‘Erdoğan faşizmine karşı mücadeleyi büyüteceğiz’

TKP/ML TİKKO Komutanlarından Pala Dersim, DAİŞ çetelerine karşı nasıl mücadele edildiyse, Türk işgaline karşı da her alanda mücadele edileceğini ifade etti.

Türk devletinin, DAİŞ çeteleri eliyle Suriye ve Rojava’da yapmak istediği projelerin çökmesi üzerine, Cerablus’u işgal etmeye başladığını vurgulayan TKP/ML TİKKO Komutanlığından Pala Dersim, “Geçmişte DAİŞ çetelerinin Rojava işgaline karşı nasıl mücadele ettiysek, şimdi de Türk işgaline karşı her alanda mücadele edeceğiz” dedi. Dersim, Türk işgaline karşı, Rojava devrimini büyüterek geliştireceklerini vurguladı.

Kürdistan halkına inkar ve imha konseptinin uygulandığına dikkat çeken Dersim, “Bu konsept çerçevesinde İmralı tecridi ile Kürt halkının iradesi teslim alınmak isteniyor” dedi. Sistem içi kliklerin iç hesaplaşmasının 15 Temmuz’da bir çatışmaya dönüştüğünü kaydeden Dersim, şunları vurguladı: “Fetö gerekçe gösterilerek geliştirilen son saldırıların, esas hedefi devrimci demokratlar olduğunu bilmekteyiz. Türkiye halkları üzerinde ciddi bir tehlike bulunmaktadır. Gelişen bu baskı, şiddet ve zulme karşı halkımızı her alanda seferberlik ruhu ile mücadeleyi büyütüp ileriye taşımaya çağırıyoruz."

DERSİM: ROJAVA DEVRİMİNİN DESTEKLEYENİ DEĞİL SAVUNUCUSUYUZ                              

Türk devletinin Cirablus işgali ile sınırlı kalmayacağına dikkat çeken Dersim, bu işgal harekatıyla Rojava kazanımlarının boğulmak istendiğini ve Kobanê-Afrin Kantonlarının birleşmesini önlemeye çalışıldığına dikkat çekti. DAİŞ komutanın basına yansıyan "Cerablus'tan çıkmadık, sakallarımızı kestik" açıklamasını hatırlatan Dersim, Türkiyeli devrimciler olarak bu gerçeğin farkında olduklarını ve Rojava devrimini destekleyen değil, savunan devrimin esas güçleri olduklarını ifade etti. Her tür saldırıya karşı en keskin bir şekilde mücadele edeceklerini vurgulayan Dersim, devamla, “Bu işgal hareketi ile Türk devletinin Rojava’ya dönük direk saldırı ve katliamları artmaya başladı. Afrin’den Derik’e kadar birçok yerde Türk askerleri sivil insanları katlediyor, öz savunma güçlerine ateş edip savaşçıları katlediyor. Tüm bu faşistçe yaklaşımlar Rojava halkının kazanımlarına, Türk devletinin tahammülsüzlüğün göstergesidir" dedi.

‘TAVİZ VERMEDEN MÜCADELE YÜRÜTECEĞİZ’

Türk devleti ve AKP'nin Osmanlı fetihçiliği üzerinde geliştiği için fırsat bulsa Halep'i bile almak isteyeceğine dikkat çeken Dersim, işgal harekatına karşı, Kuzey Suriye halkları ile birlikte sonuna kadar çok yönlü bir şekilde mücadeleyi edeceklerini ve işgalci güçleri geldiklerine pişman ettirme kararlılığında olduklarını kaydetti. Uluslar arası alanda Türk devletinin işgal harekatını teşhir edeceklerini ifade eden Dersim, şunları vurguladı: "Rojava devrimci güçleri olarak Türk devletinin Kuzey'de ve Rojava'da geliştirmek isteyeceği işgale karşı çok yönlü kendimizi hazırlamış bulunuyoruz. Halkların ortak değeri haline gelen Rojava devrimimizin, böyle işgalci güçlerce bozguna uğratılmasına asla izin vermeyeceğiz. Nasıl ki, çetelere karşı savaştıysak, bu çetelerin sahibi işgalci Türk güçlerine karşı da savaşacağız. Bunun için gereken her türlü adımı atacağız. İşgalci gücü Türk devleti olduğu için biz Türkiyeli devrimciler olarak daha fazla mücadele sorumluluğunu hissediyoruz. Çünkü biz bu devrim için nice bedeller ödedik. Onun için devrim üzerindeki her türlü saldırıya karşı, taviz vermeden mücadele yürüteceğiz."

