Erdoğan sadece Erdoğan’a benziyor - Cahit Mervan
Erdoğan sadece Erdoğan’a benziyor - Cahit Mervan
Erdoğan sadece Erdoğan’a benziyor - Cahit Mervan
Bazıları hiçte hak etmedikleri halde tarihi kişilere benzetilirler, onlarla özdeşleştirilirler. Örneğin CHP Genel Başkanlığı’na Kemal Kılıçdaroğlu son derece ‘garip’ bir operasyonla getirilince ‘görünmeyen bir el’ onu Türk medyası aracılığıyla ‘Gandi Kemal’ diye lanse etmeye çalıştı.
Elbette ki Kılıçdaroğlu Hindistan’da İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadelenin sembolü, dünya çapında ise sivil itaatsizlik denince ilk akla gelen isimlerden Mahatma Gandi'ye hiçbir şekilde benzemiyordu. Kılıçdaroğlu durduğu yer, düşünceleri ve pratiğiyle Gandi’nin fotokopisi bile olamazdı. Ama Kılıçdaroğlu’nun böylesine ‘olumlu’ bir imaja ihtiyacı vardı. Ancak Gandi olmak için sadece gözlük, dökülmüş saçlar ve bir parça minyon yüz yetmedi. Bu eşleştirme ve benzetme çok geçmeden bir saman alevi gibi akıllardan uçup gitti. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun bunu hak edecek hiçbir sıfatı ve eylemi yoktu.
Türk başbakanı Tayyip Erdoğan’da tarihte yer edinmiş ‘iyi’ ve ‘kötü’ lider ve şahsiyetlere benzetilmeyi seviyor. Bir zamanlar dünya medyasıyla aralarında bahar havası varken, şimdi ateş püskürdüğü TİME’nin onu Atatürk’e benzeten kapağından pek hoşlanmıştı. Ve etrafına toplanan dalkavukçular ordusunun onu ikide bir ‘İkinci Atatürk’ diye adlandırmalarından büyük bir haz aldığı da biliniyor.
DARBENİN MAĞDURU MURSİ Mİ ERDOĞAN MI?
Erdoğan da karşıtlarını tarif ederken eşleşmelere ve benzetmelere sık sık başvuruyor. Bu son günlerde Erdoğan önüne geleni, haz almadığı her kişi ve lideri Suriye’de iktidarı için ülkeyi kan gölüne dönmesine neden olan Baas rejiminin lideri Beşar Esad’a ve her nedense gece dahi güneş gözlüğü takan Mısır’da cunta’nın başı general Abdel Fattah al-Sisi ’ye benzetiyor. Herkesi bu iki ‘kötü’ ile eşleştiriyor ve benzeştiriyor. Bunu yaparak kendisinin hiçte hak etmediği halde ‘iyiyi’ ve ‘güzeli’ temsil ettiği imajını çizmeye gayret ediyor.
Mısır’daki kanlı ve hiçbir şekilde kabul edilemez askeri darbenin bölge ve Türkiye için birçok yönü tartışılıyor, konuşuluyor. Herkesin üzerinde hem fikir olduğu gerçek ise Türkiye’nin Ortadoğu politikasının çöktüğüdür. Ama buna rağmen Türk başbakanı Tayyip Erdoğan hem Mısır’daki askeri darbeden kendisi için bir ‘mağduriyet’ yaratmaya çalışıyor, hem de ‘karşıtlarını’ bu darbe üzerinden haşat ediyor. En çokta tıpkı Mısır’daki bir darbe haleyi ile yayınıp tutuşan ‘ulusalcıları’ haşlıyor.
Tabi bunu yaparken daha çok demokrasi ve özgürlük isteyenleri de büyük bir demagoji ile aynı torba içine atarak, aynı sıfatlamalarla onları da ‘kötüler’ arasında sayıyor. Gezi direnişini Mısır’daki darbecilerle özdeşleştiriyor.
Erdoğan çok ilginç(!) bir eşleştirme ve benzeştirme zinciri kuruyor. Firavundan başlayarak, Esad, Sissi ve Gezi ile tamamlıyor. Ve bütün bunları Esad ile canciğer aile dostu olduğunu unutarak yapıyor. Demokrasi ve özgürlük isteyenleri ise ‘Sisi gibi’ olmakla suçluyor.
Erdoğan tipik bir narsist gibi başkalarını ‘katil’, ‘cuntacı’ kimliklerle özdeşletirken kendisini ‘mağdur’, ‘mücadeleci’, ‘demokrat’ ve ‘başkaldıran’ bir kimlikle özdeşleştiriyor.
ERDOĞAN MURSİ OLAMAZ
Örneğin kendisi açıktan dillendirmese de Mısır’da seçimle iş başına gelen, ama askeri bir cuntayla devrilen cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye benzetilmekten pek hoşlanıyor. Bu benzetmeyi sadece Erdoğan taraftarları yapmıyor. Erdoğan ‘karşıtları’ ulusalcılarda yapıyor. Bu ulusalcılara göre Erdoğan ne kadar Mursileşirse o kadar ondan kurtulmak için askeri darbe yakınlaşmış olacak!
Şimdilik bu eşleştirme ve benzeştirme Türk başbakanının hoşuna gidiyor. Çünkü Erdoğan’a ‘Mursi gibi’ bir yakıştırma Türkiye’nin muhafazakar-milliyetçi havzalarında oya dönüşüyor. Ama şimdilik.
