'Geleceğin haritasını çizmeliyiz'
'Geleceğin haritasını çizmeliyiz'
'Geleceğin haritasını çizmeliyiz'
"Tanrı bizi, yaptığı toplantıya geciktiğimiz için suda yaşamaya mahkum etti." Bu, Dünya Sosyal Forumu’nun iklim değişikliği oturumları kapsamında düzenlenen ‘Uluslararassı Kriz, Kalkınma ve Demokrasi Semineri’ne katılan Venezuelalı konuşmacının sözleri. Konuşmacı, Venezuela’daki yerli halkın, “Tanrı'nın ülkedeki toprakları dağıtmak için bütün halklarla bir toplantı yaptığını, ancak Anyo halkının da toplantıya geciktiği için suda yaşamaya mahkum kaldığına" inandığını söylüyor.
Uluslararası Kriz, Kalkınma ve Demokrasi Semineri'nin bugünkü bölümüne üçü Latin Amerika ülkesinden, biri Filipinli, diğeri de Kürdistanlı olan toplam beş konuşmacı katıldı. Ortak fikirleri; kapitalist sistemin ekolojiyi tahrip ettiği ve bunun sonucu olarak da insanların kültürlerinden, yerleşkelerinden, hayatlarından edildiği yönünde.
'KÖLELİK YENİDEN İNŞA EDİLİYOR'
İlk konuşmacı Anibal Kino, içinde bulunulan sürecin "tarihi" nitelikte olduğunu söyleyerek, insanlığın başta iklim değişikliği olmak üzere, birçok başlıkta ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirtti. Tarihte ilk kez insan türünün, iktidarda olan bir tek toplumun hegemonyasıyla yönetildiğini vurgulayan Kino, toplantıda konuşulan dillerin hepsinin de işgalci güçlerin dili olmasını örnek gösterdi. Kino, “Latin Amerika, deniyor. Örneğin, geçmişi olmadığı için 'Latin Amerika' ismi bir kıtaya, ırk ismi olarak verilmiş" dedi. Amerika kıtalarına yerleşenlerin tarihte engizisyon Hıristiyanları olduğunu hatırlatan Kino, “Onlar bir ırkın büyüklüğü, küçüklüğü safsatasını yarattı” diyerek, bu ırkın ise şu anda içinde bulunulan sistemi yarattığını vurguladı.
Köleliğin bütün şekillerinin "yeni dünya düzeni" adı altında yeniden inşa edildiğini kaydeden Kino, "Kapitalist krizden bahsedilirken, 2007-2008’de kriz ile birlikte çok ciddi rakkamları kapsayan yolsuzluklar yapıldı. 36 milyar dolardan bahsediliyor" dedi ve "Bu kadar para varken insanlar neden fakir olsun ki” diye sordu.
Latin Amerika’daki organize suçların varlığına da dikkat çeken Kino, doğanın tahrip edilmesine "normal" yaklaşıldığını da belirtti. 'İnsanların kapitalizmi sevip sevmemek gibi bir sorunları olmadığını' anlatan Kino, oysa sistemin ciddi tehlikeler saçtığına değindi.
Güney Amerika’da yerli halkların haklarının korunması için alternatiflerin oluşturulması gerektiğini belirttiği konuşmasında Kino, Arap baharının direniş konusunda önemli bir örneği teşkil ettiğini kaydetti.
'TEMEL İHTİYAÇ MADDELERİ TİCARİLEŞTİRİLDİ'
Filipinler'den katılan konuşmacı ise, "kapitalizmin hakimiyetinin insanlığın bütün varlığını sardığını" söyledi.1980’lerde başlayan bu sürecin canlıların hayatını bütün yönleriyle tehlikeye attığını belirten konuşmacı, birçok temel ihtiyaç maddesinin, su başta olmak üzere ticarileştirildiğini anımsattı.