TÜRK DEVLETİ İŞGALİ AMAÇLIYOR

Türk devletinin 5 yıldır kendisine bağlı çeteler aracılığı ile Suriye ve Rojava’da yürütmüş olduğu vekalet savaşını kaybettiğinden, kendisi direk bir işgal hareketine girişerek, çetelere nefes aldırmaya çalıştığını dile getiren Dersim, Türk devletinin Suriye ve Rojava’daki kirli politikalarını hayata geçirmek için DAİŞ, El Nusra, ÖSO vb çete örgütleri paravan olarak kullandığını ifade etti. Türk devletinin Hırvatistan gibi ülkelerden Suriye’ye silah taşımacılığından, kendi sınırları üzerinde kamplar kurmaya, çeteler ile sınırlarda kirli ekonomik ilişkiler geliştirdiğini hatırlatan Dersim, “Bu gerçeğin bilinmesine rağmen, sayasal çıkarlarını gözetenler, Türk devletine karşı ciddi bir yaptırıp ortaya koymadı” dedi.

TUTUKLAMA VE İŞTEN ATMALAR ŞİDETİN ARTACAĞININ İFADESİDİR

Erdoğan-AKP faşizminin 15 Temmuz’daki klikler arası çatışmayı gerekçe yaparak, Fetö adı ile başlattığı tutuklama, gözaltı ve işten atmaları, devrimci, demokrat ve kendi muhaliflerini tasfiye hareketine dönüştürdüğünü ifade eden Desrim, “Biz devrimciler, 15 Temmuz’da Türkiye’deki çatışma durumunu sistem içi iki kliğin iktidar mücadelesi olarak değerlendiriyoruz” dedi. Dersim devamla, “Erdoğan-AKP çetelerinin saldırılarının asıl hedefinin, kedisinden önceki iktidarlarda olduğu gibi devrimci, demokrat ve başta Kürt halkı olmak üzere muhalifler olduğunu ön görebiliyorduk. Erdoğan bu klik çatışmasını fırsata dönüştürdü. Fetö diye tabir edilen sistem çetelerinden biri, AKP kliğinin çeteleri tarafından tasfiye edildi. Ama AKP için asıl tehlike olan devrimci, demokrat ve muhaliflerdir. Bu iki çete gurubu Gazi’de, 2009’daki tüm saldırılarda, Rojava’da ve en son Kürdistan şehirlerini yakıp yıkmada ortaktılar. Daha dün 12 bine yakın solcu öğretmen açığa alındı. DBP’nin 24 belediyesine kayyum atandı ve milletvekillerinin de tutuklanması gündemde. Akademisyen ve öğretmenlerle başlayan tutuklama ve işten atmalar, önümüzdeki süreçte Kürt ve solcu kesimler üzerinde baskı ve şiddetin daha da artacağının işaretleridir.”

