Erzincan: Komplo özgürlük ve demokrasi ruhunun bertaraf edilmesidir

KJK Koordinasyonu üyesi Besê Erzincan: Uluslararası komplo sürecinin temel amacı önderliğimizin öncülüğünde gelişen bu büyük özgürlük ve demokrasi ruhunun bertaraf edilmesidir.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan şahsında Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen 9 Ekim Komplosu’nu değerlendiren KCK Koordinasyonu üyesi Besê Erzincan, “Önderlikle birlikte yaşamak ve onu doğru sahiplenmek, öncelikle düşüncelerini ve yaşam yaklaşımını anlamak ve onu uygulamaktan geçer” dedi.

Ulusal arası komplonun 18. yılı geride kaldı. Sizce uluslararası komplonun amacı neydi? Neden Sayın Öcalan hedef alındı?

Uluslararası komplonun 18. yılını bir özgürlük savaşçısı olarak nefretle kınıyorum. Özgürlük mücadelesinde şehit düşen tüm yoldaşları saygı ve minnettarlıkla anıyorum. Bu komploya ve şehitlerimizin anısına verilecek en büyük cevap; kadın özgürlük mücadelesini başarı ile yükseltmek olacaktır. Kürt halkı ve ilerici insanlık özgürleşen kadın öncülüğü ile özlediği ve hayal ettiği eşitlikçi, demokratik ve ekolojik yaşamı doğru ve güzel bir şekilde geliştirmeyi mutlaka başaracaktır.

Kürt halkı açısından; önderimiz Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim ile başlayıp daha sonra uluslararası komplo ile tutuklanıp İmralı’ya götürülmesine yol açan süreç 3. Dünya Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul ediliyor. Bilindiği gibi insanlık tarihinde diğer iki dünya savaşı da çok önemli bazı olaylarla başlamış ve çok büyük ve geniş cepheli savaşların başlangıcı olarak gösterilmişlerdi. Üçüncü dünya savaşımı şiddetlidir. Cephesel, fiziki savaşların yanında bunlardan kat be kat fazla siyasi, diplomatik ve ideolojik savaşlarla halen de yürütülmektedirler. Dolayısıyla bütün dünyayı etkileme ve belirleme yanı çok daha fazla olmaktadır.

Uluslararası komplo 18. yılına girdi. Bugünden bakıldığında kapitalist modernist güçlerin amacı çok daha net anlaşılıyor. Günümüzde Ortadoğu’da yaşanan kaos ve kriz, Suriye ve Irak’ta yaşananlar ve Türkiye’nin giderek Irak ve Suriyelileşmesi 3. Dünya Savaşı tespitini doğrular niteliktedir. Yürütülen 3. Dünya Savaşı salt bir petrol, yer altı ve yer üstü ekonomik ve insan gücü kaynaklarının elde edilmesi savaşımı değildir. Savaş çok daha kapsamlı ve derinlikli gelişmektedir. Kapitalist modernitenin yarattığı sorunlar artık insanlık açısından taşınamaz boyutlara gelmiştir. İnsanlık bir kırılma noktası ile karşı karşıyadır. İnsanlığın içinde yaşadığı bunalımın derinliği nedeniyle sorunların ve çözümlerin çok daha farklı bütünlükte ele alınması zorunlu olmaktadır.

Buradan bakıldığında Önderliğimize karşı geliştirilen uluslararası komplonun amacı ve sonrasında uluslararası güçlerin yapmak istedikleri daha net anlaşılıyor. Bugün Ortadoğu’da Kürt sorunu temel bir kördüğüm noktası olmaktadır. Kürt halkının bölgede statükosunun, kimliğinin ve dilinin bile kabul edilmemesinin altında yatan; Kürt halkının özgürlük mücadelesi şahsında insanlığın evrensel özgürlük, demokrasi ve ekolojik taleplerinin dile gelmesi olayıdır. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın özgürlük paradigmasının yerel olduğu kadar evrensel talepleri de içermesi, insanlık açısından çözüm noktalarını belirlemesi hegemonik güçleri derinden kaygılandırıyor ve korkutuyor. Bu yüzden uluslararası komplo ile esas amaçlanan halkların, kadınların ve tüm ezilenlerin alternatif bir düşünce, yaşam ve sistem geliştirilmesinin önünü alabilmekti.

