Gençlik örgütleri Suruç için adalet zinciri oluşturdu

Gençlik örgütleri, Suruç katliamında şehit düşen 33 düş yolcusu için Kadıköy’de adalet zinciri oluşturdu.

Gençlik örgütleri, Suruç katliamının 7. yıl dönümü dolayısıyla Kadıköy’de adalet zinciri oluşturdu. Suruç Aileleri’nin yanı sıra Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı olan Ali Mendillioğlu ve direnişte olan Yemeksepeti işçisi Doğu Yılmaz katıldı.

Adalet zinciri oluşturulan eylemde, Suruç katliamında şehit düşen 33 düş yolcusunun fotoğraflarının ve “ 7. yılında Suruç için adalet, herkes için adalet” yazısını taşındı.

ONLAR DEVRİMİN TOPRAKLARINA DÜŞEN TOHUMLARDI

Gençlik örgütleri adına açıklamayı okuyan Mücahit Arbas, 7 yıl önce yıkılan bir kenti, Kobanê’yi, yeniden inşa etmek için yola çıkan ve devlet destekli DAİŞ çeteleri tarafından katledilen 33 düş yolcusu için adalet zincirinde buluştuklarını hatırlatarak sözlerine başladı. “Barbar DAİŞ çetelerine karşı devrimi savunan, inşa eden devrimcilerin yoldaşlarıydı 33 düş yolcusu” diyen Arbas, “Düş yolcularının ezilen halklar arasında bir köprüydüler, devrimin topraklarına düşen tohumdular. Ezilen halkların zaferine karşı, bu köprüyü yıkmak isteyen egemenlerin korkusuyla katledildiler. Gezi’den Rojava’ya sınır tanımayan yolculardı onlar. Gençliğin devrim mücadelesindeki yerini ve sorumluluğunu bilerek, devrime yürüdüler” diye konuştu.

2015 yılının siyasi iktidarın işçi sınıfına, Kürt halkına, kadınlara, Alevilere, gençliğe dönük hak gasplarını, baskıyı ve faşist terörü tırmandırdığı bir yıl olduğunu anımsatan Arbas, Gezi isyanı ve Rojava'da yükselen devrime verilen destek ile, 7 Haziran seçimleri ile hezimete uğrayan iktidarın varlığını sürdürebilmek için kitle katliamları örgütlediğini, gözaltı ve tutuklama saldırılarıyla devrimci, yurtsever, sosyalist güçleri tasfiye etmek istediğini hatırlattı.

Amed, Suruç, Ankara ve nice katliamın bu dönemin ürünü olduğunu vurgulayan Arbas, bu süreçte onlarca katliam örgütleyen DAİŞ’e tırlarla silah taşındığını, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından "Birkaç öfkeli genç" güzellemesi yapıldığını anımsattı.

Arbas, Suruç katliamı üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen DAİŞ bağlantıları araştırılmadığını, Suruç'ta bombadan haberi olduğu halde önlem almayan polise yalnızca para cezası kesildiğini, katliamın faillerinden olduğunu kendi ağzıyla kameralar önünde ilan eden Ahmet Davutoğlu’nun bırakalım sanık olarak dinlenmeyi; tanık sıfatıyla dahi dinlenmediğini hatırlattı.

7 yıldır Hilvan'da bir hapishane kampüsünde görülen Suruç katliamı davasının tam bir tiyatro oyununa dönüştürüldüğünü hatırlatan Arbas, mahkeme heyeti tarafından 33'lerin ve Suruç Gazilerinin yüzde 50 kusurlu ilan edildiğine, Suruç ailelerinin, avukatlarımızın hiçbir talebi kabul edilmediği gibi ağızlarından çıkan her söz soruşturma konusu olduğuna dikkat çekti.

Yine aynı süreçte Suruç için adalet mücadelesi veren katliamdan yaralı olarak kurtulan ve avukatların düzmece polis fezlekeleriyle tutsak edildiğine işaret eden Arbas, “Bugün Suruç Gazisi Efe Çatalbaş tutsaktır ve işkenceyle hapishaneden hapishaneye sürgün edilmektedir. Suruç'ta yitirdiği oğlunun mezarında yaptığı konuşma gerekçesiyle Besra Erol annemiz tutsaktır, Suruç ailemiz Kübra Barutçu tutsaktır” dedi.

"Suruç için Adalet, Herkes için Adalet" şiarıyla adalet mücadelesini sürdürürken bu topraklarda adaletsizliğe uğramış tüm ezilenlerin mücadelesini sahiplendiklerinin altını çizen Arbas, şunları kaydetti: “ 7 yıldır sürdürdüğümüz adalet mücadelesinde Suruç katliamının katilleri ve işbirlikçilerini tanıyoruz. Karşımızdakiler Suruç’un, Ankara’nın, Deniz Poyraz’ın, Berkin Elvan’ın, Nadira’nın, Rabia Naz’ın, Hande Kader’in, Soma’da maden işçilerinin ve nicemizin katilleridir. Yoksulluğumuzdan sorumlu olanlardır, devrimcileri işkencelerde kaybedenlerdir, kadınlara yönelik saldırıların failleridir. Bu sebeple bugün bu zincirde beraberiz. Hasta tutsaklar için, tecrit koşullarındaki tüm devrimci tutsaklar için, Şenyaşar Ailesi için, Deniz Poyraz için, Gezi Şehitleri için, 301 Madenci için, Çorlu Katliamı için, Çorum için, Maraş için, Sivas için buradayız. Amed, Suruç ve Ankara'nın öfkesiyle buradayız. Adaletin sıkılı yumruğumuzda olduğunu biliyoruz, adaleti sağlama sözüyle buradayız.”