Peki 12 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan Mursi’ye benziyor mu? Veya onunla eşleştirilebilinir mi? Dahası Erdoğan kime benziyor? İlle ki uluslararası çapta ‘ün’ yapmış bir ‘iyi’ veya ‘kötüye’ benzetilmesi mi gerekiyor?
Öncelikle belirtmekte yarar var. Türk başbakanı Tayyip Erdoğan cuntanın devirdiği, şuan hangi cezaevinde tutulduğu ve akıbetinin ne olduğu ve olacağı belli olmayan Mursi’ye bir çok bakımdan benzemiyor. İdeolojik akrabalıkları onu Mursi yapmaya yetmiyor. Şu kadarını söyleyelim Mursi cuntacılara direndiği için şuanda cezaevindedir ve beklide infaz edilecektir. Erdoğan ise Dolmabahçe’de cuntacılarla ‘binyıl’ değil ‘ta mezara kadar sürecek’ bir anlaşma imzaladığı için şuanda iktidardadır.
ERDOĞAN DA ARTIK BİR ‘MODEL’!
Ayrıca hakkını teslim etmek gerekir ki Erdoğan artık kendi çapında yerli olduğu kadar, uluslararası olmasa da bölgesel bir ‘modeldir.’ Kendi kendine benzeyen, yeten ve onu sürekli aşan bir ‘modeldir.’
Erdoğan gibi bizimde kalkıp Erdoğan’ı şunun gibi, bunun gibi adlandırmamıza ve eşleştirmemize gerek var mı acaba? Çünkü o yaptıklarıyla ve söyledikleriyle başkalarına benzetilme değil, başkaları için benzetilmeye adaydır. Buradan hemen olumlu ve hayırlı benzetmeler anlaşılamasın ve çıkarılmasın.
Örneğin Türk başbakanı Tayyip Erdoğan barış ve çözüm süreci başladığından beri kararlı, cesur ve sözünün eri bir lider olarak ortaya çıkmış ve adım atamış olsaydı onu Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ANC lideri Nelson Mandela ile birlikte Apartheid rejimine son veren ülkenin son devlet başkanı Frederik Willem de Klerk özdeşleştirebilirdik. Ona hiç çekinmeden ‘Türkiye’nin De Klerk’i diye adlandıra bilirdik. Veya onu İngiltere adına İrlanda sorununu çözüm yoluna sokan dönemin başbakanı Tony Blair’le benzeştirebilirdik.
KÜRTLERİN HAFIZASINDAKİ ERDOĞAN GERÇEĞİ
Ama o Kürtlerin hafızasında bu sıfatlardan çok uzak başka bir yere sahip. Mesela Erdoğan ‘düşünmezseniz Kürt sorunu yoktur’ dediği için geçmişte veya günümüzde hangi lidere veya tarihi şahsiyete benzetilebilinir ki! Acaba ‘çocukta olsa, kadında olsa güvenlik güçlerimiz gereğini yapacaktır’ diyen kaç başbakan vardır dünyada? Seçilmiş belediye başkanlarını, yasal bir partinin üye ve yöneticilerini, sadece Türk olmadıkları için doğuştan gelen haklarını savunan kişileri Nekrofili (ölü sevici) diye adlandıran bir başbakanı kime benzetebilirsiniz ki? Veya 34 savunmasız ve silahsız insanı katleden bir orduyu hangi ülkede başbakan hemen kutlar? Hangi ülkede oy avcılığı için bir lider hem idam ipini sallar, hem her türlü ırkçı ve şoven propagandayı bir meziyet sanır, hem de demokrat geçinir? Devlet ortaya çıkalı hangi lider kadınlara nüfus planlaması için adeta talimatla üç çocuk yapın demiştir? 21. Yüz yılda hangi ülkenin başbakanı kan, kılıç, talan ve sömürgeci fetihlerle dolu bir tarihe sahip çıkmış ve o kanlı ecdadıyla gururu duymuştur? Şuanda hangi başbakanın yanında deniz sahillerinde nükleer santral kurulmasını savunan ve buna karşı çıkanları ise ‘emperyalistlerin ajanı’ olarak gören bir danışmanı vardır?
Bu sorulara yüzlerce soru ekleyebiliriz. Hepside Türkiye’ye ve Erdoğan’a özgüdür. Onu bir model haline getiren sıfatlardır. O nedenle Erdoğan’ı tanımlarken hiç kimse zahmet edip Firavunlardan başlamasın. Eğer çok mutlu olacaksa ret ve inkar politikası açısından Atatürk’e benzeyen yanlar var. Kürt inkarıyla ilgili bir ara her ne kadar Mahmut Esat Bozkurt seviyesine indiyse de, onu tanımlamak için Hitler Almanya’sına uğramaya gerek yok. Direk 21. Yüzyıl Türkiye’sine kestirmeden gelin yeter.
Çünkü Erdoğan nevi şahsına mahsus bir yerli maldır. Allah aşkına söyleyin: bu çağda Kürt televizyonlarını susturmak için onca çabayı sarf eden bir lider neye benzetilebilinir ki, kiminle nasıl eşleştirilebilinir ki?
Veya bu çağda Kürtçe ana dilde eğitim olmaz diyen bir başbakanı ille birsine benzetmek gerekiyor mu acaba? Bu utancı ve ırkçılığı neden başka bir kötü şahsiyetle paylaştıralım ve özdeşleştirelim ki? Çünkü Erdoğan en çok Erdoğan’a benziyor. O demokrasi, özgürlük ve eşitlik için değil ama tekçilik yolunda kendi kendini yeterince aşıyor. Bu nedenle başkalarına haksızlık yapmanın manası yok.