Önderliğimizin öncülüğünde geliştirilen özgürlük hareketimiz bu potansiyele, mücadele etme kaynaklarına sahipti ve günümüzde bu durum çok daha belirgin bir şekilde devam etmektedir.

Önderliğimiz beş bin yıllık erkek egemen düzeni bozacak bir yaşam duruşu ve ilişki sistematiğini kendi kişiliğinde yaratmayı ve bunu toplumsallaştırmayı başarmıştır. Uluslararası komplo sürecinin temel amacı önderliğimizin öncülüğünde gelişen bu büyük özgürlük ve demokrasi ruhunun bertaraf edilmesidir.

Hegemonik güçler; insanlık tarihinde sıkça görüldüğü gibi Kürdistan devrimini de diğer halk devrimlerine ve özgürlük çıkışlarına yaptıkları gibi saptırma stratejisini geliştirmek; halklarda ve kadınlarda oluşan özgürlük potansiyelini yeni dünya düzeni geliştirme adına egemen sisteme entegre etmek istediler. Yeniden dünya düzeni Kürtlerin denetim altına alınması ile başarılacak ve kapitalist sistemin ömrü bir kez daha uzatılacaktı. Daha sonra ki siyasi ve diplomatik gelişmelerin tümü bunu ispatlar niteliktedir.

Kadın özgürlük hareketi olarak uluslara arası komplonun amacını bu çerçeveden değerlendirdiğimizde komplonun amacını daha net anlayabiliyoruz.

Kadın özgürlük sorunu insanlığın başat sorunudur. Kadın köleleştirilerek, insan ve toplum köleleştirildi. Doğa kıyımı yaşanmaya başlandı. Erkek egemen sistemin temel kurgu mantığı kadını köleleştirmek, kadını bir meta haline getirerek hâkimiyetini bu temelde geliştirmektir. Kadın özgürlük çalışmaları önderliğimizin en başat çalışması olmuştur. Kadın özgürlüğü tüm eşitsizliklerin, demokrasi karşıtlıklarının ve ekolojik yıkımın tam karşısında yer almaktadır. Bir avuç erkeğin tüm insanlığı sömürmesinin model olarak alınması, yazılı tarihin başlangıcına bakıldığında çok iyi anlaşılır.

Kapitalist modernist sistem erkek egemenlikli sistemin en üst aşaması olmaktadır. Kapitalist modernist zihniyet ve bunun yaratığı sistem kadın düşmanıdır. Halkların, doğanın ve tüm ezilenlerin düşmanıdır. Önderliğimiz erkek egemen sistemin ideolojik ve zihniyet yapılanmasını, bu temelde de tüm yaşam anlayışlarını, alışkanlıklarını hedeflemektedir. Kadını özgürleştirme çalışmalarını her zaman en temel çalışma olarak değerlendirmektedir. Uluslararası komplo ile hedeflenmesindeki en temel nokta kadınları özgürleştirme çalışmalarındaki başarı düzeyidir. Kadını elden giden erkek nasıl bir tepki ve öfke ile bir yaklaşım geliştirirse egemen sistemin de önderliğe yaklaşımı bu temelde gelişmiş ve uluslararası komplo geliştirilmiştir.