'GELECEĞİN HARİTASINI ÇİZMELİYİZ'
Konuşmasına ana dilinde başlayan, Venezuelalı konuşmacı, Anyo halkına mensup olduğunu ve şu anda ülke genelinde 12 kişinin ana dillerini bildiğini açıkladı. Harita üzerinden Venezuela’nın yaşadığı değişimi; işgal öncesi ve sonrası olarak ayrıntılı bir şekilde ele alan konuşmacı, “Tanrı halklara toprakları dağıtırken toplantı yaptı. Biz Anyo halkı da toplantıya geciktiğimiz için suda yaşamaya mahkum etti” biçiminde bir efsanenin olduğunu aktardı ve kendi halkının geçim kaynağının da tarih boyunca balıkçılık olduğunu söyledi.
Anyo halkının yerleşkesi olan bölge ülke petrolünün neredeyse yüzde 90'ının çıkarıldığı bölge ve konuşmacı, bunun halkın yerleşkesini tamamen yok ettiğini bildirdi. Ayrıca Venezuela’da yaşayan diğer yerli halkların yerleşkelerinin de kömür madeni, petrol araştırması yapan gemilerin geçişi için tamamen yok edildiğine dikkat çeken konuşmacı, "geleceğin haritasının çizilmesi gerektiğini" belirtti.
'BOLİVYA'DA TOPRAKLARINI KORUMAK İSTEYEN HALK KATLEDİLDİ'
Bolivyalı konuşmacı ise, 2008’den bu yana bir katliam yaşandığını belirterek, yerli halkın yerleşkesi ve tarım alanının tamamen ortadan kaldırıldığını vurguladı. 2011 yılının eylül ayında yerli katliamı yaşandığını dikkat çeken Bolivyalı konuşmacı, insanların kendi topraklarını korumaya çalışırken yaşamlarını yitirdiğini kaydetti. Bolivya’da temel insan haklarının yerliler için yok sayıldığına değinen konuşmacı, 2012 yılında yerlilerin 9’uncu yürüyüşünün yapıldığının ve yetkililerin eylemcilerle konuşmayı kabul ettiğinin bilgisini verdi. Buna rağmen toplantıda hükümet temsilcilerinin, “Direnişizle ülkenin kalkınmasını istemiyorsunuz” şeklinde çarpıtmada bulunduğunu aktaran konuşmacı, ardından polisin kadın ve çocukları katlettiğini bildirdi.
'KÜRDİSTAN'DA İNSAN VE TARIM SAKATLANDI!'
Seminerin son konuşmasını ise MSF adına Ercan Ayboğa yaptı. Kürdistan genelindeki ekolojik tahribatın boyutu hakkında bilgi veren Ayboğa, doğanın son 45 yılda ağaçsızlandırma, orman yakma, nehirler üzerinde barajlar inşa edilmesiyle tahrip edildiğini belirtti. Kürdistan coğrafyasına yerleştirilen mayınların ve Türk devletinin savaşta kullandığı kimyasal silahların verdiği zararlara değinen Ayaboğa, “Bunlar insanda, tarımda ciddi sakatlıklara sebep oldu” dedi.
Kürdistan coğrafyasında çok fazla su kaynağı olduğunu; yetkililerin de her kaynağa baraj inşa ettiğini ve böylece Türkiye genelinde 1400 baraj yapıldığını kaydeden Ayboğa, bütün toprakların sel baskını riski taşıdığını da ifade etti. Hidro Elektrik Santrallerin (HES) inşa edildiğine de dikkat çeken Ayboğa, “Barajlar bizim kültürümüzü yok ediyor. Mezopotamya, Anadolu binlerce kültüre beşiklik etmiş topraklardır. Devletin uyguladığı köy boşaltma politikasıyla 3 milyonun üzerinde insan yerinden edildi” diye konuştu.
Barajların bio-çeşitliliği ve sanayileşmiş ülkelerin kültürü ortadan kaldırdığını da söyleyen Ayboğa, “Direnmek gerekiyor, Türkiye ve Kürdistan’da direniş var” diyerek sözlerini bitirdi.