Erdoğan’ın ciddiyete ihtiyacı var - Ferda Çetin
Erdoğan’ın ciddiyete ihtiyacı var - Ferda Çetin
Erdoğan’ın ciddiyete ihtiyacı var - Ferda Çetin
İki aylık saha çalışmasını tamamlayan akil insanlar, yaptıkları toplantı ve görüşmelerden çıkardıkları sonuçları, dün 3,5 saatlik bir görüşme ile Türkiye başbakanı Erdoğan’a aktardılar.
Bu grupların çoğunluğunu Erdoğan ve partisi belirledi. Gruplarda yer alan insanların bir çoğunun AKP hükümetine ve Erdoğan’a destek veren kişiler olduğu da sır değil. Dolayısıyla görüşülen akil insanların çoğunluğu, Erdoğan’ın güvendiği ve inandığı bir insanlar topluluğuydu.
Akil insanlar değişik bölgelerde yaptıkları çalışmaların sonuçlarından, ortak paydalar, asgari müşterekler, farklı endişeler ve beklentilerin olduğu da anlaşılıyor.
Akil insanlar, bazı endişe ve kaygılara rağmen, bütün bölgelerde barış ve siyasal çözüm sürecine inancın tam olduğu görüşünde.
Akil insanların sonuç raporunda Kürtçe anadilde eğitim hakkının tanınması, seçim barajının kaldırılması, siyasi partiler yasasının değiştirilmesi, karakol ve kalekolların yapımının durdurulması, artan baraj yapımlarının durdurulması, koruculuğun kaldırılması, Roboski olayından ötürü özür dilenerek faillerinin bulunması gibi kamuoyunun ortaklaştığı birçok husus var.
Erdoğan, akil insanların raporunu dinledikten sonra kendi bildiklerini sıraladı:
“Kürtçe seçmeli ders hakkını tanıdık zaten, anadilde eğitim hakkı söz konusu olmayacak”, “seçim barajını kaldırmayacağız, çalışsınlar barajı geçsinler”, “Kalekol ve karakol yapımına daha önce başlanmıştı devam edeceğiz”, “barajların yapımına devam edilecek”, “koruculuk kaldırılmayacak”…
Akil insanlar grubu iki aylık bir çalışma ile bir çok aileyi, köyü, şehri, kurumu, üniversiteyi ziyaret ederek ve yüz yüze görüşmeler yaparak böyle bir rapor hazırlamıştı.
Akil insanlara ve sarfettikleri emeğe saygının asgari gereği; doğal ve makul olan, Türkiye başbakanı Erdoğan’ın, bu raporu özenle ve ciddiyetle inceleyerek, ekibi ile birlikte, mantıklı bir değerlendirme yapmasıydı.
Ama “ekip” de Erdoğan’a yabancı bir kavramdı, “ciddiyet” de “saygı” da. Dolayısıyla çıplak kabalığı, kapasitesi ve kavrayışı ile kendi bildiğini okudu.
Oysa akil insanlar raporunda “sürece zarar veren dilin bırakılması” da temel önerilerden biriydi.
“Barış süreci”nin taraflarından biri olan Türkiye başbakanı Erdoğan’ın, bu açıklaması sadece bir üslup yetmezliği veya alışık olduğumuz bir çiğlik durumu değil. O’nun gerçek düşüncesi ve niyeti budur.
Erdoğan, gerillanın çekilmesine ilişkin kesin(!) bir istatistik bilgi de verdi: “Şu ana kadar sadece %15 çekilme gerçekleşti.”
Bu açıklamanın da boş yere yapılmadığını; 2. aşamada hükümetin yükümlülüklerini yerine getirmemek için bir savsaklama malzemesi olarak kullanılacağını da şimdiden not edebiliriz.
Erdoğan, bu acele açıklama ile toplumun veya farklı kurumların görüşlerine ihtiyaç bulunmadığını, her şeyi kendi adamları ile birlikte zaten önceden kararlaştırdıklarını göstermiş oldu.
Barış sürecinin 2. aşamasına girilmişken AKP ve Erdoğan, savaş ve çatışma sürecinin politikalarında en küçük bir değişiklik yapmaksızın, oyalama politikaları ve geleceğe ertelenmiş vaadlerle seçim sürecini atlatmaya çalışıyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın O’nun gerçek yüzünü ve niyetini ifade ediyor. Sorun üslup müslup sorunu değil, adamın kavrayışı bu kadar, zihniyeti de budur!
Bu yaklaşımı doğallaştırmamak gerekiyor. Hükümeti, kendi sorumluluklarını yerine getirmeye zorlamak esas olmalı. Oyalama ve zaman kazanmaya yönelik politikalara karşı, toplumun ve Kürt siyasetinin daha aktif bir politika yürütmesi gerekiyor. Erdoğan’ın açıklamaları karşısındaki reflekssizlik, izleyici ve dinleyici pozisyonu, bu sürece en az Erdoğan’ın yaklaşımları kadar zarar verecektir. Erdoğan zamana oynuyor ama Kürt halkının bir saniye bile oyalanmaya tahammülü olmamalı.
Erdoğan’ın açıklamaları karşısındaki rahatlık ve bu satırların yazıldığı zamana kadar henüz hiçbir tepki gösterilmemiş olması da çok manidar…