Önderliğimiz uluslararası komplo ve İmralı sistemini Zeus tanrılarının Prometeus’a karşı geliştirdiği cezaya benzetmişti. Bilindiği gibi Prometeus’un en büyük suçu; insanlardan çalınan ve tanrılara verilen ateşi çalarak tekrar insanlığa vermesidir. Buna karşılık kayalıklara bağlanmış ve her gün ciğeri kartallar tarafından yenmesi kararı verilmiştir. Mitolojiye göre; her gün kartallar tarafından Prometeus’un ciğeri yeniliyor ancak ciğer kendisini yeniden oluşturuyormuş. Ertesi gün kartallar yeniden Preometus’un ciğerini yiyormuş. Önderliğimiz bunu kendisinin İmralı kayalıklarına bağlanması cezası olarak görmüştü. Bu önderliğimizin insanlık tarihi açısından en büyük direnişi gerçekleştirdiğini de göstermektedir.

Uluslararası komploya karşı ‘güneşimizi karartamazsınız’ şiarıyla gelişen eylemlerin komplonun geriletilmesindeki etkisi neydi?

Halkımız açısından önderlik gerçekliğinin anlamı çok farklıdır. Kapitalist modernitenin zihniyeti ile bakıldığında pek de anlaşılamaz. Önderliğimizin mücadelesi ve duruşu Kürt halkında, kadınlarda, gençlerde kısaca tüm toplumda büyük bir bağlılık, güven ve sevgi yaratmıştır. Bu Önderliğimizin bilinci, iradesi, emeği ve büyük yaratıcılığı ile adeta yoktan var etme gibi bir olaydır. Önderliğimiz kendi şahsında geliştirdiği özgürlük tutkusunu bütün bir halka, kadınlara mal etmiştir. Karanlıklar içinde kalan kadınların ve halkımızın beyninde ve yüreğinde bir güneş gibi doğmuştur. Burada önderliğimizin güneş misali ele alınmasının nedeni; hangi yol ve yöntemlerle, nasıl özgür yaşanacağının şifrelerini kadınlara, halkımıza ve giderek tüm insanlığa öğretmesi olmuştur.

Bu anlamı ile halkımızın ve kadınların, tüm ilerici insanlığın önderliğe karşı duyduğu sevgi ve bağlılık anlaşılırdır. Uluslararası komplo ile birlikte öncelikle Kürt halkında bu çok net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Önderliğimizin kendi yaklaşım ve duruşu halkların ve insanlığın ona güçlü bir şekilde sahiplenmesine yol açmıştır. Günümüzde ise tüm ilerici insanlık önderliğimize sahiplenme aşamasına gelmiş bulunmaktadır.

Halkımızın “güneşimizi karartmazsınız” eylemliliklerini bu bağlamda anlamak önemlidir. Dolayısı ile 1999 sürecinde halkın önderliğimizi sahiplenmesi ve güçlü eylemliliklerin geliştirilmesi Türkiye devletinin ve hegemonik sistemin önderliğe yaklaşımında stratejik düzeyde bir etkiye ve buna göre de bir hesaba yol açmıştır. Halkımızın ve kadınların; önderliğe eylemlilikleri ile sahiplenmesi önderliğe güç vermiş ve onun mücadelesini, direnişini çok daha fazla yükseltmesine sebep olmuştur. Düşmanda buna göre bir yaklaşım sahibi olmuştur. Çünkü önderliğimiz bir kişi değil kendi şahsında bir halkı temsil etmektedir.

İmralı süreciyle başlayan hareketinizdeki değişim dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu değişim başta Kürtler olmak üzere, Ortadoğu’da yaşayan halkların mücadelesinde nasıl bir sinerji yarattı?

