Fransız seçimlerinde temel konu güvenlik ve göçmenler (!)

Fransız seçimlerinde temel konu güvenlik ve göçmenler (!)

Fransa’da önümüzdeki Mart ayında yapılacak yerel seçimler için partilerin aday ve strateji belirleme çalışmaları devam ediyor. Yerel seçimlerin en çarpıcı propaganda alanı daha şimdiden göçmen kökenlilerin yaşadığı kentlerdeki güvenlik sorunu olacağa benziyor. Bunun ilk adımı başbakan Jean-Marc Ayrault tarafından Marsilya’da atıldı.

Sağ ve sol merkez partilerin güvenlik eksenli kapışmasının en önemli galibi ise kuşkusuz aşırı sağ Ulusal Cephe (FN) partisi olacak.

Fransa’da Mart 2014’de yapılacak belediye seçimleri için bir çok kentte siyasi partilerin aday listeleri oluşmaya devam ediyor. Ülkedeki 36 bini aşkın irili ufaklı yerleşim biriminde yapılacak seçimlerde özellikle nüfusu 100 bini aşan 40 kadar büyükşehir için ciddi bir çekişme söz konusu. Sadece 12 şehrin sağ anamuhalefet partisi Halk Hareketi Birliği (UMP) tarafından yönetildiği Fransa’da, iktidardaki Sosyalist Parti (PS)’nin elindeki bir çok belediyeyi kaybetme korkusu da bulunuyor.

PS’nin korkularında haklılk payı da yok değil. Zira 2008 yılındaki seçimlerde cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin genel politikalarına karşı tepki oyları seçimin kaderini değiştirmişti. Sarkozy’nin partisi elindeki 21 büyükşehirden sadece 12’sinde seçimi tekrar kazanabilmişti.

Mayıs 2012’den bu yana François Hollande ve PS hükümeti tarafından yönetilen Fransa’da özellikle ekonomik durgunluk ve işsizlik gibi sorunların çözülememesinin yerel seçimlerde tepki oylarını getirmesi sürpriz olmayacak.

MARSİLYA CİNAYETİ ÜZERİNDEN GÜVENLİK (SEÇİM) TARTIŞMALARI

Yaklaşan tehlikenin farkına varan Sosyalist Parti’nin imdadına güneydeki sahil kenti Marsilya’da yaşanan bir cinayet yetişti. Evvelki gün suç örgütleri arasındaki hesaplaşma sonucu 25 yaşındaki bir gencin öldürülmesi üzerine başbakan Jean-Marc Ayrault ve beraberindeki 5 bakan dün kente geldiler.  Zira bu cinayet Marsilya’da bu yıl içinde suç örgütleri arasındaki 13’üncü iç hesaplaşma cinayeti olarak kayıtlara geçti.

Hem Başbakan Ayrault, hem de güvenlikçi politikaları ile bilinen İçişleri Bakanı Manuel Valls kentte ek polis ve jandarma birlikleri ile adli polis memurlarının gönderileceğini açıklayarak, kentteki suç vakalarına karşı ‘kökünden’ mücadele vaat ettiler. İçişleri Bakanı Manuel Valls, Paris’ten sonra ülkenin ikinci büyük metropolü Marsilya’nın kendilerinden önceki iki sağcı hükümet döneminde devlet tarafından terkedildiğini ve bunun da suç oranlarının artmasına yol açtığını da söyledi.

Hükümet üyeleri kentin bazı mahallelerinin üç dönemdir görevde olan sağcı UMP’li belediye başkanı Jean-Claude Gaudin tarafından gerekli ilgiyi görmediğini de iddia ettiler.

GÜVENLİK  TARTIŞMALARI İLK TURDA IRKÇI FN’YE YARAYACAK

Sosyalist Parti’nin hükümet olarak zorlandığı bir dönemde güvenlik odaklı siyasete yönelmesi bir kısım seçmen üzerinde olumlu etkide bulunabilir. Zira ülkede neredeyse son onyıllarda seçimlerde en çok oy getiren konulardan biri de göçmenler, şuçlarla mücadele ve güvenlik konuları.

Ancak güvenlik eksenli tartışmaların seçimlerin özellikle ilk turunda anamuhalefet UMP ve ya iktidardaki PS’den çok, yabancı düşmanlığıyla bilinen ırkçı Ulusal Cephe (FN) adlı partiye yarayacağı açık. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde FN lideri Marine Le Pen yüzde 18 kadar oy alarak üçüncü olmayı başarmıştı ve bu oy oranının en önemli nedenlerinden biri de ülkenin son 50-60 yılında iktidarın ya UMP ya da PS ile öncüllerinin elinde olmuş olması. Le Pen’in ‘hepsi çürümüş’ diyerek hitap ettiği büyük partilerin sorunların çözümünde başarısız olduğu göz önüne alındığında FN’nin bu seçimlerde de özellikle ilk turda önemli bir skor elde etmesi kaçınılmaz olacak.

SOSYALİSTLER İKİNCİ TURDA UMP-FN ÇEKİŞMESİNE Mİ OYNUYOR?

Sosyalist Parti’nin ani bir şekilde ana muhalefetin elindeki Marsilya’daki cinayet üzerinden seçim tartışmalarını başlatmış olması, her ne kadar belirgin olmasa da ilginç bir seçim stratejisinin de ürünü olabilir. Yani, seçimlerde sağ ve aşırı sağın oy paylaşmasından istifade ederek aradan sıyrılmak.

Fransa’da iki turlu yapılan yerel seçimlere katılım genellikle yüzde 50-60 civarında oluyor. Aşırı sağcı FN oylarını genellikle diğer sağ partilere oy veren seçmenlerden alıyor ve dolayısıyla özellikle seçimlerin ilk turunda UMP ve ya diğer sağ adayların oy oranlarını düşürmüş olacak. Kayıtlı seçmenin yüzde 12,5’i alabildiği takdirde FN adayları seçimlerin ikinci turuna kalabilecekler. FN adaylarının ikinci tura kaldıkları şehirlerde UMP adaylarının oylarını almaları ise tartışmasız bir gerçek, zira FN’ye oy veren seçmenlerin önemli bir kısmının ikinci tercihi UMP ve diğer  sağ partiler ve ya adaylar oluyor.

Sağ ve aşırı sağcı adayların yarışacağı olası şehirlerde Sosyalist Parti ve ya diğer sol adayların kazanma ihtimali de daha yüksek olacak. Mayıs 2012’deki son genel seçimlerde de bir çok seçim bölgesinde sosyalist adaylar seçimleri UMP ve FN adaylarının da yer aldığı üç adaylı ikinci turda kazanmıştı. FN, ikinci tura kaldığı 59 seçim bölgesinin 29’unda tek rakip parti olarak, 30’unda ise  üçüncü parti olarak katılmıştı. Ancak, sadece 3 bölgede (her bölge bir milletvekilliği) kazanabilmişti.

Sosyalistlerin özellikle İçişleri Bakanı Manuel Valls gibi sağ seçmenin gönlünü okşayan güvenlikçi siyasetçilerinin söylemleri elbette ki ülkenin genel  politikasının bir parçası. Ancak, küçük, orta ve hatta büyükşehirlerde gelişecek UMP ve FN çekişmesinin PS’ye getireceği avantajların bu politikayı ne kadar önemli kıldığını da görmek gerek. Tabii, ırkçı FN’nin tüm bu gündelik oyunlar içerisinde kendini topluma biraz daha kabul ettirdiği de unutulmamalı.