Açıklamanın ardından Gezi direnişi sırasında polis tarafından katledilen Berkin Elvan’ın ailesinin gönderdiği mesajı okundu. Elvan ailesinin gönderdiği mesajda şunlar ifade edildi: “7 yıl önce Suruç’ta dostlarımız kardeşlerimiz çocuklara oyuncak kitap gönderiyorlardı. Katledildiler. Çocuklarımızın katilleri hala aramızda dolaşıyorken bugün Suruç’ta katledilen dostlarımız için hala adalet sağlanamadı. Biz katillerin cezalandırılmasını beklerken gençlerimiz, çocuklarımız, dostlarımız hapsediliyor, cezalandırılıyor, katlediliyor. Bu yüzden gençlerimizin adalet mücadelesinde yan yanayız. Katillere, tecavüzcülere ve faşistlere karşı omuz omuzayız. Çünkü biliyoruz ki onlar bir, bizler milyonlarız. Suruç’u unutmayacağız, unutturmayacağız."

‘KATLİAMLAR YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ ENGELLEYEMEYECEK!’

Suruç için adalet etkinliğine destek veren direnişteki Yemeksepeti işçisi Doğu Yılmaz, bundan 7 yıl önce Kobanê’yi yeniden inşa etmek için yola çıkan ve vahşice katledilen 33 kızıl karanfili anmak için geldiğini belirterek, “ Eğer katledilmemiş olsalardı Kobanê’de çocuklara oyuncak vereceklerdi ve yaralı olan halka yardımcı olacaklardı ” dedi.

Suruç katliamının, katliam üstüne katliam yapan ve aynı ideolojik safta olan saray iktidarı bağımsız görmediğini kaydeden Yılmaz, burada önemli olanın bu zihniyete karşı birleşik mücadeleyi yükseltip, Kürt halkıyla dayanışma içerisinde olmak olduğunu vurguladı. Bu zihniyetin tam da bu dayanışmadan korktuğu için bu katliamı gerçekleştirdiğini belirten Yılmaz, “ Katliamlar devrim ve sosyalizm yürüyüşümüzü engellemeyecek. 33 düş yolcusunu anmak onların yarım bıraktıkları düşleri tamamlamaktan geçtiğini unutmayalım. Yaşasın sosyalizm” diye konuştu.

‘ONLARI ANMAK, BİZE BIRAKTIKLARI SORUMLULUKLARI YÜKLENMEKTEN GEÇİYOR!’

Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı olan Ali Mendillioğlu da, düş yolcularının gündüz düşlü yolcular olarak adlandırmanın daha doğru olduğunu vurgulayarak, “ Onlar iradelerin ve bilinçlerinin en açık olduğu dönemde bu yolu yürümeyi tercih ettiler. Ki sanırım başlarına geleceklerini daha önce bilselerdi gene de yollarından vazgeçmezlerdi” dedi.

Adaleti bir rica olarak istemediklerini sadece adalet istediklerini hatırlatan Mendillioğlu, şöyle konuştu: “Bu coğrafya katliamların tarihi ve başka Çorumlar, Sivaslar da yaşansa da, biz kaybettiğimiz yoldaşların ete kemiğe bürünmüş hali olarak buradayız. Her zaman buradayız ama onlar bir kere yenilecekler ve bir daha asla geri dönemeyecekler, işte o zaman gerçek adalet tesis edilmiş olacak. Bugün 33 yolcusunu anmak onların bize bıraktığı sorumlukları yüklenmekten geçiyor. Bu anlamda onları hüzünle anmak haksızlık olur, onları mücadele etmenin huzuruyla yaşadılar. Onlardan geriye kalan bir tek bir acı vardır; onların daha yapacağı çok iş vardı ve yapacaklarını bizim sırtımıza yüklediler. Onlar gibi mücadele etmenin huzuruyla yaşayalım ve son nefesimizi verirken bir eksiklik yaşayacaksak eğer, bu ‘Keşke daha fazlasını yapabilseydik’ eksikliği olsun. Adalet dediğiniz şey, bir grubun ayrıcalığını savunmak değil bütün bir halkın çıkarlarını bütüncül bir şekilde savunmaktır. Bu da ortak mücadelenin zeminidir. Hep beraber bir daha dönmemek üzere bu adaletsizliğin kaynağı olan bataklığı kurutma bizim vazifemizdir.”

Suruç Aileleri İnisiyatifi adına söz alan Emrah Topaloğlu, Türkiye’de bir katliam siyasetinin olduğunu kaydetti. Suruç için görülen davaya işaret eden Topaloğlu, dosyanın açıldığı tarihten itibaren gözlerden kaçırılmak istendiğini dile getirdi. Dosyaya getirilen gizlilik kararına işaret eden Topaloğlu, “Ama Suruç aileleri, dostları sokak sokak gizlilik kararı kaldırılmasını istedi. Bunun direniş sayesinde kaldırmak zorunda kaldılar. Davada hiçbir talebimiz kabul edilmedi. O sokak doldukça, sokakta adalet istendikçe mahkeme heyeti geri adım attı” diye konuştu.