Esir askerler ve Türk medyası - Erdal Er

Esir askerler ve Türk medyası - Erdal Er

Halk Savunma Güçleri (HPG) yaklaşık iki yıldır ellerinde tuttuğu sekiz esir askeri gerekçelerini açıklayarak serbest bıraktı. 13 Mart 2013 tarihinde Medya Savunma Alanları’nda düzenlenen töreni Kürt, Türk ve prestij sahibi uluslararası medya izledi. Esir askerlerin ilk görüntüsünü kamuoyuyla paylaşan Nuçe TV olarak bizde oradaydık ve gelişmeleri izleyicilerimizle paylaştık. Esir askerlerin serbest bırakılmasını Kürt medyası, uluslar arası medya sorumlu bir dil kullanarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı çözüm sürecinin önemli bir adımı olarak gördü. Yapılan açıklamaları olduğu gibi izleyicileri, okuyucularıyla paylaştı. Medya etiği de bunu gerektiriyordu. Törende olmayan dünya medyası da Kürt medyasını referans alarak haberi geçti. Ancak Türk medyası o uğursuz rolünü yine oynadı, Kürt ve dünya medyasının aksine Kürt Özgürlük Harketi’ni karalama kampanyası üzerinden gördü. HPG Komuta Konseyi Üyesi Süleyman Şahin’i hedef göstererek; ‘Reşadiye eylemini emrini o verdi’, askerler o’nun elini sıkmadı’ gibi provakatif, çözümün dilinden uzak manşetler attılar. Oysa Süleyman Şahin toplumsal barış adına önemli açıklamalarda bulundu. Ancak Türk medyasının önceliği, tercihi; doğru haber, demokrasi, barış ve özgürlük olmadığı için Şahin’in açıklamalarını vermedi. Peki, ne oldu şimdi? Türk medyası bu yayınlar, manşetlerle zafer mi kazandı? İncindiğini düşündükleri milli gururları mı kurtuldu? Hayır, ne kadar kirli olduğunu bir kez daha kanıtladı.

TÜRK BASINI HPG’YE BORÇLU

Türk basını esir askerlerle ilgili haber yapabildiyse, görüntü ve fotoğraf çekebildiyse bunu HPG’ye borçlu. Bunu en iyi o gün orada bulunan Türk basınına mensup muhabirler biliyor. Federal Kürdistan Hükümeti yetkilileri sebebini açıklamadıkları bir nedenle (belki de Türk basının özeliğini bildikleri için) basının töreni izlemesini istemediler. Bu nedenle birçok ajans muhabirin töreni izleyemedi. Esirleri almak üzere gelen heyete eşlik eden yetkililer alanda basın mensuplarını görünce geri döndüler ve basının alandan çıkartılmasını istediler. Sadece yetkililerinin istediği bir kameranın olmasının yeterli olacağını söylediler. Türk basının hedef yaptığı ve HPG adına orada bulunan Süleyman Şahin bunu kabul etmeyeceklerini, basın özgürlüğüne müdahale edemeyeceklerini, onların görevlerini yapmalarının özgürlüğü olduğunu, bununda HPG garantisi altında olduğunu açıladı. Şahin’in bu kararlı tutumu neticesinde heyetle gelen yetkililer geri adım attı ve böylece gazeteciler töreni izleyip merkezlerine haberlerini geçtiler.

TÖRENİ HANGİ GAZETECİLER İZLEDİ

Türk medyasının bir kısmı töreni izleyemedi. Türk basınından Doğan Haber Ajansı, NTV ve Hürriyet gazetesinin muhabirleri tören alanına girmeyi başaran yayın organlarıydı. Adı geçen yayın organlarının muhabirleriyle birlikte tören öncesi Süleyman Şahin’le sohbet etme olanağı bulduk. Kendilerini sıcak karşılayan Şahin’e sorular sordular. Detaylarını şimdi yazmayacağım sohbetin bir yerinde Şahin bize şu önemli noktayı söyledi; ‘önderliğimiz önemli bir süreç başlattı. Sizlerden, medya mensupların sürece katkı sunmanızı bekliyoruz.’ dedi. Şahin’in bu tespitini son derece olumlu karşılayan buluşmadaki muhabirler tören alanından ayrılır ayrılmaz Sayın Şahin’i ve HPG’yi karalayan haberler yazdılar. Bunu kendileri yapmadıysa, haberleri üzerinde merkezleri oynadıysa kalkıp açıklamalılar. Vicdan, ahlak, dürüstlük bunu gerektiriyor.