KÜRT HALKININ ÖFKESİ GERİLLA EYLEMSELLİKLERİNDE ANLAM BULUYOR

Erdoğan ve AKP çetelerinin tüm saldırı konseptinin, İmralı merkez alınarak yürütüldüğüne dikkat çeken TİKKO Komutanı Dersim, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İmralı’da tecrit uygulandıktan sonra, Erdoğan müzakere masasını devirerek savaş konseptini devreye koydu. Yani bu saldılar İmralı’dan başlatılarak geliştirildi. Öcalan yoldaş savaş ve saldırıların önünü almak için bir süreç başlattı. Ancak Erdoğan-AKP, İmralı’da tecridi derinleştirerek, Kürt halkının sesini soluğunu kesmek istiyor. Bu tecrit ile Kürt halkı ve gerilla eylemselliklerinin önüne geçeceklerini düşünüyorlar. Türk devleti ve Erdoğan çetesinin İmralı işkencesi başta olmak üzere Kürt halkı üzerindeki baskı, şiddet ve katliamlara karşı eylemsellikler giderek gelişiyor. Kürt halkının kabaran öfkesi, özellikle gerilla eylemselliklerin de çok daha anlam buluyor. Türk devleti İmralı tecridi ile Kürt halkının iradesini teslim almaya çalışıyor. Ama bunu başaramadığını ve asla bu amacına ulaşamayacağını geçmiş süreçteki tecrit ve ona karşı gelişen direniş mücadelesinden anlamak mümkündür.”

TÜRK DEVLETİNİ ÇILDIRTAN ROJAVA DEVRİMİ KAZANIMLARIDIR

Mücadelede gelinen aşamada, Türk devletinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı ailesi ile görüştürmek zorunda kaldığına dikkat çeken Dersim, “ Bu şekilde kabaran öfkenin önüne geçmek istiyorlar. Ama amaçlarından vazgeçmeyecekler. Tasfiye ve imha konseptinin bir parçası olarak İmralı üzerinde sürekli bir baskı ve tecrit uygulanmaya devam edecekler. Türk devletinin bu kirli politikalarına karşı dışarıda ve zindanlarda açlık grevleri gelişti, halk her alanda eylemselliklere geçti. En önemlisi de Rojava devrimi giderek büyüyor ve bölge dengelerini etkileyecek bir düzeye ulaşıyor. Türk devletini çıldırtan gelişmelerin başında, Rojava devrim kazanımları olduğunu herkes biliyor” diye konuştu.

ERDOĞAN DİKTATÖRLÜĞÜNE KARŞI HER ALANDA MÜCADELE BÜYÜTÜLMELİ

Türk devleti ve Erdoğan diktatörlüğünün saldırı ve şiddet politikasının, Türkiye halklarının tümünü içine aldığını ve giderek bir kaosa dönüştüğüne dikkat çeken Dersim, Türkiyeli devrimcilerin ardılları ve TPK/ML TİKKO olarak; baskı, şiddet ve zulmün olduğu her yerde direniş cephesi içerisinde yer aldıklarını ve almaya devam edeceklerini ifade etti. “Bugün dünya geriliğini temsil eden DAİŞ vb çetelere karşı Rojava’da savaşıyoruz. Ve Kürt halkının demokratik ve özgürlük esaslı mücadelesinin yanındayız” diyen Dersim, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Türkiye toplumu üzerinde çok büyük bir tehlike vardır. Erdoğan diktatörlüğü, toplumun tüm kesimlerine pervasızca saldırmakta ve irade kırarak teslim almaya çalışmaktadır. Bu faşizan ve şiddete karşı her alanda, herkes ayağa kalkmalı ve bu zulüm düzeninin yerle bir olması için eylemselliklere geçmelidir. Unutmayalım ki, bu Hitler türevi Erdoğan’a karşı mücadele geliştiği oranda, Türkiye ve Kürdistan’da insanlar özgür ve kardeşçe bir yaşam şansına kavuşabilir. Şimdiye kadar yapılan tüm eylemler anlamlıdır. Ancak tehlike karşısında yetersizdir. Süreci ileri taşıyacak, düşmana geri adım attıracak ve onlar nasıl ki, baskı ile toplumu esir almak istiyorsa, bizlerde yaşamı onlara zindana çevirerek, tüm yaşam damarlarını kesmeliyiz. Yani kısaca bir seferberlik ruhu ile sürece yüklenip, mücadeleyi her alanda geliştirip, büyütmeliyiz. Bu tarihi aşamada bizden istenen tarihsel rollerimizi oynamaktır.”