İmralı işkence kayalıklarının insanlık açısından nasıl bir özgürlük mevziisine dönüştürüldüğüne hepimizin çok daha güçlü anlamlandırmasına ihtiyaç var. İmralı ile birlikte, insanlığın kapsamlı sorunları bir bir masaya yatırıldı. Tüm insanlık tarihi ve direnişleri bir bir gözden geçirildi. Büyük bir stratejik değişiklik ve dönüşüm yaşandı. Özgürlük için savaşan tüm insanlık değerlerine alternatif bir demokratik modernite uygarlık tezi oluşturuldu. Bu çok değerli ve önemlidir. İnsanlık, baskı ve zulme karşı çok direnmiştir. Bu direnişler sayesinde halen ayaktayız. Eksik kalan taraf alternatif özgürlükçü bir sitemin geliştirilebilmesiydi. Verili sistemi reddetmek yetmez. Alternatif güçlü geliştirilmediğinde çok dirensen de yine var olan egemenlik- kölelik düzeneğine tabi olmaktan kendini kurtaramazsın. Önderliğimizin İmralı’daki savunmaları insanlığın kurtuluş manifestolarıdır. Bu manifestolar temelinde ki mücadelemiz, kadın özgürlük savaşımımız bölge halklarında ve dünyada çok güçlü bir umut kaynağı olmuştur. Bugün Şengal ve Kobanê’deki direniş tüm dünyanın saygı ve sempatisini kazanmış durumdadır.

Önderliğimizde birey özgürleşmesi ve toplumun özgürleşmesi birbirinden ayrılmaz bütünlüktedir. Kapitalist modernitenin yarattığı düşünce formları pozitivist bakış açısı ile bakıldığında anlaşılması son derece zordur. Önderlik gerçekliğinde yaşananlar ve önderliğin Kürt halkı ile birlikte kendini oluşturmasının hikayesi son derece çapıcıdır ve halende bu oluşum süreci devam etmektedir.

20 yy. Kürdistan ülkesinin parçalanması, sömürge altına alınması ile biçimlenmişti. Kürt halkı Mezopotamya’nın en kadim halkıdır. İnsanın insanlaşmasında bu topraklarda yaşayan başat halk topluluklarındandır. Halkımızın içine gireceği form önemlidir. Özgürlük formu ile donanmış Kürt halkı büyük bir enerji potansiyeli taşır ve çevresine bunu yayar. Kürt halkının düşünce ve yaşam formu Ortadoğu’nun şekillenmesinde belirleyicidir. İmralı’da yaşanan değişim ve dönüşüm önderliğimizin bütün ömründe verdiği mücadelenin bir sonucudur. Süreçler birbirinden kopuk değildir. Birbirini besleyen temeldedir. Ama sürekli bir gelişme, dönüşme ve kendi kendini aşma durumu söz konusudur.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a sahiplenme nasıl gelişmeli?

Önderliğin sahiplenilmesi için öncelikle doğru ve yeterli bir şekilde anlaşılması gerekiyor. Önderliğimiz “Eğer beni doğru anlar, hisseder ve uygularsanız her zaman benimle olursunuz” derdi. Önderlikle birlikte yaşamak, bire bir onu görmek, madden onunla yaşamak anlamına gelmemektedir. Önderlikle birlikte yaşamak ve onu doğru sahiplenmek, öncelikle düşüncelerini ve yaşam yaklaşımını anlamak ve onu uygulamaktan geçer. Bu gerçekleştiğinde önderliğin uzağında ve yakınında olmak diye bir kavram ortadan kalkar. Önderlikle buluşma ve bu temelde bir toplumsallaşma gerçekleşir. Önderliğimizin üçüncü savunması olan Özgürlük Sosyolojisinde bu durum “oluşum anları” olarak tanımlanmaktadır.

Önderliği anlamak ve sahiplenmek demokratik ulus inşasını gerçekleştirmekle mümkün olur. Özgür yaşam ve ilişkiler, demokrasi ve ekoloji, bunların hepsi demokratik ulus inşası ile mümkündür. Kadın özgürleşmesi temelli çalışmalar ve kadın öncülüğü demokratik ulusun başarı ile inşasında kilit bir rol oynamaktadır. Önderliğin sahiplenilmesi, önderliğin özgürlüğü; halklarımızın, kadınların ve inançların özgürleşmesi ile iç içe gelişmektedir. Bu da direniş ile mümkündür. Direniş olmadan hiçbir şey olmaz, nefes bile alınamaz.

