kullanmayacakları bir kent yapıldı.”

İSTANBUL FİNANS KENTİ YAPILIYOR

Sanayi kenti olan İstanbul'un 1980 darbesinin ardından hızla finans kentine dönüştürülmek istendiğini söyleyen Beşiktepe, bu şekilde emekçi ve ezilenlerin örgütlü ve görünür olmaktan çıkartılmasının amaçlandığını belirtti.

Beşiktepe şöyle konuştu: “Örgütlü ve görünür olmanın en anlaşılır ifadesi şudur: Mahalle ve fabrikalarında birlikte yaşayan ve çalışan insanların belirli talepler etrafında kolayca örgütlenip kent meydanlarına akma eylemidir. Finansa dayalı hizmet alanlarında çalışanlar görünür ve örgütlü değildir. Kenti değiştirmek gibi bir talep etrafında örgütlenmesi son derece güç ve zordur. Lokantaya, otele, bir finans merkezine gittiniz. Orada yemeği sizin önünüze getiren kişi, sizin için görünür değildir. O yemeği getirip gider.”

Mekanın toplumsal iktidar ilişkilerin bir yansıması olduğunun altını çizen Beşiktepe, “Mekan üzerindeki hakimiyet, toplum üzerindeki hakimiyetle eş anlamlıdır. Taksim üzerinde hegemonya emekçiler ile yoksullar üzerinde hegemonya olarak algılanmalıdır” dedi.

ÖRGÜTLENİN VE BİRLİK OLUN

Harita Mühendisleri Odası Eski Başkanı Celal Beşiktepe, kentsel dönüşüm tehdidi altına bulunan halka, “örgütlenin ve birlik olun” çağrısında bulundu, “Kentsel dönüşümcülerle asla pazarlık içine girmeyin. Çünkü onlar sizi kandırmak için geliyor” diye konuştu.

Taksim Meydanı'nda yapılan dönüşümde geri dönüşün teknik olarak da mümkün olduğunu belirten Beşiktepe, son olarak şunları söyledi: “Kenti insanlar kurar. Tarihsel olarak da kent, insan aklının en üst ürünüdür. İnsanın özgürleştiği bir mekandır. Kölelik devri kentsel mekanlarda son bulmuştur. İnsanlığın kölelikten kurtulduğu mekanlarda, bizleri yeniden köle haline getirmeyi başaramazlar. Biz, eşitliğin, özgürlüğün olduğu bir kent etrafında örgütlenmemizi, bütün yoksullarla, dışlananlarla, emekçi sınıflarla geliştirip, kentimizi ve Taksim Meydanı'nı yeniden geri alacağız.”