ARINÇ’IN AÇIKLAMASI

Türk basının Süleyman Şahin’le ilgili yaptığı haberleri Türk başbakanı ve medyadan da sorumlu olan Bülent Arınç’a soruldu. Arınç, ‘iki yıl PKK’nin elinde bulunan askerlerin Reşadiye eyleminin talimatını veren, eli kanlı olan birinin elini sıkması beklenemez’ diye yanıt veriyor. Nasıl bir medya yaratığını sorgulayacağına, hesap vereceğine Kürtlere hakaret ediyor. Ancak bir şeyi unutuyor Arınç. Bir o askerlerin katil olmadığını, ellerinin kanlı olmadığını söyleyebilir mi? Unuttuğu sadece bu değil. Süleyman Şahin’in babası 2005 yılının Ağustos ayında köyünde JİTEM tarafından katledildi. AKP hükümetti. Kürdistan’da otuz yıldır savaş sürüyor bu savaşın on yılı AKP’ye ait. Arınç’ında içinde yer aldığı hükümet döneminde en az on bin insan yaşamını yitirdi. Peki, Kürt halkın Bülent Arınç’ın elini nasıl sıkacak? Bu kafayla mı Arınç Kürt halkıyla barışacak? Kimin ‘eli kanlı’ tartışmasına girersek ne Arınç, ne hükümeti, ne medyası bu işin içinden çıkamaz.
 

El SIKMA MESELESİ VE GERÇEK

Yaklaşık iki yıla yakındır HPG’nin elinde esir bulunan askerleri hatırlamayan Türk medyası yalan üzerinden bir dünya inşa ediyor. Esir askerleri Mart ayının ilk haftasında biz NUÇE TV olarak görüntüledik ve röportaj yaptık. Serbest bırakıldıkları günde ilk bize konuştular. Askerlerin her iki buluşmamızda da bize net söyledikleri bir cümleler vardı. Gerillayla samimi bir görüntü verirsek üç kuşak devlet kapısında iş bulamayız ve bizi hapse atarlar. Kaygılarında haksız sayılmazlardı. Oramar’da esir alınan ve gerillalarla el sıkışan askerler hakkında dava açıldığını, hapse atıldıklarını herkes gibi onlarda biliyorlar. Dönüşte askerlerin başına bir şey gelmesin diye gerillalar ve gerilla yetkilileri dikkatli davranıyorlardı.

KAMU GÖREVLİLERİ CÜMLESİ MASUMLAŞTIRIYOR

Türk medyası esir askerlere ‘kamu görevlileri’ denilerek masumlaştırılıp bir algı yaratmak istiyor. Sanki HPG sivil savunmasız insanları suçsuz, günahsız yere esir almış. Oysa gerçek şu; esir askerler Kürdistan’da gerillaya karşı sürdürülen savaşta esir düştüler. Belki bu askerlerin silahından çıkan kurşunlarla gerillalar ve siviller yaşamını yitirmiştir. Bu tarafı yok sayılarak sanki seçilmiş Belediye Başkanı, sağlıkçı, doktor, hemşire, maliyeciymişler gibi sunuluyorlar. Türk hapishanelinde rehin tutulan on bin sivil Kürt insanın olduğunu biliyoruz ancak HPG’nin elinde esir siviller olmadığını da biliyoruz. Sonuç olarak, Türk medyasının karakterini bildiğim için bu davranışları karşısında bir çok çevre gibi bende hayal kırıklığı yaşadığımı söyleyemem. Türk medyasında, Türk siyasetinde Kürt düşmanlığı, PKK düşmanlığı halen para ediyor, para kazandırıyor. Kürt sorunun çözümünden önce Türk Medya sorununu çözülmesi lazım…