Bu yönlü önderliğimizin özgürleşmesi temelli kitlesel eylemlilikle de örgütlenmeler çok önemlidir. Bu konuda Avrupa’daki kitlemiz başta olmak üzere tüm Kürdistan’daki halkımız, dostlarımız, kısaca tüm ilerici insanlık kendini sorumlu görmeli ve yapılabileceklerinin tümünü pratikleştirebilmelidirler.

Türkiye’de baskı ve zor rejimi 12 Eylül darbesini kat be kat aşan uygulamalarla bitmiş ve tükenmiş ömrünü uzatmaya çalışıyor. Başta Kürdistan olmak üzere Türkiye’de tam bir zulüm sistemi örülmeye çalışılıyor. Bu anlamda Erdoğan’ın attığı her adım esasında onun sonunu hazırlamakta ve hızlandırmaktadır. Sonun başlangıcı gibi bir durum içindeyiz. En son 12 televizyon kanalı ve 11 radyonun kapatmasının nedeni kendi özel savaş uygulamalarının topluma yansımasını engellemek içindir. Kısaca, baskı ve zor sistemini daha şiddetlendirip ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Bütün dünya tarihine bakalım, diktatörler son dakikalarına kadar kendilerini güçlü görmekteydiler. Baskı ve zulüm sistemleri eninde sonunda özgürlük güçlerinin mücadelesi ile yıkılmaya mahkûmdurlar.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşme kaygılarınızı giderdi mi?

Böylesi bir ortamda önderliğimizin durumu da son derece hassas ve kritiktir. En son 11 Eylül’de Mehmet Öcalan ile bir görüşme gerçekleşti. Ancak önderliğimizin yaşamının hiçbir hukuki güvencesi bulunmamaktadır. Her an duyarlı ve özgürlük mücadelemizi yükseltecek bir duruş içinde olmamız gerekmektedir.

Erdoğan faşizmine ve diktatörlüğüne her alanda, her biçimde karşı çıkmak, direnişi yükseltmek zorundayız. Halkımız 2016 kışında; Cizre, Sur, Nusaybin, Silopi ve tüm öz yönetim alanlarında çok zorlu bir süreç yaşadı. Yüzlerce gencimiz büyük direniş ve kahramanlıklarla şehit düştü. Bu şehitlerimizi güçlü sahiplenmek gerekir. Böylesi bir süreçte direniş içinde olan tüm halkımız birbirini sahiplenmeli ve birbirlerine güç vermelidirler.

Bir ekmeği on parça yapıp hep birlikte yememiz gerekir. Elbette hareket olarak da bizim kendi mücadele taktiklerimizi güçlü bir şekilde oluşturmamız ve geçmiş eksikliklerden arınarak yaklaşmamız önemli olmaktadır. Bunu başarabiliriz. Kürt halkı çok önemli bir mücadele ve direniş geleneğine sahiptir. Bizlerde hareketin öncüleri olarak Önderliğimizi daha doğru anlayıp uygulayabilir, halkımızla birlikte başarıları bu temelde yakalayabiliriz.

Bunu yapabilecek düşünce gücü, tecrübe ve birikimimiz vardır. Halkımızın, kadınların ve gençlerin insanca ve özgürce yaşamasını mücadele, direniş ve yeniden inşa ile mümkün kılabiliriz. Önderliğimiz, özgürlük hareketimiz ve halkımız etrafında güçlü bir kenetlenme ile mücadele ve direnişi yükseltebilirsek, halk olarak ne kadar çok birliğimizi geliştirebilirsek düşmanın saldırılarını o denli boşa çıkartabiliriz. Ve demokratik ulus inşasını da bu temel de gerçekleştirebiliriz. 9 Ekim uluslararası komplonun başlangıcı itibarı ile bir kez daha belirtmek gerekir ki başarılarımız ancak önderliği anlamamız ve uygulamamızla mümkün olacaktır. Bu temel de özgürlük mutlaka kazanacaktır.